Hikmet; (HKM) den türemiş bir kavramdır. Ha ke me fiilinin mastarıdır; . Hükm, bir gücü; karar vermeyi ifade etmektedir. Hükm kelime anlamı olarak yönetme ve idare etme demektir. Ayrıca Araplar atı gemlemeğe de 'hükm' derler. Demek ki hükmde zabt-u rabt altına alma anlamı da var. Fiil tef”ıl babına nakledildiğinde hakem tayin etmek demek olur. Hakîm insanlar arasındaki anlaşmazlıkları çözümlemek için seçilen kışıdır.Hatta 'hükümet'in hikmetide budur; anlaşmazlıklarda doğru olana hükmetmek.. Daha genel bir kavram tabi bu.. Bu çerçevede hikmet doğru ve isabetli bir karar olarak öne çıkmaktadır. İsabetli olmak doğru/uygun düşünmek ve doğru davranmak olarak da anlaşılmalıdır. Hikmet, bu anlamda karışan ve yerlerinden oynatılan kavramları yerli yerine oturtmaktır. Bu noktada adaleti de içermektedir. Ki hikmetin bir anlamı da adalettir. Hakîm ise isabet eden adaletli davranan kimsedir. Adâlet, her şeyin yerli yerince olması; zıddı olan zulüm ise bir şeyin aslî yerinde değerlendirilmemesi, yerli yerince kabul edilmemesidir.
Mahalle ikâmet edilen yer anlamına gelir. 'mahall' ile köken olarak aynı. şöyleki 'mahall' kelimesinin anlamı durma veya konaklama yeridir. yani mahalle nin bir alt kademesi. Sabit oturulan yer değilde konaklanılan yer anlamında. Hatta 'mahal' kelimeside 'hâl' kelimesinin türevidir. 'hal' arapçada binek hayvanından inme, yolculuğu sona erdirme anlamlarına da gelmekle beraber 'durum' anlamıylada kullanılır. sırayla hal mahal ve mahalle kelimelerinin anlamını sırayla düşünürsek anlamak daha bir kolaylaşır..
Aklı gözünde olan insanlar, görmedikleri şeyler hakkında ya atarlar ya da inkar ederler.. Buradada sık karşılaşılan bir durum bu. tefsir ilmine çok fazla vukufiyetim yok.Gerek Kur'an-ı Kerimde gerekse hadislerde çok fazla Cennet ve cehennem tasviri yapılmıştır.Merak edenler açar ve okur. Anlamıyorsa bile bu anlamazlık anlamadığı şeyi inkâr etmesi gibi bir selahiyet vermez ona. Ve okuyan herkes farklı bir şekilde algılayıp zihninde farklı şekillerde tasavvur edegelmiştir zaten. Allah önce kullarından 'imân' etmelerini ister ki 'mümin' (imân eden) anlamına gelir. Ve Allah kullarından 'teslim olmalarını' ister ki 'müslüman (teslim olan) demektir. İnançlarını bu teslimiyetin üzerine inşa edememiş insanların kaderi yalpalamaktan, daha sonrada 'yoruldum' deyip yola yatmaktan başka bir şey değil.
Ben müslümanım. Ve görmediğim şeye inanıyorum. Görmediğim halde bir ceza ve mükafat olacağına inanıyorum. Kur'an-ı kerim'in vardır dediği şeyi sorgulamıyorum. Vardır diyorsa vardır; ben buna inanır bunu söylerim..
İnsanoğlunun kulağını bükmek, nasihat vermek boştur; kıssadan hisse çıkarmak da boştur. Bu cihanda nasihat, nisan yağmuru gibi bol bol yağar, sel gibi akar. Ama nerede o sadef ki, ağzını açsın da yuttuğu bu damlayı inciye tebdil etsin. Her hadise, içinde hissesi olan bir kıssadır. Ama nerede o göz ki, bu dolaşık ve sırlı yazıyı söküp heceleyebilsin..
ne alaka ya.. erkek everest tepesinin zirvesine tutunmuş bir kaya nankörlük denizlerin en derin yerinde yaşayan bir plankton.. hiç yakışıyor mu birbirine hani bir birbiriyle en alakasız ikikelime yarışması yapsalar bütün insanlık hatta diğer canlılar bu iki kelimeyi işaret ederler.. kandırmayalım insanları reca ediyorum..
Hikmet; (HKM) den türemiş bir kavramdır.
Ha ke me fiilinin mastarıdır; . Hükm, bir gücü; karar vermeyi ifade etmektedir.
Hükm kelime anlamı olarak yönetme ve idare etme demektir. Ayrıca Araplar atı gemlemeğe de 'hükm' derler.
Demek ki hükmde zabt-u rabt altına alma anlamı da var.
Fiil tef”ıl babına nakledildiğinde hakem tayin etmek demek olur.
Hakîm insanlar arasındaki anlaşmazlıkları çözümlemek için seçilen kışıdır.Hatta 'hükümet'in hikmetide budur; anlaşmazlıklarda doğru olana hükmetmek.. Daha genel bir kavram tabi bu..
Bu çerçevede hikmet doğru ve isabetli bir karar olarak öne çıkmaktadır. İsabetli olmak doğru/uygun düşünmek ve doğru davranmak olarak da anlaşılmalıdır.
Hikmet, bu anlamda karışan ve yerlerinden oynatılan kavramları yerli yerine oturtmaktır. Bu noktada adaleti de içermektedir.
Ki hikmetin bir anlamı da adalettir.
Hakîm ise isabet eden adaletli davranan kimsedir.
Adâlet, her şeyin yerli yerince olması; zıddı olan zulüm ise bir şeyin aslî yerinde değerlendirilmemesi, yerli yerince kabul edilmemesidir.
Geri tepme, püskürtme; ' def' ' etme anlamında.
'taarruz' edene karşı koymak diye ifâdelendirirsek daha isâbetli olur.
Mahalle ikâmet edilen yer anlamına gelir.
'mahall' ile köken olarak aynı. şöyleki 'mahall' kelimesinin anlamı durma veya konaklama yeridir. yani mahalle nin bir alt kademesi. Sabit oturulan yer değilde konaklanılan yer anlamında.
Hatta 'mahal' kelimeside 'hâl' kelimesinin türevidir.
'hal' arapçada binek hayvanından inme, yolculuğu sona erdirme anlamlarına da gelmekle beraber 'durum' anlamıylada kullanılır.
sırayla
hal
mahal
ve mahalle
kelimelerinin anlamını sırayla düşünürsek anlamak daha bir kolaylaşır..
'Bir alttaki entrynin içinde kaç tane farsça kelime olduğunu söylemeyeceğim' cümlesini çağrıştıran terim.
Aklı gözünde olan insanlar, görmedikleri şeyler hakkında ya atarlar ya da inkar ederler.. Buradada sık karşılaşılan bir durum bu. tefsir ilmine çok fazla vukufiyetim yok.Gerek Kur'an-ı Kerimde gerekse hadislerde çok fazla Cennet ve cehennem tasviri yapılmıştır.Merak edenler açar ve okur. Anlamıyorsa bile bu anlamazlık anlamadığı şeyi inkâr etmesi gibi bir selahiyet vermez ona. Ve okuyan herkes farklı bir şekilde algılayıp zihninde farklı şekillerde tasavvur edegelmiştir zaten.
Allah önce kullarından 'imân' etmelerini ister ki 'mümin' (imân eden) anlamına gelir.
Ve Allah kullarından 'teslim olmalarını' ister ki 'müslüman (teslim olan) demektir.
İnançlarını bu teslimiyetin üzerine inşa edememiş insanların kaderi yalpalamaktan, daha sonrada 'yoruldum' deyip yola yatmaktan başka bir şey değil.
Ben müslümanım. Ve görmediğim şeye inanıyorum. Görmediğim halde bir ceza ve mükafat olacağına inanıyorum. Kur'an-ı kerim'in vardır dediği şeyi sorgulamıyorum. Vardır diyorsa vardır; ben buna inanır bunu söylerim..
İnsanoğlunun kulağını bükmek, nasihat vermek boştur;
kıssadan hisse çıkarmak da boştur.
Bu cihanda nasihat, nisan yağmuru gibi bol bol yağar, sel gibi akar.
Ama nerede o sadef ki,
ağzını açsın da yuttuğu bu damlayı inciye tebdil etsin.
Her hadise, içinde hissesi olan bir kıssadır.
Ama nerede o göz ki, bu dolaşık ve sırlı yazıyı söküp heceleyebilsin..
Delikanlı ağzındaki gülle esmeralda ile çılgınlar gibi dans ederken, dansın finalinde; en romantik(?) sahnesinde duyurulası anons..
Aykırı durumda olmak..
Çık dışarı!
ne alaka ya..
erkek everest tepesinin zirvesine tutunmuş bir kaya
nankörlük denizlerin en derin yerinde yaşayan bir plankton..
hiç yakışıyor mu birbirine
hani bir birbiriyle en alakasız ikikelime yarışması yapsalar
bütün insanlık hatta diğer canlılar
bu iki kelimeyi işaret ederler..
kandırmayalım insanları
reca ediyorum..
bknz.
kendi kendine gülmek