Yani benim sitem (sitem, siten, sitesi, sitemiz, siteniz, siteleri...) anlamında değil ey güzel insanlar...Size sitem ediyorum..... Aynadaki memleketimin solgun görüntüsüne....
Yıllarca halk ve aydın iki farklı sosyal statüyü, iki farklı kastı (bizde kast sistemi olmasa da..) temsil ettiler.Kucaklaşmak aklımıza gelmemiş galiba.Halk ümmi, aydın kekeme ve birbirine hiç ihtiyaç duymamış bu iki sınıf, iki çark...
'Aydınsız Halk ve Halksız Aydın' adlı komedi (kara mizah) uzun yıllar tarih sahnemizde piyes olarak oynanmış.
Aydın halka yabancı kalmış, doğru fakat halkımız da aydına en az o kadar mesafeli ve kadirşinaslıktan uzak kalmış.'İltifat marifete tabidir' ama bizde iltifat ve marifet bir süre tatie çıkmışlar.Az kalmıştır umarım.
Aydın olma uğraşısı aydın olma yolundaki en büyük engeldir bence... Beyfendi olmak, hanımefendi olmak, mert olmak uğraşısı gibi... Bu bir hayat tarzı ve tabi bir rol olmalıdır..
Şimdi....
Fikir ıstırap ile doğar.Aydının yegane besin kaynağı çile...
Bizde aydın her dönemde yalnız... Hatta aydın olmanın bir düsturu gibi anlaşılmamak.. Aydının değerinin anlaşılması için mutlaka ölmesi lazım...Yani canlı aydın olamaz...Ne varsa ölülerde var...
Bu mevzu yıllarca tartışıldı...tartışılır da...Bence toplumun şekillenmesi yolunda çok mühim vazifesi var aydınların...Hem menfi hem müspet anlamda entellektüel şahsiyetlerden elektrik alıyor toplum...
Cemil Meriç'in tahlilleri enfes...
Yaşadığımız şu günleri O'nun tahlil etmesini arzulardım...
Acayip komik bir yerdir.. Özellikle Edebiyat Fakültesi... Ben oradan mezunum da... Rozetindeki 1453 yılına bakıp gururlanırsınız ama idare aslında daha da eski çağlardan kalmış olmakla (hatta dinazor devri) sizin sevincinizi kursağınızda bırakır... İçeride her yaştan her cinsten insan vardır.Bana çoğu öğrenci gibi gelmezdi...Babamla yaşıt adamlar..Annemden yaşlı teyzeler bile vardı...
Final zamanlarında anormal kalabalık vardır.İstanbul'da bu kadar genç olduğuna şaşarsınız.. Öğrenci işleri inanılmazdır...Anormal mantıksız ve gereksiz kurallarla hareket ederler...Hatta bir sene boyunca transkrip alamayarak bu dalda rekor kırmış olabilirim. Ne kadar kasarsanız o kadar kötü not alırsınız...Ben ekstern gibi sadece sınavlara gelerek okulu bitirdim... Kantini bambaşka bir alemdir...Propaganda ve güç gösterme mekanı.. karmaşık tiplerin içiçe girgiği çay alıp çıkmalık bir yer... Buradaki erkek asistanlar özel olarak seçilmiş antipakik yaratıklardır (hepsi olmasa da...%99 gibi) Hocalara ve bayan öğrencilere karşı kibar erkeklere karşı prensipli ve disiplinli olduklarını görürsünüz.. Hocalar sisteme baş kaldıramamış ve kaderine razı olmuş izlenimi verirler ama her zaman mağrurdurlar ve tavizsiz gibi dururlar... Kapıdaki bekçinin herkesi bildiğini sanırsınız uzun yıllar... Hergele meydanı pek ünlüdür ama içeride adı geçmeyen pek çok hergele meydanı vardır... Anfiler çok hoştur büyük ve heybetlidir, insan kendisini gerçekten üniversitede hisseder... Koridorlar renkli ve kalabalıktır...genelde kuru kalabalık... Her türlü işiniz çok yavaş işler ve her yetkili devleti tümüyle temsil ettiğini zanneder... Acısı tatlısıyla fena bir yer değildir.... Ama acilen reforma ihtiyacı var... Pek çok ilköğretim okulundan bile daha geri kalmış durumda...
Cevr-i gerdun yıkmada zâten dil-i efkendemi Âh ey hâtır-ı nevazım, şimdi artık sen de mi Gözyaşı faş eylediyse macerâ-yı aşkımı Göz mü mücrim, yoksa insaf et kabahat bende mi?
Gazze’de son dakikalarını yaşayan İmam-ı Şafiî recâ adına şu son ve dolgun solukları teneffüs etmiştir:
“Kalbim kasvet bağlayıp yollar da sarpa sarınca, ümidimi affına merdiven yaptım.. günahım gözümde büyüdükçe büyüdü ama, onu alıp affının yanına koyunca, affını tasavvurlar üstü büyük buldum.”
Batı dünyası karşısındaki tavrımız iki yönlüdür...
Birincisi alabildiğine ezilmişlik ve aşağılık duygusu ki son yüzyılda ön plana çıkmıştır..
İkincisi ise tavır takınma ve nefret duygusu...Arada hortlar...
Kola Turka içiyorum.... çeşitli sebepleri olabilir fakat bu kadar abartmaya ne gerek var?
Yıllarca 'Kim oynadı yarı finali' diye utanmadan bağırdık statlarda ve bir gün final oynayacağımıza hatta kupayı alabileceğimize inanmadan.....
Milliyetçilik olgusunun şov temelli olduğu bir toplum olduğumuz aşikar.... Sözde gayet vatanperver olan insanımız aksiyon noktasında birden süt dökmüş kediye dönüyor...
Öyle ayranla kolayla vatan millet sevilmez... Hem daha önce de yerli colalar çıkmıştı onlar niye tutmadı bu kadar? Kalite farkı... Tadıyla, reklamıyla güzel hizmet verdiler ve başardılar...
Yani coca cola içenler de hain falan değil arkadaşlar...
:-) canım memleketim ne de çabuk unutur varillerle coca cola tükettiğini.....
Bize birşey çağrıştırmaz....
İlgilenmeyiz...
Daha önemli terimler var...
Bize ne aydından...
Sitem..sitem..sitem....sitem...sitem....sitem.....
Yani benim sitem (sitem, siten, sitesi, sitemiz, siteniz, siteleri...) anlamında değil ey güzel insanlar...Size sitem ediyorum..... Aynadaki memleketimin solgun görüntüsüne....
Sitem...sitem..sitem....
Ey sofu gel meclise dinle bu sâzı
Gel gör nasıl oluyor tellerin Allah'ı niyâzı...
Karanlık bir gecede yolculuğa çıkmıştık.
Hava bulutluydu, birşey görünmüyordu.
Hepimiz kördük ve el ele tutuşmuştuk..
Rehberimiz kör değildi ama dilsizdi..
Zaten duysak bile O'na inanmayacaktık...
Yıllarca halk ve aydın iki farklı sosyal statüyü, iki farklı kastı (bizde kast sistemi olmasa da..) temsil ettiler.Kucaklaşmak aklımıza gelmemiş galiba.Halk ümmi, aydın kekeme ve birbirine hiç ihtiyaç duymamış bu iki sınıf, iki çark...
'Aydınsız Halk ve Halksız Aydın' adlı komedi (kara mizah) uzun yıllar tarih sahnemizde piyes olarak oynanmış.
Aydın halka yabancı kalmış, doğru fakat halkımız da aydına en az o kadar mesafeli ve kadirşinaslıktan uzak kalmış.'İltifat marifete tabidir' ama bizde iltifat ve marifet bir süre tatie çıkmışlar.Az kalmıştır umarım.
Gelecekler diye bekliyoruz bakalım...
Aydın olma uğraşısı aydın olma yolundaki en büyük engeldir bence...
Beyfendi olmak, hanımefendi olmak, mert olmak uğraşısı gibi...
Bu bir hayat tarzı ve tabi bir rol olmalıdır..
Şimdi....
Fikir ıstırap ile doğar.Aydının yegane besin kaynağı çile...
Bizde aydın her dönemde yalnız...
Hatta aydın olmanın bir düsturu gibi anlaşılmamak..
Aydının değerinin anlaşılması için mutlaka ölmesi lazım...Yani canlı aydın olamaz...Ne varsa ölülerde var...
Bu mevzu yıllarca tartışıldı...tartışılır da...Bence toplumun şekillenmesi yolunda çok mühim vazifesi var aydınların...Hem menfi hem müspet anlamda entellektüel şahsiyetlerden elektrik alıyor toplum...
Cemil Meriç'in tahlilleri enfes...
Yaşadığımız şu günleri O'nun tahlil etmesini arzulardım...
Aydınımızın serüveni hala devam ediyor...
Acayip komik bir yerdir..
Özellikle Edebiyat Fakültesi...
Ben oradan mezunum da...
Rozetindeki 1453 yılına bakıp gururlanırsınız ama idare aslında daha da eski çağlardan kalmış olmakla (hatta dinazor devri) sizin sevincinizi kursağınızda bırakır...
İçeride her yaştan her cinsten insan vardır.Bana çoğu öğrenci gibi gelmezdi...Babamla yaşıt adamlar..Annemden yaşlı teyzeler bile vardı...
Final zamanlarında anormal kalabalık vardır.İstanbul'da bu kadar genç olduğuna şaşarsınız..
Öğrenci işleri inanılmazdır...Anormal mantıksız ve gereksiz kurallarla hareket ederler...Hatta bir sene boyunca transkrip alamayarak bu dalda rekor kırmış olabilirim.
Ne kadar kasarsanız o kadar kötü not alırsınız...Ben ekstern gibi sadece sınavlara gelerek okulu bitirdim...
Kantini bambaşka bir alemdir...Propaganda ve güç gösterme mekanı..
karmaşık tiplerin içiçe girgiği çay alıp çıkmalık bir yer...
Buradaki erkek asistanlar özel olarak seçilmiş antipakik yaratıklardır (hepsi olmasa da...%99 gibi) Hocalara ve bayan öğrencilere karşı kibar erkeklere karşı prensipli ve disiplinli olduklarını görürsünüz..
Hocalar sisteme baş kaldıramamış ve kaderine razı olmuş izlenimi verirler ama her zaman mağrurdurlar ve tavizsiz gibi dururlar...
Kapıdaki bekçinin herkesi bildiğini sanırsınız uzun yıllar...
Hergele meydanı pek ünlüdür ama içeride adı geçmeyen pek çok hergele meydanı vardır...
Anfiler çok hoştur büyük ve heybetlidir, insan kendisini gerçekten üniversitede hisseder...
Koridorlar renkli ve kalabalıktır...genelde kuru kalabalık...
Her türlü işiniz çok yavaş işler ve her yetkili devleti tümüyle temsil ettiğini zanneder...
Acısı tatlısıyla fena bir yer değildir....
Ama acilen reforma ihtiyacı var...
Pek çok ilköğretim okulundan bile daha geri kalmış durumda...
Cevr-i gerdun yıkmada zâten dil-i efkendemi
Âh ey hâtır-ı nevazım, şimdi artık sen de mi
Gözyaşı faş eylediyse macerâ-yı aşkımı
Göz mü mücrim, yoksa insaf et kabahat bende mi?
Dil gamla dahi dest ü giribandan usanmaz
Biz yâr için ağyâr ile gavgadan usandık...
'Elvada dostum ' deyip gitme tekrar... olur mu dostum?
Söz mü? .....
Gazze’de son dakikalarını yaşayan İmam-ı Şafiî recâ adına şu son ve dolgun solukları teneffüs etmiştir:
“Kalbim kasvet bağlayıp yollar da sarpa sarınca, ümidimi affına merdiven yaptım.. günahım gözümde büyüdükçe büyüdü ama, onu alıp affının yanına koyunca, affını tasavvurlar üstü büyük buldum.”
Batı dünyası karşısındaki tavrımız iki yönlüdür...
Birincisi alabildiğine ezilmişlik ve aşağılık duygusu ki son yüzyılda ön plana çıkmıştır..
İkincisi ise tavır takınma ve nefret duygusu...Arada hortlar...
Kola Turka içiyorum.... çeşitli sebepleri olabilir fakat bu kadar abartmaya ne gerek var?
Yıllarca 'Kim oynadı yarı finali' diye utanmadan bağırdık statlarda ve bir gün final oynayacağımıza hatta kupayı alabileceğimize inanmadan.....
Milliyetçilik olgusunun şov temelli olduğu bir toplum olduğumuz aşikar.... Sözde gayet vatanperver olan insanımız aksiyon noktasında birden süt dökmüş kediye dönüyor...
Öyle ayranla kolayla vatan millet sevilmez... Hem daha önce de yerli colalar çıkmıştı onlar niye tutmadı bu kadar? Kalite farkı... Tadıyla, reklamıyla güzel hizmet verdiler ve başardılar...
Yani coca cola içenler de hain falan değil arkadaşlar...
:-) canım memleketim ne de çabuk unutur varillerle coca cola tükettiğini.....
Komik insanlarız vesselam... :-)