Özdemir Altan,hem fikirleriyle,hem resimleriyle öne çıkan bir ressam. Onun hiç orta yolu olmamıştır.Ya onu çok sever,beğenir; ya da nefret edersiniz.Ama tanıyorsanız eğer,ona karşı tarafsız olamazsınız.
'Yanılıyorsunuz! Resim uyumlu olmak değil,uyumsuzlukların birlikteliğidir.' 'Raslantısallık resimde çok önemlidir.' 'Strüktür farklılığı,mantık farklılığı yaratmalıyız.Sanat tarihine baktığımızda bu farklılıkları yaratan eser ve sanatçıların başarılı olduğunu görüyoruz.' 'Kafamda o kadar çok şey var ki on tane Özdemir Altan olsa yetişemez.' 'Size formül veremem.Gerçek sanat yapıtı ölçütleri durağan değildir.Her dönem değişmiş ve birileri geride kalmıştır.Yapacağınız tek şey iyi sanatı bilmek ve takip etmek.Eğer olacaksa kendiliğinden olur bu.' 'Tek sesliyiz.Bakıyorum akademinin merdivenlerinde gitar çalan çocuklar da tek sesli çalıyorlar.Sanatın her dalında,tek seslilikten kurtulmamız gerekli.' (Özdemir Hocanın konuşmalarından anımsadığım kadarıyla)
Özer Kabaş,akademinin en iyi hocalarından,sıcak insan,Türk resminin önemli isimlerinden. Akademi eğitiminim yanısıra,Avrupa'da Joseph Albers'in öğrencisi olmuş,renk bilgisi çok iyi bir ressam olmasına rağmen kendi resimlerinde pek renkçi yaklaşımlar sergilememiştir. Deniz ve balıkçılık sevgisi onu balıkçılar konulu resimlere yöneltmiş,daha sonra deniz ressamlığını ilerleterek,deniz ve mitolojik konulu resimler yapmıştır.Eşinin ölümünden sonra pek fazla yaşayamamış; en verimli döneminde,güzel işlerini yarım bırakarak bizi terketmiştir
Takıntılar,bazen güzel, bazen de korkunçtur.Birşeyleri başarmak için takıntı yapmak ne kadar güzelse,birilerini takıntı yaparak onları üzmek ve korkutmak ta o kadar iğrenç. Bütün mesele neye taktığımız. Bilim adamının ölesiye deney yapma,sanatçının üretme takıntısı insanlık için bir onura dönüşür. Katilin öldürme,faşistin baskı yapma takıntısı ise tam bir kabus.
Retrospektif,benim bildiğim kadarıyla,sanatı belli bir olgunluğa erişmiş ve yaşını almış bir ressamın açtığı resim sergisidir.Ama bu sergide ressamın gençlik yıllarından beri yaptığı çalışmalarından önemli bir kesit görülmelidir,yoksa bu retrospektif olmaz.Örnek:Nuri İyem'in resrospektifi binlerce resim içeriyordu ve İyem'in soyut resimlerini ilk defa orada gördüm,hayran kaldım. Bir sanatçının resrospektif sergisini gezerseniz onu hayli tanırsınız,farklı dönemlerine tanık olursunuz.(Acaba bize de retrospektifler açmak nasip olacak mı?) Tabi sergiler yalnız ressamlar için değil,heykeltraşlar ve fotoğraf sanatçıları içinde vardır,onları unutmayalım.
REDDEDİYORUM! Boyun eğmeyi reddediyorum. Magazin programlarını izlemeyi reddediyorum. Seda Sayan'ın selulitlerine bakmayı reddediyorum. Yüzlerce TV.dizisi izlemeyi reddediyorum. Pop müzik dinlemeyi reddediyorum. Modaya uymayı reddediyorum. Milliyetçiliği-ırkçılığı reddediyorum. Popüler Sanatı reddediyorum. Silahları reddediyorum. Et yemeyi reddediyorum. Düzen partilerine oy vermeyi reddediyorum. Boyun eğmeyi,sürünmeyi,kanmayı,aldanma ve uyumayı reddediyorum. Ben değil,biz olalım...
Alışkanlık yapan bir dergi.Bazen,alışkanlık yapmasını ve çok satılmasını sakıncalı bulsam ve dergiyle ilgili şüpheye düşsem de yine de K dergisini okumaktan vazgeçemiyorum.Yoksa sanat ve edebiyat sevenlerin,biliçaltındaki 'televole'sever tarafı mı keşfettiler? Acaba yazar ve şairlerin özel yaşamları bizi ne kadar ilgilendirir? Acaba K dergisi bizim bu 'röntgenci' yönümüzden mi faydalanıyor? Ama şu gerçeği de göz ardı etmeyelim:varlığını unuttuğumuz,pek okumadığımız, çoğu yazarı da K dergisi sayesinde hatırlıyor ve kitaplara daha çok sarılıyoruz.Sanatçılar bizim yıldızımız,ışığımız onlar hakkında herşeyi bilmek istiyoruz. Bu dünya yaşanmaya değer bir yerse eğer,sanatçılar da bu dünyada yaşamış ve yaşamakta olduğu içindir.
Çehov,büyük usta. Ben edebiyat uzmanı değilim ama onun öykülerini,tiyatro eserlerini büyük bir zevkle okuyorum.Tiyatro eserlerini,sahnelendiğinde muhakkak izlemeye çalışıyorum.Bazen televizyonda bir tiyatro eserini izleme olanağını kaçırmam mümkün değil.'Vişne bahçesi,Martı,Üç Kız Kardeş...'Ya tadına doyulmaz öykülerine ne demeli,yüzlerce defa okusanız da her seferinde yeni bir haz alırsınız. Çehov,burjuva yaşamamının sıkıcı atmosferini anlatırken bir bakarsınız ki sizi felsefi derin,özel iç dünyasının içine çekivermiş.Bir bakarsınız ki yaşamı,yaşamınızı sorgulamaya başlamışsınız...
Ruhi Su olmak işte böyle bir şey! Sevenlerin çok sevdiği,sevmeyenlerin dinlemeye bile tahammül edemediği.Ya hep,ya hiç! Su usta da orta yolların adamı değildi zaten; ne yaşamda ne sanatta,ne siyasette,ne de inançlarında. O kurtuluş savaşı öksüzlerinden,çocukluğu yetimhanede geçmiş,müzik yeteneği kısa sürede farkedilmiş,çoksesli müzik eğitimi almış bir büyük adam.Tükiye'nin ilk opera sanatçılarından.Ama ne yaparsın ki Anadolu çocuğunu türküler hep kendine çeker.O da yolunu yeniden çizer,artık çok mükemmel ve özel bulduğu Anadolu Türkülerini seslendirecektir. Bu önemli karar biz şanslı dinleyicilere şimdi dinlemeye doyamadığımız 'Ruhi Su'yu kazandırır. Dupduru bir ses ve mükemmel bir yoruma bütün ruhunu katar usta. Ruhu olan su gibi türküler yaşama gücümüze güç katar.
Bazen sözler bile anlamsız kalır.İşte bak seni ne kadar seviyoruz ama sözlerimiz seni anlatmak için bir o kadar yetersiz...Biliyorum; seni yönlendiren kurallar değildi,sen sanatını para.beğenilme -ünlü olma hırsı için yapmadın.Yalnızca, gözlerinle baktın,sözlerinle anlattın ve sazını dillendirdin.Sanırım yaratıcılığın formülü yok; insanla birlikte doğuyor.Mahsuni'nin yaratıcılığı ve üretkenliğini hiç birimiz tartışmıyoruz.Peki ya hayata bakış açısı, peki ya etik? ! Bunlar sana nereden geliyor üstat.Meziyetlerini bir taç gibi taşıyorsun.Bize verdiğin hediyeler için teşekkürler,onları her zaman dinliyor ve söylüyoruz...
Özdemir Altan,hem fikirleriyle,hem resimleriyle öne çıkan bir ressam.
Onun hiç orta yolu olmamıştır.Ya onu çok sever,beğenir; ya da nefret edersiniz.Ama tanıyorsanız eğer,ona karşı tarafsız olamazsınız.
'Yanılıyorsunuz! Resim uyumlu olmak değil,uyumsuzlukların birlikteliğidir.'
'Raslantısallık resimde çok önemlidir.'
'Strüktür farklılığı,mantık farklılığı yaratmalıyız.Sanat tarihine baktığımızda bu farklılıkları yaratan eser ve sanatçıların başarılı olduğunu görüyoruz.'
'Kafamda o kadar çok şey var ki on tane Özdemir Altan olsa yetişemez.'
'Size formül veremem.Gerçek sanat yapıtı ölçütleri durağan değildir.Her dönem değişmiş ve birileri geride kalmıştır.Yapacağınız tek şey iyi sanatı bilmek ve takip etmek.Eğer olacaksa kendiliğinden olur bu.'
'Tek sesliyiz.Bakıyorum akademinin merdivenlerinde gitar çalan çocuklar da tek sesli çalıyorlar.Sanatın her dalında,tek seslilikten kurtulmamız gerekli.'
(Özdemir Hocanın konuşmalarından anımsadığım kadarıyla)
Özer Kabaş,akademinin en iyi hocalarından,sıcak insan,Türk resminin önemli isimlerinden.
Akademi eğitiminim yanısıra,Avrupa'da Joseph Albers'in öğrencisi olmuş,renk bilgisi çok iyi bir ressam olmasına rağmen kendi resimlerinde pek renkçi yaklaşımlar sergilememiştir.
Deniz ve balıkçılık sevgisi onu balıkçılar konulu resimlere yöneltmiş,daha sonra deniz ressamlığını ilerleterek,deniz ve mitolojik konulu resimler yapmıştır.Eşinin ölümünden sonra pek fazla yaşayamamış; en verimli döneminde,güzel işlerini yarım bırakarak bizi terketmiştir
Takıntılar,bazen güzel, bazen de korkunçtur.Birşeyleri başarmak için takıntı yapmak ne kadar güzelse,birilerini takıntı yaparak onları üzmek ve korkutmak ta o kadar iğrenç.
Bütün mesele neye taktığımız.
Bilim adamının ölesiye deney yapma,sanatçının üretme takıntısı insanlık için bir onura dönüşür.
Katilin öldürme,faşistin baskı yapma takıntısı ise tam bir kabus.
Retrospektif,benim bildiğim kadarıyla,sanatı belli bir olgunluğa erişmiş ve yaşını almış bir ressamın açtığı resim sergisidir.Ama bu sergide ressamın gençlik yıllarından beri yaptığı çalışmalarından önemli bir kesit görülmelidir,yoksa bu retrospektif olmaz.Örnek:Nuri İyem'in resrospektifi binlerce resim içeriyordu ve İyem'in soyut resimlerini ilk defa orada gördüm,hayran kaldım.
Bir sanatçının resrospektif sergisini gezerseniz onu hayli tanırsınız,farklı dönemlerine tanık olursunuz.(Acaba bize de retrospektifler açmak nasip olacak mı?) Tabi sergiler yalnız ressamlar için değil,heykeltraşlar ve fotoğraf sanatçıları içinde vardır,onları unutmayalım.
REDDEDİYORUM!
Boyun eğmeyi reddediyorum.
Magazin programlarını izlemeyi reddediyorum.
Seda Sayan'ın selulitlerine bakmayı reddediyorum.
Yüzlerce TV.dizisi izlemeyi reddediyorum.
Pop müzik dinlemeyi reddediyorum.
Modaya uymayı reddediyorum.
Milliyetçiliği-ırkçılığı reddediyorum.
Popüler Sanatı reddediyorum.
Silahları reddediyorum.
Et yemeyi reddediyorum.
Düzen partilerine oy vermeyi reddediyorum.
Boyun eğmeyi,sürünmeyi,kanmayı,aldanma ve uyumayı reddediyorum.
Ben değil,biz olalım...
REMBRANDT...
Işığın şairi.
Gerçeğin acımasız anlatıcısı.
Hüznün ressamı.
Tutkunun kölesi.
Rembrandt,yüzyıllar ötesinden,resimlerindeki ışıkla gözlerim kamaşıyor! ...
Alışkanlık yapan bir dergi.Bazen,alışkanlık yapmasını ve çok satılmasını sakıncalı bulsam ve dergiyle ilgili şüpheye düşsem de yine de K dergisini okumaktan vazgeçemiyorum.Yoksa sanat ve edebiyat sevenlerin,biliçaltındaki 'televole'sever tarafı mı keşfettiler?
Acaba yazar ve şairlerin özel yaşamları bizi ne kadar ilgilendirir? Acaba K dergisi bizim bu 'röntgenci' yönümüzden mi faydalanıyor?
Ama şu gerçeği de göz ardı etmeyelim:varlığını unuttuğumuz,pek okumadığımız, çoğu yazarı da K dergisi sayesinde hatırlıyor ve kitaplara daha çok sarılıyoruz.Sanatçılar bizim yıldızımız,ışığımız onlar hakkında herşeyi bilmek istiyoruz.
Bu dünya yaşanmaya değer bir yerse eğer,sanatçılar da bu dünyada yaşamış ve yaşamakta olduğu içindir.
Çehov,büyük usta.
Ben edebiyat uzmanı değilim ama onun öykülerini,tiyatro eserlerini büyük bir zevkle okuyorum.Tiyatro eserlerini,sahnelendiğinde muhakkak izlemeye çalışıyorum.Bazen televizyonda bir tiyatro eserini izleme olanağını kaçırmam mümkün değil.'Vişne bahçesi,Martı,Üç Kız Kardeş...'Ya tadına doyulmaz öykülerine ne demeli,yüzlerce defa okusanız da her seferinde yeni bir haz alırsınız.
Çehov,burjuva yaşamamının sıkıcı atmosferini anlatırken bir bakarsınız ki sizi felsefi derin,özel iç dünyasının içine çekivermiş.Bir bakarsınız ki yaşamı,yaşamınızı sorgulamaya başlamışsınız...
Ruhi Su olmak işte böyle bir şey!
Sevenlerin çok sevdiği,sevmeyenlerin dinlemeye bile tahammül edemediği.Ya hep,ya hiç! Su usta da orta yolların adamı değildi zaten; ne yaşamda ne sanatta,ne siyasette,ne de inançlarında.
O kurtuluş savaşı öksüzlerinden,çocukluğu yetimhanede geçmiş,müzik yeteneği kısa sürede farkedilmiş,çoksesli müzik eğitimi almış bir büyük adam.Tükiye'nin ilk opera sanatçılarından.Ama ne yaparsın ki Anadolu çocuğunu türküler hep kendine çeker.O da yolunu yeniden çizer,artık çok mükemmel ve özel bulduğu Anadolu Türkülerini seslendirecektir.
Bu önemli karar biz şanslı dinleyicilere şimdi dinlemeye doyamadığımız 'Ruhi Su'yu kazandırır.
Dupduru bir ses ve mükemmel bir yoruma bütün ruhunu katar usta.
Ruhu olan su gibi türküler yaşama gücümüze güç katar.
Bazen sözler bile anlamsız kalır.İşte bak seni ne kadar seviyoruz ama sözlerimiz seni anlatmak için bir o kadar yetersiz...Biliyorum; seni yönlendiren kurallar değildi,sen sanatını para.beğenilme -ünlü olma hırsı için yapmadın.Yalnızca, gözlerinle baktın,sözlerinle anlattın ve sazını dillendirdin.Sanırım yaratıcılığın formülü yok; insanla birlikte doğuyor.Mahsuni'nin yaratıcılığı ve üretkenliğini hiç birimiz tartışmıyoruz.Peki ya hayata bakış açısı, peki ya etik? ! Bunlar sana nereden geliyor üstat.Meziyetlerini bir taç gibi taşıyorsun.Bize verdiğin hediyeler için teşekkürler,onları her zaman dinliyor ve söylüyoruz...