Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • yanlış17.11.2006 - 15:11

    İnsanlar doğruların içinde (kendilerine göre) bir yanlış görmeyedursunlar..

    Bir gemide 1 tane masum 9 tane suçlu varsa o gemi 1 masumun hatırına
    batırılmaz.
    aynı şekilde
    Bir gemide 1 tane suçlu 9 tane masum varsa da o gemi kendi haline bırakılamaz..
    Adalet bunu gerektirir..

  • ben17.11.2006 - 15:07

    Ben..
    ne kadar tatlı, ne kadar hoş kendi cümlelerimizin arasına sıkıştırılınca..
    bakıp bakıp 'ben' diye övünürüz.
    Bu kelimeyi kullanmayı hakeden birisi varsa oda Robinson Crusoe'dir.
    Çünkü coğrafyasında kendinden başka birisi olmadı.
    Ya biz!
    Arapçada 'insan' sosyal olan, ünsiyet eden anlamına gelir.
    Ünsiyet etmek içinde bir ünsiyet edilene ihtiyaç var şüphesiz.
    Hal böyle iken
    'ben' e olan bu sınırsız ünsiyetimiz neden?
    Kendimizden başka ünsiyet edecek insan bulamayacak kadar yanlız mıyız?
    önce ben..
    o devrilince 'sen'.. sen ben e en yakın olan sıfat..
    sonra o.. biraz uzakta olsa da bir kişi..
    ve biz.. sen ve o nun toplamı..
    ve siz.. biz olmayanlarda..
    ve onlar.. onlar; bizi duyamayanlarda..

  • ezcümle17.11.2006 - 14:46

    Kısaca söylersek, bugün problem alanı olarak önümüze getirilen konuların tümüne düzmece problemler diye bakılmalıdır. İnsanlar her neyi put olarak görmüşlerse o putlar karşılarına problem olarak çıkmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, günümüz dünyasında asıl problemin, problem diye uğraşılan konular olmadığını, fakat asıl problemin kafa yapısından doğduğunu söylemek gerekecektir.

    Rasim ÖZDENÖREN

  • panorama17.11.2006 - 14:42

    Halen beş milyara yakın insanın yaşadığı yeryüzünde, başka hiçbir ek faaliyete gerek duyulmaksızın mevcut nüfusun on mislini besleyebilecek seviyede bir üretim yapıldığı halde, milyonlarca insanın açlıkla pençeleştiği söylenirse ortada bir bozukluğun var olduğunu ileri sürmek için zeki olmak şart değildir.

    Üreticilerin, fiyatları düşürmemek için piyasaya mal arz etmekten kaçınıp stoklama yolunu tercih ettikleri bir dünyada, bir kısım insanların çıplak gezdiğini görünce, bu işin içinde bir bozukluk olduğunu söylemek için ekonomi tahsil etmeye gerek de yok.

    Kaliforniya'nın portakal bahçelerinde portakal toplamaya çıkmış yüzbinlerce tarım işçisinin günde üç portakal karşılığında bütün gün çalışmaya mecbur bırakıldıkları için karınlarını duyuramadıkları, fakat bahçe sahiplerinin fiyatları düşürmemek için toplanan portakalları denize döktükleri bir dünyada, bir bozukluk olduğunu görebilmek için Kaliforniya'ya portakal toplamaya gitmiş olmamız da gerekmez.

    Afrika'da, Hindistan'da, Güneydoğu Asya'da, Güney Amerika'da, açlıktan kemikleri çıkmış bebelerin resmini çektirmek için yarışa giren ve bu yarışta binlerce lirayı bir kalemde sarf edebilen gazete ve dergilerin bulunduğu bir dünyada,

    en aç insanın fotoğrafını çeken foto muhabiri altın madalya ile taltif edilirken, fotoğrafı çekilen aç bebenin sırtından para kazanabilen becerikli gazeteciler tebriklere boğulurken, aç insanların kendi halleriyle baş başa bırakılmasında bir bozukluk olsa gerek.

    Yoksul çocukları esirgeyip korumak adına düzenlenen balolarda, göbekleri yeterince şişmiş adamların sabahlara kadar vur patlasın çal oynasın vakit geçirirlerken, bu çocukların okuma kitaplarını nasıl satın alabileceğinin hesabının yapıldığı bir dünyada bir bozukluk var demektir.

    Aç kalma tehlikesiyle nüfus planlaması yapmak için teşkil edilen ekiplere binlerce liralık harcırahlar tahsis edilip bir o kadar hastane ve doktor masrafına katlanılırken, doğmamış çocukların rızıkları yüzünden uykuların kaçtığı dünyada bir bozukluk olsa gerek.

    Doğmuş çocuğu beslemek için sarf edilecek paranın ana rahmindeki çocuğun doğmaması için sarf edildiği bir dünyada bir bozukluk, bir terslik var demektir.

    Daha en az kırk milyar insanın rahatlıkla barınabileceğinin hesaplandığı bir dünyada, kırk katlı binaların yapılmasına rağmen insanların mesken sıkıntısından şikâyetçi olmaları önlenemiyorsa, burada da akla aykırı bir düzenin işlediğinde şüpheye düşmemeli.

    Okullarında çocuklarına cinsel eğitimin verildiği ülkelerde ve en çok bu ülkelerde, akla gelmez sapıklıkların yaygın biçimde yerleşmiş olması vakıası ile ırza tecavüz olaylarının, alkolizmin, klinik akıl ve ruh hastalıklarının yoğunlaştığının görüldüğü bir dünyada, bu işlerin düzenlenmesinde de bir bozukluğun olduğunu kabul etmek gerekecektir.

    İletişim araçlarının geçmişin hiç bir döneminde görülmediği biçimde çoğaldığı ve günlük hayatımızı doğrudan etkilediği bir dünyada, insanların fertler olarak iletişimsizlikten bu kadar yakındığı bir tablo ile karşılaşılıyorsa, bu işte de bir bozukluğun olduğunu teslim etmek zorundayız demektir.

    Kısaca söylersek, bugün problem alanı olarak önümüze getirilen konuların tümüne düzmece problemler diye bakılmalıdır. İnsanlar her neyi put olarak görmüşlerse o putlar karşılarına problem olarak çıkmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, günümüz dünyasında asıl problemin, problem diye uğraşılan konular olmadığını, fakat asıl problemin kafa yapısından doğduğunu söylemek gerekecektir.

    Rasim ÖZDENÖREN

  • Çilingir17.11.2006 - 13:18

    'çilân' (kılıç, hançer, her türlü demirden edevât) + 'gar' (yapan)
    bugünün kapı açıcıları;
    dünün kılıç yapan demiri döven demircileri imiş..

  • adam17.11.2006 - 13:13

    Adam, adamdır eğer olmaz ise bir pulu
    Eşek yine eşektir, atlastan olsa çulu.
    Lâ Edri

  • baba17.11.2006 - 13:10

    'baba' sevgi ve saygı hitâbı olarak kullanılırmış eski türkçede.
    Eski farsçadan geçtiği tahmîn edilir ki
    eskilerin farsçasında 'pâpak' muhterem kişi, derviş' anlamındada kullanılırmış
    bildiğimiz baba anlamının dışında..

  • yıldız17.11.2006 - 13:02

    'Yultuz' diye yazılır eski türkçede..
    Kuzey anlamında da kullanılır, kutup yıldızına binâen..

  • sitem17.11.2006 - 12:59

    İşte ben böyle bir hâl içindeyim
    Aslında derin keder içindeyim
    Bazen bilmeyerek ne yaptığımı,.
    İyi kötü güzel çirkin her biçimdeyim.
    Bazen isyan edip yalnızlığıma
    Sana karşı ince bir sitem içindeyim..

    İnce bir sitem..
    tarifi yok bu sözün..

  • gül ve bülbül17.11.2006 - 12:55

    Dîvân edebiyatında çok sevipte birbirine kavuşamayan aşkların
    kadîm temsilcileridir; Gül ile Bülbül

    Bir gül dedi bülbül güle, Gül gülmedi gitti,
    Gül bülbüle, bülbül güle, Yar olmadı gitti..