Peygamberler, kamiller neden etrafındakileri uyandırmaya çalışırlar? Çünkü insanlar onların vücutlarının azaları gibidir. Onların ahlaklarını, kendi ellerini, yüzlerini temizler gibi temizler.
Ben! Diyen, bir damladan başka bir şey değildir. Çünkü kendini denizden çekip ayırıyor. Damlanın içine girip de yıkanamayız. Neticede de, damla kurumaya mahkumdur. Damla olan insanlardan istifade edilemez. İstifade, ancak damlasını Deniz´e atıp deniz olanlardan edilir.
Duyuları hükmü altında yaşayan şaşkınlaşır. Duyguları hükmü altında yaşayan dalgınlaşır. Bedenin hükmü altında yaşayan hayvanlaşır. Farkındalık içinde yaşayan aydınlanır. Aklıyla hayatına yön veren özgürleşir.
Kur’an camide okunur, derler. Halbuki Kur’anı kahvelerde, meyhanelerde de okumalı ki oradakiler de istifade etsinler. Çünkü camiye gidenler zaten her gün dinliyorlar. İstifade etmişlerse etmişlerdir; edememişlerse, zaten edememişlerdir. Kur’an bir nasihattır; nasihat ise, nerede olursa olsun, hem söylenebilir, hem dinlenebilir.
Öğünme, gururunun meyvesidir. Bir ağaç, meyve vermeğe başladı mı, artık büyüyemez; gıdasını meyvesine verir. Öğünen insan da, sanatında, mesleğinde ileri gidemez.
Küçük köylerde çok fazla benlik ve dedikodu vardır. Köyler büyüyüp şehir oldukça dedikoduyu ve benliği hazmeder. İnsanlar da manen büyüdükçe gururlarını, benliklerini ve dedikoduyu hazmederler; yani hem dedikodu etmezler, hem de edileni hazmederler.
Kadınlık, erkeklik bir elbisedir. Allah, kimimize kadın, kimimize erkek elbisesi giydirmiştir. Kim ne derse desin. Hakikat meclisine erkekte gelir, kadında.
Hakikatte ne erkek vardır, ne kadın. Avrad derler ya; avrad, nefsine mahkum olan kimsedir, ister erkek olsun ister kadın.
Gülmek kolay, ağlamak zordur. İki şeker parçası kuru kuruya birbirine yapışmaz; fakat ıslatılırsa yapışabilir. Mâneviyatta de insanları birbirine gözyaşı birleştirir.
Peygamberler, kamiller neden etrafındakileri uyandırmaya çalışırlar? Çünkü insanlar onların vücutlarının azaları gibidir. Onların ahlaklarını, kendi ellerini, yüzlerini temizler gibi temizler.
Ben! Diyen, bir damladan başka bir şey değildir. Çünkü kendini denizden çekip ayırıyor. Damlanın içine girip de yıkanamayız. Neticede de, damla kurumaya mahkumdur. Damla olan insanlardan istifade edilemez. İstifade, ancak damlasını Deniz´e atıp deniz olanlardan edilir.
Duyuları hükmü altında yaşayan şaşkınlaşır.
Duyguları hükmü altında yaşayan dalgınlaşır.
Bedenin hükmü altında yaşayan hayvanlaşır.
Farkındalık içinde yaşayan aydınlanır.
Aklıyla hayatına yön veren özgürleşir.
Gerçekle Yüzleşmek - Sebahattin Zorlu
Kur’an camide okunur, derler. Halbuki Kur’anı kahvelerde, meyhanelerde de okumalı ki oradakiler de istifade etsinler. Çünkü camiye gidenler zaten her gün dinliyorlar. İstifade etmişlerse etmişlerdir; edememişlerse, zaten edememişlerdir. Kur’an bir nasihattır; nasihat ise, nerede olursa olsun, hem söylenebilir, hem dinlenebilir.
Öğünme, gururunun meyvesidir. Bir ağaç, meyve vermeğe başladı mı, artık büyüyemez; gıdasını meyvesine verir. Öğünen insan da, sanatında, mesleğinde ileri gidemez.
Küçük köylerde çok fazla benlik ve dedikodu vardır. Köyler büyüyüp şehir oldukça dedikoduyu ve benliği hazmeder. İnsanlar da manen büyüdükçe gururlarını, benliklerini ve dedikoduyu hazmederler; yani hem dedikodu etmezler, hem de edileni hazmederler.
Hz. Adem´in anasız babasız olmasına hayret etmeyen insan, Hz. İsa´nın babasız dünyaya gelmesine şaşırmıştır.
Kadınlık, erkeklik bir elbisedir. Allah, kimimize kadın, kimimize erkek elbisesi giydirmiştir. Kim ne derse desin. Hakikat meclisine erkekte gelir, kadında.
Hakikatte ne erkek vardır, ne kadın. Avrad derler ya; avrad, nefsine mahkum olan kimsedir, ister erkek olsun ister kadın.
Acılar, insanı gördüğü kabustan tekmeyle uyandırmaya çalışan adama benzer.
Gülmek kolay, ağlamak zordur. İki şeker parçası kuru kuruya birbirine yapışmaz; fakat ıslatılırsa yapışabilir. Mâneviyatta de insanları birbirine gözyaşı birleştirir.