korkarım ki, neredeyse anneannem yaşıtında olan bu hanımefendi benimle aynı yaşta görünecek bundan on yıl kadar sonra; zirâ, zamanı tersine yaşıyor zat-i âlileri… öyle ya da böyle hâlâ çok güzel olmayı ve genç kalmayı başarabilmiştir vesselâm...
kostas mourselas ‘ ın 2000 yılında yayımlandığında, tüm dünyada 5 ay boyunca liste başı olmuş yapıtı…
e-kitap okumuş olmak için okunursa kitap, aşağıdaki yorumlarda gördüğümüz gibi, cinsel içerikli bir kitaptı diye yorumlamak mümkün… yazarı tanımakla, yazarın dilini algılamakla doğrudan alâkalı yapıtı anlamak ve yazarın çizdiği resmi görebilmek… şöyle ki; romancı, roman sanatını bir bakış açısıyla yorumlar, o doğrultuda yazar… haliyle betimlemeler yapılırken;
- sözcüklerle resimler çizilir… - çizdiğin resme nereden baktığın önemli… - bir bakış açın vardır dünyaya; kimisi toz pembe görür, romantik olur; kimisi gerçeği olduğu gibi görür, realist olur…
uzun zaman oldu okuyalı, okunulası bir kitap… bir grup eski yunanistanlı solcunun, davaları sona erdikten sonraki dönemlerinde hayata bakış açılarını veriyor, bir dönem düzeni yerle bir etmek isteyen bir grup insan sonra başka bir hayata dönüyor ve fırtınalı aşklar yaşıyorlar; buradaki başarısızlıkları, hüzünleri, dramları vs. anlatan bir kitaptı…
yemek yerken, kiloluların suçluluk duymamak adına söylediği bir yalandan ibâret bu :)
çok sağlıklı bir fikir değildir bu... bedeniyle barışık olmak, kendiyle barışık olmak anlaşılır da; kilolarıyla barışık olmak pek sağlıklı bir düşünce değil... dengeli yiyelim, dengeli düşünelim ;)
Ben üzerime aldım bu, ihtar özelliği taşıyan yoklamanızı Nusret Orhan bey amca ve görünmek istedim :)
Ben buradayım Nusret Orhan bey amca; ama bazıları tembellik ediyor… hem muhalif, hem tembel, hem de mızıkçılık ediyorlar; çok şikâyetçiyim ben de bu durumdan :)
Siz bu yoklamayı ve uyarıyı hep yapın efendim, kendimize getirin bizi...
Varolun, sağolun; siz hep olun Nusret Orhan bey amca…
efendim, aslında bu türküyü bu başlık altına yazmaya gönlüm râzı değil… sürekli olarak bu türkünün sözlerinin saçmalığı tartışılır… aslında yöresel bir türküdür ve türküde geçen bazı kelimeler farklı anlamlarda kullanılarak gayette eğlendirici bir hiciv özelliği taşımaktadır ve dahi oldukça hareketli, ritmik bir türküdür… ‘‘ manda yuva yapmış söğüt dalına’’…
Manda yuva yapmış söğüt dalına aman aman Yavrusunu sinek kapmış gördün mü Amanin yandım. Amanin amanin amanin yandım Tiridine tiridine tiridine bandım Bedavamı sandın para vedim aldım Sabahlayin erken çifte giderken aman aman Öküzüm torbadan düştü gördün mü Amanin yandım Sabah ezanını okurken-aman aman Müezzin minareden uçtu gördünmü Amanin yandım
hadi manda söğüt dalına yuva yapıyor da yavrusunu sinek kapar mı hiç, demeyin; elbette kapar..
manda söğüt dalına yuva yapıyor, yavrusunu da sinek kapıyor; tamam, bunları da geçtik, ya hû öküzü de torbadan düşmüş adamın; peki, öküz torbadan nasıl düşer, demeyin; elbette düşer….
Bunların hepsi olabiliyorsa, pek tâbii müezzin’de minareden uçabilir öyle değil mi ;)
Pek tâbii efendim, gayet tâbii efendim; inceleyelim mi :)
efendim araştırdık, öğrendik; yine çok önemli bir araştırmamla daha tarihi yanılgıları çürüterek halkın hizmetine sunuyorum sonucu; her şey halka hizmet için, ilim için, bilim için, sanat için; bilelim-öğrenelim; buyurunuz efendim, bu kısımdan sonrası iktibâsen :)
***
Tosya bilindiği gibi pirinci ile ünlüdür.çeltik tarlalarının sürülmesinde kullanılan Manda yazın sıcağında göletlere yatarak az kıllı olan derisini hem serinletmek hem sineklerden korumak amacıyla çamura bular. Bunun içinde göletlerin ve çeltik tarlalarının kenarlarında bulunan ve dalları da suyun içine kadar uzanan salkım söğütlerin dalları üzerine,gölgesine yatar.İşte mandanın söğüt dalına yuva yapması budur. Yavrusunu Sinek Kapması da yavrunun sinek tarafından ısırılmasıdır.çünkü yörede kapmak sözü ısırmak anlamındadır. 'Köpek kapar' gibi.
Ayrıca “cız tutmak” diye bir deyim vardır. Bir tür sineğin hayvanların kuyruk altlarına girip ısırması ile oluşan ve hayvanı delirten oradan oraya sıçratan bir olaydır.
Ardından “gördünmü” sözcüğü ile türküye devam edip akıl almaz olayların olduğunu vurgulayıp alay etmektedir.
İkinci kıtadaki “Öküzün torbadan düşmesi ise: Öküzlerin hem yemlenmesi, ekine zarar vermemesi hemde zaman kazanmak için boyunlarına takılan yem torbasının öküzün boynundan çıması ve öküzün yemeden içmeden kesilmesi anlamını taşır. Üçüncü kıtadaki müezzinin minareden uçması da erenlere karışması ermesi anlamındadır.
Bağlantı bölümünde de tirit yemeğini emeği karşılığı hak ettiğini anlatıyor. Tirit: kuru ekmekleri sıcak su ile ıslatılarak yapılan bir yöre yemeğidir.durumu iyi olanlar et suyu soğan ve kıymada ilave edebilirler.
Türkü baştan sona içinde doğruları anlatan fakat ilk bakışta anlamsız gibi görünen Bir ifade taşımaktadır. Ozanın ince zekası hiciv sanatının çok güzel bir örneğini sunmuştur. Özellikle farklı anlam taşıyan kelimeler seçilmiş; kendine yapılan haksızlığa onlarla alay ederek “eğlenerek” dalga geçerek cevap verilmiştir. Ayrıca Türkü melodik açıdan da çok zengindir. Hoş ritmik bir yapısı vardır.Bu nedenle üç kuşak Halk Müziği sanatçıları tarafından Repertuarlarına alınmışlar ve kasetlere okumuşlardır. Zehra Bilir, Belkıs Akkale ve Kubat bu sanatçılara örnektir…
korkarım ki, neredeyse anneannem yaşıtında olan bu hanımefendi benimle aynı yaşta görünecek bundan on yıl kadar sonra; zirâ, zamanı tersine yaşıyor zat-i âlileri… öyle ya da böyle hâlâ çok güzel olmayı ve genç kalmayı başarabilmiştir vesselâm...
neden? ..
bir yarış mı mevzû bahis...
yanlış ifâde edilmiş, ne mânâsız bir deyiş...
fî-yakalı ;)
profil resmimden hayâl ilen mi, ilham ilen mi ;)
aşkın rengi olmaz, sevgi ilen ;)
bir ilmek kaçırmak her şeyi söke söke çözer...
bkz: söz öbeği..
kostas mourselas ‘ ın 2000 yılında yayımlandığında, tüm dünyada 5 ay boyunca liste başı olmuş yapıtı…
e-kitap okumuş olmak için okunursa kitap, aşağıdaki yorumlarda gördüğümüz gibi, cinsel içerikli bir kitaptı diye yorumlamak mümkün… yazarı tanımakla, yazarın dilini algılamakla doğrudan alâkalı yapıtı anlamak ve yazarın çizdiği resmi görebilmek… şöyle ki; romancı, roman sanatını bir bakış açısıyla yorumlar, o doğrultuda yazar…
haliyle betimlemeler yapılırken;
- sözcüklerle resimler çizilir…
- çizdiğin resme nereden baktığın önemli…
- bir bakış açın vardır dünyaya; kimisi toz pembe görür, romantik olur; kimisi gerçeği olduğu gibi görür, realist olur…
uzun zaman oldu okuyalı, okunulası bir kitap… bir grup eski yunanistanlı solcunun, davaları sona erdikten sonraki dönemlerinde hayata bakış açılarını veriyor, bir dönem düzeni yerle bir etmek isteyen bir grup insan sonra başka bir hayata dönüyor ve fırtınalı aşklar yaşıyorlar; buradaki başarısızlıkları, hüzünleri, dramları vs. anlatan bir kitaptı…
yemek yerken, kiloluların suçluluk duymamak adına söylediği bir yalandan ibâret bu :)
çok sağlıklı bir fikir değildir bu... bedeniyle barışık olmak, kendiyle barışık olmak anlaşılır da; kilolarıyla barışık olmak pek sağlıklı bir düşünce değil... dengeli yiyelim, dengeli düşünelim ;)
ayazın sığıntı çerkezliğinde yanılmış olmak...
geçmişi, geçmişte bırakmak…
kırık dökük de olsa parıldayan bir kalple beraber çocukluğu, yaşanmayan ve düşlere sığmayan bir çocukluğu büyütmek içinde…
temkinli dost gülümseyişleriyle yaşamak...
sabahları pencereden odaya sızan yeni bir günün ilk ışığıyla uyanarak, hayata gülümsemek….
Ben üzerime aldım bu, ihtar özelliği taşıyan yoklamanızı Nusret Orhan bey amca ve görünmek istedim :)
Ben buradayım Nusret Orhan bey amca; ama bazıları tembellik ediyor… hem muhalif, hem tembel, hem de mızıkçılık ediyorlar; çok şikâyetçiyim ben de bu durumdan :)
Siz bu yoklamayı ve uyarıyı hep yapın efendim, kendimize getirin bizi...
Varolun, sağolun; siz hep olun Nusret Orhan bey amca…
efendim, aslında bu türküyü bu başlık altına yazmaya gönlüm râzı değil… sürekli olarak bu türkünün sözlerinin saçmalığı tartışılır… aslında yöresel bir türküdür ve türküde geçen bazı kelimeler farklı anlamlarda kullanılarak gayette eğlendirici bir hiciv özelliği taşımaktadır ve dahi oldukça hareketli, ritmik bir türküdür… ‘‘ manda yuva yapmış söğüt dalına’’…
Manda yuva yapmış söğüt dalına aman aman
Yavrusunu sinek kapmış gördün mü
Amanin yandım.
Amanin amanin amanin yandım
Tiridine tiridine tiridine bandım
Bedavamı sandın para vedim aldım
Sabahlayin erken çifte giderken aman aman
Öküzüm torbadan düştü gördün mü
Amanin yandım
Sabah ezanını okurken-aman aman
Müezzin minareden uçtu gördünmü
Amanin yandım
Efendim, manda söğüt dalına yuva yapar mı hiç, demeyin; elbette yapar…
hadi manda söğüt dalına yuva yapıyor da yavrusunu sinek kapar mı hiç, demeyin; elbette kapar..
manda söğüt dalına yuva yapıyor, yavrusunu da sinek kapıyor; tamam, bunları da geçtik, ya hû öküzü de torbadan düşmüş adamın; peki, öküz torbadan nasıl düşer, demeyin; elbette düşer….
Bunların hepsi olabiliyorsa, pek tâbii müezzin’de minareden uçabilir öyle değil mi ;)
Pek tâbii efendim, gayet tâbii efendim; inceleyelim mi :)
efendim araştırdık, öğrendik; yine çok önemli bir araştırmamla daha tarihi yanılgıları çürüterek halkın hizmetine sunuyorum sonucu; her şey halka hizmet için, ilim için, bilim için, sanat için; bilelim-öğrenelim; buyurunuz efendim, bu kısımdan sonrası iktibâsen :)
***
Tosya bilindiği gibi pirinci ile ünlüdür.çeltik tarlalarının sürülmesinde kullanılan Manda yazın sıcağında göletlere yatarak az kıllı olan derisini hem serinletmek hem sineklerden korumak amacıyla çamura bular. Bunun içinde göletlerin ve çeltik tarlalarının kenarlarında bulunan ve dalları da suyun içine kadar uzanan salkım söğütlerin dalları üzerine,gölgesine yatar.İşte mandanın söğüt dalına yuva yapması budur. Yavrusunu Sinek Kapması da yavrunun sinek tarafından ısırılmasıdır.çünkü yörede kapmak sözü ısırmak anlamındadır. 'Köpek kapar' gibi.
Ayrıca “cız tutmak” diye bir deyim vardır. Bir tür sineğin hayvanların kuyruk altlarına girip ısırması ile oluşan ve hayvanı delirten oradan oraya sıçratan bir olaydır.
Ardından “gördünmü” sözcüğü ile türküye devam edip akıl almaz olayların olduğunu vurgulayıp alay etmektedir.
İkinci kıtadaki “Öküzün torbadan düşmesi ise: Öküzlerin hem yemlenmesi, ekine zarar vermemesi hemde zaman kazanmak için boyunlarına takılan yem torbasının öküzün boynundan çıması ve öküzün yemeden içmeden kesilmesi anlamını taşır.
Üçüncü kıtadaki müezzinin minareden uçması da erenlere karışması ermesi anlamındadır.
Bağlantı bölümünde de tirit yemeğini emeği karşılığı hak ettiğini anlatıyor. Tirit: kuru ekmekleri sıcak su ile ıslatılarak yapılan bir yöre yemeğidir.durumu iyi olanlar et suyu soğan ve kıymada ilave edebilirler.
Türkü baştan sona içinde doğruları anlatan fakat ilk bakışta anlamsız gibi görünen
Bir ifade taşımaktadır. Ozanın ince zekası hiciv sanatının çok güzel bir örneğini sunmuştur. Özellikle farklı anlam taşıyan kelimeler seçilmiş; kendine yapılan haksızlığa onlarla alay ederek “eğlenerek” dalga geçerek cevap verilmiştir.
Ayrıca Türkü melodik açıdan da çok zengindir. Hoş ritmik bir yapısı vardır.Bu nedenle üç kuşak Halk Müziği sanatçıları tarafından Repertuarlarına alınmışlar ve kasetlere okumuşlardır. Zehra Bilir, Belkıs Akkale ve Kubat bu sanatçılara örnektir…