Düşünce suçu diye bir şey olamaz, çünkü kimse beynimin içine girip maddenin yansımasını değiştiremez, yönlendiremez, yasaklayamaz. Olan, DÜŞÜNCEYİ İFADE SUÇU'dur ki, bizim memleketimizde böyle bir şey asla olmaz değil mi arkadaşlar :)
Belli bir entelektüel seviyesi olmakla birlikte, eserlerindeki dili 'Öz Türkçe' merakından dolayı oldukça sıkıcı... Bunu göze alıyorsanız, bütün eserlerini okumanızı öneririm.
İdealizmin karşıtı, biricik bilimsel felsefe akımı. Materyalizm ikiye ayrılır: Her insanın dış dünyanın objektif varlığına spontane inanışı; ve spontane materyalizmi bilimsel olarak derinleştiren ve geliştiren felsefi dünya görüşü. Felsefi Materyalizm’e göre, madde birincil, bilinç ikincildir. Materyalizm dünyanın ezeli ve ebediliğini (öncesizliğini ve sonrasızlığını) , Tanrı tarafından yaratılmış olmadığını ve de zaman ve mekanda sonsuzluğunu kabul eder. Bilinci, maddenin bir ürünü olarak kabul eden Materyalizm, onu objektif dünyanın yansısı sayar ve bundan ötürü dünyanın bilinebilirliğini kabul eder. Felsefe tarihinde Materyalizm, bir kural olarak, dünyayı doğru bir biçimde anlamakta ve insanın doğa üzerindeki kudretini artırmakta yararı bulunan ilerici sınıf ve tabakaların dünya görüşüdür. Materyalizm, bilim alanındaki ilerlemeleri özetleyerek, bilimsel bilgi ve metotların gelişimini hızlandırmıştır; buysa, insanın pratik faaliyetini ve üretim güçlerinin gelişimini etkilemiştir.
Materyalizm, bilimlerle olan karşılıklı aksiyon sürecinde değişimlere uğramıştır. İlk materyalist teoriler antik Hint, Çin ve Yunan köleci toplumlarında astronomi, matematik vb. alanlardaki bilimsel bilginin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Çok kere safdil (naiv) bir karakter taşıyan antik Materyalizm’in (Bkz: Lao Tsu, Van Çung, Çarkava Okulu; Herakleitos, Anaksagoras, Empedokles, Epikuros ve diğerleri) genel çizgisi, dünyanın maddeselliğini ve insan bilincinden bağımsız varlığını kabul etmesiydi. Materyalizm’in temsilcileri doğa fenomenlerinin çeşitliliğinde, var olan ya da geçmiş tüm şeylerin ortak kökenini bulmaya çalışmışlardır (Bkz. Unsur) .
Antik materyalistler çoğunlukla spontane diyalektikçi idiler, fakat fiziksel ile psişik arasında açık-kesin bir fark görememişler, psişik’in bütün özelliklerini doğaya atfetmişlerdir (Bkz: Hilozoizm) . Eski Materyalizm’de materyalist ve diyalektik ilkelerin gelişiminde, mitolojik ideolojinin etkisinin bir katışımı görülür yine de. Orta Çağ’da ve Rönesans sırasında materyalist akımlar nominalizm, panteist doktrinler (Bkz: Panteizm) ve de doğayla Tanrı’nın ebedi-birliği öğretisi biçimleri içinde kendilerini göstermişlerdir.
Materyalizm, Avrupa’da 17. ve 18. yüzyıllarda gelişmiştir (Bkz: Bacon, Hobbes, Gassendi, Spinoza ve Locke) . Materyalizm’in bu biçimi doğmakta olan kapitalizmin temeli üzerinde ve üretimin teknoloji ve bilimin büyümesiyle birlikte gelişme göstermiştir. O zaman için ilerici burjuvazinin sözcüleri olan materyalistler, “deney”i kendi dayanakları olarak ve doğayı felsefe objesi olarak ele almak suretiyle, Orta Çağ iskolastisizmine ve kilise otoritelerine karşı savaştılar. 17. ve 18. yüzyıl materyalizmi, o zaman hızlı bir gelişme halinde bulunan mekaniksel ve matematiksel bulgulara bağlı olarak gelişmişti, bunun sonucu olarak mekanist bir materyalizmdi. 17. ve 18. yüzyılların materyalizminin diğer bir özelliği de, doğayı az çok yalıtılmış ve aralarında karşılıklı bağlılıklar bulunmayan araştırma alanlarına ve konularına ayırmak, tahlil etmek ve de bunların gelişimlerini dikkate almaksızın incelemek eğilimlidir. 18. yüzyol Fransız materyalistleri, bu dönemin materyalist felsefesinde özel bir yer alırlar (Bkz: La Mettrie, Diderot, Helvetius ve Holbach) . Genellikle hareketin mekanist kavramına dayanan Fransız materyalistleri, Toland gibi hareketi doğanın evrensel ve ayrılmaz bir özelliği olarak kabul ederler ve 17c yüzyılın materyalistlerinin çoğunun karakteristiği olan deistçe kararsızlıkları tamamen reddederler.
Materyalizm’in bütün çeşitleriyle ateizm arasında var olan bağ, 18. yüzyıl Fransız materyalistlerinde özel olarak kendini gösterir. Feuerbach’ın “antropolojik” materyalizmi (Bkz: L. Feuerbach) , Batı materyalizminin bu biçiminin şahikasıdır. Aynı zamanda, Marksizm öncesi bütün materyalizmin karakteristiği olan temaşacılık (contemplation) da bütün çağdaşları içinde en açık biçimde Feuerbach’da görülür.
Materyalizm’in gelişiminde daha ileriye bir adım, 19. yüzyılın ikinci yarısında Rusya ve Doğu Avrupa ülkelerinde devrimci demokratların felsefesi (Bkz: Belinski, Herzen, Çernişevski, Dobrolyubov, Markoviç, Botev) tarafından Lomonosov, Radişçev ve diğerlerinin geleneğine dayanan bir felsefe tarafından atılmıştır.
Devrimci demokratlar antropolojizmin ve me ta fizik metodun sınırlı ufkunu bazı bakımlardan aşmışlardır. Materyalizm’in en yüksek ve en kararlı biçimi Marx ve Engels tarafından yaratılan Diyalektik Materyalizm’dir. Diyalektik Materyalizm, sadece, materyalizmin daha önce sözü edilen kusurlarının değil, fakat materyalizmin bütün temsilcilerinin ortak idealist tarih anlayışının da üstesinden gelmiştir. Daha sonraki gelişme içinde Materyalizm, iki ana akıma ayrılır: bir yanda diyalektik ve tarihsel materyalizm (Bkz: Diyalektik ve Tarihsel Materyalizm) , öbür yanda materyalizmin basitleştirilmiş ve vülgarize edilmiş bir çok çeşitleri. Vülger materyalizmin en tipik olanı pozitivizme kayan vülger materyalizmdir, ve, yüzyılın dönümünde, diyalektik materyalizmin tahrifi olarak ortaya çıkan bu vülger materyalizm çeşitleri (Marksizm’in mekanik tarzda revizyonu eğilimleri ve diğerleri) , vülger materyalizmin bu tipik biçimine kaymışlardır. 19. yüzyılın ikinci yarısı sırasında Materyalizm’in olgun biçimlerinin burjuvazinin dar sınıf çıkarlarıyla bağdaşmazlığı kendini gösterdi. Materyalizm’in yandaşlarının ahlakdışı (immoral) olduklarını öne süren burjuva filozofları, onların bilincin mahiyetini kavrayamadıklarını öne sürerler ve Materyalizm’i onun ilkel biçimleriyle özdeşleştirirler. Bu filozoflardan bazıları, militan ateizmi ve teoretiko-bilgisel (theoretico-cognitive) optimizmi reddetmekle birlikte, üretimin ve tabiat bilimlerinin gelişiminin gereklerine uygun düşen materyalist dünya görüşünün bazı unsurlarını kabul etmek zorunda kaldılar. Öte yandan, idealizm lehine açıklamalarda bulunan ya da “bütün felsefeleri” pozitivist tarzda bertaraf eden birçokları, özel bilimsel araştırmalarında materyalist pozisyon aldılar (örneğin Haeckel ve Boltzmann’ın tabii-tarihsel materyalizmi) .Önde gelen bazı bilginler tabii-bilimsel materyalizmden bilimsel Materyalizm’e, ve sonuç olarak Diyalektik Materyalizm’e dönmüşlerdir (Bkz: Langevin, Joliot-Curie, Kotarbinski, Yanagide, Lamont ve diğerleri) .
Diyalektik Materyalizm’in gelişimi içindeönemli bir özellik de, onun natüralist materyalist teorilerdeki birçok zayıf noktaları ve idealizmin çağdaş biçimlerini eleştirme gücünü taşıyan yeni düşüncelerle zenginleşmiş olmasıdır. Bilimlerdeki çağdaş gelişme, doğa bilginlerinin diyalektik materyalizmin bilinçli taraftarları olmalarını gerektirir. Aynı zamanda, sosyo-tarihsel pratik ve bilim, materyalist felsefede sürekli ilerlemeye yol açar.
Kaynak: M. Rosenthal & P. Yudin: Materyalist Felsefe Sözlüğü
Emperyalizm ve Proleter Devrimleri Çağı'nın beşinci ustası; faşizmin, feodalizmin ve bürokrat kapitalizmin kararlı düşmanıdır; Marksim-Leninizm'e askeri, siyasi ve felsefi katkılarıyla adını haklı olarak ekleten ve kuramın ismini 'Marksizm-Leninizm-Maoizm' olarak değiştiren bir dahidir.
Fiziksel yaşama veda eden ama zihnimizde ve dudaklarımızda bizimle birlikte yaşayan iyi bir halk ozanıdır. Onu ve onun gibi ozanlarımızı saygıyla anıyorum.
Dinler, kuruluş dönemi ve uygulanışlarıyla günümüzde yaşamını tarihsel olarak tamamlamış ama pratik olarak 'bir uyuşturma aracı' niteliğiyle sistemler tarafından insanlara dayatılan 'afyon'dur. Bu 'afyon'u reddedenlere, 'afyon'lular tarafından çoğunlukla 'hakaret' anlamında kullanılan bir sözcüktür 'dinsiz'.
Bilinçli red, sorgulama yeteneği ve uygulamasıyla akıllı insanlara aittir.
Sözlük anlamında 'asılsız inanç'ın karşılığı olarak kullanılan 'batıl inanç', gerek burjuva ideolojisinde ve gerekse teolojik metinlerde 'gerçek inancın' karşıtıdır. Benim açımdan dinsel inanç ile batıl inanç arasında hiçbir fark bulunmamaktadır.
Düşünce suçu diye bir şey olamaz, çünkü kimse beynimin içine girip maddenin yansımasını değiştiremez, yönlendiremez, yasaklayamaz. Olan, DÜŞÜNCEYİ İFADE SUÇU'dur ki, bizim memleketimizde böyle bir şey asla olmaz değil mi arkadaşlar :)
Belli bir entelektüel seviyesi olmakla birlikte, eserlerindeki dili 'Öz Türkçe' merakından dolayı oldukça sıkıcı... Bunu göze alıyorsanız, bütün eserlerini okumanızı öneririm.
Kemalizm başta olmak üzere, Türkiye'deki birçok tabuyu yerle bir eden komünist önder.
İdealizmin karşıtı, biricik bilimsel felsefe akımı. Materyalizm ikiye ayrılır: Her insanın dış dünyanın objektif varlığına spontane inanışı; ve spontane materyalizmi bilimsel olarak derinleştiren ve geliştiren felsefi dünya görüşü. Felsefi Materyalizm’e göre, madde birincil, bilinç ikincildir. Materyalizm dünyanın ezeli ve ebediliğini (öncesizliğini ve sonrasızlığını) , Tanrı tarafından yaratılmış olmadığını ve de zaman ve mekanda sonsuzluğunu kabul eder. Bilinci, maddenin bir ürünü olarak kabul eden Materyalizm, onu objektif dünyanın yansısı sayar ve bundan ötürü dünyanın bilinebilirliğini kabul eder. Felsefe tarihinde Materyalizm, bir kural olarak, dünyayı doğru bir biçimde anlamakta ve insanın doğa üzerindeki kudretini artırmakta yararı bulunan ilerici sınıf ve tabakaların dünya görüşüdür. Materyalizm, bilim alanındaki ilerlemeleri özetleyerek, bilimsel bilgi ve metotların gelişimini hızlandırmıştır; buysa, insanın pratik faaliyetini ve üretim güçlerinin gelişimini etkilemiştir.
Materyalizm, bilimlerle olan karşılıklı aksiyon sürecinde değişimlere uğramıştır. İlk materyalist teoriler antik Hint, Çin ve Yunan köleci toplumlarında astronomi, matematik vb. alanlardaki bilimsel bilginin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Çok kere safdil (naiv) bir karakter taşıyan antik Materyalizm’in (Bkz: Lao Tsu, Van Çung, Çarkava Okulu; Herakleitos, Anaksagoras, Empedokles, Epikuros ve diğerleri) genel çizgisi, dünyanın maddeselliğini ve insan bilincinden bağımsız varlığını kabul etmesiydi. Materyalizm’in temsilcileri doğa fenomenlerinin çeşitliliğinde, var olan ya da geçmiş tüm şeylerin ortak kökenini bulmaya çalışmışlardır (Bkz. Unsur) .
Antik materyalistler çoğunlukla spontane diyalektikçi idiler, fakat fiziksel ile psişik arasında açık-kesin bir fark görememişler, psişik’in bütün özelliklerini doğaya atfetmişlerdir (Bkz: Hilozoizm) . Eski Materyalizm’de materyalist ve diyalektik ilkelerin gelişiminde, mitolojik ideolojinin etkisinin bir katışımı görülür yine de. Orta Çağ’da ve Rönesans sırasında materyalist akımlar nominalizm, panteist doktrinler (Bkz: Panteizm) ve de doğayla Tanrı’nın ebedi-birliği öğretisi biçimleri içinde kendilerini göstermişlerdir.
Materyalizm, Avrupa’da 17. ve 18. yüzyıllarda gelişmiştir (Bkz: Bacon, Hobbes, Gassendi, Spinoza ve Locke) . Materyalizm’in bu biçimi doğmakta olan kapitalizmin temeli üzerinde ve üretimin teknoloji ve bilimin büyümesiyle birlikte gelişme göstermiştir. O zaman için ilerici burjuvazinin sözcüleri olan materyalistler, “deney”i kendi dayanakları olarak ve doğayı felsefe objesi olarak ele almak suretiyle, Orta Çağ iskolastisizmine ve kilise otoritelerine karşı savaştılar. 17. ve 18. yüzyıl materyalizmi, o zaman hızlı bir gelişme halinde bulunan mekaniksel ve matematiksel bulgulara bağlı olarak gelişmişti, bunun sonucu olarak mekanist bir materyalizmdi. 17. ve 18. yüzyılların materyalizminin diğer bir özelliği de, doğayı az çok yalıtılmış ve aralarında karşılıklı bağlılıklar bulunmayan araştırma alanlarına ve konularına ayırmak, tahlil etmek ve de bunların gelişimlerini dikkate almaksızın incelemek eğilimlidir. 18. yüzyol Fransız materyalistleri, bu dönemin materyalist felsefesinde özel bir yer alırlar (Bkz: La Mettrie, Diderot, Helvetius ve Holbach) . Genellikle hareketin mekanist kavramına dayanan Fransız materyalistleri, Toland gibi hareketi doğanın evrensel ve ayrılmaz bir özelliği olarak kabul ederler ve 17c yüzyılın materyalistlerinin çoğunun karakteristiği olan deistçe kararsızlıkları tamamen reddederler.
Materyalizm’in bütün çeşitleriyle ateizm arasında var olan bağ, 18. yüzyıl Fransız materyalistlerinde özel olarak kendini gösterir. Feuerbach’ın “antropolojik” materyalizmi (Bkz: L. Feuerbach) , Batı materyalizminin bu biçiminin şahikasıdır. Aynı zamanda, Marksizm öncesi bütün materyalizmin karakteristiği olan temaşacılık (contemplation) da bütün çağdaşları içinde en açık biçimde Feuerbach’da görülür.
Materyalizm’in gelişiminde daha ileriye bir adım, 19. yüzyılın ikinci yarısında Rusya ve Doğu Avrupa ülkelerinde devrimci demokratların felsefesi (Bkz: Belinski, Herzen, Çernişevski, Dobrolyubov, Markoviç, Botev) tarafından Lomonosov, Radişçev ve diğerlerinin geleneğine dayanan bir felsefe tarafından atılmıştır.
Devrimci demokratlar antropolojizmin ve me ta fizik metodun sınırlı ufkunu bazı bakımlardan aşmışlardır. Materyalizm’in en yüksek ve en kararlı biçimi Marx ve Engels tarafından yaratılan Diyalektik Materyalizm’dir. Diyalektik Materyalizm, sadece, materyalizmin daha önce sözü edilen kusurlarının değil, fakat materyalizmin bütün temsilcilerinin ortak idealist tarih anlayışının da üstesinden gelmiştir. Daha sonraki gelişme içinde Materyalizm, iki ana akıma ayrılır: bir yanda diyalektik ve tarihsel materyalizm (Bkz: Diyalektik ve Tarihsel Materyalizm) , öbür yanda materyalizmin basitleştirilmiş ve vülgarize edilmiş bir çok çeşitleri. Vülger materyalizmin en tipik olanı pozitivizme kayan vülger materyalizmdir, ve, yüzyılın dönümünde, diyalektik materyalizmin tahrifi olarak ortaya çıkan bu vülger materyalizm çeşitleri (Marksizm’in mekanik tarzda revizyonu eğilimleri ve diğerleri) , vülger materyalizmin bu tipik biçimine kaymışlardır. 19. yüzyılın ikinci yarısı sırasında Materyalizm’in olgun biçimlerinin burjuvazinin dar sınıf çıkarlarıyla bağdaşmazlığı kendini gösterdi. Materyalizm’in yandaşlarının ahlakdışı (immoral) olduklarını öne süren burjuva filozofları, onların bilincin mahiyetini kavrayamadıklarını öne sürerler ve Materyalizm’i onun ilkel biçimleriyle özdeşleştirirler. Bu filozoflardan bazıları, militan ateizmi ve teoretiko-bilgisel (theoretico-cognitive) optimizmi reddetmekle birlikte, üretimin ve tabiat bilimlerinin gelişiminin gereklerine uygun düşen materyalist dünya görüşünün bazı unsurlarını kabul etmek zorunda kaldılar. Öte yandan, idealizm lehine açıklamalarda bulunan ya da “bütün felsefeleri” pozitivist tarzda bertaraf eden birçokları, özel bilimsel araştırmalarında materyalist pozisyon aldılar (örneğin Haeckel ve Boltzmann’ın tabii-tarihsel materyalizmi) .Önde gelen bazı bilginler tabii-bilimsel materyalizmden bilimsel Materyalizm’e, ve sonuç olarak Diyalektik Materyalizm’e dönmüşlerdir (Bkz: Langevin, Joliot-Curie, Kotarbinski, Yanagide, Lamont ve diğerleri) .
Diyalektik Materyalizm’in gelişimi içindeönemli bir özellik de, onun natüralist materyalist teorilerdeki birçok zayıf noktaları ve idealizmin çağdaş biçimlerini eleştirme gücünü taşıyan yeni düşüncelerle zenginleşmiş olmasıdır. Bilimlerdeki çağdaş gelişme, doğa bilginlerinin diyalektik materyalizmin bilinçli taraftarları olmalarını gerektirir. Aynı zamanda, sosyo-tarihsel pratik ve bilim, materyalist felsefede sürekli ilerlemeye yol açar.
Kaynak: M. Rosenthal & P. Yudin: Materyalist Felsefe Sözlüğü
Emperyalizm ve Proleter Devrimleri Çağı'nın beşinci ustası; faşizmin, feodalizmin ve bürokrat kapitalizmin kararlı düşmanıdır; Marksim-Leninizm'e askeri, siyasi ve felsefi katkılarıyla adını haklı olarak ekleten ve kuramın ismini 'Marksizm-Leninizm-Maoizm' olarak değiştiren bir dahidir.
Spiritüalist saçmalıklardan biri... Başka neler yok ki! Radyastezi, telekinezi, telestezi, reenkarnasyon falan, filan...
Dar kafalılığı örülmüş saç gibi başında taşıyanlara masallar...
Emek düşmanı canilerden biri...
Fiziksel yaşama veda eden ama zihnimizde ve dudaklarımızda bizimle birlikte yaşayan iyi bir halk ozanıdır. Onu ve onun gibi ozanlarımızı saygıyla anıyorum.
Dinler, kuruluş dönemi ve uygulanışlarıyla günümüzde yaşamını tarihsel olarak tamamlamış ama pratik olarak 'bir uyuşturma aracı' niteliğiyle sistemler tarafından insanlara dayatılan 'afyon'dur. Bu 'afyon'u reddedenlere, 'afyon'lular tarafından çoğunlukla 'hakaret' anlamında kullanılan bir sözcüktür 'dinsiz'.
Bilinçli red, sorgulama yeteneği ve uygulamasıyla akıllı insanlara aittir.
Sözlük anlamında 'asılsız inanç'ın karşılığı olarak kullanılan 'batıl inanç', gerek burjuva ideolojisinde ve gerekse teolojik metinlerde 'gerçek inancın' karşıtıdır. Benim açımdan dinsel inanç ile batıl inanç arasında hiçbir fark bulunmamaktadır.