Uzun eşek oynarken peşisıra uzamış uzun eşeklerin atlayan kişi atlamak için havalandığında kenara çelilmeleri ve zavallı atlayanın yere çakılması.. Abi çok kötü bir şaka bu, hani yere çakılan kalkıp cinayet işlese 'ağır tahrik' ten cezası hafifletilir; o türden bir şey.. kınıyorum!
bakalım hatırlayacakmısınız.. TRT deki Anadoludan Görünüm programına çıkan Felicita Mehmet lakaplı sokak çocuğu söylüyordu bu şarkıyı; oradan aklımda kalmış..
Bir çok tarihçi sahip olduğu meziyetlerin ve yönetimdeki kabiliyetlerinin Viyana'da yaptığı hatayı telafi edeceğini veya 'idam' gibi katı bir ceza ile cezalandırılmasına enggel olabileceğini söyler.. Fakat olan olmuş, Merzifonlu idam edilmiştir.. Amasya/ Merzifon'da kendi ismini taşıyan büyük bir cami ve kervansaray var. Yakından görme fırsatım olmuştu. Hamamı, şadırvanı, tuvaletleri vs. herşeyi orijinalliğini koruyabilmiş. Hepsi eski usul..
“Kelimenin Arapça’da ilk kullanılışına, Hıristiyanlığın çıkışından az önce ve az sonraki yüzyıllarda, Arap kavimlerinin güney kolu tarafından Yemen’de geliştirilen parlak medeniyetin kalıntıları olan eski Güney Arabistan kitabelerinde rastlanır. Bunlarda Arap, bedevi, çoğunluk da yağmacı manasına gelir ve yerleşik halktan ayırt edilmek üzere, göçebeler için kullanılır. Kuzeyde ilk defa, M.S. 4. yüzyıl başlarına ait olup daha sonra klasik Arapça haline gelecek olan Kuzey Arap Dili’nde yazılmış en eski kayıtlardan biri olan Namara mezar kitabelerinde rastlanmıştır. Nebati Aramı harfleriyle Arapça yazılı kitabe Bütün Arapların Kralı İmru’l-Kays’ın ölümünü ve hayattayken yaptığı işleri anlatır. Lakin, kitabedeki ibareler, iddia olunan hükümdarlık nüfuzunun Kuzey ve Orta Arabistan göçebelerinden daha öteye yayılmadığını göstermektedir.
Yedinci yüzyıl başlarında İslamiyet’in doğuşuna kadar, Orta ve Kuzey Arabistan’da Arap kelimesinin kullanılışına dair gerçek bir bilgiye sahip değiliz. Hz.Muhammed ve çağdaşları için Araplar çöl bedevileriydi. Bu terim Kuran’da yalnızca bu manayı ifade edip, Mekke, Medine ve diğer şehir halkları için kesinlikle kullanılmaz. Diğer taraftan, bu şehirlerde konuşulan dil ve bizzat Kuran dili, Arapça olarak vasıflandırılır. Böylece, Arapça’nın en saf şekli, öz Arap yaşayış ve konuşma tarzlarını sadakatle korumuş bulunan Bedeviler’inki olduğu hakkında sonraki devirlerde yayılan fikrin tohumu ile ilk defa karşılaşıyoruz.”
(Uygarlık Tarihinde Araplar, s.15, Bernard Lewis, Pegasus yayınları)
Uzun eşek oynarken
peşisıra uzamış uzun eşeklerin
atlayan kişi atlamak için havalandığında
kenara çelilmeleri ve zavallı atlayanın yere çakılması..
Abi çok kötü bir şaka bu,
hani yere çakılan kalkıp cinayet işlese
'ağır tahrik' ten cezası hafifletilir; o türden bir şey..
kınıyorum!
-İşe geç kaldım!
korkusu akla düştüğü an ile
işyerinin kapısından girildiği âna kadar geçen/geçmeyen süre; geçmez!
http://filelodge.bolt.com/viewfile.php? fid=3010040
bakalım hatırlayacakmısınız..
TRT deki Anadoludan Görünüm programına çıkan
Felicita Mehmet lakaplı sokak çocuğu söylüyordu bu şarkıyı; oradan aklımda kalmış..
*
Bir çok tarihçi sahip olduğu meziyetlerin ve yönetimdeki kabiliyetlerinin
Viyana'da yaptığı hatayı telafi edeceğini
veya
'idam' gibi katı bir ceza ile cezalandırılmasına enggel olabileceğini söyler..
Fakat olan olmuş,
Merzifonlu idam edilmiştir..
Amasya/ Merzifon'da kendi ismini taşıyan büyük bir cami ve kervansaray var.
Yakından görme fırsatım olmuştu. Hamamı, şadırvanı, tuvaletleri vs. herşeyi
orijinalliğini koruyabilmiş. Hepsi eski usul..
“Kelimenin Arapça’da ilk kullanılışına, Hıristiyanlığın çıkışından az önce ve az sonraki yüzyıllarda, Arap kavimlerinin güney kolu tarafından Yemen’de geliştirilen parlak medeniyetin kalıntıları olan eski Güney Arabistan kitabelerinde rastlanır. Bunlarda Arap, bedevi, çoğunluk da yağmacı manasına gelir ve yerleşik halktan ayırt edilmek üzere, göçebeler için kullanılır. Kuzeyde ilk defa, M.S. 4. yüzyıl başlarına ait olup daha sonra klasik Arapça haline gelecek olan Kuzey Arap Dili’nde yazılmış en eski kayıtlardan biri olan Namara mezar kitabelerinde rastlanmıştır. Nebati Aramı harfleriyle Arapça yazılı kitabe Bütün Arapların Kralı İmru’l-Kays’ın ölümünü ve hayattayken yaptığı işleri anlatır. Lakin, kitabedeki ibareler, iddia olunan hükümdarlık nüfuzunun Kuzey ve Orta Arabistan göçebelerinden daha öteye yayılmadığını göstermektedir.
Yedinci yüzyıl başlarında İslamiyet’in doğuşuna kadar, Orta ve Kuzey Arabistan’da Arap kelimesinin kullanılışına dair gerçek bir bilgiye sahip değiliz. Hz.Muhammed ve çağdaşları için Araplar çöl bedevileriydi. Bu terim Kuran’da yalnızca bu manayı ifade edip, Mekke, Medine ve diğer şehir halkları için kesinlikle kullanılmaz. Diğer taraftan, bu şehirlerde konuşulan dil ve bizzat Kuran dili, Arapça olarak vasıflandırılır. Böylece, Arapça’nın en saf şekli, öz Arap yaşayış ve konuşma tarzlarını sadakatle korumuş bulunan Bedeviler’inki olduğu hakkında sonraki devirlerde yayılan fikrin tohumu ile ilk defa karşılaşıyoruz.”
(Uygarlık Tarihinde Araplar, s.15, Bernard Lewis, Pegasus yayınları)
'Kişi bilmediğinin düşmanıdır.'
Bir arap atasözü buda..
-Bizi burada istemediklerini fark ettin mi?
-Biz farklıyız.insanlar farklı olandan her zaman korkar..
Görülen, görülmüş olan..
Anlatamazsın!
Arapçada geri çevirme, geri gönderme, dışlama anlamlarına gelir...