Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Orhan Acar
Orhan Acar

HİÇBİRŞEY BİLMESENDE OLUR HADDİNİ BİL YETER......

  • gizli numaradan çağrı bırakanlar31.03.2009 - 09:21

    HİÇ SEVMEM, İPTAL ETMEM ANINDA NUMARAYI, ARAYANIN KİM OLDUĞUNU (hat kimin üstüne kayıtlıysa) VE YERİNİ TESPİT EDER ONDAN SONRADA KENDİM ARARIM: az önce beni 05xxxxxxxxx numaralı hattan aradın ismin..... ve beni...... yerden aradın birdaha görmiyim der telefonu kapatırım.... O KORKU ONA YETER...

  • müslüman31.03.2009 - 08:53

    PEYGAMBER EFENDİMİZ HZ. MUHAMMED (S. A. V.) MÜSLÜMANI ŞÖYLE TANIMLAR: ELİNDEN VE DİLİNDEN KİMSENİN ZARAR GÖRMEDİĞİ İNSANDIR...

  • mutluluk30.03.2009 - 18:59

    Yalnızım, yalnızlığım beni dinlemek te

    Yalan da olsa ne var ki, bu şarkıları söylemek te

    Yalan da olsa içimden bir bulut akıp gidiyor

    Yalan da olsa mutluyum ya bu bana yetiyor...

  • mutluluk30.03.2009 - 18:58

    MUTLULUĞUN SIRRI SEVDİĞİN ŞEYİ YAPMAK DEĞİL YAPMAYA MECBUR KALDIĞIN ŞEYTİ SEVEBİLMEKTİR...

  • faşizm30.03.2009 - 18:54

    Faşizmin Özellikleri
    İdeoloji ve Amaçlar Lider ilkesi: Bu ilkeye göre toplumsal yaşamın tüm alanlarını kapsayan bir tek ideoloji bağlayıcı olarak ilan edilir. Gerek devlet gerekse de yönetim dünya görüşüne göre ve lider ilkesine göre örgütlenir ve belirlenir. Aynı şekilde işletmelerde de patron ve işçi arasında işletme yöneticisinin iktidarına dayalı bir ilişki kabul edilir.
    Milliyetçilik: 19. yüzyıl boyunca yükselen milliyetçilik 20. yüzyılda çeşitli ve aşırı boyutlara varmıştı.
    Antisemitizm ve Irkçılık: Bu konuda Alman nazizminin halka yönelik terörü birçok başka ülkeye göre oldukça ön plandadır.
    Hukukun işlevselleştirilmesi.
    Rejim karşıtlarının ve aşağı görülen halk gruplarının idam edilmeleri ve/veya öldürülmelerinin haklı görülmesi ve bir devlet politikası olarak yürütülmesi.
    Sosyal Darwinizm: En iyinin ayıklanması ve egemenliğine dayalı toplum anlayışı. (Yapay seleksiyon)
    Bir ulusa, kültüre ya da “ırka” üye insanların toplumun geri kalanı üzerinde üstün oldukları iddiası. Bu yaklaşım aynı zamanda lider ilkesinde de ifadesini bulur. Belli bir kişi diğer herkesten ve topluluktan daha isabetli kararları alabilir durumdadır.
    Otoriter iktidar biçimleri ve sıklıkla totaliter bir sistem. Totalitarizm Alman ve İtalyan faşizmlerinde ön plandayken, Avusturya Faşizmi ve Francocu İspanya’da vurgulu değildir.
    Din karşıtlığı ve Anti-klerikal yapı: Faşist ideoloji dünyevi ve yönetsel bir ideoloji olduğunu, ve manevi olanın, dünyevi olandan kesin olarak ayrılması gerektiğini ileri sürer. Bu yönüyle, her türlü dini ve dini kurumun dünyevi işlere karıştırılmasını reddeder. Dinlerin ve kilisenin varlığını, sadece dini vecibelerini yerine getirmek isteyen kişiler tarafından kullanması yönüyle kabul ederler, ancak kilisenin siyasi-yönetsel erk halinde görülmesinin tamamen karşısındadırlar. Bu yüzden gerek Faşist İtalya'da, gerekse de Nazi Almanyasında çok sayıda kilise tahrip edilmiş, din adamları kasıtlı olarak katledilmiştir.

    Karşıtlar Komünizm: Özellikle Sovyet Devrimi ve komünizmin Avrupa’ya yayılacağı korkusu faşist liderler tarafından sıklıkla liberal ve muhafazakar gruplarla ittifak kurmak üzere dile getirilmiştir.
    Liberalizm ve demokrasi: Demokrasi, özgürlük ve çoğulculuk düşünceleri ile, devlet, ekonomi ve özel mülkiyet arasındaki ayrımda faşizm önemli bir düşman görür.
    Muhafazakârlık: Faşist hareketler sıklıkla muhafazakâr özellikler taşısalar da kendilerini devrimci olarak gören faşistler muhafazakârlarda laik vitalizmin ve “yeni insan” düşüncesinin düşmanlarını görürler.

    Şekilsel ve örgütsel özellikler Devlet içinde ve yanında başka bir devlet olan silahlı gizli servisin merkezi önemi. Kendi taraftarlarının gözetim altında tutulması.
    Militarizm: Ekonomik hayat da dâhil olmak üzere toplumsal hayatın militarize edilmesi. Militer kitle yürüyüşleri ve büyük gösteriler faşizmin en önemli görünüşleridir.
    Bilimlerin taraflılık yasasının egemenliği altına alınması.
    Kitle seferberliği, parti propagandası yoluyla toplumsal alanın ve kitle iletişim araçlarının tekelleşmesi çabası.
    Toplumun sürekli kışkırtılması, devrimci ilan edilen konular lehine zorunlu coşkunluk.
    .

    Kolektivizm: Halkın kitle olarak anlaşılması. Mussolini’nin stato totalitario kavramından beri faşist anlayış özel yaşama kadar toplumsal hayatın her alanında hak iddia eder. Aile çocuklarla halk birliğine katkı yapacak olan davadaşlık birliği olarak düşünülür.
    Pasifizmin aşağılanması.
    Politik karşıtın ortadan kaldırılması eğilimi. Karşıt düşmandır.
    Parti milisleri. Paramiliter çeteler.
    Estetikleştirme ve mistikleştirme. Özellikle ulusun kendi tarihine yönelik mistikleştirilmiş bir algı.
    Erkeklik vurgusu.
    Gençliğin vurgulanması.
    Kimi ülkelerde bir yandan monarşi ve ruhban sınıf önderliğine yönelik vurgu, ama diğer yandan dini unsurların yerini alan ilerleme ve teknoloji inancı.
    Bu özellikler bazen Milliyetçilik, Militarizm ve Şovenizm’den oluşan Üç Sütun Modeli ile özetlenir. Ancak bu bir yandan da faşist ideolojilerin başka temel özelliklerinin göz ardı edilmesine yol açan bir indirgeme olarak eleştirilir.

    Faşist hareketler yaklaşık olarak bütün Avrupa ülkelerinde ve bir çok Latin Amerika ülkesinde bulunur. İspanya İç Savaşı’nda (1936-1939) Francisco Franco yönetimindeki falanjlar İtalya ve Almanya desteği sonucu iktidara gelmişler ve 1975’e kadar iktidarlarını devam ettirmişlerdir. İspanya’da António de Oliveira Salazar Estado Novo ile faşist bir rejim kurmuştur. Avusturya’da Almanya’yla birleşmeye karşı çıkan Avusturya Faşizmi rejimi kurulmuştur. II. Dünya Savaşı sırasında Almanya Hırvatistan’daki Ustaşa Rejimi gibi birçok faşist harekete yardım etmiştir.

    II. Dünya Savaşı sonrası Avrupa ülkelerinde ortaya çıkan faşist hareketler daha çok başlığı altında değerlendirilir.

  • faşizm30.03.2009 - 18:52

    Faşizm, İtalyan filozof Giovanni Gentile'nin 1920'li yıllarda ardı ardına yayımladığı kitaplarla ilkeleri belirlenmiş bir siyasi doktrindir. Gentile'den yoğun olarak etkilenen ve faşizmi bir dünya görüşü olarak benimseyen İtalyan lider Benito Mussolini'nin 1922’de İtalya’da iktidarı ele geçirmesinin ardından, Mussolini iktidarı döneminde, İtalya'da resmi ideoloji olarak yürütülmüştür. Kısa süre içerisinde genel anlamıyla baskıcı, otoriter rejim anlayışını betimler bir nitelemeye dönüşmüş ve Nasyonal Sosyalizm başta olmak üzere, aşırı milliyetçi ve/veya anti-demokratik ideoloji ve yönetim sistemlerinin tamamına halk tarafından verilen genel bir isim halini almıştır.

    Kavramın kökeni Antik Roma yöneticilerinin geniş hükümet yetkisini sembolize eden ucunda balta bulunan bir çubuk demetinin adı olan Latince fasces sözcüğünden ileri gelir. Aynı simge daha sonraları Fransız Devrimi sırasında Aydınlanma anlamında, halkın elindeki devlet gücünü temsil etmek üzere kullanılmıştır. Söz konusu sembol bir takım değişikliklerle 1926 yılından itbaren İtalya’nın resmi devlet sembolü olmuştur. Sembolün üçlü anlamı, yani devlet gücü, halk mülkiyeti ve birliktelik Mussolini’nin propagandasında kullanılmıştır.

  • Kerbela ağıtları ve deyişleri30.03.2009 - 18:34

    Evliyalar Şahi Imam Hüseyin ile Kerbela çölünde Şehit olanlar



    Şah Hüseyin Kerbelaya varmadan önce Müslim Akily ile Şehit olanlar



    1 Müslim bin Akily

    2 Muhammed bin Müslim Akily

    3 Ibrahim bin Müslim Akily

    4 Meşkur (Akily oglularini zindandan kurtaran zindanci)

    5 Hani (Müslim bin Akily´i evinde saklayan)

    6 Muhammet bin Kesiyr

    7 Mahdum Bin Muhammet Kesiyr

    8 Kays bin Arabi

    9 Gülam Selam (Basra´da Şehit oldu)



    Kerbela´da Imam Hüseyin ile Birlikde Şehit olanlar



    1 Hür bin Riyah 36 Cebave bin Haris

    2 Ali bin Hur 37 Ömer bin Cebave

    3 Urve bin Gulam Hur 38 Muhammed bin Mikdad

    4 Mis´ab bin Riyah Hur 39 Abdullah bin Deccane

    5 Abdullah Arm bin Kelbi 40 Saad bin Gulam Mevley-i Ebu Talip

    6 Berir bin Hasini Hamadani 41 Kays bin Rebia

    7 Veheb bin Kelbi 42 Sit bin Seyyid

    8 Ömer bin Halil 43 Ömer bin Ferrat

    9 Halil bin Ömer 44 Müslim bin Hammad

    10 Said bin Hanzala 45 Abdullah bin Müslim Akily

    11 Ömer Abdullah Muhyi 46 Cafer bin Akily

    12 Vekkas bin Malik 47 Abdurrahman bin Meczub Ilahi Sarib

    13 Serih bin Ubeyd 48 Muhammed bin Abdullah Cafer

    14 Müslim bin Avsece 49 Muhammed bin Avf Abdullah

    15 Mahdum bin Müslim 50 Avn bin Avf

    16 Hilal bin Raf´i 51 Abdullah bin Imam Hasan

    17 Abdurrahman bin Abdullah 52 Muhammed bin Enes

    18 Yahya bin Müslim Mazeni 53 Sa´d bin Deccane

    19 Abdurrahman bin Ürve 54 Firuzan

    20 Maik bin Enes 55 Kasim bin Imam Hasan

    21 Ömer bin Muta 56 Ebubekir bin Imam Hasan

    22 Hasim bin Utbe Vakkas 57 Osman bin Ali

    23 Fazl bin Ali Mürteza 58 Avn bin Imam Ali

    24 Habib bin Mezahir 59 Abdullah bin Imam Ali

    25 Hamza bin Harir 60 Celal Abbas bin Imam Ali

    26 Zeyd bin Muhacir Cafi 61 Ali Ekber bin Imam Hüseyin

    27 Enes bin Ma´kel 62 Ali Asgar bin Imam Hüseyin

    28 Zehir bin Hassan 63 Imam Hüseyin bin Imam Ali

    29 Cafer bin Müezzin

    30 Yusuf bin Haris Kaynak Bektasiligin ic yüzü (s.286-287)

    31 Maik bin Utbe

    32 Faris

    33 Hanzala bin Sa´d

    34 Zeyd bin Ziyad Saabi

    35 Sa´d bin Abdullah

  • Soykırım30.03.2009 - 18:14

    BİZE SOYKIRIM YAPTILAR DİYEN FRANSIZLARIN YAPTIĞI SOYKIRIM: Cezayir Soykırımı:
    Cezayir Soykırımı Fransız yönetimi altında 1,5 milyon kişi hayatını kaybetmiş (Scotsman, 17 Nisan 2006) , çok sayıda kişi de işkence ve kötü muameleden geçmiştir. Cezayirliler bu olayları 'Cezayir Soykırımı' olarak adlandırırlar.
    Fransa, soykırım bir yana, olaylardaki sorumluluğunu dahi kabul etmiş değildir. Paris hükümetine göre tüm bu olaylar tarihçilere bırakılmalıdır.
    Cezayir devlet başkanı Abdülaziz Bouteflika ise Fransa'nın Cezayir'de sadece insanlara karşı değil, insanların kimlikleri ve kültürlerine karşı da bir soykırım uyguladığını iddia etmiştir.
    Cezayirli üst düzey bir idareci olan ve Mayıs 1945 Vakfı'nın Başkanı Muhammed El Korso 'Fransızlar ve uluslararası kamuoyu bilmelidir ki FransaCezayir devlet başkanı Abdülaziz Bouteflika da 'Cezayir sömürgecilik ve bağımsızlık savaşı dönemlerinde işlenen tüm bu suçların Fransa tarafından kabul edilmesini beklemeyi hiçbir zaman bırakmamıştır' demiştir. [1] Mayıs 1945'de gerçek bir soykırım işlemiştir' demiştir

  • Soykırım30.03.2009 - 18:12

    Birleşmiş Milletler'in önleyici yönde sözleşmesi olmasına rağmen, modern çağda da sayısız soykırım olayı görülmüştür.
    Örneğin, bizzat olayın kahramanı 2 emekli Fransız generalin Le Monde’da yayınlanan itiraflarına göre; Fransızlar 1954-1962 yılları arasında Cezayir’de en az 1 milyon Cezayirliyi katletmiş, 1965-1966 yıllarında Endonezya ordusu bir milyon komünisti ve ailelerini öldürmüş, 1975-1979 yılları arasında Kamboçya'da Kızıl Kmerler 1.7 milyon Kamboçyalı'yı katletmiş, 1994'de Ruanda'da 500.000 Tutsi, Hutular tarafından öldürülmüş ve nihayet 1991'den sonra Bosna-Hersek ile Kosova'da binlerce Müslüman Sırp vahşetine maruz kalmıştır.
    Soykırım suçu, gerçek anlamda bu olaylarda işlenmiştir. Ermeni iddialarının ve yalanlarının aksine, 1915 yılında Doğu Anadolu bölgesindeki Ermenilerin daha güvenli topraklara göç ettirilmesi uygulaması, Ermenilerin ve cephelerin güvenliğini sağlamaya yönelik bir harekettir ve soykırımla hiç bir ilgisi yoktur. Ermenilerin Doğu Anadolu'da savaş ve göç sırasında kayıplar verdikleri doğrudur. Ancak bu kayıplar, Doğu Anadolu'da yaşanan savaş ve isyanlar nedeniyle asayişin sağlıklı olarak sağlanamaması, araç, yakıt, gıda, ilaç yetersizliği, ağır iklim koşulları ile tifüs gibi salgın hastalıklar nedeniyle meydana gelmiştir. Hiçbir şekilde kasıtlı ve planlı bir katliam söz konusu değildir.
    Aslında Ermeniler, geçmişte hakimiyeti altında yaşadıkları devletlere ihanetlerinden dolayı bir çok kez buna benzer göç hareketlerine tabi tutulmuşlardır. Sasaniler 379'larda 70.000 Ermeni’yi İran'a, Bizanslılar 1025'lerde Doğu Anadolu'daki 40.000 Ermeni'yi Sivas ve Kayseri'ye, Memluklar 1250'lerde 10.000 kadar Ermeni'yi Mısır'a, 1743'de İranlılar 24.000 Ermeni'yi İran içlerine ve 1777'de Kırım'ı işgal eden Ruslar bölgedeki binlerce Ermeni'yi steplere sürmüştür.
    Tarih boyunca sayısız göç ve sürgün olayına maruz kalan Ermeniler, bunların hiç birini gündeme getirmeden, sadece 1915'te Osmanlı devleti tarafından son derece haklı gerekçelerle yer değiştirmeye tabi tutulmalarını sözde soykırım adı ile sorun haline getirmeye çalışmaktadırlar. Bu tavır, maksatlı ve Türkiye'nin bütünlüğünü bozmaya yönelik politikaların bir ürünüdür. Bazı ülkelerin, Afrika ve Balkanlarda yaşanmakta olan gerçek anlamdaki soykırım hareketlerine seyirci kalarak, sözde Ermeni soykırımı iddialarına ve yalanlarına destek vermeleri de bunun en açık göstergesidir.

  • Soykırım30.03.2009 - 18:00

    soykırım; “ırk, milliyet, etnik ve din farklılıkları nedeniyle insan gruplarının yok edilmesi”dir. Bu suç, direkt olarak bir hükümet tarafından veya onun rıza göstermesi ile işlenebilir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, dünyada soykırım suçunu önlemek ve cezalandırmak için 1948'de 'Soykırım Sözleşmesi”ni kabul etmiş ve Türkiye de bu sözleşmeye 1950 yılında taraf olmuştur.
    Soykırım dendiği zaman Nazilerin, Yahudilere ve diğer etnik gruplara karşı giriştikleri kitlesel kıyım akla gelir. 1939-1945 yılları arasında 5-6 milyon Yahudi, 3 milyondan fazla Sovyet savaş tutsağı, birer milyondan fazla Polonya ve Yugoslavya sivil halkı, 200.000 civarında Çingene ve 70.000 özürlü insanın canına kıyılmıştır. İşte soykırım budur.