kerkük elden gitmek üzere mi? sanki simdiye kadardır türkiye toprağıydıyda yeni kaybedilmiş gibi. simdi kerkük için sacını basını yolanlar saddam zamanında sesini çıkarmıyolardı onu anlayamıyorum. Ki saddam ordaki türkmenlere de kürtlere de yıllarca zülm etti. tabi simdi kürtlerin eline geçmesi söz konusu olunca orası hemen türklerin oluverdi. kerkük binyıllardır kürtlerindir ve inşaallah hep öyle kalacak.
Selahaddin-i Eyubi, Azerbaycan'ın Duvin kasabasında yaşayan, Hezbani Kürtlerindendir. Sonradan Irak'a göç eden Ravâdiye Kürt aşireti, Irak'ın Tikrit kasabasına yerleşir. Miladi 12.yy’ın başlarında Selahaddin-i Kürdi’nin dedesi Şazi başkanlığında Irak’ta Selçuklu Emirlerinden Behruz'un hizmetine girerler. Eyyubi ailesi, Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar zamanında Irak'a göç etmişti. Selahaddin-i Kurdi'nin dedesi Şazi ibn Mervan Pers sarayında yüksek rütbeye, Selçuklu prenslerinin özel öğretmenliğine yükselir ve Bağdat şehrinin valiliğine getirilir. Şazi'nin oğlu Necmeddin Eyyub de Tikrit'e vali tayin edilir.
Selahaddin-i Kurdi babası Eyyub ibn Şazi ibn Mervan el Kürdi'nin Tikrit valiliği sırasında Miladi 1138 yılında dünyaya gelmiştir. Asıl ismi Yusuf’tur, Selahaddin adını sonradan alır. Salah-ad-din 'dinin onuru' anlamına gelir.
Bir müddet sonra Selçukluların Musul emiri İmadeddin Zengi, Tikrit'i muhasarası sırasında, Selahaddin'in babası Necmeddin Eyyub ile amcası Şirkuh, zor bir anında Selçuklu emiri İmadeddin Zengi'ye yardımları dokunur. Daha sonra kazaen Selahaddin'in amcası Şirkuh'un Selçuklu emiri Behruz'un bir adamını öldürmesi ve bazı tatsızlıkların çıkmasıyla araları açılır ve Tikrit'ten çıkarlar. Bunun üzerine Necmeddin Eyyub oğlu Selahaddin ve kardeşi Şirkuh ile beraber Musul'a İmadeddin Zengi’nin hizmetine girerler. İmadeddin Zengi de Necmeddin Eyyub'u Baalbek valiliğine atar. Kardeşi Şirkuh'u da onun hizmetine vermiştir.
Selahaddin'i Eyyubi El-Kurdi'nin çocukluğunun en güzel yılları burada geçer. O, bu yıllarını ilim tahsil etmek, ata binmek, silah kullanmak, kılıç sallamak, yönetim usullerini öğrenmekle geçirmiştir.
Eyyub ve Şirkuh, daha sonra Selçuklu emiri Nurettin Mahmut Zenginin hizmetine girip Dımaşk'a yerleşirler. Necmeddin Eyyub kısa zamanda Dımaşk'ın en ileri gelen emirleri arasında yer alır. Selahaddin-i Kurdi de cihad ruhunu ve sorumluluk duygusunu Dımaşk'ta kazanır. Nurettin Mahmut Zenginin giriştiği fetihlerde Eyyubi ailesinin büyük katkıları olmuştur.
Selahaddin-i Kurdi o yıllarda ilimle uğraşıp bundan büyük bir zevk alırdı. Onun için alimlerle bir arada olmak, kitap okumak, ilmi sohbetleri dinlemek kadar güzel bir şey yoktu. Selahaddin’in devlet kademelerindeki ilk hizmeti de Dımaşk Şurta emirliği görevi idi. Bu görevi sırasında şehirdeki her türlü kötülüğü azaltmış ve özellikle hırsızların kökünü kazımıştı. Selahaddin-i Kurdi hangi işe el atmışsa o işi en güzel şekilde hakkını vererek yapmıştır. Bu da onun ileriki yıllarda çok büyük başarılar elde etmesini sağlamıştır.
Mısır Fâtımî veziri Şaver ibn Mucîr es-Sa'di rakibi olan diğer vezir Dırgam ibn Âmir el-Lahmî ile aralarındaki anlaşmazlıktan ötürü Selçuklu emiri Nureddin Zengi'den yardım talebinde bulunurlar. Bunun üzerine Nurettin Zengi, Şirkuh'u komutan, Selahaddin'i de Şirkuh'a yardımcı olarak kendisini temsilen Mısır'a gönderir. Selahaddin bu seferde savaş sanatındaki dehasını ve büyük maharetlerini ortaya koymuştur. Şirkuh ve yeğeni Selahaddin Mısır’da çok büyük kahramanlıklar gösterirler. Mısır veziri Şaver'e destek olup rakibi Dırgam'ı mağlup etmesine yardımcı olurlar.
Bu olaydan sonra Mısır veziri Şaver, Şirkuh ve Selahaddin'in Mısır'a hakim olmasından endişelenerek Kudüs Kralı Amaury'dan yardım ister. Gerek Haçlılar, gerekse Nureddin Zengi için Mısır'ı ele geçirmek en büyük istekleriydi. Selahaddin, askerlerin düşmanın çokluğu karşısında çekindiklerini görünce, onlara cihadın ne demek olduğunu şu sözlerle anlattı: 'Madem ki ölümden korkuyoruz, neden evlerimizde oturup da eş ve çocuklarımızla zevk ve eğlence içinde rahatça yaşamaya bakmıyoruz. Bizim görevimiz karşımızdaki düşmanın azlığı veya çokluğuna bakmak ve ona göre savaşıp savaşmamaya karar vermek değildir. Bizim görevimiz onlarla Allah'ın adı yüce olsun diye sonuna kadar savaşmaktır'. Bu sözler askere büyük etki yaptı. Kahramanca savaştılar ve Haçlıları püskürtüp geri çekilmelerini sağladılar.
Haçlıların geri çekilmesi ile Selahaddin göstermiş olduğu büyük başarılarla halkın üzerinde büyük etki bırakmıştı. Bu durumu kendi aleyhine olarak düşünen Mısır Veziri Şaver, Selahaddin ve Şirkuh' a karşı suikast hazırlattı. Bu durumdan haberdar olan Selahaddin ve Şirkuh Fatımi Halifesini haberdar eder. Fatımi halifesi de vezir Şaver'in daha evvel de yapmış olduğu bir çok hatalardan dolayı onun ölüm emrini vererek Şirkuh'u onun yerine vali tayin eder. Valilik görevinde iki ay gibi kısa bir süre kalan Şirkuh vefat etmiştir. Fatımi hükümdarı el- Adıd kimi vezir edineceği konusunda düşünmeye başlar. Nureddin Mahmut Zengi'nin Mısır daki ileri gelen kumandanları ordunun başına kimi getireceklerini tartışırlar. Bir çok bilgin Fatımi hükümdarı el-Adıd'ı ikna ederek Selahaddin'i bu göreve tayin ettirip, arkasından vezirlik görevine gelmesini sağladılar. Selahaddin bu göreve atandığı vakit henüz 32 yaşındaydı.
Selahaddin-i Kurdi, çocuklarına ve kumandanlarına durmadan Allah korkusunu anlatır; O’nun emirlerine uymalarını, yasaklarından kaçınmalarını, zulümden uzak durmalarını ve adaletle hükmetmelerini tavsiye eder dururdu. Selahaddin’in Allah'la olan bağları çok kuvvetliydi. Yaptığı her işi Allah'ın rızasını gözeterek yapar ve Allah'tan başka hiçbir güçten korkmadığı için savaştan savaşa gitmekten çekinmezdi.
Selahaddini-i Kurdi’nin ordudaki başarıları ve askerlerin ihtiyaçlarıyla yakından ilgilenmesi, hepsinin arasında adaletle hükmetmesi, hiçbir ayrım gözetmemesi, askerlerinin de ona karşı son derece bağlı kalmasını sağlıyordu. Selahaddin’in Mısır'ı büyük bir inançla savunması, Fatımilere bağlı ve Şia mezhebine mensup olan halkın Şii-Sünni ayırımını asgariye indirmiş ve iki Müslüman kitle arasında ki düşmanlığın ve dargınlığın yavaş yavaş silinmesine ön ayak olmuştur. Her iki tarafı aynı safta Dimyat ve Gazze savaşında Haçlı-Bizanslılara karşı beraberce omuz omuza savaştırmıştır.
Fatımi Halifesi el-Adıd 13 Eylül 1171 yılında vefat edince onun ölümüyle 272 yıl süren Fatımi Devleti tarihe karışmış oldu. Selahaddin Cuma günü Mısır da Abbasi Halifesi Mustazi 'bi Emrillah adına hutbe okutturdu. Fatımilerin son Halifesinin ölümüyle yıllardır birikmiş olan mal ve paralarla dolu hazineye el koyan Selahaddin, tek bir kuruşuna el sürmeden hepsini halka ve askerlere dağıttı.
Nureddin Zengi’nin de vefatıyla Selahaddin el- Kurdi, İslam Dünyasının önde gelen büyük devlet adamları arasına girer. O günkü İslam Dünyası param parça olmuştu ve Haçlılar bu fırsatı kaçırmak istemiyorlardı. Selahaddin-i Kürdi ise Müslümanları bir arada toplamak için elinden geleni yapıyordu. Mısır, Kuzey Afrika, Yemen, El-Cezire ve Kürt ülkesine sahip olunca onları tek bir sancak ve tek bir otorite altında topladığından dolayı Abbasi Halifesi Selahaddin-i Kürdiye şükranlarını ve memnuniyetlerini bildirmişti.
Selahaddin’i Eyyubi Kürt tarihinde önemli bir yere sahiptir. Üstün zekası, komuta yeteneği, taktik zenginliğiyle Eyyubi devletinin en yetenekli yöneticisidir. Ayrıca imanı ve onuru ile şanlı bir geçmişi bulunmaktadır. Bir Kürt evladı olarak ümmeti bir araya getirme, birlik beraberliği sağlamak için bir yaşam mücadelesi vermiştir. Kendilerine son derece güvenen Haçlılar Selahadin-i Kurdi’ye güç yetirememişlerdir.
Selahaddin-i Kurdi, Kudüs Krallığı üzerine arka arkaya 3 saldırı düzenler. Haçlıların Kızıl Denize açılan tek limanı olan Eğle'yi hakimiyeti altına alır.
Selahaddin-i Kurdi, Mısır ve Suriye'nin tek bir yönetim altında toplanmasını sağlamak ve özellikle İslam Birliğini gerçekleştirmek için çalışır. Bu sırada Abbasi Halifesi kendisine Mısır ve Suriye Hükümdarı ünvanını verir. O günden sonra Mısır ve Suriye hükümdarı ile adına para bastırmış, hutbe okutmuş ve bağımsız bir hükümdar olarak bütün bu bölgede yeni bir devlet kurmuştur. Tarihte ' Eyyubiler Devleti ' olarak bilinen bu devletin en önemli özelliği; Haçlılara karşı giriştiği amansız mücadeleler ve Kudüs'ü Haçlıların işgalinden kurtarması olmuştur.
Selahaddin-i Kurdi Şam bölgesinde ki Dımaşk, Halep, Hama, Humus, Baalbek, Menbiç, Azzaz şehirlerini tamamen hakimiyetine aldığı gibi Mısır, Libya, Sudan'ın kuzeyi ve Yemen'i de devletinin sınırları içine almıştı. Selahaddin-i Kurdi her türlü engellemelere rağmen 1183'te kardeşi el-Adid'i görevlendirerek Dımaşk'ta oluşacak bir İslam birliği konferansına İslam Emirlerini davet eder.Çünkü Selahaddin-i Kurdi Haçlıların birleşerek İslam ülkelerine yapmış oldukları saldırılarda Kudüs'ü ele geçirmiş olduklarını görmüştü. Bu durumda İslam ülkelerini de ancak birleşip iman gücüyle hareket ederek başarılı olacaklarını biliyordu.
2 Ekim 1187 de Selahaddin-i Kurdi Kudüs'ü haçlıların elinden kurtarmak için İslam birliğinde yer alan ülkeleri de çağırarak büyük bir ordu ile Haçlılarla amansız bir mücadeleye girişir. Sonunda Kudüs özgürlüğüne kavuşur ve Selahaddin-i Kurdi Haçlıları mağlup eder. Bu yenilgiyi bir türlü kabul edemeyen Haçlılar bu defa ikinci kez Kudüs'e saldırı düzenlemişlerdir. Avrupa'nın en büyük devletleri olan İngiltere, Almanya ve Fransa kralı bu sefere katılmış ve büyük ordular hazırlayıp İslam Diyarını yeniden işgal etmek ve Kudüs'ü yeniden müslümanların elinden almak için adeta Avrupa'yı ayağa kaldırmışlardır. Diğer taraftan Müslümanlar da mübarek belde olan Kudüs'ü Haçlılara bırakmaya hiçte niyetli değillerdi. Bunda da Selahaddin-i Kurdi'nin büyük emeği olmuştur. Özellikle Cuma günlerinde hutbeler okuyarak halkın coşkusunu taze tutmuştur. Allah'a daha çok yakınlaşmak için bu savaşın yapılması gerektiğini söylemiştir. Müslümanların sert ve çetin direnişiyle karşılaşan haçlı orduları geri püskürtülmüştür. Bir türlü Selahaddin-i Kurdi'yle başa çıkamayan Avrupa ülkeleri, 2 Eylül 1192 günü İngiliz Kralıyla 5 yıllık Remle barış anlaşmasını imzalamışlardır.
Selahaddin-i Kurdi sonraki yıllarda Kudüs'ün imar işleriyle uğraşmıştır. Onun döneminde Şam ve Kâhire olmak üzere çeşitli kentlerde bir çok medrese, cami, vakıf ve diğer bayındırlık eserleri yapılmıştı. Ayrıca onun döneminde pek çok Kürt yazar, şair, bilim adamı ve aydın yetişmiştir. Sina yarım adasında bir kale inşa ettirmişti. Kaleye bitişik olarak iki mescit ve bir su sarnıçı yaptırıp, kapısına takvasını gösteren güzel bir hitabe yazdırmıştır. İskenderiye, Kahire Dımaşk Halep, Meyafarqin, Musul ve Elcezire de sayısız cami ve mescid imar ettirmiştir.
Remle barış anlaşmasından sonra 4 Kasım 1192 de Dımaşk'a gitmiş, bir yıl sonra malarya veya menenjit hastalığına yakalanıp 4 Mart 1193 yılında sabaha karşı Allah'ın rahmetine kavuşur. Öldüğünde 57 yaşında idi, 17 erkek ve bir kız çocuğu vardı. Selahaddin-i Kurdi ana dili Kürtçe'nin dışında Arapça, Farsça,ve Türkçe biliyordu.Savaştan savaşa koşmasına rağmen asla namazı geciktirmemiş, vakit girdiği anda at sırtında yolda gidiyorken bile hemen iner ve namazını kılardı. Sünnetleri bile asla ihmal etmezdi. Gece namazına kalkmazsa sabah namazından evvel nafile namaz kılardı. Kuran'ı hıfz etmiş bir hafızdı. Tarih bilgisinde de kendisini geliştirmeyi ihmal etmemiştir. Zamanının en güçlü alimlerinden İslam hukukunu okumuştu. Spor yapmayı ve çevgan oynamayı çok severdi.
Kaynaklar: Selahaddin-i Eyyubi ve Kudüs'ün Yeniden Fethi Prof. Dr. Ahmed Ağırakça Kürt Sultanı Selahaddin ve Eyyubi Hanedanı Tori
Osmanlı İmparatorluğu'nun çözülmesinden sonra, yeni devletlerin kurulmasıyla Orta Doğu'ya hayli değişiklik getirmiş olan I. Dünya Savaşı, Kürt edebiyatını da etkiledi. Önceleri İstanbul, Kürt münevverlerinin biraraya geldiği ve eserlerini neşrettikleri bir merkezdi. Bugün ise, Kürt edebiyatının odak noktası Irak'a ve özellikle başkent Bağdat'a kaymıştır. Ancak tek merkez burası değildir. Lakin Kürt edebiyatına ivme verebilecek olanlar, sadece Kürt dergilerini yayınlayanların çabalarıdır; eski şairlerin eserleri ve yeni yazarların ürünleri, bu dergilerde sergilenmektedir. Düşmanlıkların sona ermesi ile birlikte, Kürt yayıncılığı ve dergiciliği, Irak'ta, başta merkezleri olan Bağdat, Kürt miliyetçiliğinin ocağı Süleymaniye, Revanduz ve Erbil olmak üzere, serbestçe gelişmeye başladı. Çoğu kısa süreli olduğundan hepsini sıralamak gereksiz. Fakat, edebi ve sosyal değerlerini gözönünde tutarak bazıların kısaca tanıtalım. Süleymaniye'de çıkan Jin adlı haftalık dergi, 1924'den beri aksamadan yayınlanmıştır; 1939-1949 arasında Bağdat'da Gelawej; 1954'ten beri Erbil'de Hetaw yayınlanmıştır. Sovyet Ermenistan'ında, 1929'dan beri Erivan'da Rêya Teze; İran'da 1959-1963 arasında Kurdistan yayınlanmıştır. Bedirhan kardeşler Şam'da 1932-1935 ve 1941-1943 yıllarında Hawar'ı (57 sayı) , 1942-1945'de Ronahi'yi (28 sayı): Beyrut'da 1943-1946'da Roja Nû'yu (73 sayı) yayınladılar. Kürt Demokrat Partisi, 1958'den beri Xebat'ı yayınlıyor. Bugün, Kürt edebiyatı sadece Sovyetler Birliği ve Irak'ta kazasız, belasız yaşayabilmektedir.
kîne em? gelê serfiraz dijminê dijmin dostê aştîxwaz. em xweş mirov in, ne hirç û hov in lê çibkim bê şer dijmin naçî der. bav û kalê me dijîn tev serbest, naxwazin bijîm ta ebed bindest. kîne em? hey hey hey kîne em?
mirkut un anlamı tokmak demektir
medeniyetlerin besiği diyarbakır düşten de güzel şehir
Allah inşa etsin
kerkük elden gitmek üzere mi?
sanki simdiye kadardır türkiye toprağıydıyda yeni kaybedilmiş gibi.
simdi kerkük için sacını basını yolanlar saddam zamanında sesini çıkarmıyolardı onu anlayamıyorum.
Ki saddam ordaki türkmenlere de kürtlere de yıllarca zülm etti.
tabi simdi kürtlerin eline geçmesi söz konusu olunca orası hemen türklerin oluverdi.
kerkük binyıllardır kürtlerindir ve inşaallah hep öyle kalacak.
vatan yurt
diyarbakır ın en büyük ilçesi asıl adı farqin dir. tarihi diyarbakır kadar eskidir.
Selahaddin-i Eyyubi El Kurdi’nin Hayatı
Selahaddin-i Eyubi, Azerbaycan'ın Duvin kasabasında yaşayan, Hezbani Kürtlerindendir. Sonradan Irak'a göç eden Ravâdiye Kürt aşireti, Irak'ın Tikrit kasabasına yerleşir. Miladi 12.yy’ın başlarında Selahaddin-i Kürdi’nin dedesi Şazi başkanlığında Irak’ta Selçuklu Emirlerinden Behruz'un hizmetine girerler. Eyyubi ailesi, Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar zamanında Irak'a göç etmişti. Selahaddin-i Kurdi'nin dedesi Şazi ibn Mervan Pers sarayında yüksek rütbeye, Selçuklu prenslerinin özel öğretmenliğine yükselir ve Bağdat şehrinin valiliğine getirilir. Şazi'nin oğlu Necmeddin Eyyub de Tikrit'e vali tayin edilir.
Selahaddin-i Kurdi babası Eyyub ibn Şazi ibn Mervan el Kürdi'nin Tikrit valiliği sırasında Miladi 1138 yılında dünyaya gelmiştir. Asıl ismi Yusuf’tur, Selahaddin adını sonradan alır. Salah-ad-din 'dinin onuru' anlamına gelir.
Bir müddet sonra Selçukluların Musul emiri İmadeddin Zengi, Tikrit'i muhasarası sırasında, Selahaddin'in babası Necmeddin Eyyub ile amcası Şirkuh, zor bir anında Selçuklu emiri İmadeddin Zengi'ye yardımları dokunur. Daha sonra kazaen Selahaddin'in amcası Şirkuh'un Selçuklu emiri Behruz'un bir adamını öldürmesi ve bazı tatsızlıkların çıkmasıyla araları açılır ve Tikrit'ten çıkarlar. Bunun üzerine Necmeddin Eyyub oğlu Selahaddin ve kardeşi Şirkuh ile beraber Musul'a İmadeddin Zengi’nin hizmetine girerler. İmadeddin Zengi de Necmeddin Eyyub'u Baalbek valiliğine atar. Kardeşi Şirkuh'u da onun hizmetine vermiştir.
Selahaddin'i Eyyubi El-Kurdi'nin çocukluğunun en güzel yılları burada geçer. O, bu yıllarını ilim tahsil etmek, ata binmek, silah kullanmak, kılıç sallamak, yönetim usullerini öğrenmekle geçirmiştir.
Eyyub ve Şirkuh, daha sonra Selçuklu emiri Nurettin Mahmut Zenginin hizmetine girip Dımaşk'a yerleşirler. Necmeddin Eyyub kısa zamanda Dımaşk'ın en ileri gelen emirleri arasında yer alır. Selahaddin-i Kurdi de cihad ruhunu ve sorumluluk duygusunu Dımaşk'ta kazanır. Nurettin Mahmut Zenginin giriştiği fetihlerde Eyyubi ailesinin büyük katkıları olmuştur.
Selahaddin-i Kurdi o yıllarda ilimle uğraşıp bundan büyük bir zevk alırdı. Onun için alimlerle bir arada olmak, kitap okumak, ilmi sohbetleri dinlemek kadar güzel bir şey yoktu. Selahaddin’in devlet kademelerindeki ilk hizmeti de Dımaşk Şurta emirliği görevi idi. Bu görevi sırasında şehirdeki her türlü kötülüğü azaltmış ve özellikle hırsızların kökünü kazımıştı. Selahaddin-i Kurdi hangi işe el atmışsa o işi en güzel şekilde hakkını vererek yapmıştır. Bu da onun ileriki yıllarda çok büyük başarılar elde etmesini sağlamıştır.
Mısır Fâtımî veziri Şaver ibn Mucîr es-Sa'di rakibi olan diğer vezir Dırgam ibn Âmir el-Lahmî ile aralarındaki anlaşmazlıktan ötürü Selçuklu emiri Nureddin Zengi'den yardım talebinde bulunurlar. Bunun üzerine Nurettin Zengi, Şirkuh'u komutan, Selahaddin'i de Şirkuh'a yardımcı olarak kendisini temsilen Mısır'a gönderir. Selahaddin bu seferde savaş sanatındaki dehasını ve büyük maharetlerini ortaya koymuştur. Şirkuh ve yeğeni Selahaddin Mısır’da çok büyük kahramanlıklar gösterirler. Mısır veziri Şaver'e destek olup rakibi Dırgam'ı mağlup etmesine yardımcı olurlar.
Bu olaydan sonra Mısır veziri Şaver, Şirkuh ve Selahaddin'in Mısır'a hakim olmasından endişelenerek Kudüs Kralı Amaury'dan yardım ister. Gerek Haçlılar, gerekse Nureddin Zengi için Mısır'ı ele geçirmek en büyük istekleriydi. Selahaddin, askerlerin düşmanın çokluğu karşısında çekindiklerini görünce, onlara cihadın ne demek olduğunu şu sözlerle anlattı: 'Madem ki ölümden korkuyoruz, neden evlerimizde oturup da eş ve çocuklarımızla zevk ve eğlence içinde rahatça yaşamaya bakmıyoruz. Bizim görevimiz karşımızdaki düşmanın azlığı veya çokluğuna bakmak ve ona göre savaşıp savaşmamaya karar vermek değildir. Bizim görevimiz onlarla Allah'ın adı yüce olsun diye sonuna kadar savaşmaktır'. Bu sözler askere büyük etki yaptı. Kahramanca savaştılar ve Haçlıları püskürtüp geri çekilmelerini sağladılar.
Haçlıların geri çekilmesi ile Selahaddin göstermiş olduğu büyük başarılarla halkın üzerinde büyük etki bırakmıştı. Bu durumu kendi aleyhine olarak düşünen Mısır Veziri Şaver, Selahaddin ve Şirkuh' a karşı suikast hazırlattı. Bu durumdan haberdar olan Selahaddin ve Şirkuh Fatımi Halifesini haberdar eder. Fatımi halifesi de vezir Şaver'in daha evvel de yapmış olduğu bir çok hatalardan dolayı onun ölüm emrini vererek Şirkuh'u onun yerine vali tayin eder. Valilik görevinde iki ay gibi kısa bir süre kalan Şirkuh vefat etmiştir. Fatımi hükümdarı el- Adıd kimi vezir edineceği konusunda düşünmeye başlar. Nureddin Mahmut Zengi'nin Mısır daki ileri gelen kumandanları ordunun başına kimi getireceklerini tartışırlar. Bir çok bilgin Fatımi hükümdarı el-Adıd'ı ikna ederek Selahaddin'i bu göreve tayin ettirip, arkasından vezirlik görevine gelmesini sağladılar. Selahaddin bu göreve atandığı vakit henüz 32 yaşındaydı.
Selahaddin-i Kurdi, çocuklarına ve kumandanlarına durmadan Allah korkusunu anlatır; O’nun emirlerine uymalarını, yasaklarından kaçınmalarını, zulümden uzak durmalarını ve adaletle hükmetmelerini tavsiye eder dururdu. Selahaddin’in Allah'la olan bağları çok kuvvetliydi. Yaptığı her işi Allah'ın rızasını gözeterek yapar ve Allah'tan başka hiçbir güçten korkmadığı için savaştan savaşa gitmekten çekinmezdi.
Selahaddini-i Kurdi’nin ordudaki başarıları ve askerlerin ihtiyaçlarıyla yakından ilgilenmesi, hepsinin arasında adaletle hükmetmesi, hiçbir ayrım gözetmemesi, askerlerinin de ona karşı son derece bağlı kalmasını sağlıyordu. Selahaddin’in Mısır'ı büyük bir inançla savunması, Fatımilere bağlı ve Şia mezhebine mensup olan halkın Şii-Sünni ayırımını asgariye indirmiş ve iki Müslüman kitle arasında ki düşmanlığın ve dargınlığın yavaş yavaş silinmesine ön ayak olmuştur. Her iki tarafı aynı safta Dimyat ve Gazze savaşında Haçlı-Bizanslılara karşı beraberce omuz omuza savaştırmıştır.
Fatımi Halifesi el-Adıd 13 Eylül 1171 yılında vefat edince onun ölümüyle 272 yıl süren Fatımi Devleti tarihe karışmış oldu. Selahaddin Cuma günü Mısır da Abbasi Halifesi Mustazi 'bi Emrillah adına hutbe okutturdu. Fatımilerin son Halifesinin ölümüyle yıllardır birikmiş olan mal ve paralarla dolu hazineye el koyan Selahaddin, tek bir kuruşuna el sürmeden hepsini halka ve askerlere dağıttı.
Nureddin Zengi’nin de vefatıyla Selahaddin el- Kurdi, İslam Dünyasının önde gelen büyük devlet adamları arasına girer. O günkü İslam Dünyası param parça olmuştu ve Haçlılar bu fırsatı kaçırmak istemiyorlardı. Selahaddin-i Kürdi ise Müslümanları bir arada toplamak için elinden geleni yapıyordu. Mısır, Kuzey Afrika, Yemen, El-Cezire ve Kürt ülkesine sahip olunca onları tek bir sancak ve tek bir otorite altında topladığından dolayı Abbasi Halifesi Selahaddin-i Kürdiye şükranlarını ve memnuniyetlerini bildirmişti.
Selahaddin’i Eyyubi Kürt tarihinde önemli bir yere sahiptir. Üstün zekası, komuta yeteneği, taktik zenginliğiyle Eyyubi devletinin en yetenekli yöneticisidir. Ayrıca imanı ve onuru ile şanlı bir geçmişi bulunmaktadır. Bir Kürt evladı olarak ümmeti bir araya getirme, birlik beraberliği sağlamak için bir yaşam mücadelesi vermiştir. Kendilerine son derece güvenen Haçlılar Selahadin-i Kurdi’ye güç yetirememişlerdir.
Selahaddin-i Kurdi, Kudüs Krallığı üzerine arka arkaya 3 saldırı düzenler. Haçlıların Kızıl Denize açılan tek limanı olan Eğle'yi hakimiyeti altına alır.
Selahaddin-i Kurdi, Mısır ve Suriye'nin tek bir yönetim altında toplanmasını sağlamak ve özellikle İslam Birliğini gerçekleştirmek için çalışır. Bu sırada Abbasi Halifesi kendisine Mısır ve Suriye Hükümdarı ünvanını verir. O günden sonra Mısır ve Suriye hükümdarı ile adına para bastırmış, hutbe okutmuş ve bağımsız bir hükümdar olarak bütün bu bölgede yeni bir devlet kurmuştur. Tarihte ' Eyyubiler Devleti ' olarak bilinen bu devletin en önemli özelliği; Haçlılara karşı giriştiği amansız mücadeleler ve Kudüs'ü Haçlıların işgalinden kurtarması olmuştur.
Selahaddin-i Kurdi Şam bölgesinde ki Dımaşk, Halep, Hama, Humus, Baalbek, Menbiç, Azzaz şehirlerini tamamen hakimiyetine aldığı gibi Mısır, Libya, Sudan'ın kuzeyi ve Yemen'i de devletinin sınırları içine almıştı. Selahaddin-i Kurdi her türlü engellemelere rağmen 1183'te kardeşi el-Adid'i görevlendirerek Dımaşk'ta oluşacak bir İslam birliği konferansına İslam Emirlerini davet eder.Çünkü Selahaddin-i Kurdi Haçlıların birleşerek İslam ülkelerine yapmış oldukları saldırılarda Kudüs'ü ele geçirmiş olduklarını görmüştü. Bu durumda İslam ülkelerini de ancak birleşip iman gücüyle hareket ederek başarılı olacaklarını biliyordu.
2 Ekim 1187 de Selahaddin-i Kurdi Kudüs'ü haçlıların elinden kurtarmak için İslam birliğinde yer alan ülkeleri de çağırarak büyük bir ordu ile Haçlılarla amansız bir mücadeleye girişir. Sonunda Kudüs özgürlüğüne kavuşur ve Selahaddin-i Kurdi Haçlıları mağlup eder. Bu yenilgiyi bir türlü kabul edemeyen Haçlılar bu defa ikinci kez Kudüs'e saldırı düzenlemişlerdir. Avrupa'nın en büyük devletleri olan İngiltere, Almanya ve Fransa kralı bu sefere katılmış ve büyük ordular hazırlayıp İslam Diyarını yeniden işgal etmek ve Kudüs'ü yeniden müslümanların elinden almak için adeta Avrupa'yı ayağa kaldırmışlardır. Diğer taraftan Müslümanlar da mübarek belde olan Kudüs'ü Haçlılara bırakmaya hiçte niyetli değillerdi. Bunda da Selahaddin-i Kurdi'nin büyük emeği olmuştur. Özellikle Cuma günlerinde hutbeler okuyarak halkın coşkusunu taze tutmuştur. Allah'a daha çok yakınlaşmak için bu savaşın yapılması gerektiğini söylemiştir. Müslümanların sert ve çetin direnişiyle karşılaşan haçlı orduları geri püskürtülmüştür. Bir türlü Selahaddin-i Kurdi'yle başa çıkamayan Avrupa ülkeleri, 2 Eylül 1192 günü İngiliz Kralıyla 5 yıllık Remle barış anlaşmasını imzalamışlardır.
Selahaddin-i Kurdi sonraki yıllarda Kudüs'ün imar işleriyle uğraşmıştır. Onun döneminde Şam ve Kâhire olmak üzere çeşitli kentlerde bir çok medrese, cami, vakıf ve diğer bayındırlık eserleri yapılmıştı. Ayrıca onun döneminde pek çok Kürt yazar, şair, bilim adamı ve aydın yetişmiştir. Sina yarım adasında bir kale inşa ettirmişti. Kaleye bitişik olarak iki mescit ve bir su sarnıçı yaptırıp, kapısına takvasını gösteren güzel bir hitabe yazdırmıştır. İskenderiye, Kahire Dımaşk Halep, Meyafarqin, Musul ve Elcezire de sayısız cami ve mescid imar ettirmiştir.
Remle barış anlaşmasından sonra 4 Kasım 1192 de Dımaşk'a gitmiş, bir yıl sonra malarya veya menenjit hastalığına yakalanıp 4 Mart 1193 yılında sabaha karşı Allah'ın rahmetine kavuşur. Öldüğünde 57 yaşında idi, 17 erkek ve bir kız çocuğu vardı. Selahaddin-i Kurdi ana dili Kürtçe'nin dışında Arapça, Farsça,ve Türkçe biliyordu.Savaştan savaşa koşmasına rağmen asla namazı geciktirmemiş, vakit girdiği anda at sırtında yolda gidiyorken bile hemen iner ve namazını kılardı. Sünnetleri bile asla ihmal etmezdi. Gece namazına kalkmazsa sabah namazından evvel nafile namaz kılardı. Kuran'ı hıfz etmiş bir hafızdı. Tarih bilgisinde de kendisini geliştirmeyi ihmal etmemiştir. Zamanının en güçlü alimlerinden İslam hukukunu okumuştu. Spor yapmayı ve çevgan oynamayı çok severdi.
Kaynaklar:
Selahaddin-i Eyyubi ve Kudüs'ün Yeniden Fethi Prof. Dr. Ahmed Ağırakça
Kürt Sultanı Selahaddin ve Eyyubi Hanedanı Tori
Kürt Edebiyatı Yeni Dönem: 1920'den Günümüze
Osmanlı İmparatorluğu'nun çözülmesinden sonra, yeni devletlerin kurulmasıyla Orta Doğu'ya hayli değişiklik getirmiş olan I. Dünya Savaşı, Kürt edebiyatını da etkiledi. Önceleri İstanbul, Kürt münevverlerinin biraraya geldiği ve eserlerini neşrettikleri bir merkezdi. Bugün ise, Kürt edebiyatının odak noktası Irak'a ve özellikle başkent Bağdat'a kaymıştır. Ancak tek merkez burası değildir. Lakin Kürt edebiyatına ivme verebilecek olanlar, sadece Kürt dergilerini yayınlayanların çabalarıdır; eski şairlerin eserleri ve yeni yazarların ürünleri, bu dergilerde sergilenmektedir. Düşmanlıkların sona ermesi ile birlikte, Kürt yayıncılığı ve dergiciliği, Irak'ta, başta merkezleri olan Bağdat, Kürt miliyetçiliğinin ocağı Süleymaniye, Revanduz ve Erbil olmak üzere, serbestçe gelişmeye başladı. Çoğu kısa süreli olduğundan hepsini sıralamak gereksiz. Fakat, edebi ve sosyal değerlerini gözönünde tutarak bazıların kısaca tanıtalım. Süleymaniye'de çıkan Jin adlı haftalık dergi, 1924'den beri aksamadan yayınlanmıştır; 1939-1949 arasında Bağdat'da Gelawej; 1954'ten beri Erbil'de Hetaw yayınlanmıştır. Sovyet Ermenistan'ında, 1929'dan beri Erivan'da Rêya Teze; İran'da 1959-1963 arasında Kurdistan yayınlanmıştır. Bedirhan kardeşler Şam'da 1932-1935 ve 1941-1943 yıllarında Hawar'ı (57 sayı) , 1942-1945'de Ronahi'yi (28 sayı): Beyrut'da 1943-1946'da Roja Nû'yu (73 sayı) yayınladılar. Kürt Demokrat Partisi, 1958'den beri Xebat'ı yayınlıyor. Bugün, Kürt edebiyatı sadece Sovyetler Birliği ve Irak'ta kazasız, belasız yaşayabilmektedir.
kürtlerin savaşçı bir halk olduğu kadar zeki de olduklarını gösteren büyük bir şahsiyet.
kîne em?
gelê serfiraz
dijminê dijmin
dostê aştîxwaz.
em xweş mirov in,
ne hirç û hov in
lê çibkim bê şer
dijmin naçî der.
bav û kalê me
dijîn tev serbest,
naxwazin bijîm
ta ebed bindest.
kîne em?
hey hey hey kîne em?