Yaşlı gözler hep bir yerlere bakıyor son bir umutla...
Diyarbakır suskun.
Hakkari suskun.
Şırnak suskun.
Van suskun.
Evlerde ne bir bayrak.
Yüreklerde ne bir acı.
Gözlerde ne bir yaş.
...
Nevruzlarda yüz binlik gösterilerine alıştığımız o kentler, o insanlar nerede...
Devlete, askere, polise taş atan çocuklar nerede...
Terörist cenazelerinde hazırola geçen belediye başkanları, milletvekilleri nerede...
İnsanlık nerede...
...
Sonra birileri slogan attırmaya çalışıyor al bayraklı gösterilerde: Türk-Kürt kardeştir Amerika kalleştir.
Suskun kentlerden cevap gelmiyor.
Amerikan karşıtlarının %92’ye ulaştığı Türkiyemin suskun kentlerinde tek bir Amerikan karşıtı slogan yok.
Sadece o değil, tek bir PKK karşıtı slogan...
Ve daha acısı, tek bir kardeşlik sloganı, Türkler için.
Anlaşılan denklem değişmiş bir yerlerde, Amerika kardeş Türkler kalleş olmuş...
...
Hangisi daha acı?
PKK’nın ateşi mi, suskun kentlerin ihaneti mi...
Ölen şehitlerimizi sonsuzluğa uğurlamak mı, siperi tek edip PKK’ya katılanlara bakakalmak mı?
...
Ateşi de gördük ihaneti de...
İlk değil bu ihanet...
Kurtuluş Savaşımızdan hatırlıyoruz.
...
ve 29 aralık kütahya: 4 top ve 1800 atlı bir ihanet yani çerkez ethem, bir gece vakti kilim ve halı yüklü katırları, koyun ve sığır sürülerini önüne katıp düşmana geçti. yürekleri karanlık, kemerleri ve kamçıları gümüşlüydü, atları ve kendileri semizdiler...
ateşi ve ihaneti gördük. ruhumuz fırtınalı, etimiz mütehammil. sevgisiz ve ihtirassız çıplak devler değil, inanılmaz zaafları, korkunç kuvvetleriyle, silâhları ve beygirleriyle insanlardı dayanan. beygirler çirkindiler, bakımsızdılar, hasta bir fundalıktan yüksek değillerdi. fakat bozkırda kişneyip köpürmeden sabırlı ve doludizgin koşmasını biliyorlardı. insanlar uzun asker kaputluydu, yalnayaktı insanlar. insanların başında kalpak, yüreklerinde keder, yüreklerinde müthiş bir ümit vardı. insanlar devrilmişti, kedersiz ve ümitsizdiler. insanlar, etlerinde kurşun yaralarıyla köy odalarında unutulmuştular. ve orda sargı, deri ve asker postalları halinde yan yana, sırtüstü yatıyorlardı. koparılmış gibiydi parmakları saplandığı yerden eğrilip bükülmüştü ve avuçlarında toprak ve kan vardı.
Üniversitedeki Kürt arkadaşlar Şehitler için astığımız yazılardan ve Astığımız Bayraklardan rahatsız oluyorlarmış çok Saldırgancaymış.Eh ne diyelim onlarda kendilerince haklı
Elimden birşey gelmeden olayları izlediğim hergün benim cehennemim.Kardeşlerim ölürken birşey yapamadan izlemek.Sokaklarda hainlerin ağızlarına geleni söylerken birşey yapamamak Cehennem Çaresizliktir ama Çaresizliğin bile bir Çaresi vardır her gecenin bir sonu vardır.
Bir gün gelicek yapılanları hesabı sorulucak bir gün gelicek insanlar onu anlıycak bir gün evet bir gün yeni bir dünya mümkün olucak.Alles für Sieg 88
1071 Anadolunun en kara yılı olmuştur diyen insanlar.İnsanları anlamak için söylediklerine değil yaptıklarına bakmanız yeter.
Kimse sana ben senin düşmanınım demez
Ateşi ve ihaneti gördük
İnsanlar ey, nerdesiniz?
Nerdesiniz?
Nazım Hikmet
21 Ekim gecesi Hakkari’de 12 askerimiz şehit ediliyor.
Ertesi sabah Türkiye bir acıyla uyanıyor.
Henüz öğlen olmadan bir anda tüm Türkiye ala boyanıyor.
Evlerde al bayrak.
İnsanlarımız evde oturamıyor sokaklara iniyor.
Ellerde al bayrak.
....
Bir haftadır Türkiye sokakta.
İnsanlar meydanlara koşuyor.
Gece ve gündüz, her an her yerde bir gösteri.
Bu günler ulusal birlik günleri hiç katılmamak olur mu?
...
İstanbul ayakta.
Ankara ayakta.
İzmir ayakta.
Adana ayakta.
Antalya ayakta.
Bursa ayakta.
Kocaeli ayakta.
Konya ayakta.
Trabzon ayakta.
Edirne ayakta.
Erzurum ayakta.
Say sayabildiğince ülkemin kentlerini, vefalı yurttaşlarını, hepsi ayakta.
...
Şehit cenazeleri ilk kez bu kadar kalabalık.
Daha önce binlerle kaldırılan al bayraklı tabutları, bu defa onbinler omuzluyor.
Acı yerini öfkeye bırakmış.
Ve bilinçlenmeye.
...
Bir haftadır yurdun dört bir yanında al bayrak dalgalanıyor ve aynı sloganlar haykırılıyor.
Şehitler ölmez vatan bölünmez.
Kahrolsun ABD kahrolsun PKK.
...
Ulusal birliğin sınandığı günler bu günler.
Dostun düşmandan, namuslunun hainden ayrıldığı günler.
Vicdanlıların vicdansızlardan.
...
Yaşlı gözler hep bir yerlere bakıyor son bir umutla...
Diyarbakır suskun.
Hakkari suskun.
Şırnak suskun.
Van suskun.
Evlerde ne bir bayrak.
Yüreklerde ne bir acı.
Gözlerde ne bir yaş.
...
Nevruzlarda yüz binlik gösterilerine alıştığımız o kentler, o insanlar nerede...
Devlete, askere, polise taş atan çocuklar nerede...
Terörist cenazelerinde hazırola geçen belediye başkanları, milletvekilleri nerede...
İnsanlık nerede...
...
Sonra birileri slogan attırmaya çalışıyor al bayraklı gösterilerde: Türk-Kürt kardeştir Amerika kalleştir.
Suskun kentlerden cevap gelmiyor.
Amerikan karşıtlarının %92’ye ulaştığı Türkiyemin suskun kentlerinde tek bir Amerikan karşıtı slogan yok.
Sadece o değil, tek bir PKK karşıtı slogan...
Ve daha acısı, tek bir kardeşlik sloganı, Türkler için.
Anlaşılan denklem değişmiş bir yerlerde, Amerika kardeş Türkler kalleş olmuş...
...
Hangisi daha acı?
PKK’nın ateşi mi, suskun kentlerin ihaneti mi...
Ölen şehitlerimizi sonsuzluğa uğurlamak mı, siperi tek edip PKK’ya katılanlara bakakalmak mı?
...
Ateşi de gördük ihaneti de...
İlk değil bu ihanet...
Kurtuluş Savaşımızdan hatırlıyoruz.
...
ve 29 aralık kütahya:
4 top
ve 1800 atlı bir ihanet
yani çerkez ethem,
bir gece vakti
kilim ve halı yüklü katırları,
koyun ve sığır sürülerini önüne katıp
düşmana geçti.
yürekleri karanlık,
kemerleri ve kamçıları gümüşlüydü,
atları ve kendileri semizdiler...
ateşi ve ihaneti gördük.
ruhumuz fırtınalı, etimiz mütehammil.
sevgisiz ve ihtirassız çıplak devler değil,
inanılmaz zaafları, korkunç kuvvetleriyle,
silâhları ve beygirleriyle insanlardı dayanan.
beygirler çirkindiler,
bakımsızdılar,
hasta bir fundalıktan yüksek değillerdi.
fakat bozkırda kişneyip köpürmeden
sabırlı ve doludizgin koşmasını biliyorlardı.
insanlar uzun asker kaputluydu,
yalnayaktı insanlar.
insanların başında kalpak,
yüreklerinde keder,
yüreklerinde müthiş bir ümit vardı.
insanlar devrilmişti, kedersiz ve ümitsizdiler.
insanlar, etlerinde kurşun yaralarıyla
köy odalarında unutulmuştular.
ve orda sargı,
deri
ve asker postalları halinde
yan yana, sırtüstü yatıyorlardı.
koparılmış gibiydi parmakları saplandığı yerden
eğrilip bükülmüştü
ve avuçlarında toprak ve kan vardı.
Gökçe Fırat
Sevgi
Bir insanın neler değiştire biliceğini bize gösterdi.
Karanlık bir odaya girmek ve ışığa doğru yürümek ve umut etmek.
Bu sene nevruzda neler olucak çok merak ediyorum.Geçen sene kardeşçe kutlamıştık bakalım bu sene nasıl kutlayacaz
Üniversitedeki Kürt arkadaşlar Şehitler için astığımız yazılardan ve Astığımız Bayraklardan rahatsız oluyorlarmış çok Saldırgancaymış.Eh ne diyelim onlarda kendilerince haklı
Elimden birşey gelmeden olayları izlediğim hergün benim cehennemim.Kardeşlerim ölürken birşey yapamadan izlemek.Sokaklarda hainlerin ağızlarına geleni söylerken birşey yapamamak Cehennem Çaresizliktir ama Çaresizliğin bile bir Çaresi vardır her gecenin bir sonu vardır.
Eve Dönme vakti.