Elbette kötü günde omzunu bulabildiğine denir.. yine de derim ki her zaman herkes iyigün dostu olamaz... :)) Çoğu zaman kötügün dostluğundan daha zor durumlar doğurabilir.....
Her devirde var olandır.. Olmadığına inanan ya da bulamıyorum diyen dönüp kendi dost olabilme kabiliyetine bakmalı bir.. :)) Elbette sayıları çok az ama benim var.. Ve onları çok seviyorum... :))
Birkaç yıl önce ellili yaşlarında, çok dolu çok hoş ve beni çok etkilemiş olan mühendis bir hanımdan dinlediğim çok hoş bir anıyı hatırlattı bana; Yanılmıyorsam 1950 li yılllarda büyüük bir deprem yaşanır Çanakkale'nin Yenice ilçesinde... Neviye hanım Yenice'de yaşayan bir çocuktur o yıllarda... Ev sahiplerinin tamamına yakını ölür bu depremde.. Ve onların bir erkek evlatları kalır. Neyiye hanımın babası çocuğu eve getirir ve evlat edinir.. Evdeki diğer çocuklardan büyüktür ve hepsi abi diye hitap ederler... Bundan sonrasını hatırladığım kadarı ile Neviye hanımın ağzından yazayım..; - İlk eşofmanı abimde gördüm ben demişti.. Mutfakta üzerinde gördüm ve anneme sordum -Abimin üzerine giydiği ne? -Eşofman deniyor dedi annem -kim almış -baban -bize niye almamış yalnız ona almış.. - o abiniz de ondan...
Bir cinayet vakası: Ünlü zatın oğlu kırmızı ışıkta durmadan geçiyor, peşine takılan ekipten kurtulmak için hızlanırken ilerde ünlü bir sanatçıya çarpıyor... Ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan sanatçı 6 gün sonra ölüyor.
Karakola götürülen delikanlıya polislerin ehliyet sormaması sanatçının eşinin dikkatini çekiyor. Polislere hatırlattığında: Siz ukalalık etmeyin biz ne yapacagimizi biliriz, gibi bir cevap alıyor.
Kazadan sonra belediye arazözleri kazanın olduğu mahalle gelip caddeyi baştan asağı yıkıyor ve 35 metrelik fren izini tamamen siliyorlar. Delikanlıya kazadan sonra, üç ay önce verilmiş gibi ehliyet düzenleniyor.Sanatçının kocası hakime çocuğun ehliyeti olmadığını, düzmece ehliyet verildiğini söylediğinde adam: Ne siz koskoca belediye başkanını sahtecilikle mi suçluyorsunuz, diye azar işitiyor... Olayi gören tanıklarin hepsi tehdit edilip korkutuluyor. Sanatçının kocası aile meclisini topluyor. Bakıyorlar ki polis, adalet, belediye hep birlikte olmus üzerlerine geliyor. Mecburen olayın peşini bırakıyorlar.
Sonuçta mahkeme trafik canavarı genci 3 ay hapse mahkum ediyor... O da 1998' in fiyatiyla 540 bin lira cezaya çevriliyor. Sen sağ, ben selamet; güzide sanatçi Sevim Tanürek gitti gider. Sözü geçen katil delikanlı Istanbul'un o zamanki belediye başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu...
Balık kadar değilse bile türk halkı olarak pek sağlam bir hafıza yapımız yok gibi... Aklıma geldi de bi hatırlatayım dedim....
Yıldızlarla dolu bir yol beni götürdüğün Çıkardığın yer yıldızlardan daha yüksek Bak Nasıl yandım ben bu yıldızlarla Ateşli yıldızlarla doldum ağzıma kadar Durgun sularından gecenin saf ve kırmızı balıklar gibi Yıldızlar topladım
Eskiden ne kadar uzaktı toprak Gökyüzünün mor köşelerine Yeniden duyuyorum şimdi Senin sesini Karlı kanatlı sesini meleklerin Bak nerelere ulaştım sonunda ben Samanyoluna, ölümsüzlüğe, bir sonsuzluğa
Birlikte çıktığımız doruklarda şimdi Yıka beni dalgaların şarabıyla İpeğine sar beni öpüşlerinin İşte beni yeniden bitmeyen gecelerde Bırakma artık beni Beni yıldızlardan ayırma
Bak tam karşımızda gecenin mumu Damla damla nasıl eriyor Nasıl doluyor ağzına kadar uyku şarabıyla Gözlerimin simsiyah kadehi Senin ninnilerini dinlerken Ve bak nasıl Şiirlerimin beşiğine Sen doğuyorsun, güneş doğuyor
Elbette kötü günde omzunu bulabildiğine denir..
yine de derim ki her zaman herkes iyigün dostu olamaz... :)) Çoğu zaman kötügün dostluğundan daha zor durumlar doğurabilir.....
Her devirde var olandır..
Olmadığına inanan ya da bulamıyorum diyen dönüp kendi dost olabilme kabiliyetine bakmalı bir.. :))
Elbette sayıları çok az ama benim var.. Ve onları çok seviyorum... :))
(¯`v´¯)
`*.¸.*´
¸.•´¸.•*¨) ¸.•*¨)
(¸.•´ (¸.•´.•´ ¸¸.•¨¯`•.
Terimi niye buraya eklediğimi hiiiç hatırlamıyorum... :)) Ama papatya falından çok daha zengin ve zevkli bir durum olduğu kesin... :)))
Birkaç yıl önce ellili yaşlarında, çok dolu çok hoş ve beni çok etkilemiş olan mühendis bir hanımdan dinlediğim çok hoş bir anıyı hatırlattı bana;
Yanılmıyorsam 1950 li yılllarda büyüük bir deprem yaşanır Çanakkale'nin Yenice ilçesinde... Neviye hanım Yenice'de yaşayan bir çocuktur o yıllarda... Ev sahiplerinin tamamına yakını ölür bu depremde.. Ve onların bir erkek evlatları kalır. Neyiye hanımın babası çocuğu eve getirir ve evlat edinir.. Evdeki diğer çocuklardan büyüktür ve hepsi abi diye hitap ederler...
Bundan sonrasını hatırladığım kadarı ile Neviye hanımın ağzından yazayım..;
- İlk eşofmanı abimde gördüm ben
demişti..
Mutfakta üzerinde gördüm ve anneme sordum
-Abimin üzerine giydiği ne?
-Eşofman deniyor dedi annem
-kim almış
-baban
-bize niye almamış yalnız ona almış..
- o abiniz de ondan...
Bir cinayet vakası: Ünlü zatın oğlu kırmızı ışıkta durmadan geçiyor,
peşine takılan ekipten kurtulmak için hızlanırken ilerde ünlü bir
sanatçıya çarpıyor... Ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan sanatçı 6
gün sonra ölüyor.
Karakola götürülen delikanlıya polislerin ehliyet
sormaması sanatçının eşinin dikkatini çekiyor. Polislere
hatırlattığında: Siz ukalalık etmeyin biz ne yapacagimizi biliriz, gibi
bir cevap alıyor.
Kazadan sonra belediye arazözleri kazanın olduğu
mahalle gelip caddeyi baştan asağı yıkıyor ve 35 metrelik fren izini
tamamen siliyorlar. Delikanlıya kazadan sonra, üç ay önce verilmiş gibi
ehliyet düzenleniyor.Sanatçının kocası hakime çocuğun ehliyeti
olmadığını, düzmece ehliyet verildiğini söylediğinde adam: Ne siz koskoca belediye başkanını sahtecilikle mi suçluyorsunuz, diye azar işitiyor...
Olayi gören tanıklarin hepsi tehdit edilip korkutuluyor. Sanatçının
kocası aile meclisini topluyor. Bakıyorlar ki polis, adalet, belediye hep
birlikte olmus üzerlerine geliyor. Mecburen olayın peşini bırakıyorlar.
Sonuçta mahkeme trafik canavarı genci 3 ay hapse mahkum ediyor... O da
1998' in fiyatiyla 540 bin lira cezaya çevriliyor.
Sen sağ, ben selamet;
güzide sanatçi Sevim Tanürek gitti gider.
Sözü geçen katil delikanlı
Istanbul'un o zamanki belediye başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu...
Balık kadar değilse bile türk halkı olarak pek sağlam bir hafıza yapımız yok gibi... Aklıma geldi de bi hatırlatayım dedim....
Duygularını ruhunu düşmanlıktan çıkarabilmiş kompleksiz insanların düşünce sistemi...
........................
Yıldızlarla dolu bir yol beni götürdüğün
Çıkardığın yer yıldızlardan daha yüksek
Bak
Nasıl yandım ben bu yıldızlarla
Ateşli yıldızlarla doldum ağzıma kadar
Durgun sularından gecenin saf ve kırmızı balıklar gibi
Yıldızlar topladım
Eskiden ne kadar uzaktı toprak
Gökyüzünün mor köşelerine
Yeniden duyuyorum şimdi
Senin sesini
Karlı kanatlı sesini meleklerin
Bak nerelere ulaştım sonunda ben
Samanyoluna, ölümsüzlüğe, bir sonsuzluğa
Birlikte çıktığımız doruklarda şimdi
Yıka beni dalgaların şarabıyla
İpeğine sar beni öpüşlerinin
İşte beni yeniden bitmeyen gecelerde
Bırakma artık beni
Beni yıldızlardan ayırma
Bak tam karşımızda gecenin mumu
Damla damla nasıl eriyor
Nasıl doluyor ağzına kadar uyku şarabıyla
Gözlerimin simsiyah kadehi
Senin ninnilerini dinlerken
Ve bak nasıl
Şiirlerimin beşiğine
Sen doğuyorsun, güneş doğuyor
FURUĞ FERRUHZAD
nazende sevgilim yadıma düştü'nün kız
dağlar kızı reyhann... :))
sevgili nazende yengenin kızı, çocukluk arkadaşım reyhancığım yani... :)))
Baba evindekine fark atmaya başladı koca evindeki zaman... :))