DESTAN Ulusların karanlık dönem tarihlerinden başlayarak yaşantıları, yaşayışları, savaşları, doğal felaketleri kısaca o ulusun ortak geçmişini ve kaderini etkileyen ortak izler bırakan uzun manzumelere denir.
Sen ağlarsan, Gök kubbe ağlıyor. İnci gibi gözyaşlarınla, Yüreğimize kan damlıyor. Bülbül feryat edip, Hüzün şakıyor. Güller sana üzülüp, Boynunu büküyor...
Sen ağlama SEYDAM, Biz senin yerine ağlarız. Kederinle yüreğimizi dağlarız. Varsın kararmış ruhumuz, Biraz daha kararsın. Yeter ki,o güzel yüzünde Gonca güller açsın...SULTANIM...
Muhammed neslinden, Şah-ı Veliden, Gonca Hüseyin’den, gül Fadimea’den, Zarif ve inceden, nurdan bir beden, Sultanlar sultanı pir Abdulkadir. Abidler içinde bir Abdulkadir.
Hasan-el Basri’nin irfan yolundan, Bağdatlı Cüneyd’in aşkın kolundan, İrem bağlarının eşsiz balından, Sultanlar sultanı pir Abdulkadir. Aşıklar içinde şir Abdulkadir.
Kırklar, Yedilerin sultanı sensin, Gavslar meclisinin imamı sensin, İlim deryasının ummanı sensin, Sultanlar sultanı pir Abdulkadir. Arifler içinde mir Abdulkadir.
Erenler bezminde dergah kurulur, Tüm veliler divanında bulunur, Hama erlerinden yolun sorulur, Sultanlar sultanı pir Abdulkadir. Lütfunla rüyama gir SEYDAM
Muhabbet dostunun peşine düştük Belki bir kaç kişi Belki sayamayacağımız kadar çok Ne birbirimizi gördük Ne gölgelerimiz vardı
Vakitleri sabah ayarladık, Hoş sedalar eşiliğinde yolculuk Bir şehre vardık, her yerde dostluk Zamana aldandık, malum dedik seher Hayırdır elbet hadiseler
Yüklerimizi yükledik, sırtlarımıza Ne varsa aldık, elimize geçen Öğle vakti yola hazırlandık Kimilerimiz bu şehri son durak sandık
Ufukta hep kırkikindi yağmurları, Islanmak için hep, uzakları yakınladık Kimimiz ise yağmurdan sakındık
İşte! dedi muhabbet dostu İnsanın zavallı hali bu Düşse kırk damla nurdan su Sel alır gider onun nurunu! ! !
Dilek Ağacımsın Hayalini sevdim ben senin; içimdeki dalga dalga büyüttüğüm nehirlerden okyanuslar kurdum gözlerinde, hayalin, hayallerim, hayallerimiz beyazdı... zirvelerimin en ulaşılmaz, en aşılmaz bir yerinde gizlendin... SEYDAM
Bakarsın... Suskun ela gözlerinden okunur kainat Nazarının değdiği ötelere yol bulur Yürürsün... Nazenin adımların “düş peime” der sanki Aşıklar yüreklerini toprak diye önüne serer
Konuşursun... Bir kelimen kitap dolusu söze bedel Seni anlatmaya ne bilgi ne akıl yeter
Tebessüm edersin... Kıyamet kopsa duyulmaz o an Ne dertlide dert kalır ne de gamlıda gam
Şaşarım... Şirin mi ferhad’a aşık dedirtmiş Yar! ... aşk ancak seni görende imiş
Sen ki... Sultanısın hakikate götüren yolun Hüseyni renklerle bezenmiş ruhun
Geldim... Boyun büküp vurdum kapına Ne olur benide al gülistanına SEYDAM...
DESTAN
Ulusların karanlık dönem tarihlerinden başlayarak yaşantıları, yaşayışları, savaşları, doğal felaketleri kısaca o ulusun ortak geçmişini ve kaderini etkileyen ortak izler bırakan uzun manzumelere denir.
Sen ağlarsan,
Gök kubbe ağlıyor.
İnci gibi gözyaşlarınla,
Yüreğimize kan damlıyor.
Bülbül feryat edip,
Hüzün şakıyor.
Güller sana üzülüp,
Boynunu büküyor...
Sen ağlama SEYDAM,
Biz senin yerine ağlarız.
Kederinle yüreğimizi dağlarız.
Varsın kararmış ruhumuz,
Biraz daha kararsın.
Yeter ki,o güzel yüzünde
Gonca güller açsın...SULTANIM...
Muhammed neslinden, Şah-ı Veliden,
Gonca Hüseyin’den, gül Fadimea’den,
Zarif ve inceden, nurdan bir beden,
Sultanlar sultanı pir Abdulkadir.
Abidler içinde bir Abdulkadir.
Hasan-el Basri’nin irfan yolundan,
Bağdatlı Cüneyd’in aşkın kolundan,
İrem bağlarının eşsiz balından,
Sultanlar sultanı pir Abdulkadir.
Aşıklar içinde şir Abdulkadir.
Kırklar, Yedilerin sultanı sensin,
Gavslar meclisinin imamı sensin,
İlim deryasının ummanı sensin,
Sultanlar sultanı pir Abdulkadir.
Arifler içinde mir Abdulkadir.
Erenler bezminde dergah kurulur,
Tüm veliler divanında bulunur,
Hama erlerinden yolun sorulur,
Sultanlar sultanı pir Abdulkadir.
Lütfunla rüyama gir SEYDAM
Bunca mahlukat döngüsü içinde
Aranan bir parça, umutsa eğer
Yön O 'nun yönü, dönmek gerek
Açılan her kapıda, eğilmiyorsa başlar
Secdeye inip, şükretmek gerek
Ektiğin her tohum, veriyorsa bin baş
Avuç açıp, O'nu anmak gerek
Kem söze kapılıp, nefse dönersen
Oturup, O'ndan af dilemek gerek
Gidecek yolun varsa, arşda
O'nun lahzasına düşmek gerek...
Geceymiş ben gündüz sandım,
Ateş böceklerini yıldız sandım,
Bir kabus görmüşüm uyandım,
Huzura Seninle vardım...SEYDAM
Muhabbet dostunun peşine düştük
Belki bir kaç kişi
Belki sayamayacağımız kadar çok
Ne birbirimizi gördük
Ne gölgelerimiz vardı
Vakitleri sabah ayarladık,
Hoş sedalar eşiliğinde yolculuk
Bir şehre vardık, her yerde dostluk
Zamana aldandık, malum dedik seher
Hayırdır elbet hadiseler
Yüklerimizi yükledik, sırtlarımıza
Ne varsa aldık, elimize geçen
Öğle vakti yola hazırlandık
Kimilerimiz bu şehri son durak sandık
Ufukta hep kırkikindi yağmurları,
Islanmak için hep, uzakları yakınladık
Kimimiz ise yağmurdan sakındık
İşte! dedi muhabbet dostu
İnsanın zavallı hali bu
Düşse kırk damla nurdan su
Sel alır gider onun nurunu! ! !
acizim yar, senin uğrunda, boynum eğik
bir kurşun atımlık mesafede, sen bakmadan vuruldum
sen bana gülümsemeden, ben gülümü öldürdüm...
Uyanınca uyandığına pişman eden,geri dönmmek isteyen ama geri dönemeyen hayatta sadece birkez görülebilen bir rüyasın sen...GAVSIM...
Dilek Ağacımsın
Hayalini sevdim ben senin;
içimdeki dalga dalga
büyüttüğüm
nehirlerden
okyanuslar kurdum gözlerinde,
hayalin,
hayallerim,
hayallerimiz
beyazdı...
zirvelerimin
en ulaşılmaz,
en aşılmaz
bir yerinde gizlendin...
SEYDAM
Bakarsın...
Suskun ela gözlerinden okunur kainat
Nazarının değdiği ötelere yol bulur
Yürürsün...
Nazenin adımların “düş peime” der sanki
Aşıklar yüreklerini toprak diye önüne serer
Konuşursun...
Bir kelimen kitap dolusu söze bedel
Seni anlatmaya ne bilgi ne akıl yeter
Tebessüm edersin...
Kıyamet kopsa duyulmaz o an
Ne dertlide dert kalır ne de gamlıda gam
Şaşarım...
Şirin mi ferhad’a aşık dedirtmiş
Yar! ... aşk ancak seni görende imiş
Sen ki...
Sultanısın hakikate götüren yolun
Hüseyni renklerle bezenmiş ruhun
Geldim...
Boyun büküp vurdum kapına
Ne olur benide al gülistanına
SEYDAM...