ama gercekten ya, cok dogal buluyorum ben onu. bi de neredesin firuze albümünde sabir sarkisini söylemisti, cok eglenceli, oynatio walla, beni en azindan :))
anladım, sabahları açılır. esnaf çarşıları yeminle “bedreddin'im bir ağaca asılır”.
anladım, en büyük yalan yemindir. edilir sabahları, gecesini hatırlamayan esnafların
tüm merasimleri gömdüm. ömrümün reklam amaçlı takvimlerine. anladım, kimse üzgün değildi. bayraklar yarıya indiğinde.
bir tek el isteyen, yordam ve özür dileyen,
anladım. herkese kötü şeyler hatırlatan yüzüm, evet yüzümdü. her görüşmeye taşıdığım, kandırılmaya gönüllü bir gönülle, az sütlü neskafelere sigaralar iliştirdim. göz gördüm başka açılara ayarlı. uzun bir yüz gördüm. meğer filmin sonu diye ayarsız fin yazardı end zamanında bir zamanlar, fransızlar hep fransız kalacaklar, sabah sinemasında pazarları...
aklımı alıp doğduğum evin, müze olma isteğine saklayacaklar.
ama kavaklar büyüyecek. herkesten gizli boyatmak, bir kavağın becereceği iştir ancak.
anladım ki ağaçlar, toprağa acı verdikçe büyüyorlar.
her pazartesi and içip, cumaları marşa basan, camiler dolusu yemin edip, taburlarca yalan söyleyen, bu toprakta bu ağaç kuruyacaktır elbet.
anladım. kimseye acı vermeden, büyünmüyor. namusum ve şerefim ve çocukluğumun üzerine beton dökerim ki tüfek filan değil, çimento icat edildi de bozuldu mertliğin mimarisi, esrarlı bir ülkeye göçtü sabrın taş ustaları.
anladım. altı dükkan olsun istiyor evinin. ve ağlamaklı bulmuyor apartımanları benim taş ustamın karısı. ve her yerde şube açmak istiyor. iskender kebabını icat eden, büyük iskender’in çocukları ki gölge filan etmez. yoğurtlu bir ziyafet çekerdi. diyojen’le karşılaşsaydı.
anladım. bursalı iskender’in, romalı arkadaşından daha çoktur uygarlığa katkısı.
oysa; bu satırlarla üstünü örten ben, kelimelerle sargı bezi ve merhem yapan, ozanlığı en çok kendini üzen ben, anladım. sadece öğlenleri açarım yaramı. ve hiçbir yerde şubesi olmaz, bu kanamalı hastanın.
izleyemedim diye icin icin üzüldügüm film.:'(
futbol maclarini izlemeye mahkum bir kadindir, sonra cikip arabayla konvoylara katilan kadinlardir bunlar.
ben aslinda öyle bir sarki yazmak isterdim ki, icinde sen bende sevmek yalnizca
sevgililerin elele sokaklarda gezmesini yasallastiran müessese.
ayrica calikusunun hic hazetmedigi hadise ;)
türkiyemizin nadide 'sanatci'larindandir kendileri :))
ama gercekten ya, cok dogal buluyorum ben onu. bi de neredesin firuze albümünde sabir sarkisini söylemisti, cok eglenceli, oynatio walla, beni en azindan :))
isirilan kisi uyku hastaligina yakalanir(mis)
tdk.gov.tr´deki anlamlari sirasiyla:
1.karisi tarafindan aldatilan erkek
2.ayakkabi cekecegi
3.kücüklere sevgi ile söylenen bir sitem sözü
kulagimdan öp beni.. ;)
unutma ki tek aşk olduğum sensin, aşık oldugum değil
anladım,
sabahları açılır.
esnaf çarşıları yeminle
“bedreddin'im bir ağaca asılır”.
anladım,
en büyük yalan yemindir.
edilir sabahları,
gecesini hatırlamayan esnafların
tüm merasimleri gömdüm.
ömrümün reklam amaçlı takvimlerine.
anladım,
kimse üzgün değildi.
bayraklar yarıya indiğinde.
bir tek el isteyen,
yordam ve özür dileyen,
anladım.
herkese kötü şeyler hatırlatan yüzüm,
evet yüzümdü.
her görüşmeye taşıdığım,
kandırılmaya gönüllü bir gönülle,
az sütlü neskafelere sigaralar iliştirdim.
göz gördüm başka açılara ayarlı.
uzun bir yüz gördüm.
meğer filmin sonu diye ayarsız
fin yazardı end zamanında
bir zamanlar,
fransızlar hep fransız kalacaklar,
sabah sinemasında pazarları...
aklımı alıp doğduğum evin,
müze olma isteğine saklayacaklar.
ama kavaklar büyüyecek.
herkesten gizli boyatmak,
bir kavağın becereceği iştir ancak.
anladım ki ağaçlar,
toprağa acı verdikçe büyüyorlar.
her pazartesi and içip,
cumaları marşa basan,
camiler dolusu yemin edip,
taburlarca yalan söyleyen,
bu toprakta bu ağaç
kuruyacaktır elbet.
anladım.
kimseye acı vermeden,
büyünmüyor.
namusum ve şerefim ve
çocukluğumun üzerine beton dökerim ki
tüfek filan değil,
çimento icat edildi de
bozuldu mertliğin mimarisi,
esrarlı bir ülkeye göçtü sabrın taş ustaları.
anladım.
altı dükkan olsun istiyor evinin.
ve ağlamaklı bulmuyor apartımanları
benim taş ustamın karısı.
ve her yerde
şube açmak istiyor.
iskender kebabını icat eden,
büyük iskender’in çocukları
ki gölge filan etmez.
yoğurtlu bir ziyafet çekerdi.
diyojen’le karşılaşsaydı.
anladım.
bursalı iskender’in,
romalı arkadaşından daha çoktur
uygarlığa katkısı.
oysa;
bu satırlarla üstünü örten ben,
kelimelerle sargı bezi ve
merhem yapan,
ozanlığı en çok kendini üzen ben,
anladım.
sadece öğlenleri açarım yaramı.
ve hiçbir yerde şubesi olmaz,
bu kanamalı hastanın.
yilmaz erdogan, anladim ki