Chicago İlahiyat Okulu Dünyanın en iyilerinden, Süreç Felsefesinin ve Teolojisinin kurucu metinlerinden - Süreç ve Gerçeklik - baş eseri, adam çift dalanlardan hem sözel, hem sayısal, eski öğrencisi Bertrand Russell ile yazdıkları Principia Mathemetica hala klasik, dünya kütüphanelerinin baş eserlerinden, felsefe ve Teolojide katkısı daha çarpıcı Süreç Teolojisi, yani panenteisme, sonsun dışından hakim olma, onun teolojisinde sağlamlaşır, Heartshorne sürdürür, son temsilci olarak, ilk metinlerinden birinde, Chicago Okulu Profu, Shaller Mathew -Tek bir cümleyi anlamış olmamak sinir bozucu ve utanç verici - diye yazar, sonunda kıtadaki tek Whitehead uzmanı, Henry Nelson Wiemann çağrılır dersler verir okulda, biraz anlaşılır hale gelir, böyle bir okulun - biz onu biliyoruz - demesinden bahsediyoruz, bizim Ankara İlahiyat da benzer kalitede denebilir, özellikle 50 60 lı yıllar, Anne Marie Schimmel, Fazlur Rahman da çalışır o dönemlerde bildiğim kadarıyla, epey kilometre yapmıştır okul, bizim cehalet ehli biraz göz atsa yararı olur diyeceğim ama, boşverin, önyargı sıcak tutar, keyfinize bakın.
Aklın kullanımı ilkeyi parlattığı kadar fayda sağlar, tahrip ettiği kadar eksilir, yani esası bozuyorsa, aslında akıl değildir, ama, akıllıya anlatamazsın, sonuçta akıllı. Zekanın çözümlemeleri akıl muamelesi gördüğü sürece, hayatın muamelesinin de daha iyi olmasını beklemek, bayağı akıllıca, ona ne şüphe.
Büyü de, sihir de budur, muzu soymak gibi, gereksiz ayrıntıyı söküp atttın mı, geriye tad kalır, artık yenebilir. Yoksa en tatlısı bile zehir katar aşına. Gelenek, din ikilemine böyle bakın, ya da başka şeylere fikir verir.
Her insan bir taleptir ve hep hüsranla sonuçlanır, özellikle modern evrede artarak, doğal olarak kendi bir şey yapmadan karşısındakinin ihtiyaçları karşılayan olmasını bekler, tabii bekler, böyle bir alışverişe kimse razı olmaz, neden bunda ısrar eder, hem yapısal, hem de dönemsel özelliklerin sıkıştırmasısyla şekillenir, bu pranga kırılabilir, işte o iman sayesinde, olur, neye, kuşkusuz temel özelliklere, yani kurucu fikrin rehbeliğinde, karşılıklılık ilkesinin güçlendirilmesine, bu biz iman ettik seyircilerine de has değildir, çünkü dönemsel cilveler, aklı başka yönlere odaklar, o yön beklenilen değil, beklenmiyen şekil alır, dökme çağı, kücük hilelerini tabii ki sürdürecek, kendine önem verenlerin kendinle mücadelesi, başkalarıyla karşılaşmaların sarmalında bir kez daha test edildiğinde sağlam duranın önü açık olabilir ancak, yoksa, çağ tabii ki huyundan vazgeçmeyecek. Üstelik bunun başkalarının ne yaptığıyla ilgisi de yoktur, hep sen sana düşeni yapmaya devam ederek ipi göğüsleyeceksin, kendini önemsemek budur gerçekte, havadan nem kapmada değil. Eskiler - sıkı can kolay çıkmaz - derken, sağlam duruşun kolaylık sağlayıcı özelliğini ve öte kazancının yolunu işaret ediyorlardı. Kolay gelsin, dünyaya gelmek en zor parkura giriş yapmaktır.
Şairler şizofreni hakkında bize psikiyatri ya da psikofarmakolojinin öğretebileceğinden daha çok şey öğretebilir. Ne de olsa onlar geçmişimizin katmanlarına inmeyi, imgesel ve semboliği, bilinçdışı bilgimizi başka yere taşıyacak şekilde birleştirmeyi öğrenmişlerdir. Belki şairler, şizofrenler tarafından deneyimlenen zihinsel kesişmeye yakın bir noktada duruyorlardır. Bunun nasıl olduğunu kim bilebilir. Gelecekte şizofreni hakkında bizi kim bilgilendirecek. Bunun için bekleyip görmemiz gerek.
Çev. Mehmet GÜRSEL.
Christopher BOLLAS, Şizofreninin gizemi kitabından, İngiliz Psikanalist, 40 yıllık klinik tecrübelerine istinaden yazıyor, 1943 doğumlu, 2015 tarihli Yale Üniversitesi yayınlarından çevrilmiş. Yani çalışma yeni, tecrübe eski, aynı tarihli MIT çalışmasından bahsetmiştim, sonuç getirmeyen, ve Freud un ünlü sözü - Ne zaman insanın derinliklerine indiysem, orda benden önce gelmiş bir şair buldum. - ve Hölderlin, - Tanrı sonsuz bir şiirdir. - Karl Jaspersin hem Filozof hem de Psikiyatr olarak Sınır durumlar çalışmalarını, Psikopatolojiye yaptığı katkıların iyi üniversitelerde hala çalışıldığını ilave edelim. Biraz ezbercilikten sıyrılmak, kolaycılığı kenara itmek, her zaman yarar sağlayabilir, önümüzü de iyi görürürüz, göremeyen duvarla tanışabilir çünkü. Bilimsel diyenler için küçük bir not. Her şizofrenik yapı deliliği işaret etmez, öyle olsaydı binlerce yıldır milyarlarca dünya ziyaretçisinden iki sayfa vahiy-şiir kaydına raslanırdı, ama, yok. tek örnek Hz. Muhammed, vahiy şiirlerin tek tük raslandığı hikmet şairlerini zaten belirttim, ama, sadece tek tük. milyonlarca dünyayı görmüş şizofrenden bir iki bir şey kalırdı, olay psikiyatri konusuysa eğer, yok. ne şizofren olanında ne de olmayanından. jaspersin sınır durum çalışmaları bildiğim kadarıyla Türkçede yok, tıbbi olanlara gerek görülmemiş, herhalde, felsefi çalışmalarının bir kısmı var. Meraklısı bakabilir. Kolay gelsin.
Bütün tarih neredeyse, toplulukların çoğunluğunun katıldığı, küçük bir yüzdenin de gücü yetmediği için uzak durduğu, irili ufaklı olaylarla bezenmiş bir şer tarihidir, neden böyledir, insan olma parkuru meşakkatlidir, herkes de uğraşmaz, kolayca genel eğilime katılır, ve elenir, zaten lazım değildir, konunun güçleştirilmesi, kim daha çok gayret gösterecek ve asılacak açığa çıkması içindir, onun için ipi göğüslemek, dünyayı sanılanın çok ötesinde bir güçlüğe yuvarlar, bunun mantığını sorgulamak isteyen, şimdiden daha iyisini kendi yaratmaya başlayabilir, olursa, yoksa, rehberin gereğini yapar, güçlüğüne de katlanır, esenliğin başka çözümünü bilen varsa da, doğru onu dinlemeye gider, herkes için değil önerilerimiz zaten. Çünkü herkes diye bir şey yoktur, adanmışlar vardır.
Esirgeyen bağışlayan, sadece esaslarına bağlılığı ömrünce sapmadan takipçisi olmuşlara, o da burda değil, parkuru tamamladıktan sonra. burda şunu yaptım, ama olmadı diyen, boş beklenti sahipleri, kendilerine, araba, ev almayacağını, çocuğunu ya da sevdiklerini korumayacağını bilmeli, onlar sağlık ve aklın bağışında sorun yoksa, kendi emeğinin sonuçları olabilir ancak, ama, bu hedefe giderken, yanlış yapmamak, parkur - ömür - bitince korumaya alındın anlamına gelir, yapmayan konumuz değil, gidince zaten öğrenecek.
Çoktan seçmenin mantığı, esaslara bağlılıkta adanış gereğince, asılmayan da asılmaz, bu kadar meşakkati neden çeksin, güdüler her zaman daha tatlıdır, fazladan uğraşmanın alemi yok zaten, çok da lazım değil ayrıca, acımış bir şans vermiş, herkes biricik, - parmak izi, göz retinası - fırsat özel, istediğin gibi sarfedersin, kime ne, sonucu seni ilgilendiriyor, modern evrede o gayret de pek görülmez, tüketim çağının albenisi, varolan bencilliğin artışı, adam avlar, diğer dönemlerden daha düşük düzeyde seyreder, bu gönüllülük esaslı bir gayretin, inanışın, bilgiyle ve yaşamla harmanlanışıdır, kolay yoldan çözümü varsa, ben bilmiyorum, bilen varsa oraya gitmek yararlı olur. Burası vakit kaybı.
Fethin eylem gözü, ne dışardadır, ne içerde, kendini kuran kendinin toplayıcı durağanlığında kesifleşen, etkileşim dolayımlı yaşayışında, dikkat ve öngürüyü besleyen bilgiyle, keskinleşen duyarlığın ön açması. Karanlığa batmış, bir kaybolmayan yıldızın görünür olması.
Chicago İlahiyat Okulu Dünyanın en iyilerinden, Süreç Felsefesinin ve Teolojisinin kurucu metinlerinden - Süreç ve Gerçeklik - baş eseri, adam çift dalanlardan hem sözel, hem sayısal, eski öğrencisi Bertrand Russell ile yazdıkları Principia Mathemetica hala klasik, dünya kütüphanelerinin baş eserlerinden, felsefe ve Teolojide katkısı daha çarpıcı Süreç Teolojisi, yani panenteisme, sonsun dışından hakim olma, onun teolojisinde sağlamlaşır, Heartshorne sürdürür, son temsilci olarak, ilk metinlerinden birinde, Chicago Okulu Profu, Shaller Mathew -Tek bir cümleyi anlamış olmamak sinir bozucu ve utanç verici - diye yazar, sonunda kıtadaki tek Whitehead uzmanı, Henry Nelson Wiemann çağrılır dersler verir okulda, biraz anlaşılır hale gelir, böyle bir okulun - biz onu biliyoruz - demesinden bahsediyoruz, bizim Ankara İlahiyat da benzer kalitede denebilir, özellikle 50 60 lı yıllar, Anne Marie Schimmel, Fazlur Rahman da çalışır o dönemlerde bildiğim kadarıyla, epey kilometre yapmıştır okul, bizim cehalet ehli biraz göz atsa yararı olur diyeceğim ama, boşverin, önyargı sıcak tutar, keyfinize bakın.
Gah çıkarım gökyüzüne seyrederim alemi,
gah inerim yeryüzüne seyreder alem beni.
Gitti bugünkü gün, dün ele girmez,
Özünü kul eyle iman bulasın.
Kul Nesimi, 17. Yüzyıl, Rahmetle.
Aklın kullanımı ilkeyi parlattığı kadar fayda sağlar, tahrip ettiği kadar eksilir, yani esası bozuyorsa, aslında akıl değildir, ama, akıllıya anlatamazsın, sonuçta akıllı. Zekanın çözümlemeleri akıl muamelesi gördüğü sürece, hayatın muamelesinin de daha iyi olmasını beklemek, bayağı akıllıca, ona ne şüphe.
Büyü de, sihir de budur, muzu soymak gibi, gereksiz ayrıntıyı söküp atttın mı, geriye tad kalır, artık yenebilir. Yoksa en tatlısı bile zehir katar aşına. Gelenek, din ikilemine böyle bakın, ya da başka şeylere fikir verir.
Her insan bir taleptir ve hep hüsranla sonuçlanır, özellikle modern evrede artarak, doğal olarak kendi bir şey yapmadan karşısındakinin ihtiyaçları karşılayan olmasını bekler, tabii bekler, böyle bir alışverişe kimse razı olmaz, neden bunda ısrar eder, hem yapısal, hem de dönemsel özelliklerin sıkıştırmasısyla şekillenir, bu pranga kırılabilir, işte o iman sayesinde, olur, neye, kuşkusuz temel özelliklere, yani kurucu fikrin rehbeliğinde, karşılıklılık ilkesinin güçlendirilmesine, bu biz iman ettik seyircilerine de has değildir, çünkü dönemsel cilveler, aklı başka yönlere odaklar, o yön beklenilen değil, beklenmiyen şekil alır, dökme çağı, kücük hilelerini tabii ki sürdürecek, kendine önem verenlerin kendinle mücadelesi, başkalarıyla karşılaşmaların sarmalında bir kez daha test edildiğinde sağlam duranın önü açık olabilir ancak, yoksa, çağ tabii ki huyundan vazgeçmeyecek. Üstelik bunun başkalarının ne yaptığıyla ilgisi de yoktur, hep sen sana düşeni yapmaya devam ederek ipi göğüsleyeceksin, kendini önemsemek budur gerçekte, havadan nem kapmada değil. Eskiler - sıkı can kolay çıkmaz - derken, sağlam duruşun kolaylık sağlayıcı özelliğini ve öte kazancının yolunu işaret ediyorlardı. Kolay gelsin, dünyaya gelmek en zor parkura giriş yapmaktır.
Şairler şizofreni hakkında bize psikiyatri ya da psikofarmakolojinin öğretebileceğinden daha çok şey öğretebilir. Ne de olsa onlar geçmişimizin katmanlarına inmeyi, imgesel ve semboliği, bilinçdışı bilgimizi başka yere taşıyacak şekilde birleştirmeyi öğrenmişlerdir. Belki şairler, şizofrenler tarafından deneyimlenen zihinsel kesişmeye yakın bir noktada duruyorlardır. Bunun nasıl olduğunu kim bilebilir. Gelecekte şizofreni hakkında bizi kim bilgilendirecek. Bunun için bekleyip görmemiz gerek.
Çev. Mehmet GÜRSEL.
Christopher BOLLAS, Şizofreninin gizemi kitabından, İngiliz Psikanalist, 40 yıllık klinik tecrübelerine istinaden yazıyor, 1943 doğumlu, 2015 tarihli Yale Üniversitesi yayınlarından çevrilmiş. Yani çalışma yeni, tecrübe eski, aynı tarihli MIT çalışmasından bahsetmiştim, sonuç getirmeyen, ve Freud un ünlü sözü - Ne zaman insanın derinliklerine indiysem, orda benden önce gelmiş bir şair buldum. - ve Hölderlin, - Tanrı sonsuz bir şiirdir. - Karl Jaspersin hem Filozof hem de Psikiyatr olarak Sınır durumlar çalışmalarını, Psikopatolojiye yaptığı katkıların iyi üniversitelerde hala çalışıldığını ilave edelim. Biraz ezbercilikten sıyrılmak, kolaycılığı kenara itmek, her zaman
yarar sağlayabilir, önümüzü de iyi görürürüz, göremeyen duvarla tanışabilir çünkü. Bilimsel diyenler için küçük bir not. Her şizofrenik yapı deliliği işaret etmez, öyle olsaydı binlerce yıldır milyarlarca dünya ziyaretçisinden iki sayfa vahiy-şiir kaydına raslanırdı, ama, yok. tek örnek Hz. Muhammed, vahiy şiirlerin tek tük raslandığı hikmet şairlerini zaten belirttim, ama, sadece tek tük. milyonlarca dünyayı görmüş şizofrenden bir iki bir şey kalırdı, olay psikiyatri konusuysa eğer, yok. ne şizofren olanında ne de olmayanından. jaspersin sınır durum çalışmaları bildiğim kadarıyla Türkçede yok, tıbbi olanlara gerek görülmemiş, herhalde, felsefi çalışmalarının bir kısmı var. Meraklısı bakabilir. Kolay gelsin.
Bütün tarih neredeyse, toplulukların çoğunluğunun katıldığı, küçük bir yüzdenin de gücü yetmediği için uzak durduğu, irili ufaklı olaylarla bezenmiş bir şer tarihidir, neden böyledir, insan olma parkuru meşakkatlidir, herkes de uğraşmaz, kolayca genel eğilime katılır, ve elenir, zaten lazım değildir, konunun güçleştirilmesi, kim daha çok gayret gösterecek ve asılacak açığa çıkması içindir, onun için ipi göğüslemek, dünyayı sanılanın çok ötesinde bir güçlüğe yuvarlar, bunun mantığını sorgulamak isteyen, şimdiden daha iyisini kendi yaratmaya başlayabilir, olursa, yoksa, rehberin gereğini yapar, güçlüğüne de katlanır, esenliğin başka çözümünü bilen varsa da, doğru onu dinlemeye gider, herkes için değil önerilerimiz zaten. Çünkü herkes diye bir şey yoktur, adanmışlar vardır.
Esirgeyen bağışlayan, sadece esaslarına bağlılığı ömrünce sapmadan takipçisi olmuşlara, o da burda değil, parkuru tamamladıktan sonra. burda şunu yaptım, ama olmadı diyen, boş beklenti sahipleri, kendilerine, araba, ev almayacağını, çocuğunu ya da sevdiklerini korumayacağını bilmeli, onlar sağlık ve aklın bağışında sorun yoksa, kendi emeğinin sonuçları olabilir ancak, ama, bu hedefe giderken, yanlış yapmamak, parkur - ömür - bitince korumaya alındın anlamına gelir, yapmayan konumuz değil, gidince zaten öğrenecek.
Çoktan seçmenin mantığı, esaslara bağlılıkta adanış gereğince, asılmayan da asılmaz, bu kadar meşakkati neden çeksin, güdüler her zaman daha tatlıdır, fazladan uğraşmanın alemi yok zaten, çok da lazım değil ayrıca, acımış bir şans vermiş, herkes biricik, - parmak izi, göz retinası - fırsat özel, istediğin gibi sarfedersin, kime ne, sonucu seni ilgilendiriyor, modern evrede o gayret de pek görülmez, tüketim çağının albenisi, varolan bencilliğin artışı, adam avlar, diğer dönemlerden daha düşük düzeyde seyreder, bu gönüllülük esaslı bir gayretin, inanışın, bilgiyle ve yaşamla harmanlanışıdır, kolay yoldan çözümü varsa, ben bilmiyorum, bilen varsa oraya gitmek yararlı olur. Burası vakit kaybı.
Fethin eylem gözü, ne dışardadır, ne içerde, kendini kuran kendinin toplayıcı durağanlığında kesifleşen, etkileşim dolayımlı yaşayışında, dikkat ve öngürüyü besleyen bilgiyle, keskinleşen duyarlığın ön açması. Karanlığa batmış, bir kaybolmayan yıldızın görünür olması.