Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • sevgi22.05.2008 - 22:22

    Anneler gününde dünyaya gelip en büyük hediyeyi o aileye veren, şimdiye kadar ki 20 bölümlük hayatında hep sevgi dolu olup etrafa neşe saçan ama kalbinde hiç nefrete yer vermeyen kızın ismiydi sevgi.. İşte o ben :))) Sevgilerle.. :)

  • ölüm22.05.2008 - 22:15

    Geri döndüren gördün mü geçmişi? Boşa soldurdun o nazlı gençliği..! Bir avuç toprak için yiyor kendini..Zaman kendine benzetmez herkesi..Hesapsız açar baharlar pembeyi.Açmadığın dalda sözün geçer mi? Sitem etme haberi yok dağların.Gözlerini ellerinle bağladın.Faydası yok geç kalınmış figanın.Dünyada ölümden başkası yalan..

  • üç şey22.05.2008 - 21:36

    1-) İyi bir yaşamak
    2-) İyi bir eşe sahip olmak
    3-) İyi bir işte çalışmak

    Hepsi beraberinde huzur ve mutluluğu getirir zaten..

  • enteresan diyaloglar13.05.2008 - 01:22

    Hâkim, kaza yaparak birkaç kişinin ölümüne yol açan bir şoförün ehliyetini iptal edince, şoför:
    -Aman hakim bey, diye sızlanmış. Benim yaşayabilmem, şoförlük yapmama bağlı.
    Hâkim cevap vermiş:
    -Başkalarının yaşaması da sizin şoförlük yapmamanıza bağlı.

    Sokrat ölüme mahkum edildiğinde, eşi:
    -Haksız yere öldürüyorsunuz, diye ağlamaya başlayınca,
    Sokrat:
    -Ne yani, demiş. Bir de haklı yere mi öldürseydim?

    Filozof Sokrates ve eşi, bir türlü iyi geçinemezlermiş. Bir gün eşi Sokrates'e verip veriştirmiş, ağzına geleni söylemiş.Bakmış kocası hiçbir tepki göstermiyor, bir kova suyu alıp başından aşağı boşaltmış.
    Sokrates: 'Bu kadar gök gürültüsünden sonra, bir sağanak zaten bekliyordum' demiş

    (Gerçek Yaşanmış dialog)
    Kalp ameliyatı oldum. 4 ay rapor aldim ve bu 4 ayin sonunda rapor
    paramı almak icin Fatih SSK'ya gittim. Klasik bir sekilde eksik evraklari partiparti soyledikleri icin 3 gun ugrastim ve buyuk gun geldi. Param
    hesaplaniyor. Bankadayım, sorular geldi.
    -Hastanede yattın mi?
    -Herhalde abi, dedim, henuz evlerde kalp ameliyatı yapamiyorlarmis. Hic yorum yapmadi ve 2. soruya gecti.
    - Cıktın mı peki? Ve ben dumur...
    - Hayir, hala aksamlari isten sonra yatmaya hastaneye gidiyorum.
    Ve kafami duvarlara vurduracak soru geldi. Espri bile anlamaktan aciz bu adam sordu:
    -Istanbul'da kimsen yok mu yav. Niye hastanede kaliyorsun ki hala? ! ?

  • YÜREĞİNİ ELİNE ALARAK ÇIKACAKSIN BU YOLA12.05.2008 - 23:29

    Yüreğini Eline Alarak Çıkacaksın Bu Yola..

    seni sen yapan ne kaldı söyle?
    beynin! yüreğin! düşüncelerin! ideallerin..
    gem vurmadığın ne kaldı?
    düşüncelerini mi söyleyebiliyorsun özgürce,
    yoksa gelecekle ilgili mutlu hayaller mi kurabiliyorsun?
    ya da beynini mi geliştirebiliyorsun.
    özgürce yaşayabiliyor musun sevdalarını.


    çılgınca haykırabiliyor musun sevdiğine 'seni seviyorum' diye.

    hangisini yapabiliyorsun. söyle seni diğer insanlardan ayıran ne kaldı?
    anlat bana; ayşeden, fatmadan, ahmetten,Aliden farkını...

    ben farklıyım deme boşuna göster bana...
    yüreğini eline alarak çıkacaksın bu yola,
    beynini çöp sepetine atacaksın.
    bırak özgürce yaşasın kalbin aşklarını.

    evet belki kırılacaksın, üzüleceksin;

    ama sonra hatırlayacaksın geçirdiğin günleri.

    yaptığın çılgınlıklara sende şaşacaksın.


    güleceksin sevdiğini 1 saniye olsun görebilmek için yaptığın
    şeylere (uydurduğun mazeretlere) .
    gülerken ürpereceksin, özleyeceksin o saf duygularını ve:
    keşke diyeceksin...

    keşke sunsaydım kalbimi sevgiliye.

    delice çırpınışlarını hatırlayacaksın yüreğinin,
    öpüşmelerindeki tadı dudaklarında hissedeceksin.
    sonra onu düşüneceksin (hiç aklından çıkarmadığını hatırlayarak)
    ama kesinlikle beynini katmayacaksın bu işe.


    aşkta mantık yoktur sevgili. mantık riskleri reddeder.

    ama her aşk bir risktir. 'ya hep ya hiç' diyebileceksin.

    sonuna kadar gideceksin.

    sonunda uçurum olduğunu bile bile.
    yüreğini eline alarak çıkacaksın bu yola.

    yanında olduğunu o zaman göreceksin.

    ve hissedeceksin o zaman senin için çarpan yüreğin sesini,

    aşkın iki kişilik olduğunu öğreneceksin.

    (Alıntı)

  • fenomen12.05.2008 - 01:41

    Bazı felsefecilere göre felsefe akımı olmaktan çok bir felsefe yöntemidir fenomen.Ama bunu öne sürmekte çok iddialı olur diye düşünüyorum çünkü fenomen çok geniş bir kelime..kullanıldığı alana bağlı diyebiliriz.Mesela canlı olan varlıklar dediğimiz zaman içine insan da girer hayvanda hatta bitkiler de vs...ama hayvanlar aleminde canlılar dediğimiz zaman aklımıza insan gelmez.direkt aslan,kedi,köpek vs gelir.bunun gibi çok geniş yani.yanlış biliyorsam eğer lütfen düzeltin beni....

  • ölüm11.05.2008 - 01:19

    Bir düşünsenize..!

    Bazen saçma sapan şeyleri dert ettiğimiz, yeri gelip komplekse girdiğimiz anları,
    Platonik aşk yaşayıp kendimizi alkole verdiğimiz günleri,
    1 mayısı bayramını savaş gibi kutladığımız ülkemizi,
    1 dakikalık saygı duruşu denmesine rağman en fazla 35 saniye süren törenleri,
    zamanında anne-babalarımızında yapmış olmasına rağmen bize yapmayın diye üstüne basa basa nasihat ettiği ama bizim yinede yaptığımız hataları,
    Sonra yediğimiz dayakları,
    'bugünde derse girmeyelim canım nolcak' diyerek okuldan kaçmalarımızı,
    'tühh bu dersten bu yıl yine çakcam' dediğimiz ders kaygılarını,
    trafikte deli eden dolmuş sürücüleri,
    mahallede kovalayan o koca köpeği,
    en yakın arkadaşımızın sevgilisinden ayrılıpta omzumuza yaslanıp hüngür hüngür ağlamasını,
    bazen abartıp salyalarını omzumuza sürmesini,
    içimizden 'iğğğhh..' desekte bunu görmezden gelişlerimizi,
    az sonra, biraz sonra, hemen sonra diye diye gecenin 3üne kadar hem deli olup hem beklediğimiz magazin programlarını,
    'valla bak bu son paket sigarayı bırakcam artık' dememize ragmen hala içilen o sigaraları,
    kimi zaman evde başınızın etini yiyen,kimi zaman TV karşısında kumanda savaşı yapacağınız eşinizi,
    'üstünü kirletirsen döverim bak' diyen annemiz ve bu soruna çözüm bulan ayşe teyzemizi,
    arabayı kaçırıp arkadaşlarla gezdiğiniz ama eve gelince papaz olacağınız bi babanızı,
    'hayırr..ben daha çok seviyorum' diye şakalaştığınız bi sevgilinizi,
    martılara simit atmak için bindiğiniz vapur sevdanızı,
    sabahları gazetede ki yazılarını komedi niyetine okuduğumuz bir Haydar Dümen'imizi,
    ne kadar salakça gelsede denizde oynadığımız deve güreşlerini,
    bakmakla yükümlü olduğunuz bir ailenizi,
    sokağa tüküren meşhur insanlarımızı,
    kendimizi ve şişenin dibini bulduğumuz o güzel şarkıları,
    'loto bi tutsun var yaa...' diye kurulmaya başlayan hayallerimizi,
    ağaçtan kedi kurtaran itfaiyelerimiz ve bunu gündemin en önemli konusu gibi sunan medyalarımızı,
    yere düşen arkadaşımızın komik durumuna gülmemek için kendimizi sıkmamızı,
    arkadaşımızın durumu anlayıp' hayırdır? kızarıp bozarmışsın' demesiyle kahkahayı basmamızı..........

    Bi düşünsenize bunların hiç biri yok.. İşte bunlardan herhangi birisi yoksa günlük yaşamınızda; hayat size 'önüm, arkam, sağım, solum sobeee..' demiştir ve ölümü tatmışsınızdır.


    Bir de sürekli dolmuşla geçerken, Zincirlikuyu Mezarlığı'nın girişinde ki tabelada 'Her canlı ölümü tadacaktır.' yazısını gördükçe ne kadar da hayatımızın içinde olduğunu bir kez daha anladığım bir şeydir.Ve bende garip bir duygu yaratır.Bunun üzerine, Murat KEKİLLİ'den ölüm gibi ömrümdesin dinlemen gerekiyormuş gibi bir his oluşur bende :)) Çok derin ve güzel bir söz anlayana..

  • fenomen10.05.2008 - 22:38

    'Fenomen' yıllarca felsefeye konu olmuş, sürekli tartışılıp ortası bulunamayan bir şeydir.Gerçeğinin göründüğünden farklı olduğunu ileri sürüp araştırmaya sevk eder.Yani benim yorumlamama göre fenomen; gördüğünü kendince algıladığının aslında genel anlamda bilindiği gibi değil görünenin,gerçekten uzak olduğunu, özünde daha farklı olduğu anlamındadır.Bununla ilgili yararlı olcağına inandığım diğer bilgiler 20.yüzyılın başlarında Edmund Husserl tarafından fenomenoloji felsefesi kurulmuştur.Fenomoloji de fenomen çeşitlerini inceleyen, irdeleyen bilim dalıdır.Bu felsefede özne-nesne ilişkisinin özüne inilmesi söyler.Yıllarca hep bu bağlamda felsefecilere tartışma konusu olmuştur.Bu fenomen o kadar çeşitli ve öyle bir şeydir ki say say bitmez.Davranış fenomeni,düşünce fenomesi,edebiyat fenomeni,fiziki fenomen,sosyoloji fenomeni,aşk fenomeni,din fenomeni vs vs diye uzadıkça uzar gider bu..Size en bilindik bir fenomen türünü anlatayım.Bu da günlük hayatta en çok yaşadığımız ve şaşırdığımız bir olaydır.Parapskiloji konularından telepatide, fenomen 'düşünce aktarımı' anlamında kullanılmaktadır.Buna verebileceğim en güzel örnek; Genelde birbirine karşı yoğun duygu besleyenler,aşıklar,eşler,yakın arkadaşlar ve aile fertleri arasında yaşananıdır.İki kişi sohbet etmektedirler ve sonra araya bir sessizlik girer ve susarlar.Sonra birbirinden habersiz bir şeyler düşünürler o sessizliği bozmak için.Daha sonra sanki önceden anlaşılmış gibi söyleyecekleri şeye aynı anda ve aynı sözle başlarlar.Birbirinin yüzüne bakıp 'yuhh..anca bu kadar olur.', 'O kadar çok benziyoruz ki..','inanmıyorum yaa..' vs derler.Bu aslında bir düşünce aktarımıdır.Bir nevi (hatta oldukça fazla) telapatidir.Diğer bir örnekle; Siz birini aramayı aklınızdan geçirip tam telefonunuzu elinize aldığınızda, onunda sizi aradığını görüp şaşırmak gibi.Eminim size de çok olmuştur.İşte bu bir fenomendir.Umarım örneğimi beğenmişsinizdir.
    Çok derin bir konudur fenomen.Hatta Fatih Terim'in de fenomen olduğuna dair çeşitli rivayetler vardır.Bilemiyorum artık ne kadar doğru.:D :)
    [ Bence fenomen iyi birşeydir.Her eve lazım :)) ]
    Ayrıca 'Fenomen' İstanbul'un çekilmez trafiğinde dinlemekten en zevk aldığım radyo kanallarından birinin ismidir.

  • kardelen10.05.2008 - 00:24

    Avcıların ve turistlerin uğrak yeri olan Akseki, 'KARDELEN ÇİÇEĞİ' nin ana yurdudur. Kış aylarında Kardelen Çiçeğini görmek için yerli ve yabancı turistler ilçeyi sürekli ziyaret ederler.Memleketim diye demiyorum ama eğer yolunuz Antalya'ya düşerse,Akseki'de ki Giden Gelmez dağlarına gidin ve muhakkak bir kardelen fotografını çekin.Şimdi gidipte gelemem diye içinize korkuda düşmüştür sizin :)

    *Ha ayrıca 3 gün önce yaşlı bi amca mantar toplamaya diye Giden Gelmez Dağları'na gitmiş.Sonra gelememiş... 'Be amca almışsın yaşını başını zaten.Ne yaparsın taa Toroslarda sen? ' :) ..ama gerçekten üzüldüm yaa:(:(

  • kaju fıstığı09.05.2008 - 22:46

    Türkçe'de ki adı Kaju Fıstığı,Hint Fıstığı,
    Fransızcada tornistan,
    Latince anacardium occidentale,
    İngilizce de ise Cashew olan bu fıstık; Uzakdoğu Asya kökenli bir çeşit fıstıktır.Yer fıstığından farkıda yerde değil bir ağaçta yetişir.Ağaçta ki olgunlaşmış görünümü,kırmızı bir elmayı andırır.Sanki elma, sapından dala tutunmak yerine tam tersine yani çiçekli olan kısmından dala tutunmayı tercih etmiş gibidir.ve sap olması gereken yerde isminden de anlaşılacağı gibi 'j' harfini hatta daha çok bir böbreği andıran şekliyle meyvenin çekirdeği bulunur.Bu çekirdek ise lezzetle yediğimiz fıstık kısmını oluşturur.Ve daha sonra fıstık meyveden ayrılarak toplanır.Yanda ki linke tıklayarak meyvenin resime bakabilirsiniz.(http://www.indiamart.com/asmiinternational/pcat-gifs/products-small/cashew-fruit.jpg)
    Kaju fıstığı muhteşem tadının dışında besleyiciliği, vücudu güçlendirme ve hastalıklardan koruma özellikleri ile de cashew, benzersiz bir çerez. İçinde kalsiyum, fosfor, betakaroten, riboflavin gibi vücudumuz için çok yararlı maddeler var. İçerdiği potasyum tansiyon düşürücü özelliğe sahiptir.Ayrıca sinirlerin ve kalp kaslarının sağlıklı çalışmasını sağlar.

    TARİHÇESİ;
    16. yy başlarında Portekizliler Brezilya'yı istila ettiklerinde kaju ağacını da keşfetmisler. Portekizli denizciler kaju tohumlarını Brezilya'dan batı Afrika kıyılarına taşıyarak bu topraklara ilk yerleşen Portekizlilerin orada yetiştirmelerini sağlamışlar. Kajunun batı Afrika'yla tanışması ve yayılış hikayesi böyle başlıyor. Kaju ağacının yayılımı için yağışlı ve nemli ekvator iklimi çok elverişli. İklimi dolayısıyla kaju ağacı batı Afrika kıyılarına kolayca adapte olup hızla yayılmaya başlamış. Afrika'nın batı kıyısında Gabon, Angola ve Namibya gibi ülkelerden de doğu Afrika'daki ülkelere, Mozambik, Kenya ve Tanzanya'ya da yayılmış.
    Kaju ağacı Brezilya ve Afrika dışında Hindistan'da da yetiştiriliyor. Günümüzde dünyanın en büyük kaju üreticisi ve ihracatçısı Hindistan'da Kerala Kaju Birliği. Brezilya ise kaju üretimi ve ihracatında dünya ikincisi. Afrika ise bu sıralamada üçüncü. Hindistan'ın hasat zamanı Mayıs, Brezilya'nın ise Ekim ayı, yani bu sayede dünya kaju fıstıksız kalmıyor.
    FAYDALARI;
    -Vücudu hastalıktan koruyan, şeker hastalığının gelişimini engelleyen ve antioksidan olarak nitelenen bir mineral olan selenyum içerir. Yine bu mineral, vücudu kimi metal zehirlenmelerinden korur, kansere karşı direnci arttırır.
    -Özellikle hamilelerde takviyesi gereken demir mineralini içerir.
    -İçerdiği D vitamini kemiklerin güçlü olmasını sağlar, kemik hastalıklarının oluşmasını önler, bağışıklık sistemini güçlendirir.
    -İçerdiği magnezyum minerali ile vücudumuzdaki kemik ve sinir dokusunu, kasların çalışmasını ve kalp atışlarını düzenler; adet dönemi gerginliğini azaltır.
    -Vücut direncinin arttıran, yaraların iyileşmesini sağlayan, sperm hareketlerini arttıran, büyüme, gelişme ve gebelik dönemlerinde etkili olan çinko mineralini içerir.
    Ayrıca pahalı olduğunu dile getirenlere söyleyebileceğim şey ise; Kaju fıstığının diğer fıstık çesitlerinden daha pahalı olma nedenlerinden biri her iklimde yetiştirilememesi ve her kaju elmasından ancak bir adet kaju fıstığı üretilebilmesi. Toplanan kaju elmalarından çekirdekleri ayrılarak üzerlerindeki kabuk çıkartılıp kavrularak evlerimize ulaşacak şeklini alıyor.Kuru yemişçilerde tuzsuz ve kavrulmamış olarak daha uygun fiyatlara bulabilirsiniz.Ambalajlanmış ve işlemden geçenler muhakkak biraz daha pahalı olacaktır.Ortalama olarak maximum ve minimum fiyatı ise 29-15 YTL arasındadır.Umarım bilgilerim işinize yaramıştır.
    Saygılarımla.... (S(L) S)

    UYARI:Çok fazla tüketilmesi halinde diare (cırcır,ishal..) yapar! :D