arapça bir kelime... 'erkeğin kadına seni sevdim(seni seviyorum) demesidir.'. dünyaca ünlü lübnanlı şarkıcı Feyruz'un habbeytak adlı şarkısını Ali Nafile yeniden yorumladı.. ' habbeytak bir kadının erkeğe sevdim(seni seviyorum) ' demesidir.. bunu bir erkek yorumlayınca habbeytek olarak değiştirildi.. eeeeeee e mecburen yanii....... :))))
işte yine lacivert düşüyor alnına. ay ışıyor ortasından, senin gecelerin lacivert, benim umutlarım hüzünlerim, siyahi bir yol var aramızda öperim alnından öperim........
dine ve din adamlarına karşı savaş açan bilim adamlarından oluşan bir birliktir aslında.. 100 yıllara dayanır. galileo zamanında ortaya çıkmış gizlice yayılmış gelişmiş.......bir dönem mason guruplara sığınan ancak onları da kendi yönetimleri altına alarak onlardan faydalanarak daha çok gelişen illuminatililer masonlardan ayrıldıktan sonra yeniden kendi kabuklarına çekilip . dünyanın her yerinde en üst düzeylere yerleşmiş.... liderlerle dünyanın düzenini ele geçirmişler....... bilimin inançla çatışmasından ortaya çıkan bu birlik intikamla güçlenmiş bir gün tüm açıklığıyla, sakalanmadan ortaya çıkacağını ve yer yüzünün en görkemlisi olduklarını ispatlayacaklarını iddia etmişler.... mali konuda neredeyse dünyanın büyük bir bölümüne sahip oldukları söylenen birliğin bu iddialarında, hiçte azımsanmayacak bir doğruluk payı olduğunu gözardı etmemek gerekir
kendine has üslubuyla farklı bir yazar, tiyatrocu kişiliğiyle farklı bir gözlemci, hüzünlü, duygusal, ama komik bir zat, yaşadıklarını, yaşananları, yaşanmışları güçlü kalemiyle aktarabilen iyi bir senarist, hayal gücüyle neredeyse sınırsız bir şair realist ve radikal olunca farklı olunuyor, kısacası penceresi çok geniş..........
Şair ve besteciliğinin yanında çok iyi bir yorumcu ve öğretmen olan Ali Nafile, bir çok erdemlere sahip ama medyatik olmadığı için sesini büyük kalabalıklara yeterince duyuramayan nice değerden sadece biri......... .
içinden Geçenleri Söyle
kapatmışız kendimizi gecenin haylazlığına saçlarında parıldıyor fısıltılarımız havada kanat sesleri...
yanaşmadan kıyılarına sevişmelerin ve gizlerken bir şeyleri suskun gözgöze geliyoruz derin... -içinden geçenleri söyle-
sigara tellendiriyoruz yalnızca çağıran bakışların şerefine. kapıyoruz kapıları bir kez daha artık kaçınılmaz gibi görünene yüzümü ateş basıyor utanıyorum. -şimdi söyle içinden geçeni-
ama ben gitmek istiyorum ama ben uçmak istiyorum gözlerinin pervazına konup dalmak istiyorum ben ama dalıp dalıp uyanmak -korkusuz- kendimle yüzleşiyorum bakışlarında çünkü.
bölüyor ansızın bir ses yeni ülkeler keşfetme sevdalısı tortul gövdemi... deniz duruluyor susuyor kendi kıyısına küskün. yeni kapılar bekliyor belli ki... bulanıklaşıyor görüntün kayboluyor büsbütün.
şimdi ben yüzünün renklerini geziniyorum tuvalimde karışıyor renkler akıyor biri diğerine öbürü ötekine. ırmaklar akıyor orta yere ırmaklar akıyor birleşiyor gövdemin şellalerinde körkütük sarhoşum üstelik.
meğer resmini çiziyormuşum meğer sesini içiyormuşum bana akıyormuşsun sen de teninmiş aradığım dudaklarımda isminmiş dolayıp dolayıp kaydırdığım fırçam ucunda senmişsin çıkmaz sokaklarda aradığım kaybedip bulduğum 'sonra yine aramağa çıktığım'
nereye saklarsın çağrılarımı hangi ağaç kovuğu alır hangi kuyu açar ağzını hangi kuş taşıyabilir kanatlarında hangi rüzgar savurabilir hangi duygusuz rüzgar...
ben nerelerdeyim kendim bile bilmem..... zavallı ruhum kanat çırpar, içimdekileri söyleyemem........ nice zalim var bir bilsen. memleket aşkına, yaşamak aşkına, özgürlük aşkına.... gelemem geri dönemem. (içimden geldi kendi dizelerim)
iyi ki sen vardın 'ahmet kaya 'bilmem kaç kişinin ağzında marş oldu tüm şarkıların, kaç yürek seninle çarptı........unutulmazsın, unutulmayacaksın
anne beni onayla ve daha çok sev, baba, beni önemse ve hep yanımda ol.
ne geçmiş bir hayat, ne sahte bir ölüm, hileli rus ruleti... iyilik şölenlerinden anı, dostların acemi hançerleri
bir kurdun boynunda yatıyorum. uzak odalarda eksik bakışlı bir gurur karşılıyor.
gün doğuyor, kuytu sokağın çengileri gök yüzünün saatlerini çalıyor.
uyanıyorum.içimdeki keşiş ölmüş, bir kurt boynunda dişlerimin izleri........
şair, yazar,eleştirmen, gazeteci...... en karmaşık duygularınızın tercümanı gibi.... yazılarını okurken büyük bir ağırlık hiesedersiniz, nasıl bu kadar yaşanmışlık olabilir, ya sıkılırsınız okumaktan, yada müptelası olursunuz benim gibi......
çocuk yaşlarda ne olduğunu anlamazsınız bile, aileden birilerimi ilelebet yok? olsun gezmeye gitmiştir ne çok eğleniyordur kimbilir. gençlik dönemlerinizde umursamazsınız, olur böyle şeyler, yerine başkaları gelir. bir gün bizde ölmiycekmiyiz dersiniz, bir gün herkes toprağın altına girecek...... yaş ilerleyince birden korku sarar içinizi.günahlarınız, sevaplarınız.kendinizi tartarsınız ya toprağın altı nasıldır. acı var mı acı? o günün geleceğini bile bile sonsuza kadar sürsün istersiniz hayatınızın..... birilerini özlemekten korkar yarınlarınızın artık olmayacağını kavrar, allaha yakınlaşırsınız.. daha adaletli, daha sevgi dolu yaklaşırsınız insanlara.. hataların telafisi mümkündür affedilmek öbür dünyada hesap verebilmek adına... allah hepimizin taksiratını affetsin :))))))
tatlı olur..... hani adem babamız ve hava anamızın başı çektiği ve biz zavallıların bozmadığı' o' yasak çiğneme geleneği :) insanlara yasak deyin, yapmak istemediği şeyleri bile büyük bir heyecanla yapacaktır.... yasaklar envai çeşit meyvenin alacalı, görkemli cazibesidir, çiğnenmek içindir....yasaklar....... oysa insanların iyiliği için konulmuştur lakin arzulara göre yorumlanmıştır... böylede sürer gider.....
genelde her ayın 15 'inde emek karşılığı kazanılan, alınan fakat her nedense eve varmadan tükenen paranın diğer adı. :))
arapça bir kelime...
'erkeğin kadına seni sevdim(seni seviyorum) demesidir.'.
dünyaca ünlü lübnanlı şarkıcı Feyruz'un habbeytak adlı şarkısını Ali Nafile yeniden yorumladı..
' habbeytak bir kadının erkeğe sevdim(seni seviyorum) ' demesidir..
bunu bir erkek yorumlayınca habbeytek olarak değiştirildi..
eeeeeee e mecburen yanii....... :))))
işte yine lacivert düşüyor alnına.
ay ışıyor ortasından,
senin gecelerin lacivert,
benim umutlarım hüzünlerim,
siyahi bir yol var aramızda
öperim alnından öperim........
geceyle gündüz karışınca, uykusuz gecelerdir lacivert.........
dine ve din adamlarına karşı savaş açan bilim adamlarından oluşan bir birliktir aslında.. 100 yıllara dayanır. galileo zamanında ortaya çıkmış gizlice yayılmış gelişmiş.......bir dönem mason guruplara sığınan ancak onları da kendi yönetimleri altına alarak onlardan faydalanarak daha çok gelişen illuminatililer masonlardan ayrıldıktan sonra yeniden kendi kabuklarına çekilip . dünyanın her yerinde en üst düzeylere yerleşmiş.... liderlerle dünyanın düzenini ele geçirmişler....... bilimin inançla çatışmasından ortaya çıkan bu birlik intikamla güçlenmiş bir gün tüm açıklığıyla, sakalanmadan ortaya çıkacağını ve yer yüzünün en görkemlisi olduklarını ispatlayacaklarını iddia etmişler....
mali konuda neredeyse dünyanın büyük bir bölümüne sahip oldukları söylenen birliğin bu iddialarında, hiçte azımsanmayacak bir doğruluk payı olduğunu gözardı etmemek gerekir
kendine has üslubuyla farklı bir yazar,
tiyatrocu kişiliğiyle farklı bir gözlemci,
hüzünlü, duygusal, ama komik bir zat,
yaşadıklarını, yaşananları, yaşanmışları güçlü kalemiyle aktarabilen iyi bir senarist,
hayal gücüyle neredeyse sınırsız bir şair
realist ve radikal olunca farklı olunuyor, kısacası penceresi çok geniş..........
Şair ve besteciliğinin yanında çok iyi bir yorumcu ve öğretmen olan Ali Nafile, bir çok erdemlere sahip ama medyatik olmadığı için sesini büyük kalabalıklara yeterince duyuramayan nice değerden sadece biri.........
.
içinden Geçenleri Söyle
kapatmışız kendimizi gecenin haylazlığına
saçlarında parıldıyor fısıltılarımız
havada kanat sesleri...
yanaşmadan kıyılarına sevişmelerin
ve gizlerken bir şeyleri
suskun
gözgöze geliyoruz
derin...
-içinden geçenleri söyle-
sigara tellendiriyoruz yalnızca
çağıran bakışların şerefine.
kapıyoruz kapıları bir kez daha
artık kaçınılmaz gibi görünene
yüzümü ateş basıyor
utanıyorum.
-şimdi söyle içinden geçeni-
ama ben gitmek istiyorum
ama ben uçmak istiyorum
gözlerinin pervazına konup
dalmak istiyorum ben ama
dalıp dalıp uyanmak
-korkusuz-
kendimle yüzleşiyorum bakışlarında çünkü.
bölüyor ansızın bir ses
yeni ülkeler keşfetme sevdalısı
tortul gövdemi...
deniz duruluyor
susuyor
kendi kıyısına küskün.
yeni kapılar bekliyor belli ki...
bulanıklaşıyor görüntün
kayboluyor büsbütün.
şimdi ben
yüzünün renklerini
geziniyorum tuvalimde
karışıyor renkler
akıyor
biri diğerine
öbürü ötekine.
ırmaklar akıyor orta yere
ırmaklar akıyor
birleşiyor gövdemin şellalerinde
körkütük sarhoşum üstelik.
meğer resmini çiziyormuşum
meğer sesini içiyormuşum
bana akıyormuşsun sen de
teninmiş aradığım dudaklarımda
isminmiş
dolayıp dolayıp kaydırdığım
fırçam ucunda
senmişsin
çıkmaz sokaklarda aradığım
kaybedip bulduğum
'sonra yine aramağa çıktığım'
nereye saklarsın çağrılarımı
hangi ağaç kovuğu alır
hangi kuyu açar ağzını
hangi kuş taşıyabilir kanatlarında
hangi rüzgar savurabilir
hangi duygusuz rüzgar...
söyle
-şu an söyle içinden geçeni...
Ali Nafile
'beni burada arama anne'
ben nerelerdeyim kendim bile bilmem.....
zavallı ruhum kanat çırpar,
içimdekileri söyleyemem........
nice zalim var bir bilsen.
memleket aşkına, yaşamak aşkına, özgürlük aşkına....
gelemem geri dönemem. (içimden geldi kendi dizelerim)
iyi ki sen vardın 'ahmet kaya 'bilmem kaç kişinin ağzında marş oldu tüm şarkıların, kaç yürek seninle çarptı........unutulmazsın, unutulmayacaksın
anne beni onayla ve daha çok sev, baba, beni önemse ve hep yanımda ol.
ne geçmiş bir hayat,
ne sahte bir ölüm,
hileli rus ruleti...
iyilik şölenlerinden anı,
dostların acemi hançerleri
bir kurdun boynunda yatıyorum.
uzak odalarda eksik bakışlı
bir gurur karşılıyor.
gün doğuyor,
kuytu sokağın çengileri
gök yüzünün saatlerini çalıyor.
uyanıyorum.içimdeki keşiş ölmüş,
bir kurt
boynunda dişlerimin izleri........
şair, yazar,eleştirmen, gazeteci......
en karmaşık duygularınızın tercümanı gibi.... yazılarını okurken büyük bir ağırlık hiesedersiniz, nasıl bu kadar yaşanmışlık olabilir, ya sıkılırsınız okumaktan, yada müptelası olursunuz benim gibi......
çocuk yaşlarda ne olduğunu anlamazsınız bile, aileden birilerimi ilelebet yok? olsun gezmeye gitmiştir ne çok eğleniyordur kimbilir.
gençlik dönemlerinizde umursamazsınız, olur böyle şeyler, yerine başkaları gelir. bir gün bizde ölmiycekmiyiz dersiniz, bir gün herkes toprağın altına girecek......
yaş ilerleyince birden korku sarar içinizi.günahlarınız, sevaplarınız.kendinizi tartarsınız ya toprağın altı nasıldır. acı var mı acı? o günün geleceğini bile bile sonsuza kadar sürsün istersiniz hayatınızın.....
birilerini özlemekten korkar yarınlarınızın artık olmayacağını kavrar, allaha yakınlaşırsınız.. daha adaletli, daha sevgi dolu yaklaşırsınız insanlara.. hataların telafisi mümkündür affedilmek öbür dünyada hesap verebilmek adına... allah hepimizin taksiratını affetsin :))))))
tatlı olur.....
hani adem babamız ve hava anamızın başı çektiği ve biz zavallıların bozmadığı' o' yasak çiğneme geleneği :)
insanlara yasak deyin, yapmak istemediği şeyleri bile büyük bir heyecanla yapacaktır.... yasaklar envai çeşit meyvenin alacalı, görkemli cazibesidir, çiğnenmek içindir....yasaklar....... oysa insanların iyiliği için konulmuştur lakin arzulara göre yorumlanmıştır... böylede sürer gider.....