"Tiyatronun kulisinde bir gün yangın çıkmış. Palyaço haber vermek için sahneye gelmiş. Herkes bunun bir şaka olduğunu sanıp alkışlamaya başlamış. Palyaço uyarmaya devam ettikçe alkışlar daha da hızlanmış. Pek çok kişi yanarak can vermiş. Fransız tiyatro yazarı ve oyuncusu Moliere son yazdığı "Hastalık Hastası" oyununu oynarken sahnede kan kusmaya başlar, yere yığılır. Herkes bunu oyunun bir parçası zannederek ayakta alkışlamaya başlar. Moliere ölüme alkışlar içinde gider. Aynı gece saat 10'da veremden ölür .Kierkagaard "Meseller" kitabında şöyle diyordu; "Sanırım dünyanın sonu, her şeyin bir şaka olduğunu sananların yükselen alkışları arasında gelecek."Savaşlar, açlıklar, salgınlar, ölümler, katledilen hayvanlar. Yanan bir dünya, kan kusan bir doğa. Ve bir tiyatro gibi sanki olup bitenden habersiz seyreden biz insanlar."
Sayın üye arkadaşlar. Yazdığım yazı alıntıdır. Beğendiğim için paylaştım sadece. Buradan hiç kimseyi hedef almamaktadır. Hiç birinizi tanımıyorum. Saygılar ve sevgiler.
"Adam, bulduğu bir azı dişin 50 bin yıl önce yaşamış bir insana ait olduğunu keşfediyor. DNA kodları yardımı ile yüzünü ortaya çıkarıyor. Sen ne yapıyorsun? İtalyan mafyasının çaycısı kılığında Tik Tok çekip, aleme şarkılar eşliğinde ayar veriyorsun. Adam, damarların içinden kablo geçirerek insan beynini işletim sistemli bilgisayara bağlamayı başarıyor. Sen? Aynı bilgisayar ile akşama kadar kim ne yemiş, ne giymiş, kim kiminle birlikte olmuş onu araştırıyorsun. Adam, uzaydaki kara deliğin yakından neye benzediğini merak ediyor ve çabalayıp fotoğrafını çekmeyi başarıyor. Peki sen? Daha kargalar ilk kahvaltısıni etmeden önüne çıkan ilk kadına "Selam tanışalım mı?" yazıyorsun. Adam, bir mantar türünün bir beyine ihtiyacı olmadan hafızası olduğunu keşfedip, bunu Alzheimer tedavisi için kullanabilmenin yolları arıyor. Ya sen? Akşama kadar bir beyine sahip olup olmadığını düşündürtecek, kadar makyaj videoları izleyip, "çantanda neler var göster n'ooluuur Ece ablaaağ" diye yorum yazıp, üstelik buna da erinmiyorsun. Yoo, kınamıyorum. Kızmıyorum da... Dur bakim acıyor muyum, yoo acımamışım da.. Anlamaya çalışıyorum sadece, neden? İnternet ile buluşunca basit bir bileklik akıllı oluyor, sade bir ev internet devreye girince akıllı ev oluyor, çok sıradan bir oluyor anlam veremiyorum. saate internet entegre edince akıllı saat oluyor da; bazı (!) insanlar internet ile buluşturunca neden sonuç bu şekilde Neden yapıyorsunuz bunu kendinize? Çok samimi soruyorum? Bu kadar mi sevmiyorsunuz kendinizi, aldığınız nefesler bu kadar mı kıymetsiz? Hiç mi değeri yok aynada gördüğünüz yüzün? Can ile patlıcan arasındaki o ince çizgide neden patlican olmak konusunda bu kadar kararlısınız? Şu hayatta kendinize katmaya çalıştığınız anlamın hepsi bu kadar mı? Gerçekten anlamıyorum... Bir gün beni anladığınızda, umarım her şey için çok geç olmaz."
"Keşke ağaç olsaydım. Her mevsim farklı saçım olurdu. İlkbaharda güzel tomurcuklarım olurdu. Yazları bütün kafam çiçek açardı.. Sonbaharda canlı renkler... Kışınsa... Her neyse."
"Japonlar kırılan eşyalarını tamir ederken kopan veya kırılan parçanın yerini altınla doldururlarmış! İnanışa göre, bir eşya ya da insan hasara uğramışsa, acı çekmişse o bundan sonra bir hatıraya sahiptir, ders almıştır ve artık olduğundan çok daha değerlidir..."
"İnsanlar birinin köklerine değil de yalnızca çiçeklerine aşık olduklarında, sonbahar geldiğinde ne yapacaklarını bilemezler. Sevginin, yalnızca güzel görünen şeyler olduğunu düşünenler, hayal kırıklığına uğrayacaklardır. Karakter, ahlak, anlayış ve uyum her şeyden önce gelir."
"Bardağın Yarısı Dolu Mu Boş Mu?" sorusuna eğlenceli bir yaklaşım; "Bardak dolu." ( Optimist) "Bardak boş." (Pesimist) "Bardak yok." (Nihilist) "Bardak benim olmalı." (Emperyalist) "Bardaktan seri üretime geçelim." (Kapitalist) "Bi bardak su versen." (Konformist) "Bardağın güzelliğine bak, aynı ben." (Narsist) "Bu bardağı da bulamayanlar var." (Hümanist) "Bardağı yoldaşlarla birlikte kullanalım." (Komünist) "Bardağı yıkarken kırmayalım." (Sosyalist) "Bazen öyle bi bardak düşlüyorum ki..." (Ütopist) "Kadın bardağı aldı ve narin dudaklarına götürdü." (Senarist) "Bu bardak sadece benim." (Egoist) "Bu bardaktan bir gün öyle çok olacak ki..." (İdealist) "Bardak gibi görünüyor da test edelim bakalım bardak mı?" (Pozitivist) "Bu bardağın asıl sahibi kimse fikrimi ona söylerim." (Despotist) "Bardakları asıl yüz yıl sonra gör bak nasıl olacak." (Fütürist) "Bardağın çizgileri çok keskin." (Kübist) "Bardak güzel de biraz büyük." (Minimalist) "Bardak kesin bizim imalatımız, kimse böyle yapamaz." (Şovenist) "Bardağı odanıza yolluyorum efendim." (Resepsiyonist) "Bardağın altında karşıt renkten bir örtü koyamadınız mi?" (Sitilist) "Kolay bir obje; rahat çizilir." (Karikatürist) "Bardağın orada duruyor olması asla bir tesadüf değil; döngü gereği." (Determinist) "Bardağın şekli güzel; bir fotosunu çekeyim lazım olur." (Oportunist) "Alelade bir bardak işte." (Sürrealist) "Bu bardak ne? Niye kristal değil?" (Assolist) "Hemen atlamayın; bardak olmayabilir o." (Sofist) "Altı üstü yarısı dolu bi bardak amma uzattınız." (Realist)
"Sevgi bir çiçekse, saygı onu koruyan saksıdır. Çiçek solmaya başlamışsa dikkat edin, saksı mutlaka çatlamıştır."
-Erich Fromm
"Tiyatronun kulisinde bir gün yangın çıkmış. Palyaço haber vermek için sahneye gelmiş. Herkes bunun bir şaka olduğunu sanıp alkışlamaya başlamış. Palyaço uyarmaya devam ettikçe alkışlar daha da hızlanmış. Pek çok kişi yanarak can vermiş. Fransız tiyatro yazarı ve oyuncusu Moliere son yazdığı "Hastalık Hastası" oyununu oynarken sahnede kan kusmaya başlar, yere yığılır. Herkes bunu oyunun bir parçası zannederek ayakta alkışlamaya başlar. Moliere ölüme alkışlar içinde gider. Aynı gece saat 10'da veremden ölür .Kierkagaard "Meseller" kitabında şöyle diyordu; "Sanırım dünyanın sonu, her şeyin bir şaka olduğunu sananların yükselen alkışları arasında gelecek."Savaşlar, açlıklar, salgınlar, ölümler, katledilen hayvanlar. Yanan bir dünya, kan kusan bir doğa. Ve bir tiyatro gibi sanki olup bitenden habersiz seyreden biz insanlar."
Gününü yaşa
Dününü değil...
Sayın üye arkadaşlar. Yazdığım yazı alıntıdır. Beğendiğim için paylaştım sadece. Buradan hiç kimseyi hedef almamaktadır. Hiç birinizi tanımıyorum. Saygılar ve sevgiler.
"Adam, bulduğu bir azı dişin 50 bin yıl önce yaşamış bir insana ait olduğunu keşfediyor. DNA kodları yardımı ile yüzünü ortaya çıkarıyor. Sen ne yapıyorsun? İtalyan mafyasının çaycısı kılığında Tik Tok çekip, aleme şarkılar eşliğinde ayar veriyorsun. Adam, damarların içinden kablo geçirerek insan beynini işletim sistemli bilgisayara bağlamayı başarıyor. Sen? Aynı bilgisayar ile akşama kadar kim ne yemiş, ne giymiş, kim kiminle birlikte olmuş onu araştırıyorsun. Adam, uzaydaki kara deliğin yakından neye benzediğini merak ediyor ve çabalayıp fotoğrafını çekmeyi başarıyor. Peki sen? Daha kargalar ilk kahvaltısıni etmeden önüne çıkan ilk kadına "Selam tanışalım mı?" yazıyorsun. Adam, bir mantar türünün bir beyine ihtiyacı olmadan hafızası olduğunu keşfedip, bunu Alzheimer tedavisi için kullanabilmenin yolları arıyor. Ya sen?
Akşama kadar bir beyine sahip olup olmadığını düşündürtecek, kadar makyaj videoları izleyip, "çantanda neler var göster n'ooluuur Ece ablaaağ" diye yorum yazıp, üstelik buna da erinmiyorsun. Yoo, kınamıyorum. Kızmıyorum da... Dur bakim acıyor muyum, yoo acımamışım da.. Anlamaya çalışıyorum sadece, neden? İnternet ile buluşunca basit bir bileklik akıllı oluyor, sade bir ev internet devreye girince akıllı ev oluyor, çok sıradan bir oluyor anlam veremiyorum. saate internet entegre edince akıllı saat oluyor da; bazı (!) insanlar internet ile buluşturunca neden sonuç bu şekilde Neden yapıyorsunuz bunu kendinize? Çok samimi soruyorum? Bu kadar mi sevmiyorsunuz kendinizi, aldığınız nefesler bu kadar mı kıymetsiz? Hiç mi değeri yok aynada gördüğünüz yüzün? Can ile patlıcan arasındaki o ince çizgide neden patlican olmak konusunda bu kadar kararlısınız? Şu hayatta kendinize katmaya çalıştığınız anlamın hepsi bu kadar mı? Gerçekten anlamıyorum... Bir gün beni anladığınızda, umarım her şey için çok geç olmaz."
"Keşke ağaç olsaydım. Her mevsim farklı saçım olurdu. İlkbaharda güzel tomurcuklarım olurdu. Yazları bütün kafam çiçek açardı.. Sonbaharda canlı renkler... Kışınsa... Her neyse."
"Japonlar kırılan eşyalarını tamir ederken kopan veya kırılan parçanın yerini altınla doldururlarmış!
İnanışa göre, bir eşya ya da insan hasara uğramışsa, acı çekmişse o bundan sonra bir hatıraya sahiptir, ders almıştır ve artık olduğundan çok daha değerlidir..."
"İnsanlar birinin köklerine değil de yalnızca çiçeklerine aşık olduklarında, sonbahar geldiğinde ne yapacaklarını bilemezler. Sevginin, yalnızca güzel görünen şeyler olduğunu düşünenler, hayal kırıklığına uğrayacaklardır. Karakter, ahlak, anlayış ve uyum her şeyden önce gelir."
"Bardağın Yarısı Dolu Mu Boş Mu?" sorusuna eğlenceli bir yaklaşım;
"Bardak dolu." ( Optimist)
"Bardak boş." (Pesimist)
"Bardak yok." (Nihilist)
"Bardak benim olmalı." (Emperyalist)
"Bardaktan seri üretime geçelim." (Kapitalist)
"Bi bardak su versen." (Konformist)
"Bardağın güzelliğine bak, aynı ben." (Narsist)
"Bu bardağı da bulamayanlar var." (Hümanist) "Bardağı yoldaşlarla birlikte kullanalım." (Komünist) "Bardağı yıkarken kırmayalım." (Sosyalist)
"Bazen öyle bi bardak düşlüyorum ki..." (Ütopist) "Kadın bardağı aldı ve narin dudaklarına götürdü." (Senarist)
"Bu bardak sadece benim." (Egoist)
"Bu bardaktan bir gün öyle çok olacak ki..." (İdealist) "Bardak gibi görünüyor da test edelim bakalım bardak mı?" (Pozitivist)
"Bu bardağın asıl sahibi kimse fikrimi ona söylerim." (Despotist)
"Bardakları asıl yüz yıl sonra gör bak nasıl olacak." (Fütürist)
"Bardağın çizgileri çok keskin." (Kübist)
"Bardak güzel de biraz büyük." (Minimalist)
"Bardak kesin bizim imalatımız, kimse böyle yapamaz." (Şovenist)
"Bardağı odanıza yolluyorum efendim." (Resepsiyonist)
"Bardağın altında karşıt renkten bir örtü koyamadınız mi?" (Sitilist)
"Kolay bir obje; rahat çizilir." (Karikatürist)
"Bardağın orada duruyor olması asla bir tesadüf değil; döngü gereği." (Determinist)
"Bardağın şekli güzel; bir fotosunu çekeyim lazım olur." (Oportunist)
"Alelade bir bardak işte." (Sürrealist)
"Bu bardak ne? Niye kristal değil?" (Assolist)
"Hemen atlamayın; bardak olmayabilir o." (Sofist) "Altı üstü yarısı dolu bi bardak amma uzattınız." (Realist)
Kendi çıplak olan, sana gömlek veriyorsa dikkatli ol.
Maya Angelou