çok sevgili kendim... onu çok seviyorum. bu dünya için fazla güzel, fazla iyi, fazla doğru... keşke ben ölmeden ölmese... 'devrim' dese, 'aferin' dese, 'akıl' dese, 'gönül' dese... medeniyet, yeni bir dil, şuur, eylem... sussam. hep kitap verse bana... hep okusam. ondan daha güzel, daha iyi, daha doğru olsam. cennete gitsem.
yabakulak'ın ülküsü... defalarca okunmuş bir kitabın kendini cümle cümle hatırlatması doğal. bu sabah nasibime beyaz gemi, içinden de şu dörtlük düştü:
kambur dağlardan inmişim hey kambur dağlardan kambur deve üzerinde hey kambur deve... aç kapını ey bezirgan kambur bezirgan gel içelim seninle hey acı şaraptan.
bu dörtlük acı veriyor. çocuk balık oldu. aksakal bilmiyor, kulubeg de... diğerlerinin canı cehenneme zaten.
peyami safa bir yazısında aşksız evliliğin zinadan farksız olduğunu ileri sürmüş. birçoğumuzun tartışmasız mübalağa olarak niteleyeceği bu tezi bir başka yazısında gerekçelendirmiş. sözkonusu yazının bir bölümünde şöyle diyor: sevmediği bir insana, sırf evlenme mukavelesinde bir imzası bulunduğu için bağlanan bir erkek veya kadın iki cins arasındaki birleşmenin esas şartına (ruh beraberliğine) aykırı hareket ettiği için evli sayılamaz.'
ansızın yahya kemal'den bir dörtlük gelir akla, demiş ki şair:
gönlümle oturdum da hüzünlendim o yerde, sen nerdesin, ey sevgili, yaz günleri nerde. dağlar ağarırken konuşurduk tepelerde, sen nerde o fecrin ağaran dağları nerde.
azizem... şimdiye kadar seni pek çok şey acıttı.birçok şeye acıdın. iltihabi yaralar oluştu düş yapraklarında. yine de köşe minderine oturtmadın dertlerini. ellerin böğründe kapı eşiklerinde kaldın da dış kapının mandalına tenezzül etmedin. bir ağlayan gelinin duvağının gölgesinde geçecekmiş gençliğin, geçsin.
hoş gör be azizem, senin hikayen de lalelerle bitiversin...
çok sevgili kendim... onu çok seviyorum. bu dünya için fazla güzel, fazla iyi, fazla doğru...
keşke ben ölmeden ölmese... 'devrim' dese, 'aferin' dese, 'akıl' dese, 'gönül' dese... medeniyet, yeni bir dil, şuur, eylem... sussam. hep kitap verse bana... hep okusam. ondan daha güzel, daha iyi, daha doğru olsam.
cennete gitsem.
yabakulak'ın ülküsü... defalarca okunmuş bir kitabın kendini cümle cümle hatırlatması doğal. bu sabah nasibime beyaz gemi, içinden de şu dörtlük düştü:
kambur dağlardan inmişim hey kambur dağlardan
kambur deve üzerinde hey kambur deve...
aç kapını ey bezirgan kambur bezirgan
gel içelim seninle hey acı şaraptan.
bu dörtlük acı veriyor. çocuk balık oldu. aksakal bilmiyor, kulubeg de... diğerlerinin canı cehenneme zaten.
' zülfin gidermiş ol sanem kâfirliğin komaz henüz
zünnârını kesmiş veli dahı müselmân olmamış'
bknz: ironi
şu beyti yazmak isterim bir beyit olarak sadece:
' çin-i zülfin miske benzetdüm hatasın bilmedüm
key perişan söyledüm bu yüz karasın bilmedüm'
ruhu şad olsun...
aşksız evlilik...
peyami safa bir yazısında aşksız evliliğin zinadan farksız olduğunu ileri sürmüş. birçoğumuzun tartışmasız mübalağa olarak niteleyeceği bu tezi bir başka yazısında gerekçelendirmiş. sözkonusu yazının bir bölümünde şöyle diyor: sevmediği bir insana, sırf evlenme mukavelesinde bir imzası bulunduğu için bağlanan bir erkek veya kadın iki cins arasındaki birleşmenin esas şartına (ruh beraberliğine) aykırı hareket ettiği için evli sayılamaz.'
ansızın yahya kemal'den bir dörtlük gelir akla, demiş ki şair:
gönlümle oturdum da hüzünlendim o yerde,
sen nerdesin, ey sevgili, yaz günleri nerde.
dağlar ağarırken konuşurduk tepelerde,
sen nerde o fecrin ağaran dağları nerde.
azizem...
şimdiye kadar seni pek çok şey acıttı.birçok şeye acıdın. iltihabi yaralar oluştu düş yapraklarında. yine de köşe minderine oturtmadın dertlerini. ellerin böğründe kapı eşiklerinde kaldın da dış kapının mandalına tenezzül etmedin. bir ağlayan gelinin duvağının gölgesinde geçecekmiş gençliğin, geçsin.
hoş gör be azizem, senin hikayen de lalelerle bitiversin...
ne diyor verlaine: 'hatıralar, ne istersiniz benden! ' ben de öyle diyorum.
alınan dört dersi de AA düşürdükten sonra zahmet ve meşakkatinin unutulduğu yedi haftalık süreç.
günde bir- iki kitap bitmeye başladıysa elini iyiden iyiye güçlendiriyor demektir bu şey.
çöl ruhluyla kıyaslandığında tercih edilecek okyanus ruhlu görüldüğünde ötelenecek çocuktur.