Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • kuvvet16.07.2008 - 17:17

    Kuvvet fiziğin temel kavramlarından birisi olup, genel olarak bir cismin hareketine sebep olan, yani duran bir cismi hareket ettiren, hareket eden bir cismi durduran, doğrultu ve yönünü değiştiren, ona şekil değişikliği veren etkidir. Mekanikte kuvvet doğrusal hareketin sebebi olarak görülürken dönüş hareketinin sebebine tork denir.

    Kuvvet vektörel bir büyüklüktür.Dolayısıyla vektörlerle ilgili bütün özellikler kuvvetler içinde geçerlidir.Kuvvet F ile gösterilir ve dinamometre denilen yaylı kantarla ölçülür.

    Kuvvet kavramı ilk olarak klasik mekaniğin ikinci hareket yasasında görülmektedir. Bir cisim üzerine etkiyen bir net kuvvet onun ivmelenmesine yani hızının değişmesine neden olur. Kuvvet (\vec F) , kütle m, ivme de \vec a olmak üzere,

    \vec F = m \vec a

    ...şeklinde ifade edilir. Kuvvet, niteliği gereği yöneysel bir büyüklüktür, belirleyici dört unsuru vardır; başlangıç noktası, doğrultusu, şiddeti ve yönü. Birimi de Newton ya da \frac{kg \cdot m}{s^2}'dir.


    Aynı zamanda tekerlek üstünde de kuvvet vardır.bunlar Centripetal & Centrifugal kuvvetlerdir.

  • sir isaac newton16.07.2008 - 17:14

    Isaac Newton 25 Aralık 1642 'de İngiltere'nin Lincolnshire kentinde doğdu. Çiftçi olan babasını doğumundan üç ay önce kaybetmişti. Annesi ikinci kez evlendi. İkinci evlilikten üç üvey kardeşi olan Isaac anneannesinde kalıyordu. On iki yaşında Grantham'da King's School'a yazılan Newton, bu okulu 1661'de bitirdi. Aynı yıl Cambridge Üniversitesi'ndeki Trinity Kolej'ine girdi. Nisan 1665'te bu okuldan lisans derecesini aldı. Lisansüstü çalışmalarına başlayacağı sırada ortalığı saran veba salgını yüzünden üniversite kapatıldı.

    Salgından korunma amacıyla annesinin çiftliğine sığınan Newton, burada geçirdiği iki yıl boyunca en önemli buluşlarını gerçekleştirdi. 1667'de Trinity Kolej'ine öğretim üyesi olarak döndüğünde diferansiyel ve integral hesabın temellerini atmış, beyaz ışığın renkli bileşenlerine ayrıştırılabileceğini saptamış ve cisimlerin birbirlerini, uzaklıklarının karesi ile ters orantılı olarak çektikleri sonucuna ulaşmıştı. Çekingenliği yüzünden Newton her biri bilimde devrim yaratacak nitelikteki bu buluşların çoğunu uzun yıllar sonra (örneğin diferansiyel ve integral hesabı 38 yıl sonra) yayınlamıştır. Lisansüstü çalışmasını ertesi yıl tamamlayan Newton 1669'da henüz 27 yaşındayken Cambridge Üniversitesi'nde matematik profesörlüğüne getirildi. 1671'de ilk aynalı teleskopu gerçekleştirdi, ve ertesi yıl Royal Society üyeliğine seçildi. Royal Society'e sunduğu renk olgusuna ilişkin bildirisinin eleştirilere hedef olması, özellikle Robert Hooke tarafından şiddetle eleştirilmesi üzerine Newton tümüyle içine kapanarak, bilim dünyasıyla ilişkisini kesti.

    1675'de optik konusundaki iki bildirisi yeni tartışmalara yol açtı. Hooke makalelerdeki bazı sonuçların kendi buluşu olduğunu, Newton'un bunlara sahip çıktığını öne sürdü. Bütün bu tartışma ve eleştiriler sonucunda 1678'de ruhsal bunalıma giren Newton ancak yakın dostu ünlü astronom ve matematikçi Edmond Halley'in çabalarıyla altı yıl sonra bilimsel çalışmalarına geri döndü.

  • reenkarnasyon16.07.2008 - 17:12

    sürekli olarak tekrar bedenlendiğine inanan spiritüalistlerin bu olaya verdiği addır. Reenkarnasyon kavramı Asya dinlerindeki tenasüh kavramından farklı olmakla birlikte, günümüzde ruh göçüne inanan insanların sayısı bir milyarı aşmaktadır (hindular, budistler, deneysel spiritüalistler vs.) Bilinen Batı tarihinde ilk kez Pisagor ve Platon gibi bazı eski Yunan bilgin ve filozofları tarafından dile getirilmiş olan ruh göçü kavramı, aslında çok eski çağlardan beri, eski Mısır, Kelt, Maya ve İnka uygarlıkları gibi birçok uygarlıkta bilinen ve kabul görmüş olan bir kavramdır. İskandinav mitolojisinde de ruh göçüne ilişkin öğeler bulunmaktadır. Platon ruh göçü fikrine özellikle 'le Phedon', 'le Banquet' ve 'Er’in Öyküsü' eserlerinde değinmiştir. Antik çağın Yunanistan’ından sonra Gnostiklerce de kabul edilmiş ve Roma Uygarlığı’nda özellikle Mitraizm misterlerinde benimsenmiş bu kavrama Kabbala’da (gilgulim) ve belirgin ifadelerde bulunan sufilerin (Ferideddin Attar, Bahram Elahi) sayısı az olmakla birlikte Tasavvufta da rastlanır. Günümüzde de ruh göçü kavramını kabul eden birçok inanç sistemi, tarikat ve felsefi akım bulunmaktadır. Ruh göçü fikrini kabul etmiş eski ve yeni inanç sistemlerinin mensupları arasında, Hindular (Yoga, Vaishnavism, Shaivism) , Budistler, Katharlar (Cathares) , Eseniler(Esseniens) ,Caynacılar (Jainistler) ,Sihistler, Umbanda'cılar (Makumba, Brezilya) ,Yezidiler, Nusayriler, Dürziler, Anadolu Kızılbaşları ve birçok mezheb sayılabilir. Bu kavram Asya’nın Şamanist toplumlarının birçoğunda ve birçok Kızılderili kabilesinde de mevcuttur. Hint'te 'samsara' adıyla bilinen bu kavram, budist Türkler'de 'sansar' adını almıştır.Reenkarnasyon kavramına İskandinavya veya Viking mitolojisi de denilebilecek Nors (Norveç, Danimarka, İzlanda, İsveç) mitolojisinde, manzum olarak yazılmış Edda destanında rastlanır. Edda destanını kaleme alan, Helgi Hjörvarð sson ve üstadı valkür Sváfa’nın aşk hikayelerinin Helgakvið a Hjörvarð ssonar’da anlatıldığını söyler. Onlar Helgi Hundingsbane ve valkür Sigrún olarak yeniden doğmuşlardı. Helgi and Sigrún’un aşk hikayesi Völsunga destanının bir kısmına ve kahraman I. ve II. Helgakvið a Hundingsbana’nın maceralarına konu teşkil eder. Onlar ikinci kez Helgi Haddingjaskati ve valkür Kára olarak doğmuşlardı. Fakat ne yazık ki, hikayeleri olan Káruljóð , yalnızca Hrómundar saga Gripssonar (Hromund Gripsson) destanında ve muhtemelen değiştirilmiş bir biçimde bulunmaktadır.

  • dna16.07.2008 - 17:08

    Deoksiribonükleik asit ya da kısaca DNA, tüm hücreli canlıların ve bazı virüslerin biyolojik gelişimleri için gerekli genetik bilgiyi taşıyan nükleik asittir.

    DNA, canlının özelliklerinin soydan soya geçmesini sağladığı için bazen kalıtım molekülü olarak da adlandırılır.

    Bakterilerde ve diğer basit hücreli canlılarda DNA hücrenin içinde dağınık biçimde bulunur. Hayvanları ve bitkileri oluşturan daha karmaşık hücrelerde ise DNA'nın çoğu hücre çekirdeğindeki kromozomlarda bulunur. Enerji üreten kloroplast ve mitokondri organellerinde ve pek çok virüste de bir miktar DNA bulunur.
    Bazen 'kalıtım molekülü' olarak adlandırılsa da, DNA aslında tek bir molekül değil, bir çift moleküldür. Bu çift molekül, bir sarmaşığın dalları gibi birbiri çevresinde dönerek bir sarmal oluştururlar.içerisinde DNA ipliği üzerindeki nükleotid dizisi her canlının yaşamı boyunca üretmek ve 'ifade etmek' zorunda olduğu proteinleri tanımlar. Nükleotit dizisi ile proteinlerdeki amino asit dizisi arasındaki ilişki basit çeviri kurallarıyla belirlenir, bu kurallara topluca genetik kod adı verilir. Genetik kod, kodon denilen, üç nükleotitden oluşan, üç harfli 'kelimeler'den meydana gelir (Örneğin ACT, CAG, TTT) . Bu kodonlar haberci RNA (mRNA) ve taşıyıcı RNA (tRNA) aracılığıyla ribozomlarda her kodon bir amino aside denk gelmek üzere proteinlere çevrilirler. 64 değişik kodon olasılığı ve sadece 20 değişik amino asit olduğundan birçok amino asidin birden fazla belirtici kodonu vardır. DNA üzerindeki nükleotitler mRNA ve daha sonra tRNA üzerine kopyalanırken timin nükleotidi (T) urasil (U) ile değiştirilir. Ayrıca protein sentezinin başlangıcını belirten bir başlatma kodonu (AUG, metionin amino asidini kodlar) ile bitimini belirten üç olası bitiş kodonu (UAA, UAG ve UGA) bulunur.DNA ikileşmesi ya da DNA sentezi, hücre bölünmesi öncesinde çift sarmallı DNA'nın kopyalanması işlemidir. Kopyalanan yeni DNA iplikleri hemen hemen tamamen aynıdır, ancak zaman zaman çoğalmadaki hatalar nedeniyle kopyalama mükemmel olmaz (bkz. mutasyon) , ve sonuçtaki her iki sarmal da bir eski ve bir yeni iplikten oluşur. Buna yarı korunumlu çoğalma denir. DNA'nın çoğalması işlemi üç adımdan oluşur: başlatma, ikileşme ve sonlandırma.

  • fiberoptik16.07.2008 - 17:06

    Fiberoptik ya da Optik fiber, kendi boyunca içinden ışığın yönlendirebildiği plastik veya cam fiberlerden oluşmuş bir optik fiberdir. Optik fiberler diğer iletişim malzemelerine oranla uzun mesafelerdeki veri iletişiminin daha hızlı ve yüksek değerlerde yapılabilmesine olanak verdikleri için fiberoptik haberleşme sistemlerinde çok sıklıkla kullanılmaktadırlar. Metal kablolar yerine fiber kablolarıun kullanılmasının nedeni, daha az kayıba neden olmaları ve elektromanyetik etkileşimden etkilenmemeleridir. Optik fiberler aynı zamanda bir çok sensör (alıcı) ve benzeri uygulamaların yapımaında oldukça sık olarak kullanılmaktadırlar.

    Işık, iç yansımalar aracılığıyla Optik fiberin merkezinde tutulmaktadır. Bu sayade fiber bir dalga klavuzu gibi hareket etmektedir. Çoklu yayınma hatlarını ya da çapraz modları destekleyen fiberlere çok modlu fiberler (İngilize, multimode fibers- MMF) denilir. Sadece tek bir modu destekleyen fiberlere ise tek modlu fiberler (İngilizce, singlemode fibers' - SMF) denilmektedir. Çok modlu fiberler genellikle geniş çaplı bir merkeze sahiptir ve daha çok gücün iletilmesinin gerekli olduğu kısa mesafeli iletişim hatlarında kullanılırlar. Tek modlu fiberler ise 200 metrenin üzerindeki iletişim hatlarında kullanılmaktadırlar.

    Fiberoptik kabloları birbirine eklemek elektrik tellerini ya da kablolarını eklemekten çok daha karmaşık bir işlemdir. Fiberlerin birleştirilecek uçları dikkatlice yarılmalı ve mekanik olarak ya da elektrik arkı ile eritilerek birleştirilmelidir. Ayrıca daha sonra ayrılabilcek şekilde tasarlanmış özel konnektörlerde mevcuttur.

  • albert einstein16.07.2008 - 17:04

    Albert Einstein (14 Mart 1879 - 18 Nisan 1955) , Yahudi asıllı Almanyalı fizikçi.

    20. yüzyılın en önemli kuramsal fizikçisi olarak nitelenen Albert Einstein, Görecelik kuramını geliştirmiş, kuantum mekaniği, istatistiksel mekanik ve kozmoloji dallarına önemli katkılar sağlamıştır. Kuramsal fiziğine katkılarından ve fotoelektrik etki olayına getirdiği açıklamadan dolayı 1921 Nobel Fizik Ödülü'ne layık görülmüştür. (Nobel Ödülü'nün ve Nobel Komitesi'nin o zamanki ilkeleri doğrultusunda, bugün en önemli katkısı olarak nitelendirilen Görecelik kuramı fazla kuramsal bulunmuş ve ödülde açıkça söz konusu edilmemiştir.)

  • adam smith16.07.2008 - 16:58

    Adam Smith, İskoçya'nın Fife eyaletinin Kirkcaldy şehrinde çalışan bir gümrük denetleyicisinin oğlu olarak dünyaya geldi. Kesin doğum tarihi kayıtlarda olmasa da 5 Haziran 1723'te, babasının ölümünden 6 ay sonra vaftiz edilmiştir. Yaklaşık 4 yaşlarında bir çingene çetesi tarafından kaçırılmış, ama kısa zamanda amcası tarafından kurtarılıp annesine geri teslim edilmiştir. Smith bu sıkıntıyı kısa sürede atlatıp annesi ile eski yakınlığını kısa zamanda yakalamıştır.

    Ondört yaşında Glasgow Üniversitesi'nde ahlak felsefesi konusunda, Francis Hutcheson'ın yanında eğitim görmeye başlamıştır. Özgürlük, hukuk ve ifade özgürlüğü konularındaki tutkusu burada alevlenmiştir. 1740 yılında Oxford'daki Balliol Koleji'nde okumaya başlamış fakat 1746 yılında okulu terkedip Oxford'un imtiyaz denetimi konusunda eleştirmenlik yapmaya başlamıştır. 1748 yılında Edinburgh'da Lord Kames'in koruması altında kamu konferansları vermiş, konuşma sanatı ve belles-lettres konularına değinmiştir. Sonraları 'servet yönetimi' konusunu ele almış ve bu dönemde, yani yirmili yaşlarının sonlarına doğru, daha sonra 'Inquiry into the Nautre and Causes of the Wealth of Nations' adlı kitabında dünyaya açıklayacağı 'doğal özgürlüğün açık ve basit sistemi' konusuna el atmıştır. 1750 yılı civarlarında ileride çok yakın arkadaş olacağı David Hume ile tanışmıştır. İskoçya Aydınlanması'nın ortaya çıkışında önemli rol oynayan diğer arkadaşkarı ile Edinburgh The Poker Klübü'nün müdavimi olmuştur.

    Smith'in hristiyan olan babası dinine çok bağlıydı ve İskoç Kilisesi'nin ılımlı kanadına üyeydi. Smith'in İngiltere'ye gidişinin arkasındaki sebebin İngiltere Kilisesi'nde kariyer yapmak istemesi olduğu soylense de bu konu hakkinda kesin bir kanit yoktur ve aksine Smith'in İskoçya'ya deizm yanlısı olarak döndüğü bilinmektedir. Ayrıca çocukken babası tarafından gönderildiği kiliseden kaçarak geri dönmüştür. Smith, felsefi olarak dinin ekonominin önünde bir engel olarak görmüş ve ateizm üzerinden düşünmüştür. Birçok yönden Darwin ile aynı görüştedir.

    1751 yılında Smith Glasgow Üniversitesi'nin mantık profesörü, ertesi sene de ahlak felsefesi profesörü olarak atanmıştır. Derslerinde etik, konuşma sanatı, hukuk, politik ekonomi ve 'polis ve gelir' konularını işlemiştir. 1759'da Glasgow'daki bazı konferanslarını bir araya getirdiği The Theory of Moral Sentiments adlı kitabını yayınlamıştır. Bu kitap çıktığı dönemde Smith'in itibarının yayılmasını sağlamıştır. Kitabın ana teması insan ilişkilerinin verici ve alıcılar (yani birey ve toplumun diğer üyeleri) arasındaki sempatiye ve anlayışa ne kadar bağlı olduğu üzerineydi. Lord Monboddo'nun 14 yıl sonra yayımlanan Of the Origin and Progress of Language kitabındaki detaylı incelemesinde gösterildiği üzere, Smith'in bu ilk kitabındaki dil evrimi analizi yüzeyseldi. Yine de Smith'in akıcı ve ikna edici savunmaları belagatlı olsa da tartışılmazdır. Smith açıklamalarını Lord Shaftesbury ve Hutcheson gibi 'ahlak duygusu' ya da Hume gibi faydaya (en:utility) değil, anlayışa dayatmaktadır.

    Smith bu dönemden sonra konferanslarında ahlak teorilerinden hukuk ve ekonomi konularına ağırlık vermeye başladı. Bir öğrencisinin 1763 civarından konferans notlarından Edwin Cannan tarafından derlenip yayınlanan 'Lectures on Justice, Police, Revenue and Arms' adlı kitapta Adam Smith'in politik ekonomi hakkındaki fikirlerinin gelişimi hakkında bir izlenim edinilebilir. Bu kitabın daha kapsamlı bir uyarlaması 1976 yılında Lectures on Jurisprudence adlı Glasgow baskısı tarafından yayımlanmıştır.

    Smith ile David Hume sayesinde tanışan Charles Townshend, 1763 yılı sonunda Smith'ten üvey oğlu genç Buccleuch Dükü'ne özel ders vermesini rica etti. Smith, gelecek iki sene boyunca talebesi ile, çoğunlukla Fransa'da yaptığı yolculuklar sırasında Turgot, Jean D'Alembert, André Morellet, Helvétius, ve özellikle çalışmalarına itibar ettiği fizyokratik düşüncenin başkanı François Quesnay gibi öncü aydınlarla tanıştı. Kirkcaldy'ye döndükten sonrataki 10 seneyi An Inquiry into the Nature and Causes of the Wealth of Nations adlı, 1776'da yayımlanan başyapıtı üzerinde çalışarak geçirdi. Kitap büyük çoğunluk tarafından hüsnükabul gördü ve revaçta kalarak Smith'in meşhur olmasını sağladı. 1778'de Smith İskoçya'da vergiden sorumlu bir devlet bakanı olarak atandı, Edinburgh'ya annesinin yanına yerleşti. 17 Haziran 1790 yılında ağır bir hastalık sonrası yaşamını yitirdi. Bilindiği kadarıyla gelirinin büyük bir kısmını gizli yardım fonlarına bırakmıştır.

    Smith'in edebi vasiyetini yerine getirenler İskoç akademik dünyasından iki eski arkadaşıdır: fizikçi/kimyacı Joseph Black ve öncü yerbilimci James Hutton. Yazar arkasında pek çok not ve yayımlanmamış yazılar bırakmıştır ama yayımlanmaya uygun olmayan her şeyin imha edilmesi için talimat vermiştir. History of Astronomy adlı yayımlanmamış bir makalesini basıma uygun görmüştür ve bununla beraber diğer eserleri Essays on Philosophical Subjects adlı kitapta 1795 yılında okuyucuyla buluşturulmuştur.Ölümünden kısa bir süre önce Smith, neredeyse bütün yayımlanmamış yazılarını yoketmişti. Sanıldığı kadarıyla, son yıllarında iki büyük tez üzerinde çalışıyordu; bir tanesi hukuk teorisi ve tarihi, diğeri de bilim ve sanat hakkında. Ölümünden sonra, 1975'te yayımlanan Essays on Philosophical Subjects muhtemelen ikinci tezinin bir kısmını kapsamaktadır.

    Ulusların Zenginliği, ekonomi disiplinin ortaya çıkmasını ve aynı zamanda özerk ve sistematik hala gelmesini sağladığı için döneminde etkili bir eserdi. Batı dünyasında, konusundaki yayımlanan en nüfuzlu kitap olduğu söylenebilir. 1776'da piyasa çıktığında, İngiltere ve Amerika'da serbest ticaret anlayışı yaygınlaşmaktaydı; ve kitap ekonomik başarı için büyük külçe rezervlerinin önemli olduğunu savunduğu teori ile merkantilizme karşı klasik bir bildirge haline geldi. Bu dönemde Amerika'nın içinde bulunduğu, kurtuluş savaşı sonrasında ortaya çıkan fakirlik ve sıkıntılı koşullar, bu anlayışı doğurmuştur. Yine de kitap piyasa çıktığı dönemde, serbest ticaretin yararları konusunda herkes ikna olmamıştı: İngiltere halkı ve parlementosu merkantilizme uzun süre bağlı kalmıştır.

    Ulusların Zenginliği, aynı zamanda, fizyokratik anlayışın toprağın önemini vurgulayışına karşı çıkıyordu. Smith bunun yerine işgücünün üstünlüğüne inanmaktaydı, ve işçi sınıfının (en:division of labor) üretimin artmasında etkili olacağını savunuyordu. Uluslar o kadar başarılı oldular ki, bu başarı eski ekonomik ekollerin terk edilmesine yol açtı. Thomas Malthus ve David Ricardo gibi ekonomistler Smith'in bugün klasik ekonomi olarak bilinen teorisini rafine etmeye yöneldiler ve bu zamanla modern ekonominin gelişmesini sağladı. Malthus, Smith'in nüfus fazlalığı konusundaki düşüncelerini geliştirdi. Ricardo 'ücretlerin demir kanunu'na (en:iron law of wages) , yani nüfus fazlalığının asgari geçim düzeyinin önününe geçeceğine inanıyordu. Smith, bugün daha doğru olduğuna inanılan, artan üretimle artan ücretler varsayımını önermişti.

    Ulusların Zenginliği 'nin ana konularından bir tanesi, serbest piyasanın her ne kadar karmaşık ve denetsiz gözükse de aslında sözde bir 'görünmez el' tarafından doğru miktarda ve çeşitlilikte üretim yapmak için yönlendirildiğidir. Smith bu simgeyi The Theory of Moral Sentiments adlı kitabında daha önce kullanmış olsa da fikri ilk olarak Astronomi Tarihi adlı denemesinde kaleme almıştır. Örneğin, bir üründe üretim eksikliği olduğunda fiyatı artar ve bu durum ortaya bir kâr marjının çıkmasını sağlayarak başkalarını bu ürünü üretmeye teşvik eder ve nihayet kıtlığa son verir. Eğer pazara çok fazla üretici girerse, üreticiler arasındaki artan rekabet ve artan stok, yani arz, fiyatların üretim maliyetine düşmesini sağlayarak, ürünün 'doğal fiyat'ına (ortalama piyasa fiyatı) ulaşmasına yol açar. Kâr oranı bu ortalama piyasa fiyatında sıfırlansa da mal ve hizmet üretimi için teşvikler ortadan kalkmaz çünkü bütün üretim masrafları, mal sahibinin işgücü de dahil, üretilenin fiyatına yansımaktadır. Eğer fiyatlar sıfır kâr oranının altına düşerse, üreticiler piyasadan çekilmeye başlarlar. Kâr oranları sıfırın üzerinde olduğu sürece üreticiler piyasaya girmeye devam edecektir. Smith, insanların harekete geçmelerini sağlayan nedenlerin, bencil ve açgözlü olmalarından kaynaklandığına inanıyordu. Bunun olumlu sonucu olarak da serbest piyasadaki rekabetin, fiyatların aşağıda kalmasını sağlayarak halkin tamamına faydalı olmasını gösteriyordu. Ona göre bu rekabet aynı zamanda çok çeşitli mal ve hizmet üretilmesini teşvik etmekteydi. Yine de, işadamlarına karşı dikkatli olunması gerektiğini ve tekelleşmenin yanlış olduğunu savunuyordu.

    Smith, tüm gücüyle sanayi gelişimini engelleyen modası geçmiş devlet kısıtlamalarına saldırıyordu. Nitekim, ekonomik sürece olan çoğu hükümet müdahalesinin, gümrük vergileri (en:Tariff) de dahil, verimsizliğe ve uzun dönemde yüksek fiyatlara yol açtığını savunuyordu. Her şeyin oluruna bırakılmasını savunan bu 'laissez-faire' teorisi, ileriki yıllarda, özellikle 19. yüzyılda, hükümetin koyduğu kanunları etkilemiştir. (Buna rağmen Smith hükümetin varlığına muhalefet değildi; ekonomi sektörünün dışındaki konularda faaliyet göstermesini savunuyordu. Örneğin, fakir yetişkinler için kamu eğitimi verilmesinin, özel fabrikalar için kârlı olmayan kurumsal sistemlerin, adli sistemin ve daimi bir ordunun taraftarıydı.)

  • aristo16.07.2008 - 16:56

    Aristoteles (Yunanca: Ἀ ρ ι σ τ ο τ έ λ η ς Aristotelē s; Eski Yunanca UFA: [aristoˈ telɛ ː s]; Yeni Yunanca UFA: [ˌ aris̩ toˈ teʎ is̩ ]) (M.Ö. 384 – 7 Mart, M.Ö. 322) Antik Yunan filozof. Platon ile birlikte Batı düşüncesinin en önemli iki filozofundan biri sayılır. Fizik, astronomi, ilk felsefe, zooloji, mantık, politika ve biyoloji gibi konularda pek çok eser vermiştir.

  • Amonyak16.07.2008 - 16:54

    Amonyak, azot ve hidrojenden oluşan renksiz ve kötü kokulu bir gazdır. Kimyasal formülü NH3'tür. OH− iyonu içermediği halde zayıf baz özelliği gösterir. Gazlaşma gizli ısısı çok yüksek olduğundan sanayi tesislerinde soğutucu madde olarak da kullanılır. Molekül ağırlığı 17,0304 g/mol, 1 Atmosfer basıncında kaynama noktası -33.34 °C (239.81 K) dir.-78 derecede donduğundan oda koşullarında gaz halinde bulunur. Molekül şekli üçgen piramittir. Molekülleri polar olduğundan su içinde yüksek oranda çözünür.

    Amonyak, gübre, ilaç, boya, parfüm gibi maddelerin sentezlenmesinde ilk aşamada kullanılmaktadır. Amonyak ayrıca temizlik maddelerinde de kullanılır. Amonyak canlılar için zehirli bir maddedir, kullanılırken dikkat edilmesi gerekir. Amonyak kovalent bağlı bileşiktir.Ametal+Ametal bağıdır. Molekülleri polar olduğundan su içinde yüksek oranda çözünür. Amonyak molekülleri kendi aralarında olduğu gibi su molekülleri ile de zayıf hidrojen bağları oluşturur. Bu sebepten suda çok çözünür. 1 atm basınç ve 0 derecede 1 litre suda 1300 litre, 20 derecede ise 700 litre amonyak çözünür. Oda koşullarında doymuş amonyak çözeltisi yüzde 34 lük olup yoğunluğu 0,88 g/ml dir.

    Piyasada amonyak adı altında satılan maddeler amonyağın sulu çözeltisi olan amonyum hidroksittir.

  • astrofizik16.07.2008 - 16:52

    Gökfiziği, gök fiziği, astrofizik veya yıldız fiziği[1]; gökcisimlerinin fiziksel yapılarını, yani yüzey sıcaklığı, parlaklıkları, iç yapıları, atmosferlerindeki basınç gibi konuları inceleyen bilim dalıdır. Her gökcismi değişik fiziksel yapı ve konumlarda bulunur. Diğer deyimle astrofizik; fizik metotları ile gökcisimlerinin özelliklerini araştırır.