kelimelerden alacaklı bir sağır gibi içimi döktüm bugün, yokluğunla konuştum tutsak gibi, enkaz gibi, kendim gibi içimden çıktım bugün, içimle konuştum
yüzünü ilk kez gören bir çoçuk gibi gördüm kendimi gördüm kırıldı ayna paramparça paramparça ne warsa kadınım yokluğunda kaç damla gözyaşı eder adın ne olur, gel, gel, gel, gel ben sensiz istanbul'a düşmanım.
kestiğim ümitlerden yelkenler yaptım ama yokluğunda ne gidebildim ne de kaldım gerçek miydi tutunmaya çalıştıklarım hediye süsü werilmiş ayrılıklarım
kaybetmenin tiryakisi bir çoçuk gibi sustum, kendime kızdım
istersen kaç uzaklara kancık onca çocuğun eli yakanda senin artık bir gözleri kaldı masum bakan boyalı ayakkabılarınla basma toprağıma lan
sustukça sıra sana gelecek bilesin
yeterince ıslandı bu toprak sel aldı kanla karışık yağmur bastırdı can aldı
durdukça hiçbir şey değişmez bilesin sustukça sıra sana da gelir bilesin
kanla karışık yağmurlarla üstümüze özgürlük yağıyor gökyüzünden ölmeyi öğrendim ben daha yürümeyi öğrenmeden mermiler düşerken biri war uzakta tetiği çeken katil doğmuş baba mesleği
istersen donat ordunu kancık onca yetimin ahı peşinde senin artık insanmış haklarıymış yalan dolan boyalı ayakkabılarınla basma toprağıma lan
günü gelir unutulur ne basra kalır ne beyrut ama tarih hatırlayacak kim masum kim puşt
demokrasi ambargo körfez kaos insani yardım ilk ortadoğu projesi insan hakları medeniyetler çatışması güwenlik ağı bunu siz yaptınız hayır siz yaptınız yeni dünya düzeni
bugünüm yarın olsa ya da hep yeni baştan, yaşamak ne güzel olur, hiç başlamamışsan. geriye ne kalırdı yaşananları atsak, seni bir daha yaşamak isterim aslında.
beni al kucağına, elini belime sar. beni almadığın an üşürüm sabaha kadar. beni al kucağına, elini belime sar. beni almadığın an ölürüm beni al.
biraz önce uyurken seni koynuma aldım. dudağından öperken uykudan uyandım. sana böyle uzakken seni bir daha sewdim. yanına gelebilsem bir daha dönmezdim.
çığlıklar büyüttüm ben içimdeki zindanlarda uyanmayı bekledim hep bu uğursuz karanlıktan oysa şimdi çok uzakta tutunduğum o rüyalar dört yanımda ümitsizlik dört yanımda taş duwarlar
sıradağlar ardından uzat bana ellerini bir ışık yak karanlığıma inandıkça döner dünya ışık wer ışık wer bana yitirdiğim yollarıma yüreğimden akıp gitmiş yaralanmış masallarıma
why have you forsaken me
in your eyes forsaken me,
in your thoughts forsaken me,
in your heart forsaken me
gripin + emre aydın...
kelimelerden alacaklı bir sağır gibi
içimi döktüm bugün, yokluğunla konuştum
tutsak gibi, enkaz gibi, kendim gibi
içimden çıktım bugün, içimle konuştum
yüzünü ilk kez gören bir çoçuk gibi
gördüm kendimi gördüm
kırıldı ayna paramparça
paramparça ne warsa kadınım
yokluğunda kaç damla gözyaşı eder adın
ne olur, gel, gel, gel, gel
ben sensiz istanbul'a düşmanım.
kestiğim ümitlerden yelkenler yaptım ama
yokluğunda ne gidebildim ne de kaldım
gerçek miydi tutunmaya çalıştıklarım
hediye süsü werilmiş ayrılıklarım
kaybetmenin tiryakisi bir çoçuk gibi
sustum, kendime kızdım
ferman akgül le birlikte...
baba mesleği...
istersen kaç uzaklara kancık
onca çocuğun eli yakanda senin artık
bir gözleri kaldı masum bakan
boyalı ayakkabılarınla basma toprağıma lan
sustukça sıra sana gelecek bilesin
yeterince ıslandı bu toprak
sel aldı
kanla karışık yağmur bastırdı
can aldı
durdukça hiçbir şey değişmez bilesin
sustukça sıra sana da gelir bilesin
kanla karışık yağmurlarla
üstümüze özgürlük yağıyor gökyüzünden
ölmeyi öğrendim ben
daha yürümeyi öğrenmeden
mermiler düşerken biri war uzakta tetiği çeken
katil doğmuş baba mesleği
istersen donat ordunu kancık
onca yetimin ahı peşinde senin artık
insanmış haklarıymış yalan dolan
boyalı ayakkabılarınla basma toprağıma lan
günü gelir unutulur ne basra kalır ne beyrut
ama tarih hatırlayacak kim masum kim puşt
demokrasi ambargo körfez kaos insani yardım ilk ortadoğu projesi insan hakları medeniyetler çatışması güwenlik ağı bunu siz yaptınız hayır siz yaptınız yeni dünya düzeni
beni al
bugünüm yarın olsa ya da hep yeni baştan,
yaşamak ne güzel olur, hiç başlamamışsan.
geriye ne kalırdı yaşananları atsak,
seni bir daha yaşamak isterim aslında.
beni al kucağına, elini belime sar.
beni almadığın an üşürüm sabaha kadar.
beni al kucağına, elini belime sar.
beni almadığın an ölürüm beni al.
biraz önce uyurken seni koynuma aldım.
dudağından öperken uykudan uyandım.
sana böyle uzakken seni bir daha sewdim.
yanına gelebilsem bir daha dönmezdim.
we bu gece de...
ben we sen...
tadı damağında kalmak...
james joyCe...
çığlıklar büyüttüm ben içimdeki zindanlarda
uyanmayı bekledim hep bu uğursuz karanlıktan
oysa şimdi çok uzakta tutunduğum o rüyalar
dört yanımda ümitsizlik dört yanımda taş duwarlar
sıradağlar ardından uzat bana ellerini
bir ışık yak karanlığıma inandıkça döner dünya
ışık wer ışık wer bana yitirdiğim yollarıma
yüreğimden akıp gitmiş yaralanmış masallarıma
almora
gün ağarınca boynum bükülür
dalarım uzaklara gönlüm sıkılır
sorma ne haldeyim sorma kederdeyim
sorma yangınlardayım zaman zaman
sorma utanırım sorma söyleyemem
sorma nöbetlerdeyim başım duman
'wakitsiz' der, ne de güzel der...
beni yormayın
beni kırmayın
anlamazsanız kalsın
hiç dokunmayın