Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • nazende15.02.2020 - 17:02

    Azerbaycan Türkçesinden dilimize geçmiştir. Farsça kökenli bir kelimedir. Naz, nazlı, naz eden anlamında olmakla beraber sevilen (kadın) kişi anlamı da taşır.

  • Beğendiğiniz Filmler08.11.2018 - 02:33

    Saplantılı-Obsessed Kore sinemasından farkli bir örnek.. Başarılı..

  • serbest kürsü08.11.2018 - 02:21

    TEK KİŞİLİK BİR OYUNDUR ÖMÜR!

    ‘Bir dost, bir tost yeter insana…
    Tek tük yaşayanlara!’

    Vakit gecenin epey yarısı…
    Saatler hüzün buçuk.
    Pireler götünüzde sorti yaparken,
    ...bir yalnız bir yalnızı düşünür ihtimal.
    Ve birçok ayrıntı beynini tavaf eder.

    Yalnız birasını yudumlar.
    Bir aralar, ne biralar içtiğini düşünüp sarhoş olur.

    Düşlerini fırçalar,
    Düz çizgili pijamasını giyer
    ve uzanır tek kişilik yatağına.

    Yalnızlar hiç sevmezler çift kişilik şeyleri!

    Çünkü onlar, toplumun küsürüdürler…
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .

    Van, 10 Mart 1996
    Ali Asafoğulları

  • serbest kürsü08.11.2018 - 02:19


    BANA AŞKINI ANLAT-Özgür SARAÇ (Râzı) / Yorum: Doğan BİLGE

  • serbest kürsü08.11.2018 - 02:18

    AKİS



    -Kimsin sen? Dedi
    Dağınık saçlı, sakallı adam!

    -Kimsin?


    ‘Ben’ Dedim…
    ‘İnsanım’ kekeleyerek…
    ‘Kalu Bela’dan beri, insanım’


    *
    Yinelendi
    Şimşek bakışlı, yırtıcı kelam!

    -Kimsin sen?


    ‘’Ben’’ Dedim…
    ‘’Şairim’’ heceleyerek…
    ‘’Hallac-ı Mansur’um ya da Seyyit Nesimi
    Tebrizli Şems’im ben, Konyalı Rumi
    Şirazi, Fuzili ne fark eder ki
    Karacaoğlan, Köroğlu ve de Nedim’i
    Bütün adlarımı duydun değil mi?’’


    *
    Gözlerini kısarak geri yaslandı
    Gözaltı torbaları daha tavlandı
    ve
    Gözlerime çarpıp kızgın ağzını
    Suali tekrarladı!


    -Kimsin sen?

    ‘’Ben’’ Dedim…
    ‘‘Ben, karasevdanın dert yoldaşıyım
    Ağaçsız dağların çorak başıyım
    Hüzünle acının gan gardaşıyım
    Yokluk sofrasında bulgur aşıyım
    Mecnunla Kerem’in en yârdaşıyım’’


    *
    Şaşırdı sandıydım, başını eğdi
    Öfkeli suratı birden belirdi
    Çatıp kaşlarını, öne eğildi
    Ve burnumun ucuna burnu değerek
    Yineledi!

    -Kimsin sen?


    ‘‘Ben’’ Dedim
    Daha bir yürekli, daha bir cesur…

    ‘‘Ben var ya ben
    Yârin canına canım! Bazen, bazıyım!
    Rabbin gazabına dünden razıyım!
    Sırat köprüsünün ip cambazıyım…
    Verenin çoğuyum ben! Alanın, azıyım…
    Cennet bahçesinden bülbül ağzıyım
    Aşkın lütfuna da artık, razıyım’’


    *
    -Başka? Dedi
    Kaçık bakışlı adam!

    -Açık söyle, daha açık…

    ‘’Ben’’ Dedim
    ‘’Filizdim, ben kuru bir dal
    Ben mir idim, pir idim, bir Sultan Abdal
    Ben Cibran’ım, ben Emre, belki de Yunus
    Dünyalara sığmayan coşkun okyanus
    Yusuf’a kuyuyum, İbrahim’e sal
    Ben az düşünceden doymayan abdal
    Ebrehe’ye dik duruş, meydan okuyuş
    Fil ordusunu tuş eden, o minnacık kuş’’

    -Anladım! Dedi adam
    -Biraz anladım…
    -Amaaa!

    ‘‘Aması, maması yok’’ Dedim
    Ve de ekledim!

    ‘’Etle kemiğim ben, ha bir de tin
    En koyu düşmanıyım yalanla cehlin
    Dedem olur benim Hoca Nasreddin
    Anlamadım ki niye hayretin?
    Bir de Barbaros var, paşa Hayrettin
    Simgesiyim Serez’de ben cesaretin
    Bildin mi? Bilmem de
    Benim diğer adımdır, Şeyh Bedreddin…’’


    *
    -Biliyorum! Dedi adam
    -Biliyorum…


    ‘‘Ben milletim’’ dedim
    ‘‘Ben devlet’’
    ‘‘Anadolu’yum ben, hem medeniyet!
    Düşmanlığa setim ben dostluğa ise bet
    Yiğit harmanlanan soylu memleket…
    Gel-Git’lerden med’im ben
    Ümmet-i Muhammed’im…’’

    ‘’Sözde de harbiyim, özde de harbi
    Eyüp’ün sabrıyım, Âdem’in kabri
    Süleyman Peygamberin tükenmez kadri
    Mustafa Kemal’in bileği, kalbi…’’

    ‘’Ben’’ Dedim ‘’İsa’yım’’
    ‘’Ben’’ Dedim ‘’Musa’’
    ‘’Ölüyü dirilten, o cansız asa
    Kalmasın içinde artık hiç tasa
    Aşkta kanunum ben, şiirde yasa’’


    ‘Ve ben’ Dedim
    ‘Ve bennnn!’
    ‘En çok Sevenim!’
    ‘Ennn Çoookkk! Seveennnnnn!’


    -Biliyorum! Dedi adam
    -Biliyorum…
    Uzaklaştı aynadan…




    Antakya, 13 Mart 2014
    Ali ASAFOĞULLARI

  • serbest kürsü08.11.2018 - 02:15


    NARKOZ KOKULU ODALAR

    Narkoz kokulu odalara giderken başladı ruhumdaki fırtınalar... Başkaları için yaşanan hayattan geriye kalanları tek tek gözümün önünden geçirdim... Geri dönmeseydim; En fazla 3 gündü dökülen gözyaşları ve benimle gelen de olmayacaktı...
    Geri dönersem ‘’biliyorum hayat sana’’ dedim... Boş vereceğim… Deli olacağım… Sınırları ben çizeceğim… Ne sınırlarım olacak nede sınırsızlık... Her şey bende başlayacak, bende bitecekti... Başka sınırlara da saygılı olacaktım...

    ‘’Kanadını tak ve uç’’ dedim kendime…

    Geri döndüğümde ilk iş oldu, şehrimi değiştirmek! Yirmialtı yaş, üniversite ve yeni bir şehir… Kolayı ve rahatı reddederek basit bir yaşam...

    Yıkık dökük, badanalı duvarlar, mozaik tabanlı odalar, fakirhanem, sobam ve ben vardım. Kestaneler, alüminyum çaydanlık, kitaplar, teksir kâğıtları, kurşun kalemler… Akşamları ekmek parası için iş, sabah ayazında okul yolları… Beyaz bir deniz üstünde çıtırdayan botlar, patika yollara alışık olmayan ayaklar… Yeni sokaklar, yeni dükkânlar, yeni yüzler…

    Ailenin asi çocuğu çok dayanamazdı nasılsa, geri dönerdi...
    Bilemezlerdi onlar, narkoz kokulu odalarda neler olduğunu... Tam on yıl geçti üstünden... Her şeye rağmen mutluyum... Artık aynalarda kaybolmuyor suretim… Kendimi görebiliyorum… İşte bu benim! Harman ettiği yaşamdan geriye kalan bir insan...
    Şu an 36 yaşındayım. Bazen seksen yaşında bir ruh, bazen beş yaşında... Med-cezirlerin girdabı başımı döndürmüyor değil… Bedenimle uyum sorunu yaşasa da ruhum, mutluyum...
    GERİ DÖNMEYECEĞİM....
    Çünkü gün geçtikçe kendimi daha net görmeye başladım aynalarda...
    Ve dönüp dolaşıp kendime sarılmayı öğrendim…

    13 Kasım 2009, Antakya
    Ali ASAFOĞULLARI

  • serbest kürsü08.11.2018 - 02:12

    Kum Saati Ömrüm - ALİ ASAFOĞULLARI / Yorum NEFİSE DUREL

  • serbest kürsü08.11.2018 - 02:09

    Sen Konuşunca

    Bir an bile, ayrı düşsek seninle
    Ben susardım...
    Susardı yüreğim
    Sana... Sesine... Nefesine susardı!

    Sen konuşunca;
    Ben susardım...
    Şırıl şırıl sular akardı, ak köpüklü
    Taşların arasından süzülürdü zaman
    Anlamazdım,
    Vakit, ne tez biterdi?

    Sen konuşunca;
    Ben susardım...
    Dalgalar ahenk içinde çarpardı kayalara
    Üstümüze beyaz güller atardı denizkızları
    Balıklar mutluluktan uçardı...

    Sen konuşunca;
    Ben susardım...
    İçlenirdi bulutlar
    Saçlarımıza yıldız yağardı
    Çiçekler açardı sen konuşunca
    Mevsim, bahardı...

    Sen konuşunca;
    Ben susardım...
    Susardı, kuşlar-böcekler
    Cümle âlem susardı
    Bülbüllerse; AĞLARDI...

    Sen konuşunca;
    Ben susardım...
    Melekler yeryüzüne inerdi
    Huriler Sıratı koşa koşa geçerdi
    Afrodit, perilerle beraber, sana secde ederdi...


    Yıllar oldu gideli sen!
    Ve ben;
    Sen gittin gideli
    Hem susar
    Hem de susarım...
    Sana... Sesine... Nefesine...


    Bursa, 02 Temmuz 2009
    Ali ASAFOĞULLARI

  • serbest kürsü08.11.2018 - 02:05


    Dante gibi filozofça yaşayamamış olsak da
    Dante gibi filozofça yaşayamamış olsak da


    Dante gibi filozofça yaşayamamış olsak da geride kalan yıllarımızı -belki bomboş yaşamışlıktan olsa gerek otuzbeşinci yaşımızı bekleyemedik ömrün ortasına varmak için. Daha sığ, daha boşvermiş ama çok daha hızlı yaşadık, hala sorgula(n)maktan korkuyoruz üstelik.

    Felsefe kitaplarının önsözlerini, şiirlerin vurucu kısımlarını aldık ezberimize, kendi suretlerimize vaazlar vermek için. Romantik akortlar yetti bize, sahil aşklarında isyan aramadık, şimdi isyan etmeye yetecek sesimiz yok. “bağışlayıcı bilge” pozlarındaydık, ilişkiler çiğleştikçe kişiliksiz bir tebessüm kazındı yüzlerimize; Bunu bir erdem gibi pazarladık, “bağışlayıcı” sıfatımızın reklamını yaptık. Oysa vurdumduymazlıktı bu. İçimizdeki şiddet arzusu alevlenmiş, iskeletimizi yakıyordu, damarlarımızı dağlıyordu.

    Yaş otuzbeş olmadan ömrün ortasına gelmek çok şeydir. Onlu yaşlarında ihtiyar gibi görünen hastalıklı çocuklara benzedik. hastalandık, karantinaya alınmadı kimse, hasta hasta seviştik. sırtımızı döndük birbirimize.

    Şimdi herşey daha süslü. Hayata hükmetmeye başladık erkenden. Soğuk şirket binalarında kendimize rahat koltuklar bulduk. Yara kabuklarımızı yaldızladık, göze hoş göründük. Bu ülkenin eğitimli ve marjinal gençleri olarak, sermayenin sevgilisi olduk. Para koydular cebimize, sırtımızı sıvazladılar; Sevdaları alaya vurduk, bizi alkışladılar. Toplantı salonlarında, seminerlerde sevişir olduk kendimizle.Tatmin olmak bilmeyen egomuzu okşadık, bizi izleyen herkes esirdi. Aşkı bilmeyen aşk çocukları’ymışız, bizi bize böyle tanıttılar.

    Uyanışımız bir felaket olabilir, zarar verebiliriz kendimize. Gözlerimizi açmak acı veriyor, gerçeğin zehirli hüzmeleri göz bebeklerimizi yakıyor. Matrix’den korkuyoruz ama bilmek istiyoruz: ’’Kim koydu cebime bu paraları, evimdeki kadın kim, benden ne istiyorsunuz?” seminerlerde dün sizi avuçları patlarcasına alkışlayanlar artık vebalı ıslak bir hayvan muamelesi yapıyor fikirlerinize. Patronlar sizi kaybetmek istemiyor, tatile gönderiliyorsunuz, lüks mekanlarda torna tezgahına yatırılıyorsunuz. Gövdenizdeki çapaklar törpüleniyor, tüm dişlerinizi cilalıyorlar, artık büyük çarktaki yerinize dönebilirsiniz... Tatil dönüşünde şirketi bulamıyorsunuz, eviniz yitip gitmiş. Dev bir değirmen olmuş şehir, işyeriniz taştan koca bir tekerlek, insanlar mekanik...

    İşte hayatın tam da burasındayız; Önümüz ardımız uçurum, seçeceğimiz yolu bulamıyoruz. Dante’den de umut kalmadı, bunu söyleyebilirim açıkça... Belki yeniden babamın oğlu olabilirim, ondan harçlık alır, okula giderim. Yolsuz kaldığımda kitap parası isterim. Yaşam hakkında ahkam keserim, bilgiçlik taslarım. O yine bana güler yorgun gözleriyle, beni incitmez... Bana başıma gelecek orospulukları anlatmaz; ’’bu hayat senin götünü kemirecek evladım, aklına mukayyet ol” demez, diyemez... ’’her şeyi bana sen öğretirdin, en zorlarını niye atladın baba !?” diye sormak için çok geç artık.

    Gidecek yerim yok, kimseyle paylaşacak bir fikrim yok. dante gibi ortasındayım ömrün, bok gibiyim…


    ALİ Ö. ASAFOĞULLARI

  • serbest kürsü08.11.2018 - 02:03

    Maske
    Maske

    Ne kadar gülersen gül, beni kandıramazsın…
    Yüzündeki hüzün bulutu, gözlerini gölgeler
    Dudak kıvrımlarından bakar acı…
    Sağ yanağındaki gamzen şahidimdir;
    Biliyorum… Unutamadın beni!

    Ali Asafoğulları