Bizim köylüler hazırcevaplılığyla ve fıkralarıyla meşhurdur. Bir araya gelseler tek düşünceleri vardır, o da bu insanları nasıl güldürürüm.. . YORGUNU DİNLENDİRMEK
O yaşlı adam anlattı. Sizin köyde harman sürüyordum. Öğlen yemeğe oturduk.. Evin kadını bir gözere ala samanlı malama doldurup traktörün önüne koymuş: Ne yapıyon abıla, dedim.. 'Emmi, sabahtan beri ıh demeden, çalışıyor zavvallım, bunun canı yok mu, acıkmıştır' dedi..
O kadına sordum, gerçek mi diye: -Doğru ama, o gadar mı cahilim ulan, demir yığını saman mı yer; bilmem mi ama PATOZA DÖRT SAAT SAP ATMAK NEDİR BİLİRMİN SEN. AT AT DOYMUYOR DA GAVURUN İCADI; , Direktörden çok milletin canı çıkdıydı. Yemekden önce millet bir gülüşsün, belki yorgunluklarına faydası olur deyi verdiydim, dedi.. ***
DÜŞ ÖNÜME ZADİFE
Annem zavallım ben beni bileli hasta.. Bizim köyden Yahşı Ahmet, karısı Zadife, babam ve annem Gülnara giderler. Ekin vakti, ağustostosun sıcağında atın üstündeki annemin sırtında bir yorgan bürülü; babam annemi doktora götürüyor yine. Yahşi Ahmet rahmetli ikide bir: - Halil efendi, Hanım Dudu şöyle iyi gadındır, böyle iyi gadındır bu gadına iyi bak, kadını üzme. der. Neyse bir der, iki der,. En sonun da anamı doktora götürmekten bir hal olan babam, atın yularını Ahmet dayının eline tutuşturup: -Ulan Ağmat dayı, madem ki bu kadar beğeniyorsun benim avradı, al senin olsun, Yahşı ahmet'in karısı Zadife’nin elinden tutup: -Düş önüme Zadife, der.
*** BAYTAR KAHVEYE NEDEN GELMİŞ
Kahvede oturuyoruz, belediyede veteriner hekim bir köylümüz çalışır. o da geldi: Oyun oynayan yok mu? ' dedi. Kahvedeki başka köyden birisi: -Yahu senin burda işin ne, bir sürü başı boş, avara köpek dolaşıyor, git onları toplasana' Bizim köylünün cevabı: -Hakkında ihbar var, ben de senin için geldim zati... *** *** EV SAHİBİ EVDE YOK
Bir sabah bizim hanım, ben bu evin hizmetçisi miyim diye yakınıp duruken; Tam o sırada kapıya bir dilenci geldi. - Abıla allah rızası için.. - Mahmut, bir dilenci gelmiş para istiyor. - Ben bu evin hizmetçisiyim; ev sahibi evde yok, de sen… - Olur mu… Baktım şu Adana’nın meşhur dilenci köyünden, bir kadın. - Kardeş bu kadın evin hizmetçisi.. - Abi sen bir sadaka.. - Ablam ben de hizmetçinin kocasıyım.
***
ARKA YÜKÜ DEĞEL MİSİNİZ İKİNİZİN DE…
Yine bizim köyden adamın birisi karısı ve baldızıyla İsaklar köyüne gidiyor. Dereye gelirler ki ağaç köprü yıkılmış. Adam karısını sırtına alıp karşı tarafa geçirmiş. Sonra da baldızını sırtına bindirip geçirirken, baldızı: - dur enişte sağa bir şey ssoracağım, ben mi ağırım, abam mı ağır, enişte? Deyince, kışın soğuğunda beline kadar ısalanan adam: -Ulan ikinizde arka yükü değel misiniz, abanın da... senin de.. *** HAYATI RESETLEMEK
Dereköylüye, (bizimköy) Resetleyelim hayatı, Seni 16 yaşına götürelim,demişler, -Gedin ülen işinize, Anam ağladı bu yaşa gelene kadar,bidaamı çile çekeceem.
***
GOCANA SÖYLE ŞEYİNE GEÇİRSİN
Bakkaldayız, bir dilenci gelmiş: _Ağam altı çocuğum var, allah rızası için.. Bizm köylü bir balon alıp eline tutuştururken, -Gocana söyle bu balonu yatmadan önce şeyine geçirsin *** NEDEN KÜFRETMİŞ
Bizim oraların insanın bir huyu vardır, ya cümlesin küfürle başlar, Küfürle başlamamışsa küfürle koyar noktayı. Kimse küfrün eylemsel yönüne bakmaz, düşünmez. Ama edilen küfürler kişiyi hedef almaz. Ve bizim köylüler müthiş taş atarlar. Her taşları kurşun gibidir. Hatta komşu köye aralarında kavga olmuş, bizim köy muhtarı: -ülen uşaklar iş ciddiye bindi, silahı bırakın taşa sarılın, demiş Biz çocukluğumuzda hep kaya yarışı yapardık. Ya hedefe vurma, yada en ileri gönderme yarışı. Birde örme sapanla atılan taş vardır; uzun menzilli alaman mavzeri. En az 300 metreden bir öküzü yıkabilirsin.
Bizim köylü Anamura gelir. Kasabalının biriyle kavga ederler. Karakolluk olurlar. Bizimki adam gibi olanı anlatır. Sıra Anamurluya gelince hiç kendi suçunu anlatmaz başlar bir bin katarak yalan söylemeye.. Bizimki yere eğilir ki taş alıp adamın kafasını pekmez çanağına çevire. Ama ne yerde , ne gökte her yer beton. -Ülen senin ananı, avradını, yedi sülaleni …dim ama, şükret ki yerim yer değel. - Oğlum neye küfrediyon? hem ayıp,hem günah değel mi? - Suç sizin polis efendi, şura bir çuval kaya dökseniz, ben de ne günaha girsem, ne ayıp etsem, olmaz mıydı?
***
HASAN EMMİMİN İNEĞE GÖĞNÜYLE Mİ ÇIKTIĞIDIR
Bir gün Hasan emmim iner ahıra, Tuvalete gidecek aklı sıra. Olacak ya söner eldeki çıra. Karanlıkta düşer biner ineğin sırtına. inek Hasan emmiyi alıp kalkar havaya.
Paldır küldür, bu ses de ne ola Ayşe teyz,e iner aşağıya elinde çıra. Bakar durum kel acele gel. İnek altta; Hasan emmim binmiş hayvanın sırtına; Sen gel de bunda bir anlam bul ara.
Buna bir anlam veremez ama Sormadan da edemez: -Ay goca ne bu hal; kör olası, ne ol du sağa? Hasan emmide küfürün biri bin para: -Ulan garı kırığını görmüş gibi ne bakan bağa; Gız sanki göğnüm ile mi çıktım bura
Bu da yaşanmış bir olaydır.
Kahvedeyiz, Suriye’yeli muhaliflere gönderilirken tırda yakalanan mühimmet konusu tartışılıyor. Derken iş suç başbakana yüklenince, tartışma alevlendi millet biribirine girecek ti ki arkadan bir ses: -Göğnüyle mi çıkmış, göğnüyle mi çıkmış. herkes gülüştü ve bir anda ortalık yatıştı..
hep söyleyene bakıştık, sanki kendi değilmişçesine. Nolacak… …oyduğumun oğlu, ‘elin şeyiyle gerdeğe girersen’... Meymed aga da oyunda böyle yenilir işte. Ver bir goz…
Lekimşah= lökümşah: gök kuşağı (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Göbüş: kardeş, ünleme sözü olarak kullanılır. (gel ağöbüş (a göbüş) bize gidelim) (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Gadak; kardeş. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Nene: nine (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Zavrak: pencere (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Meletura: rezane (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Firenk: domates (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Köper: merdiven (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Kürt: Yaprakları boz yeşilimsi, esnek yapılı bir ağacık. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Çaltı: gövdesi dikenli bir maki bitkisi. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Hangırda: Hangi yerde? Nerede? (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Gompil: patates(mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Memişana: kenef: tuvalet (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) ayak yolu: tuvalet (Mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Yemiş: incir (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Anakokusu: İlkbaharda cevizfilizlerinin kokusu (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Bubatça: papatya (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Göllez: Baklagillerden bir bitki. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Güğüm: İbriğin büyüğü su kabı. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Çencere: tencere(mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Çen: Bakır oksit (kalayı aşınmış bakır kapların içindeki yeşil tabaka için kullanılır) (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Ülübü: fasülye (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Kadınparmağı: koyu mor uzunca, oval yapılı üzüm türü (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Müşgü: açık morumsu yuvarlak taneli ince kabuklu üzüm türü. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Melide: taneleri uzunca, sarı renkli bir üzüm türü. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı- kaynak kişi Mahmut Nazik) İspitiren: Taneleri oldukça küçük, veya büyülklü küçüklü koru mor, siyahımsı üzüm. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Takkara: yuvarlak taneli siyah üzüm. Gerdeme: selemle: sulak yerde biter. su teresi, kaz ayağı. Endere: oradaki yere, yanına Kalabak: mantar Haşat: çol cocuk, aile bireyleri. Çoluk çömlek: coluk çocuk, (Çoluk çömlek bir tabaktan yerdik) Üfendire: Çiftçilerin sığırları sürmekte kullandıklrı, bir tarfında ucu çivili, bir tarafında sabanın çamurunu sıyırmaya yarayan küçük bir kürekçik bulunan uzunca değnek. Embel: üfendirenin uçundaki çivi. Kayıt: karasaban Zevle: Çift sürerken boyunduruğu çift öküzüne bağlayan eğri çubuk. Eef: sabanın okunu boyunduruğa bağlayan, genelde kürt ağacından ısıtılarak eğilen ağaç çember. İskeliç: küçük kazma Gölük: at Yazmış: bir yaşında keçi Düğe: Bir yaşına yakın dişi sığır (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Haydi: Bozyazı Dereköy’e has bir içli bir yakım, ağıt çeşidi. Genelde gurbete, askere gidenlere, ölenlere duyulan özlemi, kavuşmak için ne yaptıklarını, ne yapacaklarını, anıları dile getirilir. Haydi söylemek: ağıt yakmak Yakım (yakmak) : acıklı türkü sözü, ağıt yakmak. Metel: bilmece (yerel bir metel örneği: dibi kıllanır, başı sallanır: kirmen) Bunarı: baca Mertek: kalın sırık. HELKE: bakır kova Sitil: küçük bakır kova Gora: anahtar, kilit Kaş: geçit; bir tepede yamacın, öbür yüzüyle kesiştiği çizgi.
Bazar: şehir, kasaba Deşduvan: kır bekçisi Dıkmak: getirmek, girdirmek. (bağına erik, dağına Yörük dıkma. Keçileri içeri dıktık.) Eğirtmeç: kirmen Gunnacı: hamile Gunnamak: doğurmak Tokuç: tokaç, çamışır yıkarken, çamışışra vurarak dövmeye yarayan ağaçtan alet. Hüttük: ıslık(türkü furmunda çalınan ıslık) Fıyyık: uzaktaki birini uyrmak veya çağırkak için çalınan ıslık. Muruyu: ayanı: şımarık, aşırı nazlı.. denksizliğe varan nazlılık, şımarıklık hali. Onmak: geçmek, tamir olmak (El yarası onar, dil yarası onmaz: Yıkılan evi onardık.)
DEREKÖYDE KULLANILAN UNUTULMAYA YÜZ TUTMUŞ SÖZCÜKLERİN DEVAMI
Bazar: şehir, kasaba Deşduvan: kır bekçisi Dıkmak: getirmek, girdirmek. (bağına erik, dağına Yörük dıkma. Keçileri içeri dıktık.) Eğirtmeç: kirmen Gunnacı: hamile Gunnamak: doğurmak Tokuç: tokaç, çamışır yıkarken, çamışışra vurarak dövmeye yarayan ağaçtan alet. Hüttük: ıslık(türkü furmunda çalınan ıslık) Fıyyık: uzaktaki birini uyrmak veya çağırkak için çalınan ıslık. Muruyu: ayanı: şımarık, aşırı nazlı.. denksizliğe varan nazlılık, şımarıklık hali. Onmak: geçmek, tamir olmak (El yarası onar, dil yarası onmaz: Yıkılan evi onardık.)
DEREKÖYE AİT ANONİMLEŞMİŞ TÜRKÜLER.
ANAMUR YOLLARI
Anamur yolları yar yar yar yar aman Gayrak da çakıllI A canım sürmelim aman Ben de bir yar sevdim yar yar yar yar aman Uyar da akıllI a canım sürmelim aman
Anamur üstüne yar yar yar aman Duman da bürümüş edalım bir tanem aman Benim sevdiceğim yar yar yar yar aman Bu diyarda bir imiş, sürmelim aman
Söz beste:Dereköy’lü Ahmet çavuş (Ahmet Keman)
(Ahmet çavuş, köyde Kemeneci Ahmet olarak bilinir. Soyadı kanunuyla keman çaldığından olasa gerek, KEMAN soyadını almıştır. Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı on- on dört sene savaşa katılmıştır. Savaştığı her yerin kültüründen bir şeyler öğrenmiş; oldukça yaratıcı bir kişiliğe sahipti. Düğünlerde çeşitli oyunlar çıkarıp, komik deyişler söyleyerek köylüyü eğlendirirdi. Bu Türküyü savaş dönüşü, aNAMUR'DAN köyüne dönerken söylediği sanılmaktadır. RUHU ŞAD OLSUN…) Mahmut Nazik- Mersin Bozyazı Dereköy
Lekimşah= lökümşah: gök kuşağı (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Göbüş: kardeş, ünleme sözü olarak kullanılır. (gel ağöbüş (a göbüş) bize gidelim) (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Gadak; kardeş. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Nene: nine (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Zavrak: pencere (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Meletura: rezane (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Firenk: domates (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Köper: merdiven (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Kürt: Yaprakları boz yeşilimsi, esnek yapılı bir ağacık. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Çaltı: gövdesi dikenli bir maki bitkisi. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Hangırda: Hangi yerde? Nerede? (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Gompil: patates(mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Memişana: kenef: tuvalet (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) ayak yolu: tuvalet (Mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Yemiş: incir (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Anakokusu: İlkbaharda cevizfilizlerinin kokusu (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Bubatça: papatya (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Göllez: Baklagillerden bir bitki. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Güğüm: İbriğin büyüğü su kabı. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Çencere: tencere(mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Çen: Bakır oksit (kalayı aşınmış bakır kapların içindeki yeşil tabaka için kullanılır) (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Ülübü: fasülye (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Kadınparmağı: koyu mor uzunca, oval yapılı üzüm türü (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Müşgü: açık morumsu yuvarlak taneli ince kabuklu üzüm türü. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Melide: taneleri uzunca, sarı renkli bir üzüm türü. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı- kaynak kişi Mahmut Nazik) İspitiren: Taneleri oldukça küçük, veya büyülklü küçüklü koru mor, siyahımsı üzüm. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik) Takkara: yuvarlak taneli siyah üzüm. Gerdeme: selemle: sulak yerde biter. su teresi, kaz ayağı. Endere: oradaki yere, yanına Kalabak: mantar Haşat: çol cocuk, aile bireyleri. Çoluk çömlek: coluk çocuk, (Çoluk çömlek bir tabaktan yerdik) Üfendire: Çiftçilerin sığırları sürmekte kullandıklrı, bir tarfında ucu çivili, bir tarafında sabanın çamurunu sıyırmaya yarayan küçük bir kürekçik bulunan uzunca değnek. Embel: üfendirenin uçundaki çivi. Kayıt: karasaban Zevle: Çift sürerken boyunduruğu çift öküzüne bağlayan eğri çubuk. Eef: sabanın okunu boyunduruğa bağlayan, genelde kürt ağacından ısıtılarak eğilen ağaç çember. İskeliç: küçük kazma Gölük: at Yazmış: bir yaşında keçi Düğe: Bir yaşına yakın dişi sığır (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Haydi: Bozyazı Dereköy’e has bir içli bir yakım, ağıt çeşidi. Genelde gurbete, askere gidenlere, ölenlere duyulan özlemi, kavuşmak için ne yaptıklarını, ne yapacaklarını, anıları dile getirilir. Haydi söylemek: ağıt yakmak Yakım (yakmak) : acıklı türkü sözü, ağıt yakmak. Metel: bilmece (yerel bir metel örneği: dibi kıllanır, başı sallanır: kirmen) Bunarı: baca Mertek: kalın sırık. HELKE: bakır kova Sitil: küçük bakır kova Gora: anahtar, kilit Kaş: geçit; bir tepede yamacın, öbür yüzüyle kesiştiği çizgi.
Atatürk de kim! ? Sağcıya göre beton Solcuya göre burjuva Kemal Allahsız liberale göre diktatör Dinciye göre şu “malum” Kemal Entel fahişeye göre hepsi Duruma göre değişir Kâh dindar Kâhı demokrat Avantaya göre göre arzuhal Atatürk mü? Güce göre tavır al Seni çakal Allahsız Liberal
Ne neden Ne de sonuç Cımbızla cımbızla Sözlerini Ortaya sal Şahları öyle yazmış Öyle demiş şefleri şıhları Öyle yazmış entel fahişeleri Ezberlerinde aynı zurna Aynı davul aynı kaval
O demiş ki On beş on altı yılda Yedi düvel Daha beteri Bir memleket cahil Bizden buraya kadar Biz kurduk Siz geliştirin Dönüştürün Bir şeyler yapın Bir hareket geliştirin behemehal
Ne yapmış bizim mirasyedi andaval: Olanları sat sav Lak lak konuş Alaya al Dünya kayarken ayağının altından Sen öyle bak aval aval
Peki onu küçümseyenler, Üstüne kaç taş koydular Bürüksel cami Vaşinton Kabe Birlik olup soydular Kötü koca gibi Güzelim ülkeyi Malamat edip Orta yere koydular Hiç sorgularlar mı ki Kendileri ne mal?
Beyler beyler, O, demedi size Satın Savın Tıkınınız
O demedi size Çıkarmayacağınız haltı Zıkkımlanıp ıkınınız
Söyle son on yılda Kaç fabrika yaptınız Kaçını sattınız Harun’um deyip geldi Karun oldu kaç yakınınız
İşte politikanız: Allah’ın kulları havel Hakkın dini değel Malı meval Kırk haramın birini Birini ver yeter ki Her şey helal
Beyler Bir halt yapamadınız Bari olana sahip çıkınız Belli ki Ne vefa Ne utanma Ne de haya Bari vicdanınızla düşünün İşte sual: Sizin seksen yıllık iktidarınız On altı yıla neleri sığdırdı Mustafa Kemal?
Sorun bakalım,bu ne hal? Eleştirmek kolay Sorun bakalım kendi ne mal Hiç kendine sorar mı bu çakal!
Bizim köylüler hazırcevaplılığyla ve fıkralarıyla meşhurdur. Bir araya gelseler tek düşünceleri vardır, o da bu insanları nasıl güldürürüm..
.
YORGUNU DİNLENDİRMEK
O yaşlı adam anlattı.
Sizin köyde harman sürüyordum. Öğlen yemeğe oturduk.. Evin kadını bir gözere ala samanlı malama doldurup traktörün önüne koymuş: Ne yapıyon abıla, dedim.. 'Emmi, sabahtan beri ıh demeden, çalışıyor zavvallım, bunun canı yok mu, acıkmıştır' dedi..
O kadına sordum, gerçek mi diye:
-Doğru ama, o gadar mı cahilim ulan, demir yığını saman mı yer; bilmem mi ama PATOZA DÖRT SAAT SAP ATMAK NEDİR BİLİRMİN SEN. AT AT DOYMUYOR DA GAVURUN İCADI; ,
Direktörden çok milletin canı çıkdıydı. Yemekden önce millet bir gülüşsün, belki yorgunluklarına faydası olur deyi verdiydim, dedi..
***
DÜŞ ÖNÜME ZADİFE
Annem zavallım ben beni bileli hasta..
Bizim köyden Yahşı Ahmet, karısı Zadife, babam ve annem Gülnara giderler. Ekin vakti, ağustostosun sıcağında atın üstündeki annemin sırtında bir yorgan bürülü; babam annemi doktora götürüyor yine.
Yahşi Ahmet rahmetli ikide bir:
- Halil efendi, Hanım Dudu şöyle iyi gadındır, böyle iyi gadındır bu gadına iyi bak, kadını üzme. der.
Neyse bir der, iki der,.
En sonun da anamı doktora götürmekten bir hal olan babam, atın yularını Ahmet dayının eline tutuşturup:
-Ulan Ağmat dayı, madem ki bu kadar beğeniyorsun benim avradı, al senin olsun,
Yahşı ahmet'in karısı Zadife’nin elinden tutup:
-Düş önüme Zadife, der.
***
BAYTAR KAHVEYE NEDEN GELMİŞ
Kahvede oturuyoruz, belediyede veteriner hekim bir köylümüz çalışır. o da geldi: Oyun oynayan yok mu? ' dedi.
Kahvedeki başka köyden birisi:
-Yahu senin burda işin ne, bir sürü başı boş, avara köpek dolaşıyor, git onları toplasana'
Bizim köylünün cevabı:
-Hakkında ihbar var, ben de senin için geldim zati...
***
***
EV SAHİBİ EVDE YOK
Bir sabah bizim hanım, ben bu evin hizmetçisi miyim diye yakınıp duruken; Tam o sırada kapıya bir dilenci geldi.
- Abıla allah rızası için..
- Mahmut, bir dilenci gelmiş para istiyor.
- Ben bu evin hizmetçisiyim; ev sahibi evde yok, de sen…
- Olur mu…
Baktım şu Adana’nın meşhur dilenci köyünden, bir kadın.
- Kardeş bu kadın evin hizmetçisi..
- Abi sen bir sadaka..
- Ablam ben de hizmetçinin kocasıyım.
***
ARKA YÜKÜ DEĞEL MİSİNİZ İKİNİZİN DE…
Yine bizim köyden adamın birisi karısı ve baldızıyla İsaklar köyüne gidiyor. Dereye gelirler ki ağaç köprü yıkılmış. Adam karısını sırtına alıp karşı tarafa geçirmiş.
Sonra da baldızını sırtına bindirip geçirirken, baldızı:
- dur enişte sağa bir şey ssoracağım, ben mi ağırım, abam mı ağır, enişte?
Deyince, kışın soğuğunda beline kadar ısalanan adam:
-Ulan ikinizde arka yükü değel misiniz, abanın da... senin de..
***
HAYATI RESETLEMEK
Dereköylüye, (bizimköy)
Resetleyelim hayatı,
Seni 16 yaşına götürelim,demişler,
-Gedin ülen işinize,
Anam ağladı bu yaşa gelene kadar,bidaamı çile çekeceem.
***
GOCANA SÖYLE ŞEYİNE GEÇİRSİN
Bakkaldayız, bir dilenci gelmiş:
_Ağam altı çocuğum var, allah rızası için..
Bizm köylü bir balon alıp eline tutuştururken,
-Gocana söyle bu balonu yatmadan önce şeyine geçirsin
***
NEDEN KÜFRETMİŞ
Bizim oraların insanın bir huyu vardır, ya cümlesin küfürle başlar, Küfürle başlamamışsa küfürle koyar noktayı. Kimse küfrün eylemsel yönüne bakmaz, düşünmez. Ama edilen küfürler kişiyi hedef almaz.
Ve bizim köylüler müthiş taş atarlar. Her taşları kurşun gibidir.
Hatta komşu köye aralarında kavga olmuş, bizim köy muhtarı:
-ülen uşaklar iş ciddiye bindi, silahı bırakın taşa sarılın, demiş
Biz çocukluğumuzda hep kaya yarışı yapardık. Ya hedefe vurma, yada en ileri gönderme yarışı. Birde örme sapanla atılan taş vardır; uzun menzilli alaman mavzeri. En az 300 metreden bir öküzü yıkabilirsin.
Bizim köylü Anamura gelir. Kasabalının biriyle kavga ederler. Karakolluk olurlar. Bizimki adam gibi olanı anlatır. Sıra Anamurluya gelince hiç kendi suçunu anlatmaz başlar bir bin katarak yalan söylemeye..
Bizimki yere eğilir ki taş alıp adamın kafasını pekmez çanağına çevire.
Ama ne yerde , ne gökte her yer beton.
-Ülen senin ananı, avradını, yedi sülaleni …dim ama, şükret ki yerim yer değel.
- Oğlum neye küfrediyon? hem ayıp,hem günah değel mi?
- Suç sizin polis efendi, şura bir çuval kaya dökseniz, ben de ne günaha girsem, ne ayıp etsem, olmaz mıydı?
***
HASAN EMMİMİN İNEĞE GÖĞNÜYLE Mİ ÇIKTIĞIDIR
Bir gün Hasan emmim iner ahıra,
Tuvalete gidecek aklı sıra.
Olacak ya söner eldeki çıra.
Karanlıkta düşer
biner ineğin sırtına.
inek Hasan emmiyi alıp kalkar havaya.
Paldır küldür, bu ses de ne ola
Ayşe teyz,e iner aşağıya elinde çıra.
Bakar durum kel acele gel.
İnek altta;
Hasan emmim binmiş hayvanın sırtına;
Sen gel de bunda bir anlam bul ara.
Buna bir anlam veremez
ama
Sormadan da edemez:
-Ay goca ne bu hal;
kör olası, ne ol du sağa?
Hasan emmide küfürün biri bin para:
-Ulan garı kırığını görmüş gibi ne bakan bağa;
Gız sanki göğnüm ile mi çıktım bura
Bu da yaşanmış bir olaydır.
Kahvedeyiz, Suriye’yeli muhaliflere gönderilirken tırda yakalanan mühimmet konusu tartışılıyor. Derken iş suç başbakana yüklenince, tartışma alevlendi millet biribirine girecek ti ki arkadan bir ses:
-Göğnüyle mi çıkmış, göğnüyle mi çıkmış.
herkes gülüştü ve bir anda ortalık yatıştı..
hep söyleyene bakıştık, sanki kendi değilmişçesine.
Nolacak… …oyduğumun oğlu, ‘elin şeyiyle gerdeğe girersen’... Meymed aga da oyunda böyle yenilir işte. Ver bir goz…
*****
BARDAĞINI TAŞIRMAYAN ŞARABI NİDEM
turnanın öyküsü dönmek geriye
durgun su uykusu yunusta yare
bahar zemherinin bağrında büyür
ay masal anlatır yıldız hikaye
telinde titrerse nidem mızrabı
nidem gülü güldürmeyen turabı
yari yeşertmeyen şadı şiiri
bardağını taşırmayan şarabı nidem
gül dediğin güz mevsimi sararır
yol dediğin yolsa canana varır
bu nasıl davadır bu nasıl sevda
ben acıya acı bana yalvarır
Mahmut Nazik 01 12 2013 Mersin
GELİN GİDİP KIZ GELESİN
Çabuk gidip tez gelesin
Yüreğinde yaz gelesin
Boyun devrilsin hasretlik
Gelin gidip kız gelesin
Şu yaylaların göğünü
Kimler yapar düğününü
Harami haydut tayfası
Yaşar öğünü öğünü
Dağda açar yaban gülü
Her gülün var bir bülbülü
Gelen giden bir şey söyler
Bağlanmaz ki elin dili
Şu feleğin kör düğümü
Kim karatmış ki göğünü
Yoksulun, hasret çekenin
Kim görmüş ki güldüğünü
MAHMUT NAZİK 13.11.2007
Gelin gidip kız gelesin: (Gerdek gecesi kocan öle) Çukur ova yöresinde edilen bir beddua
DEREKÖYE AİT UNUTULMAYA YÜZ TUTMUŞ SÖZCÜKLER
Lekimşah= lökümşah: gök kuşağı (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Göbüş: kardeş, ünleme sözü olarak kullanılır. (gel ağöbüş (a göbüş) bize gidelim) (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Gadak; kardeş. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Nene: nine (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Zavrak: pencere (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Meletura: rezane (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Firenk: domates (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Köper: merdiven (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Kürt: Yaprakları boz yeşilimsi, esnek yapılı bir ağacık. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Çaltı: gövdesi dikenli bir maki bitkisi. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Hangırda: Hangi yerde? Nerede? (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Gompil: patates(mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Memişana: kenef: tuvalet (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
ayak yolu: tuvalet (Mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Yemiş: incir (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Anakokusu: İlkbaharda cevizfilizlerinin kokusu (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Bubatça: papatya (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Göllez: Baklagillerden bir bitki. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Güğüm: İbriğin büyüğü su kabı. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Çencere: tencere(mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Çen: Bakır oksit (kalayı aşınmış bakır kapların içindeki yeşil tabaka için kullanılır) (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Ülübü: fasülye (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Kadınparmağı: koyu mor uzunca, oval yapılı üzüm türü (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Müşgü: açık morumsu yuvarlak taneli ince kabuklu üzüm türü. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Melide: taneleri uzunca, sarı renkli bir üzüm türü. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı- kaynak kişi Mahmut Nazik)
İspitiren: Taneleri oldukça küçük, veya büyülklü küçüklü koru mor, siyahımsı üzüm. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Takkara: yuvarlak taneli siyah üzüm.
Gerdeme: selemle: sulak yerde biter. su teresi, kaz ayağı.
Endere: oradaki yere, yanına
Kalabak: mantar
Haşat: çol cocuk, aile bireyleri.
Çoluk çömlek: coluk çocuk, (Çoluk çömlek bir tabaktan yerdik)
Üfendire: Çiftçilerin sığırları sürmekte kullandıklrı, bir tarfında ucu çivili, bir tarafında sabanın çamurunu sıyırmaya yarayan küçük bir kürekçik bulunan uzunca değnek.
Embel: üfendirenin uçundaki çivi.
Kayıt: karasaban
Zevle: Çift sürerken boyunduruğu çift öküzüne bağlayan eğri çubuk.
Eef: sabanın okunu boyunduruğa bağlayan, genelde kürt ağacından ısıtılarak eğilen ağaç çember.
İskeliç: küçük kazma
Gölük: at
Yazmış: bir yaşında keçi
Düğe: Bir yaşına yakın dişi sığır (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Haydi: Bozyazı Dereköy’e has bir içli bir yakım, ağıt çeşidi. Genelde gurbete, askere gidenlere, ölenlere duyulan özlemi, kavuşmak için ne yaptıklarını, ne yapacaklarını, anıları dile getirilir.
Haydi söylemek: ağıt yakmak
Yakım (yakmak) : acıklı türkü sözü, ağıt yakmak.
Metel: bilmece (yerel bir metel örneği: dibi kıllanır, başı sallanır: kirmen)
Bunarı: baca
Mertek: kalın sırık.
HELKE: bakır kova
Sitil: küçük bakır kova
Gora: anahtar, kilit
Kaş: geçit; bir tepede yamacın, öbür yüzüyle kesiştiği çizgi.
Bazar: şehir, kasaba
Deşduvan: kır bekçisi
Dıkmak: getirmek, girdirmek. (bağına erik, dağına Yörük dıkma. Keçileri içeri dıktık.)
Eğirtmeç: kirmen
Gunnacı: hamile
Gunnamak: doğurmak
Tokuç: tokaç, çamışır yıkarken, çamışışra vurarak dövmeye yarayan ağaçtan alet.
Hüttük: ıslık(türkü furmunda çalınan ıslık)
Fıyyık: uzaktaki birini uyrmak veya çağırkak için çalınan ıslık.
Muruyu: ayanı: şımarık, aşırı nazlı.. denksizliğe varan nazlılık, şımarıklık hali.
Onmak: geçmek, tamir olmak (El yarası onar, dil yarası onmaz: Yıkılan evi onardık.)
DEREKÖYDE KULLANILAN UNUTULMAYA YÜZ TUTMUŞ SÖZCÜKLERİN DEVAMI
Bazar: şehir, kasaba
Deşduvan: kır bekçisi
Dıkmak: getirmek, girdirmek. (bağına erik, dağına Yörük dıkma. Keçileri içeri dıktık.)
Eğirtmeç: kirmen
Gunnacı: hamile
Gunnamak: doğurmak
Tokuç: tokaç, çamışır yıkarken, çamışışra vurarak dövmeye yarayan ağaçtan alet.
Hüttük: ıslık(türkü furmunda çalınan ıslık)
Fıyyık: uzaktaki birini uyrmak veya çağırkak için çalınan ıslık.
Muruyu: ayanı: şımarık, aşırı nazlı.. denksizliğe varan nazlılık, şımarıklık hali.
Onmak: geçmek, tamir olmak (El yarası onar, dil yarası onmaz: Yıkılan evi onardık.)
DEREKÖYE AİT ANONİMLEŞMİŞ TÜRKÜLER.
ANAMUR YOLLARI
Anamur yolları yar yar yar yar aman
Gayrak da çakıllI A canım sürmelim aman
Ben de bir yar sevdim yar yar yar yar aman
Uyar da akıllI a canım sürmelim aman
Anamur üstüne yar yar yar aman
Duman da bürümüş edalım bir tanem aman
Benim sevdiceğim yar yar yar yar aman
Bu diyarda bir imiş, sürmelim aman
Söz beste:Dereköy’lü Ahmet çavuş (Ahmet Keman)
(Ahmet çavuş, köyde Kemeneci Ahmet olarak bilinir. Soyadı kanunuyla keman çaldığından olasa gerek, KEMAN soyadını almıştır. Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı on- on dört sene savaşa katılmıştır. Savaştığı her yerin kültüründen bir şeyler öğrenmiş; oldukça yaratıcı bir kişiliğe sahipti. Düğünlerde çeşitli oyunlar çıkarıp, komik deyişler söyleyerek köylüyü eğlendirirdi. Bu Türküyü savaş dönüşü, aNAMUR'DAN köyüne dönerken söylediği sanılmaktadır. RUHU ŞAD OLSUN…)
Mahmut Nazik- Mersin Bozyazı Dereköy
Lekimşah= lökümşah: gök kuşağı (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Göbüş: kardeş, ünleme sözü olarak kullanılır. (gel ağöbüş (a göbüş) bize gidelim) (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Gadak; kardeş. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Nene: nine (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Zavrak: pencere (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Meletura: rezane (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Firenk: domates (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Köper: merdiven (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Kürt: Yaprakları boz yeşilimsi, esnek yapılı bir ağacık. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Çaltı: gövdesi dikenli bir maki bitkisi. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Hangırda: Hangi yerde? Nerede? (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Gompil: patates(mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Memişana: kenef: tuvalet (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
ayak yolu: tuvalet (Mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Yemiş: incir (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Anakokusu: İlkbaharda cevizfilizlerinin kokusu (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Bubatça: papatya (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Göllez: Baklagillerden bir bitki. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Güğüm: İbriğin büyüğü su kabı. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Çencere: tencere(mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Çen: Bakır oksit (kalayı aşınmış bakır kapların içindeki yeşil tabaka için kullanılır) (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Ülübü: fasülye (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Kadınparmağı: koyu mor uzunca, oval yapılı üzüm türü (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Müşgü: açık morumsu yuvarlak taneli ince kabuklu üzüm türü. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Melide: taneleri uzunca, sarı renkli bir üzüm türü. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı- kaynak kişi Mahmut Nazik)
İspitiren: Taneleri oldukça küçük, veya büyülklü küçüklü koru mor, siyahımsı üzüm. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Takkara: yuvarlak taneli siyah üzüm.
Gerdeme: selemle: sulak yerde biter. su teresi, kaz ayağı.
Endere: oradaki yere, yanına
Kalabak: mantar
Haşat: çol cocuk, aile bireyleri.
Çoluk çömlek: coluk çocuk, (Çoluk çömlek bir tabaktan yerdik)
Üfendire: Çiftçilerin sığırları sürmekte kullandıklrı, bir tarfında ucu çivili, bir tarafında sabanın çamurunu sıyırmaya yarayan küçük bir kürekçik bulunan uzunca değnek.
Embel: üfendirenin uçundaki çivi.
Kayıt: karasaban
Zevle: Çift sürerken boyunduruğu çift öküzüne bağlayan eğri çubuk.
Eef: sabanın okunu boyunduruğa bağlayan, genelde kürt ağacından ısıtılarak eğilen ağaç çember.
İskeliç: küçük kazma
Gölük: at
Yazmış: bir yaşında keçi
Düğe: Bir yaşına yakın dişi sığır (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
Haydi: Bozyazı Dereköy’e has bir içli bir yakım, ağıt çeşidi. Genelde gurbete, askere gidenlere, ölenlere duyulan özlemi, kavuşmak için ne yaptıklarını, ne yapacaklarını, anıları dile getirilir.
Haydi söylemek: ağıt yakmak
Yakım (yakmak) : acıklı türkü sözü, ağıt yakmak.
Metel: bilmece (yerel bir metel örneği: dibi kıllanır, başı sallanır: kirmen)
Bunarı: baca
Mertek: kalın sırık.
HELKE: bakır kova
Sitil: küçük bakır kova
Gora: anahtar, kilit
Kaş: geçit; bir tepede yamacın, öbür yüzüyle kesiştiği çizgi.
YAYLALAR
Yaren yoldaş olmuş sana bulutlar
Kış mı kesti yollarını yaylalar
Gönlümüzde açar türlü umutlar
Hak kayırsın kullarını yaylalar
Kış gelince aç kurtların uluşur
Bahar ile gelin kızlar gülüşür
Isız koyaklarda kimler buluşur
Sardı mola bellerini yaylalar
Seherinde öter meri kekliği
Kayalarda ayna olmuş kaklığı
Efil efil çam kokusu kekiği
Yaşın yaşın göllerini yaylalar
Türkmen kızı bu yaylanın sümbülü
Gülüşünde açar sevdanın gülü
Türküsüyle dile gelir bülbülü
Kimler tutar ellerini yaylalar
Karşı dağlar birbirine yaslanır
Yusufçuklar garip garip seslenir
Heybetini gören yiğit uslanır
Yine kırdın bellerimi yaylalar
Geceleri ayna gibi yıldızlar
Gündüzünde lale sümbül mavruzlar
Yağmur yağar her bir yeri yaldızlar
Kim zapt eder sellerini yaylalar
Kaygusuz’un özü sözü burada
Karacaoğlan’ın kızı burada
Türkü türkü çalan sazı burada
Bağladım saç tellerini yaylalar
Mahmut Nazik 02 05 2011 Anamur
AŞK DA BİZİM IŞIK DA BİZİM
Bilgi sevgi emek sevdalım hayat
Barıştan sevgiden bir dünya dayat
Işık da bizimdir aşk da bizimdir
Şah çekmeli yaşam savaşa inat
Ne zulüm ne soygun ne çile çekmek
Özgürlük dediğin bir lokma ekmek
Bunca kavgaya telaşa ne gerek
Paylaşıp sevmeyi bir bilebilsek
Cahilden cellattan yiğit olur mu
Ayrılık gayrılık öğüt olur mu
Yarın kardeşliğin yarın sevginin
Gönlündeki gülü büyüt olur mu
Mahmut NAZİK 09 10 2010 Mersin
ATATÜRK DE KİM! ?
Atatürk de kim! ?
Sağcıya göre beton
Solcuya göre burjuva Kemal
Allahsız liberale göre diktatör
Dinciye göre şu “malum” Kemal
Entel fahişeye göre hepsi
Duruma göre değişir
Kâh dindar
Kâhı demokrat
Avantaya göre göre arzuhal
Atatürk mü?
Güce göre tavır al
Seni çakal Allahsız Liberal
Ne neden
Ne de sonuç
Cımbızla cımbızla
Sözlerini
Ortaya sal
Şahları öyle yazmış
Öyle demiş şefleri şıhları
Öyle yazmış entel fahişeleri
Ezberlerinde aynı zurna
Aynı davul aynı kaval
O demiş ki
On beş on altı yılda
Yedi düvel
Daha beteri
Bir memleket cahil
Bizden buraya kadar
Biz kurduk
Siz geliştirin
Dönüştürün
Bir şeyler yapın
Bir hareket geliştirin behemehal
Ne yapmış
bizim mirasyedi andaval:
Olanları sat sav
Lak lak konuş
Alaya al
Dünya kayarken ayağının altından
Sen öyle bak aval aval
Peki onu küçümseyenler,
Üstüne kaç taş koydular
Bürüksel cami
Vaşinton Kabe
Birlik olup soydular
Kötü koca gibi
Güzelim ülkeyi
Malamat edip
Orta yere koydular
Hiç sorgularlar mı ki
Kendileri ne mal?
Beyler beyler,
O, demedi size
Satın
Savın
Tıkınınız
O demedi size
Çıkarmayacağınız haltı
Zıkkımlanıp ıkınınız
Söyle son on yılda
Kaç fabrika yaptınız
Kaçını sattınız
Harun’um deyip geldi
Karun oldu kaç yakınınız
İşte politikanız:
Allah’ın kulları havel
Hakkın dini değel
Malı meval
Kırk haramın birini
Birini ver yeter ki
Her şey helal
Beyler
Bir halt yapamadınız
Bari olana sahip çıkınız
Belli ki
Ne vefa
Ne utanma
Ne de haya
Bari vicdanınızla düşünün
İşte sual:
Sizin seksen yıllık iktidarınız
On altı yıla neleri sığdırdı Mustafa Kemal?
Sorun bakalım,bu ne hal?
Eleştirmek kolay
Sorun bakalım kendi ne mal
Hiç kendine sorar mı bu çakal!
Mahmut NAZİK 29 Ekim 2009 Mersin
DE GİT BİRE SOYKA DÜNYA
De git bire soyka dünya
Bir terbiyen tören var mı?
Her sevenin Mecnun Leyla
Hiç sefanı süren var mı?
Yol üstünde gül olsan da
Yar dilinde bal olsan da
Kul olsan da kül olsan da
Bir vefanı gören var mı?
Niyet ettik servetine
Kul olduk muhannetine
Şu dünyanın cennetine
Bir cefasız giren var mı?
Hep gözün çuvalda çulda
Kimi düşer yarı yolda
Dikenle gül aynı dalda
Kim sorar ki yaran var mı
Onca cefa onca çile
Kör nefsine edip köle
Son nefeste güle güle
Muradına eren var mı?
Kimi varsıl kimi duçar
O kovalar hayat kaçar
Yaşamı yalayıp geçer
Dökülüp de veren var mı?
Yalan zevki sefa yalan
Sevdan varsa odur kalan
Hırs yiğidi taşa çalan
Yarasını saran var mı?
Kırk alpın aşkı şu yatan
Şu ruhun(u) aşkını satan
Şunun yüreğinde vatan
Sonu nedir gören var mı?
Kimi büyür çiçek açar
Kimini fitrede biçer
Pencerenden bir kuş geçer
Sonrasını soran var mı?
Karun’un obası boyu
Savruldu kurudu soyu
Önü sonu dipsiz kuyu
Bu rüyayı yoran var mı?
Mahmut NAZİK 28 11 2010 Mersin