Her bir fırkanın bir türlü meşrebi vardır ki ferîk-ı âhere ol muhalif görünür. Cümlesi kendi meslekini beğenip meslek-i âherden tercîh eder. Nihayet kimi âkildir, bu ihtilâfın hikmetini teemmül ve mülâhaza edip tahtında nice mesâfîh bulur ve kimsenin mesleğine ve meşrebine dahi ü taarruz eylemez. Eğer kendi diyaneti muktezâsın-ca emr-i münker ise kalbinden inkâr ile iktifa eder. Kimi dahi ahmaktır, ihtilâf-ı hikmeti bilmez, cümle halkı bir mezhepte ve bir meşrebde olsun deyü muhal tasavvur eder.
'Yem-i âteş-hurûş-ı dilde oldukça sükûn
Eder her dağ-ı hasret tende bir girdab-ı hûn peyda'
Cihânda ‘âşık-ı mecrûha sanma râhat olur
Neler çeker bu gönül söylesem şikâyet olur
Gel olalım hem-nefes men ü sen
Râz-ı dil-ı zarın eyle rûşen
Nigah dide-i aşkı mutahhar ravza ki mat'ûf
Biz âciz ümmetin oldu dürr-i ihsanına merkûf
Girye vü zar ile çokdan ben bu lutfu gözlerim
Hamd li'llah Kubbe-i Hadra'yı gördi gözlerim
Her bir fırkanın bir türlü meşrebi vardır ki ferîk-ı âhere ol muhalif görünür. Cümlesi kendi meslekini beğenip meslek-i âherden tercîh eder. Nihayet kimi âkildir, bu ihtilâfın hikmetini teemmül ve mülâhaza edip tahtında nice mesâfîh bulur ve kimsenin mesleğine ve meşrebine dahi ü taarruz eylemez. Eğer kendi diyaneti muktezâsın-ca emr-i münker ise kalbinden inkâr ile iktifa eder. Kimi dahi ahmaktır, ihtilâf-ı hikmeti bilmez, cümle halkı bir mezhepte ve bir meşrebde olsun deyü muhal tasavvur eder.
Kâtip Çelebi, Mizanü'l-Hak
Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezsem
Ya muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre su
Aşk derdidir cihanda âşıka maksûd olan
Vasl-ı dilberdir hemîn bu dâr-ı dünyâdan murâd
Aşıklığıma şahid-i adil mi değildir
Evza-i hazinimle garibana nigahım
Aklın alır âşıkın neşve-i humâr-ı aşk
Gecesi gündüz olup doğar mihr-i yâr-ı aşk