chad kroeger solisti. ama ne ses ne karizma! Allahım, yok böyle bi adam! what a man! hele bir hero söyleyişi var, ne içten amanınnnn! özellikle:
'Someone told me that love would all save us. But how can that be? Look what love gave us A world full of killing, and blood-spilling, that world never came. ' kısmı.
türkçesi:
'biri aşkın hepimizi kurtaracağını söyledi. ama bu nasıl olabilir? aşkın bize verdiğine bak: asla yaşanmamış kan dökme ve öldürmelerle dolu bir dünya.'
şu hayatta örnek almaya çalıştığım şey bu! hep dirençli bi insan olmak istemişimdir, yatırsalar da yatmamak (benzetme canım sadece) . bu hacıyatmaz güçlükler karşısında pes etmemek adına ibret alınası bişey.
bu işin babası 'la fontaine'dir. o da parasızlıktan başlamış bu işe. ama doğu kültüründe de bol miktarda 'hayvan konuşturması' mevcuttur. bkz. beydeba (kelile ve dimne) bir de tutiname var, papağan hikayeleri falan... eğlenceli şeyler işte.
eurovisionda bir rock grubu... ilginç ve bi o kadar da olmaması gereken bi durum... rockçılar oturup o yarışmayı izlemiş ve bi de üstelik oy da vermişlerse ben yarışmacıdan öte bir de izleyiciye bakarım... bu bir 'popüler kültür' yarışmasıdır. yoksa rock, yani popülizmin karşısındaki bir tarz, popüler kültürün bir parçası haline geliyorsa bu vahim bir durumdur! muhalefet bir müzik, muhalefet bir kültür 'popüler' oluyor... bu ne yaman çelişkidir? neye muhalafetsin sen diye sormazlar mı adama?
gelelim grubun tarzına.. valla işin doğrusu ben hiç beğenmedim... 'hard rock' diye bağırıp duruyolar, 'iyi ki bi rockçısınız, ilan etmeniz mi lazım' diyesim geldi, hatta dedim.
rize-sakarya arası bir yolculuk esnasında, şu hayatta ne kadar şanssız olduğumu bana bir kez daha kanıtlamış ulaşım firmasıdır. şöyle ki; Of'tan sonra bir yerde kaza geçirdik, saat tam iftar vakti idi. kaza geçirdiğine mi üzülürsün, iftar vakti bu olayın olmasına mı yoksa gideceğin yere 2 saat geç varmaya mı...? ha bu noktada sevineceğimiz şey, yaralı ve dahi ölenin olmaması idi, ki en güzelidir. akabinde yanımdaki kızcağızla 'hangimizin şanssızlığından dolayı bu kazanın meydana geldiği'ni tartışırken iddiam bunun benim yüzümden olduğu idi. inatla kendisinin suçlu (!) olduğunu savundu. neyse, biz boş vakitlerimizi böyle gerekli tartışmalarla geçireduralım baktık otobüs hareket etti. sevindik... sonra farzedelim otobüste 50 kişi var, istisnasız 49unun tepesindeki ışık yanıyor, ne görelim? ! sadece benimki yanmıyor. sonuç: şanssızım.
aynı koltuk için 2-3-4 bilet kesmesiyle hayret uyandırır. hatta sizin koltuğunuz (veya diğerininki) sadece bir kişiye daha kesilmişse şanslısınız demektir. amaaaaa çalışanlarının içtenliği ile de tercih edilesidir. son yolculuğumda muavinin (yada 'host') muhtelif aralıklarla 'hocaanım al kahveni' deyip deyip herkes uyurken üstelik hiç de istemeden neskafe getirmesi gönlümüzü fethetmiştir.
Aydın değil Uşak merkezlidir. bir zamanlar yanlış hatırlamıyorsam uşak egemenle bunun sahibi arasında bi vuruşma olmuştu. şu an Uşakta tek ulaşım firması denebilir. sloganı 'geleceğe yolculuk'tur. gülsuyu lokum vb.nin yanısıra keke alternatif poğaça da ikram ederler, bu tavırlarıyla gönüllerde taht kurmuşlardır. ayrıca her otobüsü değil bir kaç otobüsü bu şekilde nostaljik dizayn edilmiştir. diğerleri bildiğiniz düz travegolardır. 'neoplan' denen otobüsleri de bünyesinde barındırır; ki bunlar Uşak-İstanbul arasını 4 saate alırlar (maşallah subhanalllah) . çok da medeni bi firmadır, çizgilerini korumalarını diliyoruz mümkün olduğunca...
kanuniyle bir sefere gidiyorlar vakti zamanında. kanuninin otağını kurmak için bir direk dikiyorlar, direği karıncalar sarıyor. kanuni, ebussuud efendiye
'direği sarınca karınca, zararı var mı karıncayı kırınca? ' şeklinde şairane anlatımla bir soru yolluyor.
gelen cevap:
'süleyman karıncayı kırınca, ahirette sultandan hakkını alır karınca'
gelelim kızılbaş mevzuundan dolayı bu ulu zata saldıranlara. hayvanın katline bile böylesine karşı çıkan bir alim acaba neden onları öldürün iznini vermiş?
derler ki 'şile bezi, rize bezinin taklididir'. kim der? öğretmenevindeki bi kitapçıkta okumuştum, anonim diyelim. dokuması hayli zormuş, fiyatlarının yüksekliğinden de bu konuda bir çıkarım yapabiliriz. yalnız bir tipine baktım bir fiyatına, dedim ki ' bu kadar etmez'. rengi krem gibidir. 'organik giyim' diyerek bir AB projesi yapılmış rize beziyle. hayırlı uğurlu olsun!
chad kroeger solisti. ama ne ses ne karizma! Allahım, yok böyle bi adam! what a man!
hele bir hero söyleyişi var, ne içten amanınnnn!
özellikle:
'Someone told me that love would all save us.
But how can that be?
Look what love gave us
A world full of killing, and blood-spilling,
that world never came. ' kısmı.
türkçesi:
'biri aşkın hepimizi kurtaracağını söyledi.
ama bu nasıl olabilir?
aşkın bize verdiğine bak:
asla yaşanmamış kan dökme ve öldürmelerle dolu bir dünya.'
yalan mı?
'terminator:the sarah connor chronicles' ismindeki dizi versiyonu cnbc-e de her pazar 21.00da dönen acayip bi kurgu.
şu hayatta örnek almaya çalıştığım şey bu! hep dirençli bi insan olmak istemişimdir, yatırsalar da yatmamak (benzetme canım sadece) . bu hacıyatmaz güçlükler karşısında pes etmemek adına ibret alınası bişey.
bu işin babası 'la fontaine'dir. o da parasızlıktan başlamış bu işe. ama doğu kültüründe de bol miktarda 'hayvan konuşturması' mevcuttur. bkz. beydeba (kelile ve dimne) bir de tutiname var, papağan hikayeleri falan... eğlenceli şeyler işte.
eurovisionda bir rock grubu...
ilginç ve bi o kadar da olmaması gereken bi durum... rockçılar oturup o yarışmayı izlemiş ve bi de üstelik oy da vermişlerse ben yarışmacıdan öte bir de izleyiciye bakarım... bu bir 'popüler kültür' yarışmasıdır. yoksa rock, yani popülizmin karşısındaki bir tarz, popüler kültürün bir parçası haline geliyorsa bu vahim bir durumdur!
muhalefet bir müzik, muhalefet bir kültür 'popüler' oluyor... bu ne yaman çelişkidir? neye muhalafetsin sen diye sormazlar mı adama?
gelelim grubun tarzına.. valla işin doğrusu ben hiç beğenmedim... 'hard rock' diye bağırıp duruyolar, 'iyi ki bi rockçısınız, ilan etmeniz mi lazım' diyesim geldi, hatta dedim.
en okunulasıdır.
en çok da tarafın maddi çıkmazdan kurtulması için okuyucular tarafından verilen ilanlar okunmalı. bugünkü taraftan bir kaç örnek:
'şu uzun gecenin gecesi olsam
Taraf'ın yazıişlerinde kalemucu açıcısı olsam.' (kadir şinas)
'paşalar bu işsizlik sorununa ne zaman el koyacaklar' (bir avuç sivil)
gibi.
rize-sakarya arası bir yolculuk esnasında, şu hayatta ne kadar şanssız olduğumu bana bir kez daha kanıtlamış ulaşım firmasıdır. şöyle ki;
Of'tan sonra bir yerde kaza geçirdik, saat tam iftar vakti idi. kaza geçirdiğine mi üzülürsün, iftar vakti bu olayın olmasına mı yoksa gideceğin yere 2 saat geç varmaya mı...? ha bu noktada sevineceğimiz şey, yaralı ve dahi ölenin olmaması idi, ki en güzelidir. akabinde yanımdaki kızcağızla 'hangimizin şanssızlığından dolayı bu kazanın meydana geldiği'ni tartışırken iddiam bunun benim yüzümden olduğu idi. inatla kendisinin suçlu (!) olduğunu savundu. neyse, biz boş vakitlerimizi böyle gerekli tartışmalarla geçireduralım baktık otobüs hareket etti. sevindik... sonra farzedelim otobüste 50 kişi var, istisnasız 49unun tepesindeki ışık yanıyor, ne görelim? ! sadece benimki yanmıyor. sonuç: şanssızım.
aynı koltuk için 2-3-4 bilet kesmesiyle hayret uyandırır. hatta sizin koltuğunuz (veya diğerininki) sadece bir kişiye daha kesilmişse şanslısınız demektir.
amaaaaa çalışanlarının içtenliği ile de tercih edilesidir. son yolculuğumda muavinin (yada 'host') muhtelif aralıklarla 'hocaanım al kahveni' deyip deyip herkes uyurken üstelik hiç de istemeden neskafe getirmesi gönlümüzü fethetmiştir.
Aydın değil Uşak merkezlidir. bir zamanlar yanlış hatırlamıyorsam uşak egemenle bunun sahibi arasında bi vuruşma olmuştu. şu an Uşakta tek ulaşım firması denebilir.
sloganı 'geleceğe yolculuk'tur.
gülsuyu lokum vb.nin yanısıra keke alternatif poğaça da ikram ederler, bu tavırlarıyla gönüllerde taht kurmuşlardır. ayrıca her otobüsü değil bir kaç otobüsü bu şekilde nostaljik dizayn edilmiştir. diğerleri bildiğiniz düz travegolardır.
'neoplan' denen otobüsleri de bünyesinde barındırır; ki bunlar Uşak-İstanbul arasını 4 saate alırlar (maşallah subhanalllah) . çok da medeni bi firmadır, çizgilerini korumalarını diliyoruz mümkün olduğunca...
kanuniyle bir sefere gidiyorlar vakti zamanında. kanuninin otağını kurmak için bir direk dikiyorlar, direği karıncalar sarıyor. kanuni, ebussuud efendiye
'direği sarınca karınca,
zararı var mı karıncayı kırınca? ' şeklinde şairane anlatımla bir soru yolluyor.
gelen cevap:
'süleyman karıncayı kırınca,
ahirette sultandan hakkını alır karınca'
gelelim kızılbaş mevzuundan dolayı bu ulu zata saldıranlara. hayvanın katline bile böylesine karşı çıkan bir alim acaba neden onları öldürün iznini vermiş?
derler ki 'şile bezi, rize bezinin taklididir'. kim der? öğretmenevindeki bi kitapçıkta okumuştum, anonim diyelim.
dokuması hayli zormuş, fiyatlarının yüksekliğinden de bu konuda bir çıkarım yapabiliriz. yalnız bir tipine baktım bir fiyatına, dedim ki ' bu kadar etmez'.
rengi krem gibidir.
'organik giyim' diyerek bir AB projesi yapılmış rize beziyle. hayırlı uğurlu olsun!