sanat hayatının 50. yılında cahit zarifoğlu'nu anmaya gitmiştik bolu'ya. konuşmacısı olduğu paneli yönetme şerefine nail olmuştum. zarif bir insan olduğunu yakından görünce daha iyi anlıyor insan. öykü'nün ötesinde bir zerafet...
okuduğumda öyküsel bir aşkla karşı karşıya kaldım. ince bir sızı gibi idi ve feyruz'un la beyrutu kadar egzotik. dil iyi, kurgu iyi. herşeyden önemlisi kitabın ismi başlıbaşına bir lou salome...
üniversitedeyken hep uzun saçım olsun istedim. hatta birkaç girişimim oldu. her seferinde memlekete uzun saç ile gidip; kısa saçla dönmem sonucu girişimlerim başarısızlıkla sonuçlandı...
zaten bu saatten sonra da uzun saç bırakamayacağım; çünkü çalışıyorum. ama bir gün sadece şiir yazmaya başlarsam ve hala uzatabilecek saçım varsa uzatacağım...
mr grey kod adı yeşil isabanafazladanbirdolarımoluğunusöyledi her ne kadar sevmesem de(kürtlerle ilgili olan yazılarından dolayı) :para kazanma hırsı CHASE THE SUN* (yıldızından nefret ediyorum, ne zaman yıldızını görsem dipnot arıyorum) 9 canlı kedi madamoiselle(umarım doğru yazmışımdır-fransızcam birdi hocam) sincap__34. nümayiş vulcan(gitar koncertosu gibidir) __T h o r__(faşist kardeşim, onu da düşmanlıktan dolayı sevmiyorum ama sonuçta nedirle özdeşleşmiştir- yiğidi öldür hakkını yeme) diğerleri söylenmiş zaten.
kırmızıyı seven ilginç yönetmen insanı. her filmi diğerinden etkilidir. ironi ve şiddet ve sinema tarihi; tabi ki görsellik. kamera hızla akıyorsa bilin ki bir tarantino klasiğiyle karşı karşıyasınız. ve sonuna kadar absürd ve sonuna kadar imgesel....
Bu sefer ellerimi tutmadan Sına kendini Bırak ey bilinçsiz yağmurların terk ettiği kalbim Bırak kendini kumdan heykellerin içine Rüzgarla gelen bu yalpalanışın Bu büsbütün çıldırtan yalpalanışın Dudaklarına doku kirazları Bir medet um tarihten belki gelir yorgun kanatları meleklerin bir kıyı şehrine varır gibi sularla, ve umulmadık bakışlarla. Alıp başını gidersin o zaman bir deniz mi çıkar yoluna bir şair mi ne çıkarsa bir eksikledir bir tamamladır çıkmayan sına kendini bu kaçıncı aşksız yaşamak göster onlara o bilmeyenlere göster bilmediklerinin kıyısında bir ceylan mücrim
sına kendini bu yorgunluk kantosudur ölmeye yüz tutmuş bir şehrin dakikalarında sen gitmişsin ve yurtsuz bir dağın eteğinde oturmuşsun, bunu unutup duruyorsun bunu unuttukça bir çiçek köleleri eziyor nereden çıkıyorsa kargaşa orada işte kefensiz ve mumyasız o çiçeğin köklerinde bu mecalsiz bu aşksız bu içtenliksiz bu bahar olmayan lanet bu lanetle sına kendini bu lanetin getirdikleriyle Artık herkes bağırsın adını lanetherif lanetherif lanetherif
sanat hayatının 50. yılında cahit zarifoğlu'nu anmaya gitmiştik bolu'ya. konuşmacısı olduğu paneli yönetme şerefine nail olmuştum. zarif bir insan olduğunu yakından görünce daha iyi anlıyor insan. öykü'nün ötesinde bir zerafet...
okuduğumda öyküsel bir aşkla karşı karşıya kaldım. ince bir sızı gibi idi ve feyruz'un la beyrutu kadar egzotik. dil iyi, kurgu iyi. herşeyden önemlisi kitabın ismi başlıbaşına bir lou salome...
üniversitedeyken hep uzun saçım olsun istedim. hatta birkaç girişimim oldu. her seferinde memlekete uzun saç ile gidip; kısa saçla dönmem sonucu girişimlerim başarısızlıkla sonuçlandı...
zaten bu saatten sonra da uzun saç bırakamayacağım; çünkü çalışıyorum. ama bir gün sadece şiir yazmaya başlarsam ve hala uzatabilecek saçım varsa uzatacağım...
mr grey
kod adı yeşil
isabanafazladanbirdolarımoluğunusöyledi
her ne kadar sevmesem de(kürtlerle ilgili olan yazılarından dolayı) :para kazanma hırsı
CHASE THE SUN* (yıldızından nefret ediyorum, ne zaman yıldızını görsem dipnot arıyorum)
9 canlı kedi
madamoiselle(umarım doğru yazmışımdır-fransızcam birdi hocam)
sincap__34.
nümayiş
vulcan(gitar koncertosu gibidir)
__T h o r__(faşist kardeşim, onu da düşmanlıktan dolayı sevmiyorum ama sonuçta nedirle özdeşleşmiştir- yiğidi öldür hakkını yeme)
diğerleri söylenmiş zaten.
kırmızıyı seven ilginç yönetmen insanı.
her filmi diğerinden etkilidir.
ironi ve şiddet ve sinema tarihi; tabi ki görsellik.
kamera hızla akıyorsa bilin ki bir tarantino klasiğiyle karşı karşıyasınız.
ve sonuna kadar absürd ve sonuna kadar imgesel....
iyi arkadaşa bubamara denilebilir.
leyli derim ben. geceden.
dünyada üç saniyede bir bir çocuğun ölmesi sömürgeleşmişlik yüzünden...
http://epigraf.fisek.com.tr/
çok iyi bir yazı sitesi...
Bu sefer ellerimi tutmadan
Sına kendini
Bırak ey bilinçsiz yağmurların terk ettiği kalbim
Bırak kendini kumdan heykellerin içine
Rüzgarla gelen bu yalpalanışın
Bu büsbütün çıldırtan yalpalanışın
Dudaklarına doku kirazları
Bir medet um tarihten
belki gelir yorgun kanatları meleklerin
bir kıyı şehrine varır gibi sularla,
ve umulmadık bakışlarla.
Alıp başını gidersin o zaman
bir deniz mi çıkar yoluna
bir şair mi
ne çıkarsa bir eksikledir
bir tamamladır çıkmayan
sına kendini
bu kaçıncı aşksız yaşamak
göster onlara
o bilmeyenlere göster
bilmediklerinin kıyısında bir ceylan
mücrim
sına kendini bu yorgunluk kantosudur
ölmeye yüz tutmuş bir şehrin
dakikalarında sen gitmişsin
ve yurtsuz bir dağın eteğinde oturmuşsun,
bunu unutup duruyorsun
bunu unuttukça bir çiçek köleleri eziyor
nereden çıkıyorsa kargaşa orada işte
kefensiz ve mumyasız
o çiçeğin köklerinde bu mecalsiz
bu aşksız bu içtenliksiz
bu bahar olmayan lanet
bu lanetle sına kendini
bu lanetin getirdikleriyle
Artık herkes bağırsın adını
lanetherif
lanetherif
lanetherif