Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • MERSİN BOZYAZI DEREKÖY KÖYÜ28.11.2014 - 23:27

    Bizim köylüler hazırcevaplılığyla ve fıkralarıyla meşhurdur. Bir araya gelseler tek düşünceleri vardır, o da bu insanları nasıl güldürürüm..
    .
    YORGUNU DİNLENDİRMEK

    O yaşlı adam anlattı.
    Sizin köyde harman sürüyordum. Öğlen yemeğe oturduk.. Evin kadını bir gözere ala samanlı malama doldurup traktörün önüne koymuş: Ne yapıyon abıla, dedim.. 'Emmi, sabahtan beri ıh demeden, çalışıyor zavvallım, bunun canı yok mu, acıkmıştır' dedi..

    O kadına sordum, gerçek mi diye:
    -Doğru ama, o gadar mı cahilim ulan, demir yığını saman mı yer; bilmem mi ama PATOZA DÖRT SAAT SAP ATMAK NEDİR BİLİRMİN SEN. AT AT DOYMUYOR DA GAVURUN İCADI; ,
    Direktörden çok milletin canı çıkdıydı. Yemekden önce millet bir gülüşsün, belki yorgunluklarına faydası olur deyi verdiydim, dedi..
    ***

    DÜŞ ÖNÜME ZADİFE

    Annem zavallım ben beni bileli hasta..
    Bizim köyden Yahşı Ahmet, karısı Zadife, babam ve annem Gülnara giderler. Ekin vakti, ağustostosun sıcağında atın üstündeki annemin sırtında bir yorgan bürülü; babam annemi doktora götürüyor yine.
    Yahşi Ahmet rahmetli ikide bir:
    - Halil efendi, Hanım Dudu şöyle iyi gadındır, böyle iyi gadındır bu gadına iyi bak, kadını üzme. der.
    Neyse bir der, iki der,.
    En sonun da anamı doktora götürmekten bir hal olan babam, atın yularını Ahmet dayının eline tutuşturup:
    -Ulan Ağmat dayı, madem ki bu kadar beğeniyorsun benim avradı, al senin olsun,
    Yahşı ahmet'in karısı Zadife’nin elinden tutup:
    -Düş önüme Zadife, der.


    ***
    BAYTAR KAHVEYE NEDEN GELMİŞ

    Kahvede oturuyoruz, belediyede veteriner hekim bir köylümüz çalışır. o da geldi: Oyun oynayan yok mu? ' dedi.
    Kahvedeki başka köyden birisi:
    -Yahu senin burda işin ne, bir sürü başı boş, avara köpek dolaşıyor, git onları toplasana'
    Bizim köylünün cevabı:
    -Hakkında ihbar var, ben de senin için geldim zati...
    ***
    ***
    EV SAHİBİ EVDE YOK

    Bir sabah bizim hanım, ben bu evin hizmetçisi miyim diye yakınıp duruken; Tam o sırada kapıya bir dilenci geldi.
    - Abıla allah rızası için..
    - Mahmut, bir dilenci gelmiş para istiyor.
    - Ben bu evin hizmetçisiyim; ev sahibi evde yok, de sen…
    - Olur mu…
    Baktım şu Adana’nın meşhur dilenci köyünden, bir kadın.
    - Kardeş bu kadın evin hizmetçisi..
    - Abi sen bir sadaka..
    - Ablam ben de hizmetçinin kocasıyım.

    ***

    ARKA YÜKÜ DEĞEL MİSİNİZ İKİNİZİN DE…

    Yine bizim köyden adamın birisi karısı ve baldızıyla İsaklar köyüne gidiyor. Dereye gelirler ki ağaç köprü yıkılmış. Adam karısını sırtına alıp karşı tarafa geçirmiş.
    Sonra da baldızını sırtına bindirip geçirirken, baldızı:
    - dur enişte sağa bir şey ssoracağım, ben mi ağırım, abam mı ağır, enişte?
    Deyince, kışın soğuğunda beline kadar ısalanan adam:
    -Ulan ikinizde arka yükü değel misiniz, abanın da... senin de..
    ***
    HAYATI RESETLEMEK

    Dereköylüye, (bizimköy)
    Resetleyelim hayatı,
    Seni 16 yaşına götürelim,demişler,
    -Gedin ülen işinize,
    Anam ağladı bu yaşa gelene kadar,bidaamı çile çekeceem.

    ***

    GOCANA SÖYLE ŞEYİNE GEÇİRSİN

    Bakkaldayız, bir dilenci gelmiş:
    _Ağam altı çocuğum var, allah rızası için..
    Bizm köylü bir balon alıp eline tutuştururken,
    -Gocana söyle bu balonu yatmadan önce şeyine geçirsin
    ***
    NEDEN KÜFRETMİŞ

    Bizim oraların insanın bir huyu vardır, ya cümlesin küfürle başlar, Küfürle başlamamışsa küfürle koyar noktayı. Kimse küfrün eylemsel yönüne bakmaz, düşünmez. Ama edilen küfürler kişiyi hedef almaz.
    Ve bizim köylüler müthiş taş atarlar. Her taşları kurşun gibidir.
    Hatta komşu köye aralarında kavga olmuş, bizim köy muhtarı:
    -ülen uşaklar iş ciddiye bindi, silahı bırakın taşa sarılın, demiş
    Biz çocukluğumuzda hep kaya yarışı yapardık. Ya hedefe vurma, yada en ileri gönderme yarışı. Birde örme sapanla atılan taş vardır; uzun menzilli alaman mavzeri. En az 300 metreden bir öküzü yıkabilirsin.

    Bizim köylü Anamura gelir. Kasabalının biriyle kavga ederler. Karakolluk olurlar. Bizimki adam gibi olanı anlatır. Sıra Anamurluya gelince hiç kendi suçunu anlatmaz başlar bir bin katarak yalan söylemeye..
    Bizimki yere eğilir ki taş alıp adamın kafasını pekmez çanağına çevire.
    Ama ne yerde , ne gökte her yer beton.
    -Ülen senin ananı, avradını, yedi sülaleni …dim ama, şükret ki yerim yer değel.
    - Oğlum neye küfrediyon? hem ayıp,hem günah değel mi?
    - Suç sizin polis efendi, şura bir çuval kaya dökseniz, ben de ne günaha girsem, ne ayıp etsem, olmaz mıydı?

    ***

    HASAN EMMİMİN İNEĞE GÖĞNÜYLE Mİ ÇIKTIĞIDIR

    Bir gün Hasan emmim iner ahıra,
    Tuvalete gidecek aklı sıra.
    Olacak ya söner eldeki çıra.
    Karanlıkta düşer
    biner ineğin sırtına.
    inek Hasan emmiyi alıp kalkar havaya.

    Paldır küldür, bu ses de ne ola
    Ayşe teyz,e iner aşağıya elinde çıra.
    Bakar durum kel acele gel.
    İnek altta;
    Hasan emmim binmiş hayvanın sırtına;
    Sen gel de bunda bir anlam bul ara.

    Buna bir anlam veremez
    ama
    Sormadan da edemez:
    -Ay goca ne bu hal;
    kör olası, ne ol du sağa?
    Hasan emmide küfürün biri bin para:
    -Ulan garı kırığını görmüş gibi ne bakan bağa;
    Gız sanki göğnüm ile mi çıktım bura

    Bu da yaşanmış bir olaydır.

    Kahvedeyiz, Suriye’yeli muhaliflere gönderilirken tırda yakalanan mühimmet konusu tartışılıyor. Derken iş suç başbakana yüklenince, tartışma alevlendi millet biribirine girecek ti ki arkadan bir ses:
    -Göğnüyle mi çıkmış, göğnüyle mi çıkmış.
    herkes gülüştü ve bir anda ortalık yatıştı..

    hep söyleyene bakıştık, sanki kendi değilmişçesine.
    Nolacak… …oyduğumun oğlu, ‘elin şeyiyle gerdeğe girersen’... Meymed aga da oyunda böyle yenilir işte. Ver bir goz…

    *****

  • MERSİN BOZYAZI DEREKÖY KÖYÜ11.12.2013 - 19:59

    BARDAĞINI TAŞIRMAYAN ŞARABI NİDEM

    turnanın öyküsü dönmek geriye
    durgun su uykusu yunusta yare
    bahar zemherinin bağrında büyür
    ay masal anlatır yıldız hikaye

    telinde titrerse nidem mızrabı
    nidem gülü güldürmeyen turabı
    yari yeşertmeyen şadı şiiri
    bardağını taşırmayan şarabı nidem

    gül dediğin güz mevsimi sararır
    yol dediğin yolsa canana varır
    bu nasıl davadır bu nasıl sevda
    ben acıya acı bana yalvarır

    Mahmut Nazik 01 12 2013 Mersin

  • MERSİN BOZYAZI DEREKÖY KÖYÜ11.12.2013 - 19:59

    GELİN GİDİP KIZ GELESİN

    Çabuk gidip tez gelesin
    Yüreğinde yaz gelesin
    Boyun devrilsin hasretlik
    Gelin gidip kız gelesin

    Şu yaylaların göğünü
    Kimler yapar düğününü
    Harami haydut tayfası
    Yaşar öğünü öğünü

    Dağda açar yaban gülü
    Her gülün var bir bülbülü
    Gelen giden bir şey söyler
    Bağlanmaz ki elin dili

    Şu feleğin kör düğümü
    Kim karatmış ki göğünü
    Yoksulun, hasret çekenin
    Kim görmüş ki güldüğünü

    MAHMUT NAZİK 13.11.2007
    Gelin gidip kız gelesin: (Gerdek gecesi kocan öle) Çukur ova yöresinde edilen bir beddua

  • MERSİN BOZYAZI DEREKÖY KÖYÜ07.12.2011 - 22:37

    DEREKÖYE AİT UNUTULMAYA YÜZ TUTMUŞ SÖZCÜKLER

    Lekimşah= lökümşah: gök kuşağı (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Göbüş: kardeş, ünleme sözü olarak kullanılır. (gel ağöbüş (a göbüş) bize gidelim) (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Gadak; kardeş. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Nene: nine (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Zavrak: pencere (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Meletura: rezane (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Firenk: domates (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Köper: merdiven (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Kürt: Yaprakları boz yeşilimsi, esnek yapılı bir ağacık. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Çaltı: gövdesi dikenli bir maki bitkisi. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Hangırda: Hangi yerde? Nerede? (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Gompil: patates(mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Memişana: kenef: tuvalet (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    ayak yolu: tuvalet (Mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)

    Yemiş: incir (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Anakokusu: İlkbaharda cevizfilizlerinin kokusu (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Bubatça: papatya (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Göllez: Baklagillerden bir bitki. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Güğüm: İbriğin büyüğü su kabı. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Çencere: tencere(mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Çen: Bakır oksit (kalayı aşınmış bakır kapların içindeki yeşil tabaka için kullanılır) (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Ülübü: fasülye (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Kadınparmağı: koyu mor uzunca, oval yapılı üzüm türü (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Müşgü: açık morumsu yuvarlak taneli ince kabuklu üzüm türü. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Melide: taneleri uzunca, sarı renkli bir üzüm türü. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı- kaynak kişi Mahmut Nazik)
    İspitiren: Taneleri oldukça küçük, veya büyülklü küçüklü koru mor, siyahımsı üzüm. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Takkara: yuvarlak taneli siyah üzüm.
    Gerdeme: selemle: sulak yerde biter. su teresi, kaz ayağı.
    Endere: oradaki yere, yanına
    Kalabak: mantar
    Haşat: çol cocuk, aile bireyleri.
    Çoluk çömlek: coluk çocuk, (Çoluk çömlek bir tabaktan yerdik)
    Üfendire: Çiftçilerin sığırları sürmekte kullandıklrı, bir tarfında ucu çivili, bir tarafında sabanın çamurunu sıyırmaya yarayan küçük bir kürekçik bulunan uzunca değnek.
    Embel: üfendirenin uçundaki çivi.
    Kayıt: karasaban
    Zevle: Çift sürerken boyunduruğu çift öküzüne bağlayan eğri çubuk.
    Eef: sabanın okunu boyunduruğa bağlayan, genelde kürt ağacından ısıtılarak eğilen ağaç çember.
    İskeliç: küçük kazma
    Gölük: at
    Yazmış: bir yaşında keçi
    Düğe: Bir yaşına yakın dişi sığır (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)

    Haydi: Bozyazı Dereköy’e has bir içli bir yakım, ağıt çeşidi. Genelde gurbete, askere gidenlere, ölenlere duyulan özlemi, kavuşmak için ne yaptıklarını, ne yapacaklarını, anıları dile getirilir.
    Haydi söylemek: ağıt yakmak
    Yakım (yakmak) : acıklı türkü sözü, ağıt yakmak.
    Metel: bilmece (yerel bir metel örneği: dibi kıllanır, başı sallanır: kirmen)
    Bunarı: baca
    Mertek: kalın sırık.
    HELKE: bakır kova
    Sitil: küçük bakır kova
    Gora: anahtar, kilit
    Kaş: geçit; bir tepede yamacın, öbür yüzüyle kesiştiği çizgi.

    Bazar: şehir, kasaba
    Deşduvan: kır bekçisi
    Dıkmak: getirmek, girdirmek. (bağına erik, dağına Yörük dıkma. Keçileri içeri dıktık.)
    Eğirtmeç: kirmen
    Gunnacı: hamile
    Gunnamak: doğurmak
    Tokuç: tokaç, çamışır yıkarken, çamışışra vurarak dövmeye yarayan ağaçtan alet.
    Hüttük: ıslık(türkü furmunda çalınan ıslık)
    Fıyyık: uzaktaki birini uyrmak veya çağırkak için çalınan ıslık.
    Muruyu: ayanı: şımarık, aşırı nazlı.. denksizliğe varan nazlılık, şımarıklık hali.
    Onmak: geçmek, tamir olmak (El yarası onar, dil yarası onmaz: Yıkılan evi onardık.)

  • MERSİN BOZYAZI DEREKÖY KÖYÜ07.12.2011 - 22:34

    DEREKÖYDE KULLANILAN UNUTULMAYA YÜZ TUTMUŞ SÖZCÜKLERİN DEVAMI

    Bazar: şehir, kasaba
    Deşduvan: kır bekçisi
    Dıkmak: getirmek, girdirmek. (bağına erik, dağına Yörük dıkma. Keçileri içeri dıktık.)
    Eğirtmeç: kirmen
    Gunnacı: hamile
    Gunnamak: doğurmak
    Tokuç: tokaç, çamışır yıkarken, çamışışra vurarak dövmeye yarayan ağaçtan alet.
    Hüttük: ıslık(türkü furmunda çalınan ıslık)
    Fıyyık: uzaktaki birini uyrmak veya çağırkak için çalınan ıslık.
    Muruyu: ayanı: şımarık, aşırı nazlı.. denksizliğe varan nazlılık, şımarıklık hali.
    Onmak: geçmek, tamir olmak (El yarası onar, dil yarası onmaz: Yıkılan evi onardık.)


    DEREKÖYE AİT ANONİMLEŞMİŞ TÜRKÜLER.

    ANAMUR YOLLARI

    Anamur yolları yar yar yar yar aman
    Gayrak da çakıllI A canım sürmelim aman
    Ben de bir yar sevdim yar yar yar yar aman
    Uyar da akıllI a canım sürmelim aman

    Anamur üstüne yar yar yar aman
    Duman da bürümüş edalım bir tanem aman
    Benim sevdiceğim yar yar yar yar aman
    Bu diyarda bir imiş, sürmelim aman

    Söz beste:Dereköy’lü Ahmet çavuş (Ahmet Keman)

    (Ahmet çavuş, köyde Kemeneci Ahmet olarak bilinir. Soyadı kanunuyla keman çaldığından olasa gerek, KEMAN soyadını almıştır. Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı on- on dört sene savaşa katılmıştır. Savaştığı her yerin kültüründen bir şeyler öğrenmiş; oldukça yaratıcı bir kişiliğe sahipti. Düğünlerde çeşitli oyunlar çıkarıp, komik deyişler söyleyerek köylüyü eğlendirirdi. Bu Türküyü savaş dönüşü, aNAMUR'DAN köyüne dönerken söylediği sanılmaktadır. RUHU ŞAD OLSUN…)
    Mahmut Nazik- Mersin Bozyazı Dereköy

  • MERSİN BOZYAZI DEREKÖY KÖYÜ07.12.2011 - 10:31

    Lekimşah= lökümşah: gök kuşağı (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Göbüş: kardeş, ünleme sözü olarak kullanılır. (gel ağöbüş (a göbüş) bize gidelim) (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Gadak; kardeş. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Nene: nine (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Zavrak: pencere (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Meletura: rezane (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Firenk: domates (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Köper: merdiven (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Kürt: Yaprakları boz yeşilimsi, esnek yapılı bir ağacık. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Çaltı: gövdesi dikenli bir maki bitkisi. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Hangırda: Hangi yerde? Nerede? (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Gompil: patates(mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Memişana: kenef: tuvalet (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    ayak yolu: tuvalet (Mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)

    Yemiş: incir (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Anakokusu: İlkbaharda cevizfilizlerinin kokusu (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Bubatça: papatya (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Göllez: Baklagillerden bir bitki. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Güğüm: İbriğin büyüğü su kabı. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Çencere: tencere(mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Çen: Bakır oksit (kalayı aşınmış bakır kapların içindeki yeşil tabaka için kullanılır) (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Ülübü: fasülye (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Kadınparmağı: koyu mor uzunca, oval yapılı üzüm türü (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Müşgü: açık morumsu yuvarlak taneli ince kabuklu üzüm türü. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Melide: taneleri uzunca, sarı renkli bir üzüm türü. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı- kaynak kişi Mahmut Nazik)
    İspitiren: Taneleri oldukça küçük, veya büyülklü küçüklü koru mor, siyahımsı üzüm. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Takkara: yuvarlak taneli siyah üzüm.
    Gerdeme: selemle: sulak yerde biter. su teresi, kaz ayağı.
    Endere: oradaki yere, yanına
    Kalabak: mantar
    Haşat: çol cocuk, aile bireyleri.
    Çoluk çömlek: coluk çocuk, (Çoluk çömlek bir tabaktan yerdik)
    Üfendire: Çiftçilerin sığırları sürmekte kullandıklrı, bir tarfında ucu çivili, bir tarafında sabanın çamurunu sıyırmaya yarayan küçük bir kürekçik bulunan uzunca değnek.
    Embel: üfendirenin uçundaki çivi.
    Kayıt: karasaban
    Zevle: Çift sürerken boyunduruğu çift öküzüne bağlayan eğri çubuk.
    Eef: sabanın okunu boyunduruğa bağlayan, genelde kürt ağacından ısıtılarak eğilen ağaç çember.
    İskeliç: küçük kazma
    Gölük: at
    Yazmış: bir yaşında keçi
    Düğe: Bir yaşına yakın dişi sığır (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)

    Haydi: Bozyazı Dereköy’e has bir içli bir yakım, ağıt çeşidi. Genelde gurbete, askere gidenlere, ölenlere duyulan özlemi, kavuşmak için ne yaptıklarını, ne yapacaklarını, anıları dile getirilir.
    Haydi söylemek: ağıt yakmak
    Yakım (yakmak) : acıklı türkü sözü, ağıt yakmak.
    Metel: bilmece (yerel bir metel örneği: dibi kıllanır, başı sallanır: kirmen)
    Bunarı: baca
    Mertek: kalın sırık.
    HELKE: bakır kova
    Sitil: küçük bakır kova
    Gora: anahtar, kilit
    Kaş: geçit; bir tepede yamacın, öbür yüzüyle kesiştiği çizgi.

  • MERSİN BOZYAZI DEREKÖY KÖYÜ12.05.2011 - 17:48

    YAYLALAR

    Yaren yoldaş olmuş sana bulutlar
    Kış mı kesti yollarını yaylalar
    Gönlümüzde açar türlü umutlar
    Hak kayırsın kullarını yaylalar

    Kış gelince aç kurtların uluşur
    Bahar ile gelin kızlar gülüşür
    Isız koyaklarda kimler buluşur
    Sardı mola bellerini yaylalar

    Seherinde öter meri kekliği
    Kayalarda ayna olmuş kaklığı
    Efil efil çam kokusu kekiği
    Yaşın yaşın göllerini yaylalar

    Türkmen kızı bu yaylanın sümbülü
    Gülüşünde açar sevdanın gülü
    Türküsüyle dile gelir bülbülü
    Kimler tutar ellerini yaylalar

    Karşı dağlar birbirine yaslanır
    Yusufçuklar garip garip seslenir
    Heybetini gören yiğit uslanır
    Yine kırdın bellerimi yaylalar

    Geceleri ayna gibi yıldızlar
    Gündüzünde lale sümbül mavruzlar
    Yağmur yağar her bir yeri yaldızlar
    Kim zapt eder sellerini yaylalar

    Kaygusuz’un özü sözü burada
    Karacaoğlan’ın kızı burada
    Türkü türkü çalan sazı burada
    Bağladım saç tellerini yaylalar

    Mahmut Nazik 02 05 2011 Anamur

  • MERSİN BOZYAZI DEREKÖY KÖYÜ05.12.2010 - 00:13

    AŞK DA BİZİM IŞIK DA BİZİM

    Bilgi sevgi emek sevdalım hayat
    Barıştan sevgiden bir dünya dayat
    Işık da bizimdir aşk da bizimdir
    Şah çekmeli yaşam savaşa inat

    Ne zulüm ne soygun ne çile çekmek
    Özgürlük dediğin bir lokma ekmek
    Bunca kavgaya telaşa ne gerek
    Paylaşıp sevmeyi bir bilebilsek

    Cahilden cellattan yiğit olur mu
    Ayrılık gayrılık öğüt olur mu
    Yarın kardeşliğin yarın sevginin
    Gönlündeki gülü büyüt olur mu

    Mahmut NAZİK 09 10 2010 Mersin

  • MERSİN BOZYAZI DEREKÖY KÖYÜ05.12.2010 - 00:04

    ATATÜRK DE KİM! ?

    Atatürk de kim! ?
    Sağcıya göre beton
    Solcuya göre burjuva Kemal
    Allahsız liberale göre diktatör
    Dinciye göre şu “malum” Kemal
    Entel fahişeye göre hepsi
    Duruma göre değişir
    Kâh dindar
    Kâhı demokrat
    Avantaya göre göre arzuhal
    Atatürk mü?
    Güce göre tavır al
    Seni çakal Allahsız Liberal

    Ne neden
    Ne de sonuç
    Cımbızla cımbızla
    Sözlerini
    Ortaya sal
    Şahları öyle yazmış
    Öyle demiş şefleri şıhları
    Öyle yazmış entel fahişeleri
    Ezberlerinde aynı zurna
    Aynı davul aynı kaval

    O demiş ki
    On beş on altı yılda
    Yedi düvel
    Daha beteri
    Bir memleket cahil
    Bizden buraya kadar
    Biz kurduk
    Siz geliştirin
    Dönüştürün
    Bir şeyler yapın
    Bir hareket geliştirin behemehal

    Ne yapmış
    bizim mirasyedi andaval:
    Olanları sat sav
    Lak lak konuş
    Alaya al
    Dünya kayarken ayağının altından
    Sen öyle bak aval aval

    Peki onu küçümseyenler,
    Üstüne kaç taş koydular
    Bürüksel cami
    Vaşinton Kabe
    Birlik olup soydular
    Kötü koca gibi
    Güzelim ülkeyi
    Malamat edip
    Orta yere koydular
    Hiç sorgularlar mı ki
    Kendileri ne mal?

    Beyler beyler,
    O, demedi size
    Satın
    Savın
    Tıkınınız

    O demedi size
    Çıkarmayacağınız haltı
    Zıkkımlanıp ıkınınız

    Söyle son on yılda
    Kaç fabrika yaptınız
    Kaçını sattınız
    Harun’um deyip geldi
    Karun oldu kaç yakınınız

    İşte politikanız:
    Allah’ın kulları havel
    Hakkın dini değel
    Malı meval
    Kırk haramın birini
    Birini ver yeter ki
    Her şey helal

    Beyler
    Bir halt yapamadınız
    Bari olana sahip çıkınız
    Belli ki
    Ne vefa
    Ne utanma
    Ne de haya
    Bari vicdanınızla düşünün
    İşte sual:
    Sizin seksen yıllık iktidarınız
    On altı yıla neleri sığdırdı Mustafa Kemal?

    Sorun bakalım,bu ne hal?
    Eleştirmek kolay
    Sorun bakalım kendi ne mal
    Hiç kendine sorar mı bu çakal!

    Mahmut NAZİK 29 Ekim 2009 Mersin

  • MERSİN BOZYAZI DEREKÖY KÖYÜ05.12.2010 - 00:00

    DE GİT BİRE SOYKA DÜNYA

    De git bire soyka dünya
    Bir terbiyen tören var mı?
    Her sevenin Mecnun Leyla
    Hiç sefanı süren var mı?

    Yol üstünde gül olsan da
    Yar dilinde bal olsan da
    Kul olsan da kül olsan da
    Bir vefanı gören var mı?

    Niyet ettik servetine
    Kul olduk muhannetine
    Şu dünyanın cennetine
    Bir cefasız giren var mı?

    Hep gözün çuvalda çulda
    Kimi düşer yarı yolda
    Dikenle gül aynı dalda
    Kim sorar ki yaran var mı

    Onca cefa onca çile
    Kör nefsine edip köle
    Son nefeste güle güle
    Muradına eren var mı?

    Kimi varsıl kimi duçar
    O kovalar hayat kaçar
    Yaşamı yalayıp geçer
    Dökülüp de veren var mı?

    Yalan zevki sefa yalan
    Sevdan varsa odur kalan
    Hırs yiğidi taşa çalan
    Yarasını saran var mı?

    Kırk alpın aşkı şu yatan
    Şu ruhun(u) aşkını satan
    Şunun yüreğinde vatan
    Sonu nedir gören var mı?

    Kimi büyür çiçek açar
    Kimini fitrede biçer
    Pencerenden bir kuş geçer
    Sonrasını soran var mı?

    Karun’un obası boyu
    Savruldu kurudu soyu
    Önü sonu dipsiz kuyu
    Bu rüyayı yoran var mı?

    Mahmut NAZİK 28 11 2010 Mersin