Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • mihr vakfi25.11.2009 - 18:06

    MiHR VAKFI

    Mihr Vakfı Genel Başkanı Efendi Hazretleri Dr. İskender Ali Mihr'in vakıf hakkındaki kısa açıklaması:

    Allahû Tealâ 1989 yılında M İ H R VAKFI'nı kurmayı nasip kıldı. M İ H R VAKFI Allah yolunda çalışan, Allah için varolan bir vakıftır. Bu vakfın müntesiplerinin en güzele ulaşması, bu vakıf muhtevası içinde ele alınmıştır.

    Atalarımız diyorlar ki;
    ' Bir elin nesi var, iki elin sesi var'

    Biz çok elli, çok sesli bir dizaynın sahibiyiz.

    M İ H R VAKFI TÜRKİYE'NİN VE İSLÂM'IN GELECEĞE AÇILAN BİR KÖPRÜSÜDÜR.

    Gelecek; dünya üzerinde yeni olayların vücuda geleceği ve dinlerin tek bir din olarak biraraya getirileceği, bütün dinlerin aynı çatı altında birleştirileceği bir vasıf taşımaktadır.


    Vakfın Kuruluş Amacı ve Faaliyetleri
    Medeniyet-İrfan-Hayır-Ref (M İ H R) vakfı 1989 yılında tesis edilmiş olup, 25.10.1989 tarihli resmi gazetede Vakıflar Genel Müdürlüğünce ilan edilmiştir.
    Vakıf Genel Merkezi, Ankara'dadır.

    Vakfın gayeleri şunlardır (Vakıf senedi yani ana sözleşme madde 5) :

    1-Yardıma muhtaç kişilere yardım etmek

    2- a) İslâm
    b) Modern Teknoloji
    c) Nükleer Fizik Kimya
    d) Enerji
    e) Ekonomi
    f) Finans
    g) İş Etüdleri

    3- İslâmi Teknik ve Sosyal İlimlerin yukarıda adı geçmeyen dalları ve bunların dışında kalan ilimler alanlarında,
    a) Araştırma yapmak ve yaptırmak
    b) Yurt içinde ve dışında bu ilimlerin gelişmesi istikametinde her türlü neşriyatta bulunmak, konferans ve seminerler düzenlemek ve düzenlenen seminerlere iştirak etmek,
    c) Kurslar düzenlemek, fakülteler ve üniversiteler kurmak, mevcut üniversitelere katılmaktır.
    Vakfın bu ana gayeleri doğrultusunda ve kuruluşundan bu güne kadar geçen kısa bir zaman içinde yurt içinde ve yurt dışında bir çok seri konferanslar düzenlenmiştir. 1990 ve 1991 yıllarında A.B.D de, 1191'de Azerbaycan da, 1992 yılında Almanya da ve Belçika'da İslâm ve Tasavvuf konularında Vakıf Genel Başkanı Sayın İskender Erol Evrenosoğlu tarafından konferanslar verilmiştir. Ayrıca Ankara başta olmak üzere İstanbul, İzmir, Aydın, Denizli de Ocak 1992'den beri her ay seri konferanslar düzenlenmiştir.

    Samsun, Gaziantep, Malatya, Adana, Konya, Hopa, Gönen ve diğer bazı il ve ilçelerde de sık sık konferanslar ve sohbetler tertiplemek suretiyle Vakıf, İslâmı, Peygamberimizin tebliği ve sahabenin yaşadığı şekliyle yurtta ve dünyada anlatmak, yaşatmak için azimli bir faaliyet içinde bulunmaktadır. İslâm dünyasında bu gün İslâm sadece şekil olarak yaşanmaktadır. Bir gurup insan tarafından birinci asrı saadet dönemindeki İslâm yaşanmaktadır. Ancak bunlar çok azınlıkta kalmaktadır. Kur'ân'a bütün olarak ittiba etmek, Kur'ân'ın ruhuna, özüne inilerek İslâmı yaşamak ve yaşatmak asıldır. Sahabe İslâm'ı nasıl yaşamış, nasıl hayatına tatbik etmiş ve nasıl irşad olmuş ise ve bu şekilde İslâm şerefine nasıl ulaşmış ise, bizlerinde öyle İslâm'ı yaşamamız Allah'ın (C.C) kesin emridir. Şimdiki İslâm'ın zahiri 5 şartı ile yaşamak Kur'ân hükümlerine göre eksik ve kurtuluşa götürmeyen bir anlayış ve tatbik tarzıdır. Bu cümleden olarak Vakfımızca eserler yayınlanmaktadır. Tasavvuf alanındaki eserleri, Tasavvuf Nurları, Kur'ân-ı Kerim Işığında Tasavvuf, Mutluluk-Tasavvuf-İslâm ve Sohbet. Tasavvufun Kur'ân-ı Kerim'deki Kökleri, Sohbet. Ekonomi alanındaki eserleri, Türkiye'de Orta Vadeli Krediler, Türk Sanayiinin Finansal Problemleri, Türk Banka Sisteminde Kaynak İsrafı, Federal Almanya- Türkiye İşgücü ilişkileri, Türkiye'de Enflasyon Probleminin Çözümü ve Kalkınma adlı eserleri yayınlanmıştır. Ayrıca Enerji-Madde ve Hız Kanunları adlı eserler yayınlanmış bulunmaktadır. Bunlardan, Enerji-Madde ve Hız Kanunları ile Sohbet adlı eserler İngilizceye çevrilmiştir.

  • iskender ali mihr07.10.2009 - 19:32

    KURAN-I KERİM AYETLERİYLE İNŞALLAH NEBİ VE RESUL KAVRAMINI

    www.mihr.com adresinden

    bu konuyla ilgili olarak hem yazılı hemde görsel olarak faydalanabilirsiniz.

    Ayrıca www.kurantefsiri.com/ adresinden İSKENDER ALİ MİHR HZ. / İSKENDER

    EROL EVRENOSOĞLU ait meali görebilirsiniz.

    Allah hepinizden razı olsun...

  • iskender ali mihr07.10.2009 - 19:18

    KURAN-I KERİM AYETLERİYLE NEBİ VE RESUL KAVRAMI

    NEBİ

    “Nebi olmadan Resul olunmaz” ifadesi bütünüyle Kur'ân'a ters düşmektedir.

    Eğer nübüvveti Risaletin altında bir rütbe kabul ediyorsanız bu kabul Kur'ân'ı Kerim'e göre tamamen yanlıştır. Bu yanlış baza dayalı olarak “Nebi olunmadan Resul olunmaz” iddiasında bulunuyorsanız, biliniz ki Kur'ân'a göre Allah ile insan ilişkisinde nübüvvet en üst dereceyi ifade eder. “Bütün Nebiler Resuldür” şeklindeki akaidin temel kaidesi Kur'ân'a uygundur. Günümüz din öğreticileri “Nebi olmadan Resul olunmaz” iddiasını “Bütün Resuller Nebidir” şeklindeki akaidin Kur'ân'a ters düşen 2. kaidesine dayandırıyorlar. Kur'ân'ın muhtevası içinde Resullerin binde birden daha azı nebidir.

    1- Kur'ân'ı Kerim'de Risalet ile vazifeli olmayan resuller yer almaktadır. Bu resuller de Nebi olduktan sonra mı Resul olmuşlardır acaba?

    1.1- İnsanların vazifeli kıldığı Risalet ile vazifeli olmayan Resuller





    12/YUSUF-50: Ve kâlel meliku’tûnî bih(bihî) , fe lemmâ câehur resûlu kâlerci’ ilâ rabbike fes’elhu mâ bâlun nisvetillâtî katta’ne eydiyehunn(eydiyehunne) , inne rabbî bi keydihinne alîm(alîmun) .

    Ve Melik: “Onu bana getirin.” dedi. Böylece ona, resûl (ulak, haberci) geldiği zaman Yusuf (A.S) : “Efendine dön ve ellerini kesen kadınların hali (durumu) nedir, ona sor.” dedi. Muhakkak ki; Rabbim onların hilelerini en iyi bilendir.




    27/NEML-35: Ve innî mursiletun ileyhim bi hediyyetin fe nâzıratun bime yerciul murselûn(murselûne) .

    Ve gerçekten ben onlara hediye göndereceğim. Böylece bakalım resûller (elçiler) ne ile dönecekler?




    1.2- Allah'ın vazifeli kıldığı Risalet ile görevli olmayan resuller





    6/EN'AM-61: Ve huvel kâhiru fevka ibâdihî ve yursilu aleykum hafazah(hafazaten) , hattâ izâ câe ehadekumul mevtu teveffethu rusulunâ ve hum lâ yuferritûn(yuferritûne) .

    Ve O, kullarının üstünde kahhardır (kuvvet ve güç sahibidir) .Ve üzerinize muhafaza edici (koruyucu) gönderir. Sizden birinize ölüm gelince, onu elçilerimiz vefat ettirir. Onlar (bunu yaparken) kusur etmezler.




    43/ZUHRUF-80: Em yahsebûne ennâ lâ nesmeu sırrehum ve necvâhum, belâ ve rusulunâ ledeyhim yektubûn(yektubûne) .

    Yoksa onların sırlarını ve fısıltılarını işitmeyeceğimizi mi zannediyorlar? Hayır, onların yanında resûllerimiz (elçilerimiz) (her şeyi) yazıyorlar.




    Acaba bu Resuller de önce Nebi'miydiler? Ne dersiniz?

    2- Risalet ile vazifeli olmayan Melek Resuller

    2.1- Melek Resuller: Meleklerin Nebi olduğuna dair Kur'ân-ı Kerim'de hiçbir işaret yoktur. Meleklerin Resul kılındığı Fatır-1'de açıklanmaktadır.



    35/FATIR-1: Elhamdu lillâhi fâtırıs semâvâti vel ardı câilil melâiketi rusulen ulî ecnihatin mesnâ ve sulâse ve rubâa, yezîdu fîl halkı mâ yeşâu, innallâhe alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun) .

    Hamd; gökleri ve yeri yaratan, ikişer, üçer ve dörder kanatlara sahip melekleri, resûller (elçiler) kılan Allah’a aittir. Yaratmada dilediğini artırır. Muhakkak ki Allah, her şeye kaadirdir.




    2.2- Hz. İbrâhîm'i müjdelemek ve Hz. Lut'un kavmini azaplandırmak ile vazifeli melekler Hud-69,77,81 Hicr-57,61 Ankebut-31,33 Zariyat-31'de açıklanmaktadır.



    11/HUD-69: Ve lekad câet rusulunâ ibrâhîme bil buşrâ kâlû selâmâ(selâmen) , kâle selâmun fe mâ lebise en câe bi iclin hanîz(hanîzin) .

    Ve and olsun elçilerimiz İbrâhîm (A.S) ’a müjde ile geldiler: “Selâm” dediler. O (İbrâhîm A.S) da: “Selâm” dedi. Bunun üzerine, çok geçmeden kızarmış bir buzağı getirdi. (Kızarmış bir buzağı getirmesi gecikmedi.)




    11/HUD-77: Ve lemmâ câet resulunâ lûtan sîe bihim ve dâka bihim zer’an ve kâle hâzâ yevmun asîb(asîbun) .

    Ve resûllerimiz Lut (A.S) ’a geldiği zaman onlardan dolayı üzüldü ve içi daralıp, telâşlandı. Ve: “Bu, çok kötü (zorlu) bir gün.” dedi.




    11/HUD-81: Kâlû ya lûtu innâ rusulu rabbike len yasilû ileyke fe esri bi ehlike bi kıt'ın minel leyli ve lâ yeltefit minkum ehadun illemreetek(illemreeteke) , innehu musîbuhâ mâ esâbehum, inne mev’ıdehumus subh(subhu) , e leyses subhu bi karîb(karîbin) .

    (Resûller şöyle) dediler: “Ey Lut! Muhakkak ki biz, senin Rabbinin resûlleriyiz (elçileriyiz) . Onlar sana asla ulaşamazlar. Hemen gecenin bir kısmında hanımın hariç, ailen ile gece çık, yürü. Sizin içinizden biriniz (hiç kimse) geri dönmesin (dönüp bakmasın) . Çünkü; onlara isabet eden şey, ona da isabet edecek. Muhakkak ki onlara vaat edilen vakit, sabah vaktidir. Sabah vakti yakın değil mi? ”




    15/HİCR-61: Fe lemmâ câe âle lûtınil murselûn(murselûne) .

    Böylece, gönderilmiş olan resûller (elçiler) , Lut’un ailesine geldiği zaman...




    29/ANKEBUT-31: Ve lemmâ câet rusulunâ ibrâhîme bil buşrâ, kâlû innâ muhlikû ehli hâzihil karyeh(karyeti) , inne ehlehâ kânû zâlimîn(zâlimîne) .

    Bizim elçilerimiz İbrâhîm’e bir müjde ile geldikleri zaman, dediler ki: “Gerçek şu ki, biz, bu ülkenin halkını yıkıma uğratacağız. Çünkü onun halkı zalim oldular.”




    29/ANKEBUT-33: Ve lemmâ en câet rusulunâ lûtan sîe bihim ve dâka bihim zer’ân, ve kâlû lâ tehaf ve lâ tahzen, innâ muneccûke ve ehleke illemreeteke kânet minel gâbirîn(gâbirîne) .

    Ve resûllerimiz Lut (A.S) ’a geldiği zaman üzüldü, telâşlandı ve onlarla içi daraldı. (Resûller) : “Korkma ve mahzun olma (üzülme) . Muhakkak ki Biz, seni ve hanımın hariç, aileni mutlaka kurtaracağız. (Senin hanımın) geride kalanlardan oldu.” dediler.




    51/ZARİYAT-31: Kâle fe mâ hatbukum eyyuhel murselûn(murselûne) .

    (Hz. İbrâhîm) : “Öyleyse ey elçiler! Söylemek istediğiniz şey nedir? ” dedi.




    Bu melek resullere Nebi olduktan sonra Resul tayin edildiler, diyebilecek kim vardır?

    3- Hidayet ile vazifeli Melek Resul

    3.1- Allahû Teâlâ meleklere melek peygamberler göndermemiştir ama Kur'ân-ı Kerim'de melek Resullerden bahsedilmektedir. Allah'ın meleklerden hidayetçi Resul seçtiği Hac-75'te, Melek Resullere vahiy ettiği Şura-51'de, Cebrail (A.S) 'ın kerim Resul olduğu Tekvir-19'da, Meryem annemize ruh verdiği Meryem-19'da belirtiliyor.



    22/HAC-75: Allâhu yastafî minel melâiketi rusulen ve minen nâs(nâsi) , innallâhe semîun basîr(basîrun) .

    Allah, meleklerden ve insanlardan resûller seçer. Muhakkak ki Allah, en iyi işitendir, en iyi görendir.




    42/ŞURA-51: Ve mâ kâne li beşerin en yukellimehullâhu illâ vahyen ev min verâi hıcâbin ev yursile resûlen fe yûhıye bi iznihî mâ yeşâu, innehu aliyyun hakîm(hakîmun) .

    Allah’ın hiçbir insanla konuşması olmamıştır, illâ vahy ile veya perde arkasından veya dilediğine izniyle vahy etsin diye resûl (melek) göndererek. Allah, bilir ve hikmet sahibidir.




    19/MERYEM-19: Kâle innemâ ene resûlu rabbiki li ehebe leki gulâmen zekiyyâ(zekiyyen) .

    “Ben sadece sana zeki (temiz) bir erkek çocuk bağışlamak için senin Rabbinin bir resûlüyüm.” dedi.




    Yoksa Cebrail (A.S) da önce Nebi olduktan sonra mı Resul tâyin edilmiştir.

    4- Cin Resuller

    4.1- Allahû Teâlâ cinlere cin peygamberler göndermemiştir ama Kur'ân-ı Kerim'de cin Resullerden bahsedilmektedir.



    6/EN'AM-130: Yâ ma’şerel cinni vel insi e lem ye’tikum rusulun minkum yakussûne aleykum âyâtî ve yunzirûnekum likâe yevmikum hâzâ, kâlû şehidnâ alâ enfusinâ ve garrethumul hayâtud dunyâ ve şehidû alâ enfusihim ennehum kânû kâfirîn(kâfirîne) .

    Ey insan ve cin topluluğu! Size ayetlerimi anlatan ve bugününüze ulaşacağınız konusunda sizi uyaran içinizden resûller (elçiler) gelmedi mi? “Kendi nefslerimize şahit olduk.” dediler. Dünya hayatı onları aldattı. Ve kendilerinin kâfir olduğuna, kendileri şahit oldular.




    Bu ayet-i kerimede gene Resul kelimesi kullanılmakta ve cinlere kendi içlerinden resuller gelmedi mi? diye sorulmaktadır.

    Cinlerden hiçbir devrede bir peygamber çıkmadığına göre; burada geçen “Resul” kelimesinin peygamber olmadığı muhakkaktır. Bu durumda cin Resullerin önce Nebi (Peygamber) olduğu düşünülemez.

    5- Risalet ile vazifeli kavimlerin veli Resulleri

    5.1- Bütün kavimlere ard arda Resul gönderildiği kesindir.

    Nübüvvet Peygamberimiz (S.A.V) ile bitmiştir, Risalet onun ile bitmemiştir. 2000 yıllık zaman dilimi için 100 kavim olduğunu ve (olmaz ama) ortalama Resul ömrünü 100 yıl kabul edersek, en az 2000 veli Resul'e karşılık Hz. İsa ve Peygamberimiz (S.A.V) olmak üzere iki tane Nebi Resul var. Bu sebeple: “Nebi olmadan Resul olunmaz! ” iddiası Kur'ân'a göre tamamen yanlıştır.

    Bu Resuller de önce Nebi mi olmuşlardır? Eğer öyleyse, son Nebi Peygamber Efendimiz (S.A.V) olduğuna göre, Ondan sonra her kavme gelen Resuller Nebi olmadan Resul olmak mecburiyetinde kalmış olmuyorlar mı?





    2/BAKARA-87: Ve lekad âteynâ mûsâl kitâbe ve kaffeynâ min ba’dihî bir rusuli ve âteynâ îsâbne meryemel beyyinâti ve eyyednâhu bi rûhil kudus(kudusi) , e fe kullemâ câekum resûlun bimâ lâ tehvâ enfusukumustekbertum, fe ferîkan kezzebtum ve ferîkan taktulûn(taktulûne) .

    And olsun ki Biz, Musa’ya kitap verdik ve ondan sonra da birbiri ardından (araları kesilmeksizin, peş peşe) resûller gönderdik. Ve Meryem’in oğlu İsa’ya beyyineler (açık kanıtlar) verdik ve onu Ruh’ûl Kudüs ile destekledik. Her ne zaman size bir resûl, nefslerinizin hoşlanmadığı bir şeyle (emirle) geldiyse, hemen kibirlendiniz. Bu sebeple bir kısmını yalanladınız ve bir kısmını da öldürdünüz.




    23/MU'MİNUN-44: Summe erselnâ rusulenâ tetrâ, kullemâ câe ummeten resûluhâ kezzebûhu fe etbâ’nâ ba’dahum ba’dan ve cealnâhum ehâdîs(ehâdîse) , fe bu’den li kavmin lâ yu’minûn(yu’minûne) .

    Sonra Biz, resûllerimizi ardı ardına (arası kesilmeksizin) gönderdik. Her ümmete resûlü geldiği zaman, her defasında onu yalanladılar. Biz de onları birbiri arkasından (helâk ettik) . Ve onları efsane kıldık. Artık mü’min olmayan kavim (Allah’ın rahmetinden) uzak olsun.




    5.2- Bütün kavimlerde bütün zaman parçalarında yaşayan bir Resul mutlaka vardır.







    17/İSRA-15: Menihtedâ fe innemâ yehtedî li nefsih(nefsihî) , ve men dalle fe innemâ yadıllu aleyhâ, ve lâ teziru vâziretun vizre uhrâ, ve mâ kunnâ muazzibîne hattâ neb’ase resûlâ(resûlen) .

    Kim hidayete erdiyse, sadece kendi nefsi için (nefsini tezkiye ettiği için) hidayete erer. Öyleyse kim dalâlette ise sorumluluğu sadece kendi üzerinde olarak dalâlette kalır. Yük taşıyan (günahı yüklenen) bir kimse, bir başkasının yükünü (günahını) yüklenmez. Ve Biz, bir resûl göndermedikçe azap edici olmadık.




    16/NAHL-36: Ve le kad beasnâ fî kulli ummetin resûlen eni’budûllâhe vectenibût tâgût(tâgûte) , fe minhum men hedallâhu ve minhum men hakkat aleyhid dalâleh(dalâletu) , fe sîrû fîl ardı fanzurû keyfe kâne âkıbetul mukezzibîn(mukezzibîne) .

    Ve and olsun ki Biz, bütün ümmetlerin (milletlerin, kavimlerin) içinde resûl beas ettik (hayata getirdik, vazifeli kıldık) . (Allah’a ulaşmayı dileyerek) Allah’a kul olsunlar ve taguttan (insan ve cin şeytanlardan) içtinap etsinler (sakınıp kurtulsunlar) diye. Onlardan bir kısmını, (Resûlün daveti üzerine Allah’a ulaşmayı dileyenleri) Allah hidayete erdirdi ve bir kısmının (dilemeyenlerin) üzerine dalâlet hak oldu. Artık yeryüzünde gezin. Böylece yalanlayanların akıbetinin, nasıl olduğuna bakın (görün) .




    39/ZUMER-71: Vesîkallezîne keferû ilâ cehenneme zumerâ(zumeran) , hattâ izâ câuhâ futihat ebvâbuhâ, ve kâle lehum hazenetuhâ e lem ye’tikum rusulun minkum yetlûne aleykum âyâti rabbikum ve yunzirûnekum likâe yevmikum hâzâ, kâlû belâ ve lâkin hakkat kelimetul azâbi alel kâfirîn(kâfirîne) .

    Kâfirler, zümre zümre cehenneme sürülürler. Oraya geldikleri zaman, onun (cehennemin) kapıları açılır. Ve onun (cehennemin) bekçileri onlara derler ki: “Size, sizden (sizin aranızdan) olan resûller gelmedi mi ki, size Rabbinizin ayetlerini okusun, bugüne (buraya) geleceğinizi (söyleyerek) uyarsın? (Cehenneme gidenler) dediler ki: “Evet (geldiler) .” Fakat azap sözü kâfirlerin üzerine hak oldu.




    5.3- Bütün zaman parçalarında ve bütün kavimlerde yaşayan insanlara hüccetleri olmasın diye Nebi değil Resul gönderir.

    Bütün cehenneme gidenlerden alınan cevap: “Evet, bize Resuller geldiler.” Olduğuna göre, bütün zaman parçalarında ve dünyanın neresinde yaşarlarsa yaşasınlar, o insanların hepsine Resuller geldiği kesindir.



    4/NİSA-165: Rusulen mubeşşirîne ve munzirîne li ellâ yekûne lin nâsi alâllâhi huccetun ba’der rusul(rusuli) , ve kânallâhu azîzen hakîmâ(hakîmen) .

    Müjdeleyici ve uyarıcı olarak resûlleri göndeririz ki; resûllerden sonra Allah’a karşı (bizi uyaran ve müjdeleyen bir resûl gelmedi diye) hüccetleri (delilleri) olmasın. Allah, Aziz ve Hakim’dir.




    14/İBRÂHÎM-44: Ve enzirin nâse yevme ye’tîhimul azâbu fe yekûlullezîne zalemû rabbenâ ahhırnâ ilâ ecelin karîbin nucib da’veteke ve nettebiır rusul(rusule) , e ve lem tekûnû aksemtum min kablu mâ lekum min zevâl(zevâlin) .

    Azabın onlara geleceği gün ile insanları uyar. O zaman zalimler şöyle diyecek: “Rabbimiz, bizi yakın bir süreye kadar tehir et (bize zaman ver) . Senin davetine icabet edelim ve resûllere tâbî olalım.” Daha önce “sizin için bir zeval olmadığına” yemin eden siz değil misiniz?




    28/KASAS-47: Ve lev lâ en tusîbehum musîbetun bimâ kaddemet eydîhim fe yekûlû rabbenâ lev lâ erselte ileynâ resûlen fe nettebia âyâtike ve nekûne minel mu’minîn(mu’minîne) .

    Ve eğer elleriyle takdim ettikleri (yaptıkları) sebebiyle onlara bir musibet isabet ederse: “ Rabbimiz keşke bize bir resûl gönderseydin, böylece biz Senin ayetlerine tâbî olur ve mü’minlerden olurduk. “ diyecek olmasalardı (seni Nebi-Resûl olarak göndermezdik) .




    20/TAHA-134: Ve lev ennâ ehleknâhum bi azâbin min kablihî le kâlû rabbenâ lev lâ erselte ileynâ resûlen fe nettebia âyâtike min kabli en nezille ve nahzâ.

    Ondan önce gerçekten Biz onları, azapla helâk etmiş olsaydık, muhakkak şöyle derlerdi: “Rabbimiz, bize resûl gönderseydin olmaz mıydı? Böylece biz de zelil (rezil) ve rüsva olmadan önce senin ayetlerine tâbî olsaydık.”




    5.4- Veli Resuller bütün kavimlerde o kavmin lisanı ile tebliğ yaparlar.



    14/İBRÂHÎM-4: Ve mâ erselnâ min resûlin illâ bi lisâni kavmihî li yubeyyine lehum, fe yudillullâhu men yeşâu ve yehdî men yeşâ’(yeşâu) , ve huvel azîzul hakîm(hakîmu) .

    Hiçbir resûlümüz yoktur ki; Biz, onu kendi kavminin lisanıyla göndermiş olmayalım. Onlara (kendi lisanlarıyla) beyan etsin (açıklasın) diye. Öyleyse Allah, dilediğini (Allah’a ulaşmayı dilemeyenleri) dalâlette bırakır. Dilediğini (Allah’a ulaşmayı dileyenleri) hidayete erdirir. Ve O, Aziz’dir, Hikmet Sahibi’dir.




    5.5- Nebi Resuller arasında fetret devirleri olmasına karşılık, Veli Resuller arasında fetret devirleri yoktur. Şu anda bütün kavimlerde Veli Resuller yaşamaktadır. “Nebi olunmadan Resul olunmaz.” iddiasına göre bu Resullerin Nebi olduktan sonra Resul olması gerekiyordu. Ama Nübüvvet 14 asır önce sona erdiğine göre 14 asırdır bütün Resuller Nebi olmadan Resul olmuşlardır.



    5/MAİDE-15: Yâ ehlel kitâbi kad câekum resûlunâ yubeyyinu lekum kesîran mimmâ kuntum tuhfûne minel kitâbi ve ya’fû an kesîr(kesîrin) kad câekum minallâhi nûrun ve kitâbun mubîn(mubînun) .

    Ey kitap ehli (kitap sahipleri!) , Kitab’tan çoğunu, gizliyor olduğunuz şeyleri ve çoğundan vazgeçtiğiniz şeyleri, size beyan eden bir Resûl’ümüz gelmiştir. Size, Allah’tan bir nur ve apaçık bir Kitap gelmiştir.




    5/MAİDE-19: Yâ ehlel kitâbi kad câekum resûlunâ yubeyyinu lekum alâ fetretin min er rusuli en tekûlû mâ câenâ min beşîrin ve lâ nezîrin fe kad câekum beşîrun ve nezîr(nezîru) vallâhu alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun) .

    Ey kitap ehli! Resûllerin (peygamberlerin) ardı arkası kesildiği (fetret) devrinde, sizlere gerçekleri açıklayan Resûl’ümüz gelmişti. “Bize bir müjdeleyici ve de uyarıcı gelmedi.” dersiniz diye (dememeniz için) böylece sizlere “müjdeleyici ve uyarıcı” bir Resûl (Peygamber) gelmişti. Allah her şeye kaadirdir.








    6- Nebi imamların olmadığı dönemde mutlaka kavmin Veli Resullerinden bir tanesini Allah Devrin İmamı olarak seçer. Seçilen kişi tasarruf rızasının sahibidir. İçinde bulunduğumuz HİDAYET ÇAĞI'nın önderi, Devrin İmamı Mehdi (A.S) bir Veli Resul'dür.





    21/ENBİYA-72: Ve vehebnâ lehu ishâk(ishâka) , ve ya’kûbe nâfileh(nâfileten) , ve kullen cealnâ sâlihîn(sâlihîne) .

    Ve ona, İshak (A.S) ’ı ve nafileten (ilâveten) Yâkub (A.S) ’ı Vehbi (armağan) olarak verdik. Ve hepsini salihler kıldık.




    21/ENBİYA-73: Ve cealnâhum eimmeten yehdûne bi emrinâ ve evhaynâ ileyhim fi’lel hayrâti ve ikâmes salâti ve îtâez zekâh(zekâti) , ve kânû lenâ âbidîn(âbidîne) .

    Ve onları, emrimizle hidayete erdiren (ölmeden önce ruhları Allah’a ulaştıran) imamlar kıldık. Ve onlara, hayırlar işlemeyi, namaz kılmayı ve zekât vermeyi vahy ettik. Ve onlar, Bize kul oldular.




    Enbiya-72'de Nebilerin isimlerini veren Allah, Enbiya-73'te onları Devrin İmamı kıldığını açıklıyor. Aşağıdaki ayetlerde ise Peygamber olmayan, Veli Resul olan Devrin İmamlarından bahsediyor.





    3/AL-İ İMRAN-179: Mâ kânallâhu li yezerel mu’minîne alâ mâ entum aleyhi hattâ yemîzel habîse minet tayyib(tayyibi) , ve mâ kânallâhu li yutliakum alel gaybi ve lâkinnallâhe yectebî min rusulihî men yeşâu fe âminû billâhi ve rusulih(rusulihî) , ve in tu’minû ve tettekû fe lekum ecrun azîm(azîmun) .”

    Allah mü’minleri; pisi, temizden ayırıncaya kadar, şu üzerinde bulundukları hâl üzere bırakacak değildir. Allah sizi gayb üzerine (gaybten) haberdar edecek de değildir. Fakat Allah, resûllerinden dilediği kimseyi seçer, (gaybı ona, o resûlüne bildirir) . O halde, Allah’a ve O’nun resûllerine iman edin. Ve eğer iman eder ve takva sahibi olursanız, o zaman sizin için ECRUN AZÎM (büyük mükâfat) var.




    32/SECDE-24: Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne) .

    Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık ve sabır sahibi oldukları ve ayetlerimize (Hakk’ul yakin seviyesinde) yakin hasıl etmiş oldukları için.




    72/CİN-26: Âlimul gaybi fe lâ yuzhiru alâ gaybihî ehaden.

    O (Allah) , gaybı bilendir. Fakat O, gaybını hiç kimseye zahir etmez (bildirmez) .




    72/CİN-27: İllâ menirtedâ min resûlin fe innehu yesluku min beyni yedeyhi ve min halfihî rasadan.

    Resûllerden razı oldukları (tasarruf rızasına ulaşmış olanları) hariç! O taktirde, muhakkak ki O (Allah) , onların önünden ve arkasından gözetenler sevk eder ki.




    7- Nebi Resuller

    7.1- Kur'ân-ı Kerim'de ismi zikredilen Nebi Resuller

    “Her Nebi Resuldür ama her Resul Nebi değildir.” Temel prensibi Kur'ân-ı Kerim hakikatlerine uymaktadır. Günümüz din öğreticilerinin zannettikleri gibi: “Nebi olmadan Resul olunmaz.” iddiası, bir başka deyimle: “Her Resul Nebidir ama her Nebi Resul değildir.” Şeklindeki akaidin temel prensibi Kur'ân-ı Kerim'e uymamaktadır. Kur'ân-ı Kerim'le çelişmektedir.

    Nübüvvet, insan ile Allah arasındaki ilişkide en üst dereceyi kapsar. Bu sebeple her Nebi mutlaka Resuldür ama her Resul Nebi değildir. Nebi Resul ve Veli Resul eşit seviyede değildir. Nebi Resul, Nübüvvetin (Peygamberliğin) temsilcisidir. Veli Resul velâyetin temsilcisidir. Allah katında Nübüvvet velâyetin üstündedir.

    7.1.1- Nebilerin sonuncusu olan Peygamber Efendimiz (S.A.V) 'in Resul olduğu Fetih-29'da açıklanmaktadır.



    48/FETİH-29: Muhammedun resûlullâh(resûlullâhi) , vellezîne meahû eşiddâu alel kuffâri ruhamâu beynehum terâhum rukkean succeden yebtegûne fadlen minallâhi ve rıdvânen sîmâhum fî vucûhihim min eseris sucûd(sucûdi) , zâlike meseluhum fît tevrât(tevrâti) , ve meseluhum fîl incîl(incîli) , ke zer’in ahrece şat’ehu fe âzerehu festagleza festevâ alâ sûkıhî yu’cibuz zurrâa, li yagîza bihimul kuffâr(kuffâra) , vaadallâhullezîne âmenû ve amilûs sâlihâti minhum magfireten ve ecren azîmâ(azîmen) .

    Allah’ın Resûl’ü Hz. Muhammed (S.A.V) ve O’nunla beraber olanlar, kâfirlere karşı çok şiddetli; kendi aralarında çok merhametlidirler. Onları rükû ederken, secde ederken ve Allah’dan fazl ve rıza isterken görürsün. Onların alâmetleri yüzlerindeki secde izleridir. İşte bunlar, onların Tevrat’taki ve İncil’deki vasıflarıdır. Filizini çıkaran sonra onu kuvvetlendiren, böylece kalınlaşan, sonunda gövdesi üzerinde yükselen, çiftçilerin hoşuna giden ekin gibidir. Onlarla kâfirleri öfkelendirmek içindir. Ve Allah, onlardan âmenû olanlara (Allah’a ulaşmayı dileyenlere) ve salih amel (nefs tezkiyesi) yapanlara mağfiret ve büyük ecir vaat etti.




    4/NİSA-157: Ve kavlihim innâ katelnal mesîha îsabne meryeme resûlallâh(resûlallâhi) , ve mâ katelûhu ve mâ salebûhu ve lâkin şubbihe lehum, ve innellezinahtelefû fîhi le fî şekkin minh(minhu) , mâ lehum bihî min ilmin illettibâaz zann(zanni) , ve mâ katelûhu yakînâ(yakînen) .

    Ve şüphesiz Allah’ın resûlü: 'Meryem oğlu İsa Mesih’i biz öldürdük.” demelerinden (bu sebeple onlara ceza verdik) . Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Ama onlar için benzeri vardı (onlara benzeri gösterildi) . Şüphesiz onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, ondan dolayı kesin bir şüphe içindedirler. Onların o hususta bilgileri yoktur. Sadece onlar, zanna uyarlar. Kesinlikle onu öldürmediler.




    61/SAF-6: Ve iz kâle îsebnu meryeme yâ benî isrâîle innî resûlullâhi ileykum musaddikan li mâ beyne yedeyye minet tevrâti ve mubeşşiran bi resûlin ye’tî min ba’dîsmuhû ahmed(ahmedu) , fe lemmâ câehum bil beyyinâti kâlû hâzâ sihrun mubîn(mubînun) .

    Ve Meryem oğlu İsa (A.S) şöyle demişti: “Ey İsrail oğulları! Muhakkak ki ben, elimdeki Tevrat’ta olan her şeyi tasdik eden ve benden sonra gelecek, ismi Ahmed olan Resûl ile müjdeleyen, size (gönderilmiş) Allah’ın Resûl’üyüm.” Fakat onlara beyyineler (mucizeler, deliller) getirdiği zaman onlar: “Bu apaçık sihirdir.” dediler.




    7.1.3- Nebi olan Hz. Musa ve Harun (A.S) 'ın Resul olduğu Taha-47, Şuara-16,21 Saf-5'de açıklanmaktadır.



    20/TAHA-47: Fe’tiyâhu fe kûlâ innâ resûlâ rabbike fe ersil meanâ benî isrâîle ve lâ tuazzibhum, kad ci’nâke bi âyetin min rabbik(rabbike) , ves selâmu alâ menittebeal hudâ.

    O halde ikiniz ona gidin ve ona şöyle söyleyin: “Muhakkak ki biz, senin Rabbinin iki resûlüyüz. İsrailoğulları’nı artık bizimle beraber gönder ve onlara azap etme! Sana Rabbinden ayet (mucize) getirdik. Ve hidayete tâbî olanlara selâm olsun.”




    26/ŞUARA-16: Fe’tiyâ fir’avne fe kûlâ innâ resûlu rabbil âlemîn(âlemîne) .

    Haydi, firavuna (ikiniz) gidin ve böylece ona: “Muhakkak ki biz, âlemlerin Rabbinin resûlleriyiz.” deyin.




    26/ŞUARA-21: Fe ferartu minkum lemmâ hıftukum fe vehebe lî rabbî hukmen ve cealenî minel murselîn(murselîne) .

    O zaman sizden korktuğumdan dolayı kaçtım. Fakat Rabbim, bana hikmet bağışladı. Ve beni, mürselinlerden (gönderilen elçilerden) kıldı.




    61/SAF-5: Ve iz kâle mûsâ li kavmihî yâ kavmi lime tu’zûnenî ve kad ta’lemûne ennî resûlullâhi ileykum, fe lemmâ zâgû ezâgallâhu kulûbehum, vallâhu lâ yehdîl kavmel fâsikîn(fâsikîne) .

    Ve Hz. Musa, kavmine şöyle demişti: “Ey kavmim! Muhakkak ki ben, sizin için Allah’ın Resûl’üyüm, (böyle) olduğumu bildiğiniz halde niçin bana eziyet ediyorsunuz? ” Artık onlar (Hakk’tan) dönünce, Allah da onların kalplerini döndürdü. Allah, fâsıklar kavmini hidayete erdirmez.




    7.1.4- Nebi (Peygamber) olan Hz. Nuh'un Resul olduğu A'raf-61'de ve Ankebut-14'de açıklanmaktadır.



    7/A'RAF-61: Kâle yâ kavmi leyse bî dalâletun ve lâkinnî resûlun min rabbil âlemîn(âlemîne) .

    Ey kavmim, ben dalâlette değilim! Ve fakat ben, âlemlerin Rabbinden bir resûlüm.




    29/ANKEBUT-14: Ve lekad erselnâ nûhan ilâ kavmihi, fe lebise fîhim elfe senetin illâ hamsîne âmâ(âmen) , fe ehazehumut tûfânu ve hum zâlimûn(zâlimûne) .

    And olsun Biz, Nuh’u kendi kavmine (Resûl olarak) gönderdik. İçlerinde elli yılı eksik olmak üzere bin sene yaşadı. Sonunda onlar, zulme devam ederlerken tufan kendilerini yakalayıverdi.




    7.1.5- Nebi (Peygamber) olan Hz. İlyas'ın Resul olduğu Saffat-123'de açıklanmaktadır.



    37/SAFFAT-123: Ve inne ilyâse le minel murselîn(murselîne) .

    Ve muhakkak ki İlyas (A.S) , mutlaka gönderilen (resûl) lerdendir.




    7.1.6- Nebi (Peygamber) olan Hz. Lut'un Resul olduğu Saffat-133'de açıklanmaktadır.



    37/SAFFAT-133: Ve inne lûtan le minel murselîn(murselîne) .

    Ve muhakkak ki Lut (A.S) , gerçekten gönderilmiş olan resûllerdendir.




    7.1.7- Nebi (Peygamber) olan Hz. Yunus'un Resul olduğu Saffat-139'da açıklanmaktadır.



    37/SAFFAT-139: Ve inne yûnuse le minel murselîn(murselîne) .

    Ve muhakkak ki Yunus (A.S) , gerçekten gönderilmiş (resûl) lerdendir.




    7.1.8- Hz. İsmail'in Nebi Resul olduğu Meryem-54'de açıklanmaktadır.



    19/MERYEM-54: Vezkur fîl kitâbi ismâîle innehu kâne sâdıkal va’di ve kâne resûlen nebiyyâ(nebiyyen) .

    Ve Kitap’ta İsmail (A.S) ’ı (da) zikret. Çünkü O, vaadine sadıktı ve O, Nebi Resûl’dü.




    SONUÇ:

    Son Nebi olan Peygamber Efendimiz (S.A.V) 'den bugüne kadar Allah bütün kavimlere Resuller göndermeye devam ettiğine göre “Nebi olunmadan Resul olunmaz.” iddiası bir yalandır ve Kur'ân'a kesinlikle ters düşmektedir.

  • mehdi11.07.2009 - 12:54

    DUHAN SURESİ / 10

    Fertekib yevme te’tîs semâu bi duhânin mubîn(mubînin) .

    Artık göğün, apaçık duman (fitne) getireceği günü gözle.

    DUHAN SURESİ / 11

    Yagşân nâs(nâse) , hâzâ azâbun elîm(elîmun) .

    (O fitne ki) insanları (insanların büyük kısmını) sarmıştır. İşte bu, elîm bir azaptır.

    DUHAN SURESİ / 12

    Rabbenekşif annel azâbe innâ mû’minûn(mû’minûne) .

    Rabbimiz, azabı bizden kaldır. Muhakkak ki biz, mü'minleriz.

    DUHAN SURESİ / 13

    Ennâ lehumuz zikrâ ve kad câehum resûlun mubîn(mubînun) .

    Onlara (herşeyi) açıklayan bir resûl gelmişti. (Buna rağmen resûlün söylediklerinden) ibret almadılar.

    DUHAN SURESİ / 14

    Summe tevellev anhu ve kâlû muallemun mecnûn(mecnûnun) .

    Ve (O'NA) (şeytan tarafından vahyedilerek) “öğretilmiş” ve “deli” dediler ve sonra O'NDAN yüz çevirdiler.

  • mehdi23.06.2009 - 06:03

    3 / ALİ İMRAN - 81

    Ve iz ehazallâhu mîsâkan nebiyyîne lemâ âteytukum min kitâbin ve hikmetin summe câekum resûlun musaddikun limâ meakum le tu’minunne bihî ve le tensurunneh(tensurunnehu) , kâle e akrartum ve ehaztum alâ zâlikum ısrî, kâlû akrarnâ, kâle feşhedû ve ene meakum mineş şâhidîn(şâhidîne) .

    Ve Allah, nebilerden, 'Size kitap ve hikmet verdim. Sonra size, beraberinizde olanı (Allah'ın size verdiği kitapları) tasdik eden bir Resûl geldiği zaman, ona mutlaka îmân edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz' diye misak aldığı zaman, 'İkrar ettiniz mi (kabul ettiniz mi?) ve bu ağır (ahdimi) üzerinize aldınız mı? ' diye buyurdu. (Onlar da) : 'İkrar ettik (kabul ettik) ' dediler. (Allahû Teâlâ) : 'Öyleyse şahit olun ve Ben sizinle beraber şahitlerdenim.' buyurdu.

  • dinler13.06.2009 - 11:13

    DİNLER YOKTUR / TEK BİR DİN VARDIR.

    Arapça adı: İSLAM İbranice adı: HANİF

    30 - RUM / 30

    Fe ekim vecheke lid dîni hanîfâ(hanîfen) , fıtratallâhilletî fataran nâse aleyhâ, lâ tebdîle li halkıllâh(halkıllâhi) , zâliked dînul kayyimu ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemûn(ya’lemûne) .

    Artık hanif olarak kendini (vechini) dîn için ikame et, Allah'ın hanif fıtratıyla ki; Allah, insanları onun üzerine (hanif fıtratıyla) yaratmıştır. Allah'ın yaratmasında değişme olmaz. Kayyum olan (kaim olacak, ezelden ebede kadar yaşayacak) dîn budur. Fakat insanların çoğu bilmez

    22 - HACC / 78

    Ve câhidû fillâhi hakka cihâdih(cihâdihî) , huvectebâkum ve mâ ceale aleykum fid dîni min harac(haracin) , millete ebîkum ibrâhîm(ibrâhîme) , huve semmakumul muslimîne min kablu ve fî hâzâ li yekûner resûlu şehîden aleykum ve tekûnû şuhedâe alen nâs(nâsi) , fe ekîmûs salâte ve âtuz zekâte va’tesımû billâh(billâhi) , huve mevlâkum, fe ni’mel mevlâ ve ni’men nasîr(nasîru) .

    Ve Allah'da hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti. Dînde sizin için bir zorluk kılmadı ki; o, babanız İbrâhîm (A.S) 'ın dînidir. O, sizi daha önce de “müslümanlar” (Allah'a teslim olanlar) olarak isimlendirdi. Bunda da (Kur'ân-ı Kerim'de de) , resûl size şahit olsun ve siz de insanlara şahitler olasınız diye. Öyleyse namazı ikame edin (kılın) , zekâtı verin, Allah'a sarılın (Allah'ın Zat'ında yok olun) . O, sizin Mevlâ'nız. (O) , ne güzel Mevlâ (dost) ve ne güzel yardımcı.

    İSKENDER ALİ MİHR

  • zikir13.06.2009 - 10:49

    4 - NİSA / 103

    Fe izâ kadaytumus salâte fezkurûllâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbikum, fe izatma’nentum fe ekîmus salât(salâte) , innes salâte kânet alel mu’minîne kitâben mevkûtâ(mevkûten) .

    Böylece namazı bitirdiğiniz zaman, artık ayaktayken, otururken ve yan üstü iken (yatarken) , (devamlı) Allah'ı zikredin! Daha sonra güvenliğe kavuştuğunuz zaman, namazı erkânıyla kılın. Muhakkak ki namaz, mü'minlerin üzerine, “vakitleri belirlenmiş bir farz “ olmuştur.

    29 - ANKEBUT / 45

    Utlu mâ ûhıye ileyke minel kitâbi ve ekımıs salât(salâte) , innes salâte tenhâ anil fahşâi vel munker(munkeri) , ve le zikrullâhi ekber(ekberu) , vallâhu ya’lemu mâ tasneûn(tasneûne) .

    Kitaptan sana vahyedilen şeyi oku ve salâtı ikâme et (namazı kıl) . Muhakkak ki salât (namaz) , fuhuştan ve münkerden nehyeder (men eder) . Ve Allah'ı zikretmek mutlaka en büyüktür. Ve Allah, yaptığınız şeyleri bilir.

  • iskender ali mihr20.04.2009 - 13:16

    - Kainatın bugünkü efendisini çağrıştırıyor. Çünkü Allah c.c. her devirde bir tek imamı bu görevle vazifelendirir.

    Devrin imamını öğrenmek istiyorsanız. Hacet namazı kılıp Allah'a sorabilirsiniz.

    Gerçekten samimiseniz, Allah'ın göstermemesi mümkün değildir.

  • iskender ali mihr06.02.2009 - 21:37

    http://tv.mihr.com/

    Allah'ın bir evliyası... Dünya hayatını yaşarken ruhunu Allah'a teslim eden evliya.

    Allah'ım bende şu dünya hayatını yaşarken sana ulaşmak, sana ermek istiyorum. Mevlana

    gibi Yunus gibi... Sadece bir dilek...

  • din07.12.2008 - 14:39

    Allah katında din arapça adı ile islamdır. Ezelden ebediyete kadar bir tek din olmuştur.

    İslam demek = teslim demektir.

    Ruhun - Fizik vücudun - nefsin - İradenin teslimidir.