Yedi koca yıl yedi yürek yangını yürekte ki yedinci kara gün kaç yıla sığdırılabilinir hasretin kaç yılda silinir o salondan çıkarken bıraktığın izler kaç yıl daha geçmeli ki susmalı türkülerin sen ki yüreğimize kazıdın ismini biz se duvarlara yazdık senin ismini silinmesin diye hatıraların sevenlerinin ve sevmeyenlerinin hafızalarında türkülerini yazdık zindan duvarlarına slogan diye okuduk volta atarken kimi zaman direniş marşımız oldu kimi zaman sevincimiz kimi zaman üzengeç anlarda tesellimiz hani sen diyordun 'valla ha biz dostu özledik' diye işte yedi yıldır biz de 'valla ha biz Ahmet KAYA yı özledik' diyoruz Ölümünün yedinci yılında DOST AHMET KAYA yı saygıyla anıyoruz...
Beni tez saldılar o kaldı içerde! Çok sonra duydum ki Yozgat'ta sürgünde! Ne yapsa etse üstüne gitmişler! Mavi gök yüzünü ona dar etmişler! Gazetede çıktı üç satır yazıyla! Uzamış sakalı çatlamış sazıyla! Birileri ona ölmedin diyorda! Ölüm ilanında hüzünle gülüyordu! **** ÖLÜMÜNÜN 8. YILINDA AHMET KAYA'YI SAYGIYLA ANIYORUZ! ! !
SANKİ BAĞRIMDA ATEŞ,YÜREĞİMDE SEVDASIN. DİZİNE BAŞIMI DAYADIM.. KUTSAL TOPRAĞINA YÜZÜMÜ SÜREYDİM. GECE MUNZURUN KIYISINDA SERIN HAVADA BEYAZ GÜVERCİN OLAYDIM.
OY DERSiM.! ! SENİ AVUÇLARIMA ALIP HASRETİN OLAYDIM. BAĞIRMAK İSTİYORUM EY DÜZGÜN BABA. DUYUYORMUSUN MAHSUM BAKIŞLAR ARASINDA ÇIĞLIK ATAN GENCECİK KIZ.
SEVDALIDIR NAZLIDIR SANA GELDİM, BİLİYORUM BU BENDEKİ SEN DEĞİL.HAYALİNDİR.ESERİNDİR, ALNIMDAKI SENIN İZİNDİR. GÖĞSÜMDEKİ SENİN ÖZÜNDÜR.
OY DERSiM.! ! BENİ BENDEN ALIP OKYANUSTAN OKYANUSA KITADAN KITAYA SENIN VARLIĞIN DEĞİL YOKLUĞUN DİĞER ADIDIR.VAR OLMAKLA YOK OLMAK ARASINDA KÖPRÜLER KURUP SANA KOŞUYORUM. AL DAGLARINA GÖM.
OY DERSiM.! ! SANKİ DİLLERDE DOLSAN DESTAN. SANKİ YÜREĞİMDE YANAN NEWROZ ATEŞİ. OY DERSiM OY BİTMEZ TÜKENMEZ HASRETİMSİN.ÖZLEMLERİMDE SAKLADIM SENİ.
Siz bir küçük daglı kızdınız yavru bir ceylanın gözlerinde ağlarken gördüm sizi munzur un tepesinde öyle yalnız çaresiz ve tek başına ellerinizde deste deste umut avuçlarınızda gül kokan dualar vardı siz gözleri rüzgar desenli Munzur da ğının esmer gülüydünüz umutla bakıyordunuz dünyaya,yarınlara ağladığınızda,gözyaşlarınız umut oluyordu hasret oluyordu,rüzgar oluyordu haykırıyordu dagların eteklerinde agladıgınızda hâle hâle oluyordu gözlerinizden küçük yağmur taneleri dökülüyordu çaglayanlara ve çaglayanlarla beraber damla damla gözyaşı olup düşüyordu yüreğimin orta yerine ey munzur daglı küskün çiçek bilirim,siz bu dagların kanadı yaralı kuşusunuz nazlı umudusunuz bulutların arkasındaki ışıltı gökyüzünün binlerce yıldızısınız bilirim,yeryüzü ve gökyüzünün kesiştiği nokta da unutulmuştunuz bakışlarınız hilal hilal saçlarınız lüle lüle gamzeleriniz yıldız kokuyordu bilirim,ipek kanatlı bir kelebeğin ipeksi kanatlarıdır çiçekleri okşayan elleriniz ah eli düşlerdeki kız yeryüzü sizin için renklidir güneş ay yıldızlar gökyüzü sizin için mavi ve bu yüzdendir munzur'a sevdalı bahar siz bir küçük daglıydınız bir rüzgarlara açıyordunuz kalbinizi bir de daglara ve hilesiz taşıyordunuz içinizde o kardelen ugultusunu bir masal fısıldayın istedim o masalda hayalleriniz yaralarınız içinizde yanan ateşler kır çiçekleri kar çiçekleri ateş böcekleri ve size ihanet edenler olsun bir dağ yamacının güzelliğine saklayıp kelimelerinizi sustunuz boynu bükük menekşeler gibi boyun büküyordu bakıp gözlerinize ıslak dağ menekşeleri rengarenk kelebekler konuyordu saçlarınıza bu daglarda menekşeler hep boynu büküktü belki,, belki, gelin gelin ağlıyordu gelincikler belki bu yüzden suskundunuz ve bu yüzden yalnız gözlerinizle konuştunuz şiirlerim,resimlerim hep sizi yazacak, sizi anlatacak uzaklarda olsam da hep kederinizde olacagım neşenizde açıp, acınızda solacagım vakit yok aglamaya küskün çiçegim küsme, yine gelecegim yaram yaranıza kardeş sevdam sevdanıza eş derdim derdinize dost gönlüm gönlünüze yoldaş gülecegiz hep beraber vakit yok ağlamaya küskün çiçegim.. aMêdlî ßêRfÎn…
Mezopotamya Bir güneş seyrediyorum doğudan yükselen… İlk öptüğü topraklar Mezopotamya.
Hasankeyf de tarih selam çakıyor. Mardin tepesinde, bakışlar manalı yöneliyor güneşe. Van gölü hiç bu kadar mavilere bürünmemişti. Cizre de sevdalar hiç bu kadar hızlı ilerlemiyordu. Antep yeni bir günde, yeni bir icraata soyunmuş bekliyor. Hey güzelim Halil İbrahim diyarı Urfa, Sende böyle erken uyanır mıydın?
Hey küskün evlat Adıyaman, ne dersin bu Aşka? Batman’a uzansın ellerin, batmana yönelsin gözlerin, de hadi… Siirt sen ne güzelmişsin öyle, yeni filizlenmiş bir karanfil gibi.
Küsme Amed’im küsme bana, seni hiç unutur muyum be... sevdam; Mezopotamya’nın başkenti, güneşin oğlu koca Amed. Bir babanın en büyük evladı, genç kızların gönlünde yatan sevgili. Duvağında gelinler seyreylersin seven on dört yaşındaki bir delikanlıya Cesaretinle, balıklama atlarsın en amansız kavgaya.
Az bekle sıralamayayım şimdi isyanlarımı. Baksana güneş yükseliyor dünyamıza, Ülkem, yurdum Mezopotamya Bu güneş yeni bir haykırışın sesi olsa gerek. Bu doğuş yeni bir başkaldırış. Bu tebessüm, bu kaygısızca duruş Yeni bir zafere tebliğ özgürlüğe mizgin…
Bir güneş yükseliyor doğudan İlk öptüğü, ilk dokunduğu can. Mezopotamya...
Amed ve Dersim ula bedo bax ne olmiş… ne olmiş.. bu küçe çıxmazda bi tenesini vurmişlar baba agid miş.. vurulan bedo vurani sorma.. her zaman ki namlular
memleketimde her vurulanın ardından bahsedilen hüzünlü muhabbettir bu her devrilen çınar.. her kahpelik sonrası bak.. bu karşı ki sokak sor ona kaç kişiye ecel oldun; sor yakışırmı sana amed de olmak! ! diye
gece yine kararacak bugün hergün olandan daha beter.. surlar kahpelik sonrası ağlayacak çocuklar ve analar bu sokaklarda vurulanın yasını tutacak vuranlar gülecek belki bir an..
yok ama… istedikleri olmayacak.. amed’de çıkmaz sokakta bir çınar devrilirken kim bilir dersimin bir köyünde yeni bir çınar yeşerecek.. öfke ve haksızlıkların bilinci ile sulanan… anne demeden önce kavga demeyi öğrenen adı agit, şirvan, reber olan… bir çınar yücelecek…
Amedliim Mahkemesi Diyarbakır, Sen gönlümü gönlüne bağladığım şehir, Sana ruhum kelepçeli, Haps olmuş kalbim ve haps olmaya istekli,
Kabulum suçum sevmek ise şehrimi, Verin bana müebbet ile memleketimi, Beni dışarı bırakmayın melekler, Evet melekler, Diyarbakır hapishane olsa, Gardiyan ya melek olur yada nur-u ilahi
Amedliim seviyorum işte seni, Ne olur ne olur anla beni, İstersen hakim ol istersen savcı, Yada avukat, sırf feleğe inat Müvekkilim diyerek deil, Sevgilim diyerek başla söze, söyle Bu duruşma diyer aşıklar gibi geçecektir tarihe
Felekten dolayı tarih kabul etmesede, 'Diyarbakır' kelimesi geçen olayları, Şüphen olmasın anlatır bizim diyarbakır surları, Seni ve seni deli gibi seven sevdalıları, Ve elbet anlatacaktır, Derdini şiire döken emsarin emsalsizi, Emsar olmasanda gözümün emsalsizi.
Hakimin kararı iyi yada kötü,anlayamadım, Daktilo sesi eşliğinde, Tarih gösterecektir, diyor. Tarih kelimesinin geçtiği yerde Umudumuzun tükendiğini bile bile
Ve Diyarbakır aşığı fısıldıyor avukatına, Karar kötü gelirse diye,
Karar götü gelirse, 'Önce dilekçe Sonra rüşvet, Olmadı tehdir, Oda olmadı şantaj uygula' diye Nede olsa Diyarbakır çocuğuyum, Bir davan varsa uğruna ölmeye ve gömmeye razı...
AHMEDOOOO SENİ ÇOK ÖZLEDİKKKK
Yedi koca yıl
yedi yürek yangını
yürekte ki yedinci kara gün
kaç yıla sığdırılabilinir hasretin
kaç yılda silinir o salondan çıkarken bıraktığın izler
kaç yıl daha geçmeli ki susmalı türkülerin
sen ki yüreğimize kazıdın ismini
biz se duvarlara yazdık senin ismini
silinmesin diye hatıraların sevenlerinin
ve sevmeyenlerinin hafızalarında
türkülerini yazdık zindan duvarlarına
slogan diye okuduk volta atarken
kimi zaman direniş marşımız oldu
kimi zaman sevincimiz
kimi zaman üzengeç anlarda tesellimiz
hani sen diyordun
'valla ha biz dostu özledik' diye
işte yedi yıldır biz de
'valla ha biz Ahmet KAYA yı özledik' diyoruz
Ölümünün yedinci yılında DOST AHMET KAYA yı saygıyla anıyoruz...
Beni tez saldılar o kaldı içerde!
Çok sonra duydum ki Yozgat'ta sürgünde!
Ne yapsa etse üstüne gitmişler!
Mavi gök yüzünü ona dar etmişler!
Gazetede çıktı üç satır yazıyla!
Uzamış sakalı çatlamış sazıyla!
Birileri ona ölmedin diyorda!
Ölüm ilanında hüzünle gülüyordu!
****
ÖLÜMÜNÜN 8. YILINDA AHMET KAYA'YI SAYGIYLA ANIYORUZ! ! !
! ! ! BİR BEN VARDIM! ! !
Bir ben vardım
Yalnız ve çekingen
O derin müzige takılırdım
Gece yarılarında
Yalnız ve ürkek
Bir ben vardım
İsteksiz ve uzak
Karanlık diyarların yokuşunda
Hep seni anımsardım
Susamışlığın çılgınlığıyla
Bir ben vardım
Ve söylerdi büyük ozan
Maviye
Maviye çalar gözlerin
Yangın mavisine
Ne tuhaf
Bir ben vardım
Bu güzelligin esaretiyle
Tutuşan gönüller vardır
Can yakardı bu sevda
Dudakların dudaklarımda
Bir ben vardım
Güneş parlaklığında
Sarışın kumral esmer
Her tenden çocuklar vardı
Esrarengin kayıplarda
Bir ben vardım
Sevgilinin dostluğuyla
Geriye kalan bakışları vardı
Ve haykırışı haykırışı vardı
Hırçın fıratın soğukluğunda......
OY DERSiM.! !
SANKİ BAĞRIMDA ATEŞ,YÜREĞİMDE SEVDASIN. DİZİNE BAŞIMI DAYADIM..
KUTSAL TOPRAĞINA YÜZÜMÜ SÜREYDİM.
GECE MUNZURUN KIYISINDA SERIN HAVADA BEYAZ GÜVERCİN OLAYDIM.
OY DERSiM.! !
SENİ AVUÇLARIMA ALIP HASRETİN OLAYDIM.
BAĞIRMAK İSTİYORUM EY DÜZGÜN BABA.
DUYUYORMUSUN MAHSUM BAKIŞLAR ARASINDA ÇIĞLIK ATAN GENCECİK KIZ.
SEVDALIDIR NAZLIDIR SANA GELDİM, BİLİYORUM BU BENDEKİ SEN DEĞİL.HAYALİNDİR.ESERİNDİR, ALNIMDAKI SENIN İZİNDİR. GÖĞSÜMDEKİ SENİN ÖZÜNDÜR.
OY DERSiM.! !
BENİ BENDEN ALIP OKYANUSTAN OKYANUSA
KITADAN KITAYA SENIN VARLIĞIN DEĞİL YOKLUĞUN DİĞER ADIDIR.VAR OLMAKLA YOK OLMAK ARASINDA KÖPRÜLER KURUP SANA KOŞUYORUM.
AL DAGLARINA GÖM.
OY DERSiM.! !
SANKİ DİLLERDE DOLSAN DESTAN.
SANKİ YÜREĞİMDE YANAN NEWROZ ATEŞİ.
OY DERSiM OY BİTMEZ TÜKENMEZ
HASRETİMSİN.ÖZLEMLERİMDE SAKLADIM SENİ.
Munzur'un Küskün Çiçegine
Siz bir küçük daglı kızdınız yavru bir ceylanın gözlerinde ağlarken gördüm sizi munzur un tepesinde öyle yalnız çaresiz ve tek başına ellerinizde deste deste umut avuçlarınızda gül kokan dualar vardı siz gözleri rüzgar desenli Munzur da ğının esmer gülüydünüz umutla bakıyordunuz dünyaya,yarınlara
ağladığınızda,gözyaşlarınız umut oluyordu hasret oluyordu,rüzgar oluyordu
haykırıyordu dagların eteklerinde agladıgınızda hâle hâle oluyordu gözlerinizden
küçük yağmur taneleri dökülüyordu çaglayanlara ve çaglayanlarla beraber
damla damla gözyaşı olup düşüyordu yüreğimin orta yerine
ey munzur daglı küskün çiçek bilirim,siz bu dagların kanadı yaralı kuşusunuz
nazlı umudusunuz bulutların arkasındaki ışıltı gökyüzünün binlerce yıldızısınız
bilirim,yeryüzü ve gökyüzünün kesiştiği nokta da unutulmuştunuz
bakışlarınız hilal hilal saçlarınız lüle lüle gamzeleriniz yıldız kokuyordu
bilirim,ipek kanatlı bir kelebeğin ipeksi kanatlarıdır çiçekleri okşayan elleriniz
ah eli düşlerdeki kız yeryüzü sizin için renklidir güneş ay yıldızlar gökyüzü sizin için mavi ve bu yüzdendir munzur'a sevdalı bahar siz bir küçük daglıydınız
bir rüzgarlara açıyordunuz kalbinizi bir de daglara ve hilesiz taşıyordunuz içinizde o kardelen ugultusunu bir masal fısıldayın istedim o masalda hayalleriniz
yaralarınız içinizde yanan ateşler
kır çiçekleri kar çiçekleri ateş böcekleri ve size ihanet edenler olsun bir dağ yamacının güzelliğine saklayıp kelimelerinizi sustunuz boynu bükük menekşeler gibi boyun büküyordu bakıp gözlerinize ıslak dağ menekşeleri rengarenk kelebekler konuyordu saçlarınıza bu daglarda menekşeler hep boynu büküktü belki,, belki, gelin gelin ağlıyordu gelincikler belki bu yüzden suskundunuz ve bu yüzden yalnız gözlerinizle konuştunuz şiirlerim,resimlerim hep sizi yazacak, sizi anlatacak uzaklarda olsam da hep kederinizde olacagım neşenizde açıp, acınızda solacagım vakit yok aglamaya küskün çiçegim küsme, yine gelecegim
yaram yaranıza kardeş sevdam sevdanıza eş derdim derdinize dost
gönlüm gönlünüze yoldaş gülecegiz hep beraber vakit yok ağlamaya küskün çiçegim..
aMêdlî ßêRfÎn…
Mezopotamya
Bir güneş seyrediyorum doğudan yükselen…
İlk öptüğü topraklar Mezopotamya.
Hasankeyf de tarih selam çakıyor.
Mardin tepesinde, bakışlar manalı yöneliyor güneşe.
Van gölü hiç bu kadar mavilere bürünmemişti.
Cizre de sevdalar hiç bu kadar hızlı ilerlemiyordu.
Antep yeni bir günde, yeni bir icraata soyunmuş bekliyor.
Hey güzelim Halil İbrahim diyarı Urfa,
Sende böyle erken uyanır mıydın?
Hey küskün evlat Adıyaman, ne dersin bu Aşka?
Batman’a uzansın ellerin, batmana yönelsin gözlerin, de hadi…
Siirt sen ne güzelmişsin öyle, yeni filizlenmiş bir karanfil gibi.
Küsme Amed’im küsme bana, seni hiç unutur muyum be... sevdam;
Mezopotamya’nın başkenti, güneşin oğlu koca Amed.
Bir babanın en büyük evladı, genç kızların gönlünde yatan sevgili.
Duvağında gelinler seyreylersin seven on dört yaşındaki bir delikanlıya
Cesaretinle, balıklama atlarsın en amansız kavgaya.
Az bekle sıralamayayım şimdi isyanlarımı.
Baksana güneş yükseliyor dünyamıza,
Ülkem, yurdum Mezopotamya
Bu güneş yeni bir haykırışın sesi olsa gerek.
Bu doğuş yeni bir başkaldırış.
Bu tebessüm, bu kaygısızca duruş
Yeni bir zafere tebliğ özgürlüğe mizgin…
Bir güneş yükseliyor doğudan
İlk öptüğü, ilk dokunduğu can.
Mezopotamya...
Amed ve Dersim
ula bedo bax ne olmiş…
ne olmiş..
bu küçe çıxmazda bi tenesini vurmişlar
baba agid miş.. vurulan bedo
vurani sorma.. her zaman ki namlular
memleketimde her vurulanın ardından
bahsedilen hüzünlü muhabbettir bu
her devrilen çınar.. her kahpelik sonrası
bak.. bu karşı ki sokak
sor ona kaç kişiye ecel oldun;
sor yakışırmı sana amed de olmak! ! diye
gece yine kararacak bugün
hergün olandan daha beter..
surlar kahpelik sonrası ağlayacak
çocuklar ve analar
bu sokaklarda vurulanın yasını tutacak
vuranlar gülecek belki bir an..
yok ama…
istedikleri olmayacak..
amed’de çıkmaz sokakta bir çınar devrilirken
kim bilir dersimin bir köyünde
yeni bir çınar yeşerecek..
öfke ve haksızlıkların bilinci ile sulanan…
anne demeden önce kavga demeyi öğrenen
adı agit, şirvan, reber olan…
bir çınar yücelecek…
“vuruldum…
sarıldım dicleye amed misali
doğdum…
dersim sandım kendimi
munzur beni emzirince…”
Amedliim Mahkemesi
Diyarbakır,
Sen gönlümü gönlüne bağladığım şehir,
Sana ruhum kelepçeli,
Haps olmuş kalbim ve haps olmaya istekli,
Kabulum suçum sevmek ise şehrimi,
Verin bana müebbet ile memleketimi,
Beni dışarı bırakmayın melekler,
Evet melekler,
Diyarbakır hapishane olsa,
Gardiyan ya melek olur yada nur-u ilahi
Amedliim seviyorum işte seni,
Ne olur ne olur anla beni,
İstersen hakim ol istersen savcı,
Yada avukat, sırf feleğe inat
Müvekkilim diyerek deil,
Sevgilim diyerek başla söze, söyle
Bu duruşma diyer aşıklar gibi geçecektir tarihe
Felekten dolayı tarih kabul etmesede,
'Diyarbakır' kelimesi geçen olayları,
Şüphen olmasın anlatır bizim diyarbakır surları,
Seni ve seni deli gibi seven sevdalıları,
Ve elbet anlatacaktır,
Derdini şiire döken emsarin emsalsizi,
Emsar olmasanda gözümün emsalsizi.
Hakimin kararı iyi yada kötü,anlayamadım,
Daktilo sesi eşliğinde,
Tarih gösterecektir, diyor.
Tarih kelimesinin geçtiği yerde
Umudumuzun tükendiğini bile bile
Ve Diyarbakır aşığı fısıldıyor avukatına,
Karar kötü gelirse diye,
Karar götü gelirse,
'Önce dilekçe
Sonra rüşvet,
Olmadı tehdir,
Oda olmadı şantaj uygula' diye
Nede olsa Diyarbakır çocuğuyum,
Bir davan varsa uğruna ölmeye ve gömmeye razı...
hewal denildiği zaman akan sular durur bende.yoldaşlık bambaska birşeydir..herkes yoldaş olamaz.her hewal diyeni gercekten hewal sanmayasınız hewalno.her biji hewalno u amed.