70 Kuşağı diye bir kavram toplumsal tarihimizde yoktur. 68 kuşağının destansı öyküleriyle büyüyen ve toplumsal kurtuluş yolunda 68 hareketinin kazandırdığı ivmeyle yoluna devam eden 78 kuşağı vardır. Ki 80 darbesinden sonra askeri darbe, cicibebe ve lolipopla beslenen 80'li, 90'lı yıllarda tüketim toplumunun öznesi olan kuşaklar 68'lileri ve 78'lileri hiç anlayamazlar. Çünkü 68'liler ve 78'liler, önlerina asla 'ben'i değil, her zaman, her yerde 'biz'i koymuşlardı. İşte kuşaklararası en büyük fark bu 'ben' ve 'biz' kavramlarından kaynaklanmaktadır.
Yılmaz Güney; eksi ve artılarıyla bir insan. Ama beyni ve yüreğiyle insanlığın toplumsal kurtuluşu yolunda sinema sanatının zirvelerini zorlayan bir insan. Sinemayı göz aldatma ve tüketim toplumu yolunda kullanmak için değil, Anadolu insanının acı ve sancılarını görmeyen gözlere sokabilmek için kullanmış, iyi de etmiştir. Anadolu'yu; 'Sen ne güzel bulursun / Gezsen Anadolu'yu' gibi kof şiirlerden tanıyanlara insanı ve acısıyla tanıtabilmiştir. Hırlayanların ve zırlayanların değil; insan adına, insanlık adına gürleyenlerin sanatçısıdır o!
Anı, geçmişten bugüne gelen günlerin köpüğüdür. Bu köpüğün değeri, insana verilen değerle, sevgiyle doğru orantılıdır. Anılar, 'ah'lardan, 'vah'lardan, pişmanlıklardan süzüldüğünde değer ve anlam kazanır. Anı, dostlukları, mutlulukların, sevgilerin, sevgililerin güneşin öbür yakasından yansıyan yüzüdür.
Nazım Hikmet, Türk şiirinin dünden bugüne akan gür bir çağlayanıdır. Halk ormanında en yeşil dal, halk denizinde en dev dalgadır. Kendinden önceki ah'lı, inlemeli, veremli, mızmız Türk şiirinin surlarını yıkarak halkın sesini, istemlerini, umutlarını, düşlerini en keskin dizelerle Türk Edebiyatı Tarihinin dişbudak göbeğine nakşetmiştir. Nazım, bir barış rüzgârıdır, insan olmanın erdemini savunarak yıkar savaş tacirlerinin radyasyonlu düşlerini. Nazım bir umut fırtınasıdır.1950 baharındaki Çin'de, Alman Faşizminin zulmü altındaki Yunanistan'da, Mussolinin silâhları karşısındaki Etyopya'da halkın umudunu şiirleştirir. Nazım bir sevgidir. Öyle yoğun bir sevgi ki yüreğinin yarısına sevdiği insanları doldursa da diğer yarısına dünya halkları sığar. Nazım bir türküdür. Sazdan saza, telden tele, dilden dile dünya halklarının umudunu, coşkusunu, heyecanını anlatır. Nazım Hikmet özgürlüktür. Özgürlük sözünün anlamını hangi ozan Nazım kadar bilebilir ve anlatabilir. Nazım Hikmet bir elmastır. Hiçbir çamur ve çirkef ona bulaşamaz, atanın elinde kalır. Nazım Hikmet koskoca bir vatandır. Ona 'vatan haini' diyenler, 'KuvayıMilliye Destanı'nın bir dizesini yazabilirler mi? Nazım Hikmet yüreği halk ve insan sevgisiyle tutuşan bir coşku, bir türkü, bir sevgi, bir heyecan...Nazım Hikmet bir destandır.
70 Kuşağı diye bir kavram toplumsal tarihimizde yoktur. 68 kuşağının destansı öyküleriyle büyüyen ve toplumsal kurtuluş yolunda 68 hareketinin kazandırdığı ivmeyle yoluna devam eden 78 kuşağı vardır. Ki 80 darbesinden sonra askeri darbe, cicibebe ve lolipopla beslenen 80'li, 90'lı yıllarda tüketim toplumunun öznesi olan kuşaklar 68'lileri ve 78'lileri hiç anlayamazlar. Çünkü 68'liler ve 78'liler, önlerina asla 'ben'i değil, her zaman, her yerde 'biz'i koymuşlardı. İşte kuşaklararası en büyük fark bu 'ben' ve 'biz' kavramlarından kaynaklanmaktadır.
Yılmaz Güney; eksi ve artılarıyla bir insan. Ama beyni ve yüreğiyle insanlığın toplumsal kurtuluşu yolunda sinema sanatının zirvelerini zorlayan bir insan. Sinemayı göz aldatma ve tüketim toplumu yolunda kullanmak için değil, Anadolu insanının acı ve sancılarını görmeyen gözlere sokabilmek için kullanmış, iyi de etmiştir. Anadolu'yu; 'Sen ne güzel bulursun / Gezsen Anadolu'yu' gibi kof şiirlerden tanıyanlara insanı ve acısıyla tanıtabilmiştir. Hırlayanların ve zırlayanların değil; insan adına, insanlık adına gürleyenlerin sanatçısıdır o!
Anı, geçmişten bugüne gelen günlerin köpüğüdür. Bu köpüğün değeri, insana verilen değerle, sevgiyle doğru orantılıdır.
Anılar, 'ah'lardan, 'vah'lardan, pişmanlıklardan süzüldüğünde değer ve anlam kazanır.
Anı, dostlukları, mutlulukların, sevgilerin, sevgililerin güneşin öbür yakasından yansıyan yüzüdür.
Nazım Hikmet, Türk şiirinin dünden bugüne akan gür bir çağlayanıdır. Halk ormanında en yeşil dal, halk denizinde en dev dalgadır. Kendinden önceki ah'lı, inlemeli, veremli, mızmız Türk şiirinin surlarını yıkarak halkın sesini, istemlerini, umutlarını, düşlerini en keskin dizelerle Türk Edebiyatı Tarihinin dişbudak göbeğine nakşetmiştir.
Nazım, bir barış rüzgârıdır, insan olmanın erdemini savunarak yıkar savaş tacirlerinin radyasyonlu düşlerini.
Nazım bir umut fırtınasıdır.1950 baharındaki Çin'de, Alman Faşizminin zulmü altındaki Yunanistan'da, Mussolinin silâhları karşısındaki Etyopya'da halkın umudunu şiirleştirir.
Nazım bir sevgidir. Öyle yoğun bir sevgi ki yüreğinin yarısına sevdiği insanları doldursa da diğer yarısına dünya halkları sığar. Nazım bir türküdür. Sazdan saza, telden tele, dilden dile dünya halklarının umudunu, coşkusunu, heyecanını anlatır. Nazım Hikmet özgürlüktür. Özgürlük sözünün anlamını hangi ozan Nazım kadar bilebilir ve anlatabilir.
Nazım Hikmet bir elmastır. Hiçbir çamur ve çirkef ona bulaşamaz, atanın elinde kalır. Nazım Hikmet koskoca bir vatandır. Ona 'vatan haini' diyenler, 'KuvayıMilliye Destanı'nın bir dizesini yazabilirler mi? Nazım Hikmet yüreği halk ve insan sevgisiyle tutuşan bir coşku, bir türkü, bir sevgi, bir heyecan...Nazım Hikmet bir destandır.