Ateşi ve ihaneti gördük. Ve kanlı bankerler pazarında memleketi Alaman'a satanlar, yan gelip ölülerin üzerinde yatanlar düştüler can kaygusuna ve kurtarmak için başlarını halkın gazabından karanlığa karışarak basıp gittiler. Yaralıydı, yorgundu, fakirdi millet, en azılı düvellerle dövüşüyordu fakat, dövüşüyordu, köle olmamak için iki kat, iki kat soyulmamak için.
Ateşi ve ihaneti gördük. Murat nehri, Canik dağları ve Fırat, Yeşilırmak, Kızılırmak, Gültepe, Tilbeşar Ovası, gördü uzun dişli İngiliz'i. Ve Aksu'yla Köpsu, Karagöl'le Söğüt Gölü ve gümüş basamaklı türbesinde yatan büyük, âşık ölü, şapkası horoz tüylü İtalyan'ı gördü. Ve Çukurova, kıyasıya düzlük, uçurumlar, yamaçlar, dağlar kıyasıya ve Seyhan ve Ceyhan ve kara gözlü Yürük kızı, gördü mavi üniformalı Fransız'ı. Ve devam ettik ateşi ve ihaneti görmekte. Eşraf ve âyân ve mütehayyizânın çoğu ve ağalar: Bağdasar Ağa'dan Kellesi Büyük Mehmet Ağa'ya kadar, düşmanla birlik oldular. Ve inekleri, koyunları, keçileri sürüp, götürüp, gelinlerin ırzına geçip, çocukları öldürüp ve istiklâli yakıp yıktıkça düşman, dağa çıktı mavzerini, nacağını, çiftesini kapan ve çığ gibi çoğaldı çeteler ve köylülerden paşalar görüldü, kara donlu köylülerden. Ve bizim tarafa geçenler oldu Tunuslu ve Hindli kölelerden. Ve Türkistanlı Hacı Ahmet, kısık gözleri, seyrek sakalı, hafif makinalı tüfeğiyle dağlarda bir başına dolaştı. Ve sabahleyin ve öğle sıcağında ve akşamüstü ve ayışığında ve yıldız alacasında geceleyin, ne zaman sıkışsa bizimkiler, peyda oluverdi, yerden biter gibi o ve ateş etti ve düşmanı dağıttı ve kayboldu dağlarda yine.
............................... Ateşi ve ihaneti gördük. Dayandık dayanmaktayız. ................................
Ve 29 Aralık Kütahya: 4 top ve 1800 atlı bir ihanet yani Çerkez Ethem, bir gece vakti kilim ve halı yüklü katırları, koyun ve sığır sürülerini önüne katıp düşmana geçti. Yürekleri karanlık, kemerleri ve kamçıları gümüşlüydü, atları ve kendileri semizdiler...
Bir yaz tatilinde balığa götürmüştü babam.. Ki o zaman marmara uskumru ve istavrit kaynardı... Çapariler denizden çıktıkça üzerinde salkım sakım balıklardan ııyykk diye bir ses mi çıktı.. Çocuktum bana mı öyle geldi... bilinmez... Bildiğim balıktan dönene kadar giymeye bile kıyamadığım rafya şapkamla balık kovasına su taşıdığım.. Aklım sıra balıklar ölmesin diye.. :)) Ama akşam olup çıtır çıtır istavritleri yerken aklımın ucuna bile düşmedi kalburla su taşıdığım... :)))
cool takılmak.... :))
oblomov... :))
Ateşi ve ihaneti gördük.
Ve kanlı bankerler pazarında
memleketi Alaman'a satanlar,
yan gelip ölülerin üzerinde yatanlar
düştüler can kaygusuna
ve kurtarmak için başlarını halkın gazabından
karanlığa karışarak basıp gittiler.
Yaralıydı, yorgundu, fakirdi millet,
en azılı düvellerle dövüşüyordu fakat,
dövüşüyordu, köle olmamak için iki kat,
iki kat soyulmamak için.
Ateşi ve ihaneti gördük.
Murat nehri, Canik dağları ve Fırat,
Yeşilırmak, Kızılırmak,
Gültepe, Tilbeşar Ovası,
gördü uzun dişli İngiliz'i.
Ve Aksu'yla Köpsu,
Karagöl'le Söğüt Gölü
ve gümüş basamaklı türbesinde yatan
büyük, âşık ölü,
şapkası horoz tüylü İtalyan'ı gördü.
Ve Çukurova,
kıyasıya düzlük,
uçurumlar, yamaçlar, dağlar kıyasıya
ve Seyhan ve Ceyhan
ve kara gözlü Yürük kızı,
gördü mavi üniformalı Fransız'ı.
Ve devam ettik ateşi ve ihaneti görmekte.
Eşraf ve âyân ve mütehayyizânın çoğu
ve ağalar:
Bağdasar Ağa'dan
Kellesi Büyük Mehmet Ağa'ya kadar,
düşmanla birlik oldular.
Ve inekleri, koyunları, keçileri sürüp, götürüp,
gelinlerin ırzına geçip,
çocukları öldürüp
ve istiklâli yakıp yıktıkça düşman,
dağa çıktı mavzerini, nacağını, çiftesini kapan
ve çığ gibi çoğaldı çeteler
ve köylülerden paşalar görüldü,
kara donlu köylülerden.
Ve bizim tarafa geçenler oldu
Tunuslu ve Hindli kölelerden.
Ve Türkistanlı Hacı Ahmet,
kısık gözleri,
seyrek sakalı,
hafif makinalı tüfeğiyle
dağlarda bir başına dolaştı.
Ve sabahleyin ve öğle sıcağında ve akşamüstü
ve ayışığında ve yıldız alacasında geceleyin,
ne zaman sıkışsa bizimkiler,
peyda oluverdi, yerden biter gibi o
ve ateş etti
ve düşmanı dağıttı
ve kayboldu dağlarda yine.
N.H.Ran
...............................
Ateşi ve ihaneti gördük.
Dayandık
dayanmaktayız.
................................
Ve 29 Aralık Kütahya:
4 top
ve 1800 atlı bir ihanet
yani Çerkez Ethem,
bir gece vakti
kilim ve halı yüklü katırları,
koyun ve sığır sürülerini önüne katıp
düşmana geçti.
Yürekleri karanlık,
kemerleri ve kamçıları gümüşlüydü,
atları ve kendileri semizdiler...
N.H. Ran
şafak kadar keskin olmayan seher sözcüğünü daha çok severim... :))
ha bir de tulû var aynı anlama gelen
Münir Nurettin söyler;
Tulûa bak beni yaded gurûba bak beni an diye...)))
Kalbim yanıyor ismini her kimden işitsem
diyor Zeki Müren yine o güzel sesi ve şahane yorumuyla.. :))
Sanki film müziğiydi gibi geldi ama...? ? ? ... :)))
Sanıldığından daha sağlam // Sanıldığı kadar sağlam olmayan taş... :)))
its now or never.... :))) buldum dinliyom... :)))
Bir yaz tatilinde balığa götürmüştü babam.. Ki o zaman marmara uskumru ve istavrit kaynardı...
Çapariler denizden çıktıkça üzerinde salkım sakım balıklardan ııyykk diye bir ses mi çıktı.. Çocuktum bana mı öyle geldi... bilinmez...
Bildiğim balıktan dönene kadar giymeye bile kıyamadığım rafya şapkamla balık kovasına su taşıdığım.. Aklım sıra balıklar ölmesin diye.. :))
Ama akşam olup çıtır çıtır istavritleri yerken aklımın ucuna bile düşmedi kalburla su taşıdığım... :)))
Ve
Bakıyorum geceye demirlerden
ve iman tahtamın üstündeki korkunç baskıya rağmen
kalbim en uzak yıldızla birlikte çarpıyor.
demiş devamında.. :))
N.H.Ran