MUSTAFA MÜFTÜOĞLU.. Beklenen, özlenen oyun Serbest Fırka’nın kapatılmasından otuz beş gün sonra sahneye kondu! . 23 Aralık 1930 Salı günü İzmir’in Menemen ilçesinde sahneye konan bu oyun yakın tarihimize “Menemen irticâ vak’ası” veya “Kubilay olayı” diye geçti ve o günden bugüne bu oyun irticâ alem oldu. 1930 yılında Fethi (Okyar) başkanlığında kurulan “Serbest Cumhuriyet Fırkası/Partisi” irticâ ithamıyla kapatılmış, böylece “Cumhuriyet Halk Fırkası” iktidar rakibinden kurtulup rahatlamıştı ama, ortada irticâ te’yid edecek ne bir büyük olay ne de herhangi bir olaydan dolayı takibata uğrayan vardı! . “Ne fes kalıplayan, ne tekke süpüren, ne bayrak açan kimseye” rastlanmamış, bunları Meclis kürsüsünden söyleyebilen İçişleri Bakanı’nın iddiası muallâkta kalmıştı! . Serbest Fırka mensubları da serbestti, ilgili makamlar irticâ iddiasıyla bu parti mensuplarından kimsenin yakasına yapışmamıştı! .. Böyle olmamalıydı, mutlaka bir oyun sahneye konmalı ve irticâ ithamı bu oyunla âdeta isbat edilmeli idi! . Beklenen, özlenen oyun Serbest Fırka’nın kapatılmasından otuz beş gün sonra sahneye kondu! . 23 Aralık 1930 Salı günü İzmir’in Menemen ilçesinde sahneye konan bu oyun yakın tarihimize “Menemen irticâ vak’ası” veya “Kubilay olayı” diye geçti ve o günden bugüne bu oyun irticâ alem oldu. Bu memlekette ne zaman bir İslamî uyanış, bir gayret görülse hemen “yeni bir Menemen olayı”, “irticâ hortladı”, “inkılâblar elden gidiyor” diye nutuklar atıldı, makaleler yazıldı, konferanslar verildi, yollara düzülüp yürüyüşler yapıldı, paneller düzenlendi! . Ne oldu Menemen’de? Menemen’de “İrtica” adlı bir oyun oynandı! Ve bu oyunla Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kapatılmasına meşruiyyet kazanıldı! . İş bu oyunun başaktörü Derviş Mehmed adında biri idi. Yardımcıları ise: Şamdan Mehmed, Sütçü Mehmed, Emrullah oğlu Mehmed ve nalıncı Hasan’la Ali oğlu Hasan ve bir de Çakıroğlu Ramazan... Çakıroğlu Ramazan bu irticâ kafilesinden (!) yolda kaçarak ayrıldğından Menemen’e ulaşan mürteciler (!) arasında yoktur. Diğer altı kişiden başaktör Derviş Mehmed Giritlidir. Şamdan Mehmed budalalığı ve muvazenesizliğiyle ünlüdür. Sütçü Mehmed mahallede süt satmaktadır. Diğer Mehmed bağ budayıcısıdır. Nalıncı Hasan’da, Giritlidir. Yolda kaçıp kafileden ayrılan Ramazan ise çobandır. Ve yerli yabancı bütün kaynakların ittifakla kaydettiğine göre bunların cümlesi esrarkeştir! Ayrıca külhanbeyi özentisi içinde ayakkabılarının topuklarına basmaktadırlar. İşbu irticâ kafilesi (!) yanlarında bir çakmaklı tüfek ve bir de “Kıtmir” adını verdikleri köpek olduğu halde 1930 yılının Aralık ayının yedinci günü Manisa’dan hareketle önce Paşaköyü’ne, sonra Bozalan köyüne varırlar. Ve Giritli Derviş Mehmed bu köyde “Mehdi” olduğunu ilân eder, etrafındaki ahmaklar da, esrarla uyuşan beyinleriyle bu herifin Mehdi olduğuna inanırlar! Derviş Mehmed ve avanesi 23 Aralık 1930 Salı günü sabah namazı vakti Menemen’e varırlar. Bir iddiaya göre, şimdi kahvehâne olan Kesekköyü Camiinde vakit namazını kılarlar. Başka bir iddiaya göre, ise, namaz kılmayıp önünden geçtikleri bu camiye girerek minberdeki sancağı alıp, o zamanki hükümet, şimdiki Belediye meydanında bulunan Gazaz Camii önüne dikerek Tekbir getirmeye başlarlar! Namazı eda edip çıkan cemaatin ve “her seherde Besmele ile dükkan açmayı” âdet edinen esnafın şaşkın bakışları arasında Tekbir getiren irtica kafilesinden Derviş Mehmed burada Mehdi olduğunu, son Halîfe Abdülmecid Efendi’nin hududa geldiğini, Menemen’in yetmiş bin kişi tarafından sarıldığını, herkesin sancak altına toplanıp Şeriat istemelerini söyler! Giritli Derviş Mehmed böyle avaz avaz haykırırken, olay mahalline evvelâ jandarma yazıcısı Ali Efendi gelir. Derviş Mehmed bu zata “sen git kumandanı gönder” der. Bu ihtar üzerine gelen Jandarma Bölük Kumandanı Fahri Bey’e de, kendisinin Mehdi olduğunu, kimsenin ona karşı koyamayacağını söyler. Durumun vahametini gören Bölük kumandanı meydandan ayrılarak gidip telefonla Alaydan yardım ister. İşte Kubilay, bu davet üzerine bir manga askerle hükümet meydanına gelir. Kubilay yedeksubaylığını yapmakta olan bir Asteğmendir. Arkasındaki askerin silâhında ise mermi yoktur! Bu silâhında mermi bulunmayan askere “süngü tak” emrini veren Kubilay kendi başına irticâ kâfilesi (!) üzerine yürüyüp -iddiaya göre- onlara nasihat etmek istemişse de, duyulan bir silâh sesiyle yaralanmış, kumandanın yaralanmasıyla etraf karışmış, asker dağılmış, kasığından yaralanan Kubilay hükûmet, şimdiki Belediye binasına doğru kaçmaya başlamış, ancak bir müddet sonra mecali kalmayıp düşmüş ve orada başı kesilmiştir! . Bâzılarının iddiasına göre, bu baş kesenler o sırada avuç avuç kan içmişler! ! ! Ve daha sonra bu başı sancağın gönderine geçirip sokak sokak dolaşmışlar! . Daha sonra gelip meydanı çeviren takviye kuvvet, makinalı tüfekle toplananları taramıştır. Bu ateşle altı kişilik irticâ kafilesinden (!) üç Mehmed vurulup ölmüş, bu arada Hasan ve Şevki adında iki de bekçi öldürülmüş, bilâhare tutuklamalar başlamıştır. Menemen’deki olayın ilk safhası kısaca budur. Resmî kaynaklarca ve devrimci yazarlarca vak’a 75 yıldır hep böyle anlatıla gelmiştir. Ancak son yıllarda mühim bâzı iddialar ortaya atılmıştır. Şöyle ki: Vak’a mahalline gelen ve emrindeki askere “süngü tak” emrini verip mürteciler (!) üzerine yürüyen Kubilay’ın işbu âsilere nasihat etmek istediği ve bu sırada vurulduğu söylene gelmekte ise de, Menemen eski Belediye Reisi Bedri Onat aksini iddia ile “büyük bir hatâ işledi Kubilay. Çok büyük bir hata. Gidiyor, olayı başlatanların, kollarından tutuyor ve kafalarını birbirine vuruyor! . İşte o zaman tüfekle müdahale ediyorlar ve kasığından yaralıyorlar. Bu olayda bir idarî hata vardı. İdari bir hata. Yoksa bu basit bir zabıta vak’asından öteye geçmezdi. Kubilaybiraz daha düşünceli hareket etmiş olsaydı, bunlar kıskıvrak yakalanabilirdi. Bu olay kapanmış olurdu ve “tarihî Menemen hâdisesi” diye bir şey de olmazdı” demiştir. Olayın görgü şahitlerinden Mehmed Yontucu da: “Kubilay koştu, âsilerden ikisini, sanki yerden yaralı sığırcık toplar gibi kollarından yakaladı” diyerek eski Belediye Reisini te’yid etmiştir. yazar Yalçın Küçük de olaya bir başka yönden bakışla Alay’da pek çok subay ve astsubay bulunmasına rağmen vak’a mahalline mermisiz asker başında Asteğmen Kubilay’ın gönderilmesi üzerinde durarak “burada gerçeği bulmak pek kolay görünmüyor” diyor. Kubilay’ın başının kesilmesi, bu sırada avuç avuç kan içilmesi, bilâhare kesik başın göndere geçirilerek sokak sokak dolaştırıldığı iddiasına gelince... Yalçın Küçük, “bunların doğruluğundan kuşku duymak için sebebler vardır” derken; Mete Tunçay da “Derviş Mehmed’in avuç avuç kan içtiği, kışkırtıcı bir süslemeye benziyor” demektedir. İrtica kafilesinin (!) Menemen’deki olaydan on beş gün evvel Manisa’dan ayrılması, hareketlerinden evvelki acaib halleri, yol boyunca bâzı köylerde günlerce kalmaları, nihayet “Mehdi Çamlığı” diye anılan yerde konaklamaları ve Manisa’dan gaybubetlerinin resmî makamlara ihbar edilmesine rağmen takip edilmemeleri “Menemen olayı”nın aydınlanmamış yönlerindendir! .. (Mustafa Müftüoğlu. Alıntıdır..)
Mustafa Müftüoğlu Hocanın Gizli Ve Gerçek Tarihi Belgelere Tanıklara Dayanarak Oluşturduğu 12 Ciltlik Dev Bir Eser..Kendisi Yalan Konuşan Tarihçilerin Biraz Olsun Utanması İçin Eserine Bu İsmi Vermiştir...
Yalan Söyleyen Tarih Utansın Mustafa Müftüoğlunun Eseridir... İlk Baskısı 1975 Yılında Yapıldı. Daha Sonra Biraz Daha Ekler Yapılarak 12 cilte kadar çıktı..Türk Tarihinin Gerçekleri Bu Kitaptadır..Özelikle Yakın Tarihimize Işık Tutmaktadır...
Türkiye Ve Fransa (Sadece lisede) Okullarında Takılması Yasak Olan,Dinin Gereği Olan Hiçbir Siyasi İdeoloji Taşımayan Örtü..Biz Medeniyetler Seviyesinin Üstüne Çıkacağız! ..Nasıl mı? Başörtüsünü Yasaklayarak..Ama Herdense Modern Ülkelerde Başörütüsü Serbesttir..Bu İkilemi Bizim ^Ey Millet Laiklik Elden Gidiyor! ...Yetişin..^Diyenler Açıklayamaz..
Sayın Ahmet Necdet Oğlunun Düğünün Elektrik Faturalarını Ve Kendi Elektrik Faturlarını Kendi Ödüyor(muş) ? ? Yok Abi Ben Öderdim O Zahmet Etmiş Bizimkini Kim Ödüyor..? Böyle Saçmalık Ancak Bizim Türk Milletinde Olur..Cumhurbaşkanın Oğlunun Düğünüde Elektrik Faturasının Kendinin Ödemesiyle Bahtiyar Olan Bazı(Azıcık.) Kesimler..
Bizim O Eşsiz Kartel Gazetelerimizin Hiç Anımsamadığı Anımsamak İstemediği Olay..İşte Bizim Kartel Basının İki Yüzlülüğü Yazıklar Olsun..Tabi Adam Almış Eline Tüm Medyayı..İstediği Kadar At Oynatır..
MUSTAFA MÜFTÜOĞLU..
Beklenen, özlenen oyun Serbest Fırka’nın kapatılmasından otuz beş gün sonra sahneye kondu! . 23 Aralık 1930 Salı günü İzmir’in Menemen ilçesinde sahneye konan bu oyun yakın tarihimize “Menemen irticâ vak’ası” veya “Kubilay olayı” diye geçti ve o günden bugüne bu oyun irticâ alem oldu.
1930 yılında Fethi (Okyar) başkanlığında kurulan “Serbest Cumhuriyet Fırkası/Partisi” irticâ ithamıyla kapatılmış, böylece “Cumhuriyet Halk Fırkası” iktidar rakibinden kurtulup rahatlamıştı ama, ortada irticâ te’yid edecek ne bir büyük olay ne de herhangi bir olaydan dolayı takibata uğrayan vardı! . “Ne fes kalıplayan, ne tekke süpüren, ne bayrak açan kimseye” rastlanmamış, bunları Meclis kürsüsünden söyleyebilen İçişleri Bakanı’nın iddiası muallâkta kalmıştı! . Serbest Fırka mensubları da serbestti, ilgili makamlar irticâ iddiasıyla bu parti mensuplarından kimsenin yakasına yapışmamıştı! .. Böyle olmamalıydı, mutlaka bir oyun sahneye konmalı ve irticâ ithamı bu oyunla âdeta isbat edilmeli idi! .
Beklenen, özlenen oyun Serbest Fırka’nın kapatılmasından otuz beş gün sonra sahneye kondu! . 23 Aralık 1930 Salı günü İzmir’in Menemen ilçesinde sahneye konan bu oyun yakın tarihimize “Menemen irticâ vak’ası” veya “Kubilay olayı” diye geçti ve o günden bugüne bu oyun irticâ alem oldu.
Bu memlekette ne zaman bir İslamî uyanış, bir gayret görülse hemen “yeni bir Menemen olayı”, “irticâ hortladı”, “inkılâblar elden gidiyor” diye nutuklar atıldı, makaleler yazıldı, konferanslar verildi, yollara düzülüp yürüyüşler yapıldı, paneller düzenlendi! .
Ne oldu Menemen’de?
Menemen’de “İrtica” adlı bir oyun oynandı! Ve bu oyunla Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kapatılmasına meşruiyyet kazanıldı! . İş bu oyunun başaktörü Derviş Mehmed adında biri idi. Yardımcıları ise: Şamdan Mehmed, Sütçü Mehmed, Emrullah oğlu Mehmed ve nalıncı Hasan’la Ali oğlu Hasan ve bir de Çakıroğlu Ramazan...
Çakıroğlu Ramazan bu irticâ kafilesinden (!) yolda kaçarak ayrıldğından Menemen’e ulaşan mürteciler (!) arasında yoktur. Diğer altı kişiden başaktör Derviş Mehmed Giritlidir. Şamdan Mehmed budalalığı ve muvazenesizliğiyle ünlüdür. Sütçü Mehmed mahallede süt satmaktadır. Diğer Mehmed bağ budayıcısıdır. Nalıncı Hasan’da, Giritlidir. Yolda kaçıp kafileden ayrılan Ramazan ise çobandır. Ve yerli yabancı bütün kaynakların ittifakla kaydettiğine göre bunların cümlesi esrarkeştir! Ayrıca külhanbeyi özentisi içinde ayakkabılarının topuklarına basmaktadırlar.
İşbu irticâ kafilesi (!) yanlarında bir çakmaklı tüfek ve bir de “Kıtmir” adını verdikleri köpek olduğu halde 1930 yılının Aralık ayının yedinci günü Manisa’dan hareketle önce Paşaköyü’ne, sonra Bozalan köyüne varırlar. Ve Giritli Derviş Mehmed bu köyde “Mehdi” olduğunu ilân eder, etrafındaki ahmaklar da, esrarla uyuşan beyinleriyle bu herifin Mehdi olduğuna inanırlar!
Derviş Mehmed ve avanesi 23 Aralık 1930 Salı günü sabah namazı vakti Menemen’e varırlar. Bir iddiaya göre, şimdi kahvehâne olan Kesekköyü Camiinde vakit namazını kılarlar. Başka bir iddiaya göre, ise, namaz kılmayıp önünden geçtikleri bu camiye girerek minberdeki sancağı alıp, o zamanki hükümet, şimdiki Belediye meydanında bulunan Gazaz Camii önüne dikerek Tekbir getirmeye başlarlar! Namazı eda edip çıkan cemaatin ve “her seherde Besmele ile dükkan açmayı” âdet edinen esnafın şaşkın bakışları arasında Tekbir getiren irtica kafilesinden Derviş Mehmed burada Mehdi olduğunu, son Halîfe Abdülmecid Efendi’nin hududa geldiğini, Menemen’in yetmiş bin kişi tarafından sarıldığını, herkesin sancak altına toplanıp Şeriat istemelerini söyler!
Giritli Derviş Mehmed böyle avaz avaz haykırırken, olay mahalline evvelâ jandarma yazıcısı Ali Efendi gelir. Derviş Mehmed bu zata “sen git kumandanı gönder” der. Bu ihtar üzerine gelen Jandarma Bölük Kumandanı Fahri Bey’e de, kendisinin Mehdi olduğunu, kimsenin ona karşı koyamayacağını söyler. Durumun vahametini gören Bölük kumandanı meydandan ayrılarak gidip telefonla Alaydan yardım ister. İşte Kubilay, bu davet üzerine bir manga askerle hükümet meydanına gelir. Kubilay yedeksubaylığını yapmakta olan bir Asteğmendir. Arkasındaki askerin silâhında ise mermi yoktur! Bu silâhında mermi bulunmayan askere “süngü tak” emrini veren Kubilay kendi başına irticâ kâfilesi (!) üzerine yürüyüp -iddiaya göre- onlara nasihat etmek istemişse de, duyulan bir silâh sesiyle yaralanmış, kumandanın yaralanmasıyla etraf karışmış, asker dağılmış, kasığından yaralanan Kubilay hükûmet, şimdiki Belediye binasına doğru kaçmaya başlamış, ancak bir müddet sonra mecali kalmayıp düşmüş ve orada başı kesilmiştir! . Bâzılarının iddiasına göre, bu baş kesenler o sırada avuç avuç kan içmişler! ! ! Ve daha sonra bu başı sancağın gönderine geçirip sokak sokak dolaşmışlar! . Daha sonra gelip meydanı çeviren takviye kuvvet, makinalı tüfekle toplananları taramıştır. Bu ateşle altı kişilik irticâ kafilesinden (!) üç Mehmed vurulup ölmüş, bu arada Hasan ve Şevki adında iki de bekçi öldürülmüş, bilâhare tutuklamalar başlamıştır.
Menemen’deki olayın ilk safhası kısaca budur. Resmî kaynaklarca ve devrimci yazarlarca vak’a 75 yıldır hep böyle anlatıla gelmiştir. Ancak son yıllarda mühim bâzı iddialar ortaya atılmıştır. Şöyle ki: Vak’a mahalline gelen ve emrindeki askere “süngü tak” emrini verip mürteciler (!) üzerine yürüyen Kubilay’ın işbu âsilere nasihat etmek istediği ve bu sırada vurulduğu söylene gelmekte ise de, Menemen eski Belediye Reisi Bedri Onat aksini iddia ile “büyük bir hatâ işledi Kubilay. Çok büyük bir hata. Gidiyor, olayı başlatanların, kollarından tutuyor ve kafalarını birbirine vuruyor! . İşte o zaman tüfekle müdahale ediyorlar ve kasığından yaralıyorlar. Bu olayda bir idarî hata vardı. İdari bir hata. Yoksa bu basit bir zabıta vak’asından öteye geçmezdi. Kubilaybiraz daha düşünceli hareket etmiş olsaydı, bunlar kıskıvrak yakalanabilirdi. Bu olay kapanmış olurdu ve “tarihî Menemen hâdisesi” diye bir şey de olmazdı” demiştir. Olayın görgü şahitlerinden Mehmed Yontucu da: “Kubilay koştu, âsilerden ikisini, sanki yerden yaralı sığırcık toplar gibi kollarından yakaladı” diyerek eski Belediye Reisini te’yid etmiştir. yazar Yalçın Küçük de olaya bir başka yönden bakışla Alay’da pek çok subay ve astsubay bulunmasına rağmen vak’a mahalline mermisiz asker başında Asteğmen Kubilay’ın gönderilmesi üzerinde durarak “burada gerçeği bulmak pek kolay görünmüyor” diyor.
Kubilay’ın başının kesilmesi, bu sırada avuç avuç kan içilmesi, bilâhare kesik başın göndere geçirilerek sokak sokak dolaştırıldığı iddiasına gelince...
Yalçın Küçük, “bunların doğruluğundan kuşku duymak için sebebler vardır” derken; Mete Tunçay da “Derviş Mehmed’in avuç avuç kan içtiği, kışkırtıcı bir süslemeye benziyor” demektedir.
İrtica kafilesinin (!) Menemen’deki olaydan on beş gün evvel Manisa’dan ayrılması, hareketlerinden evvelki acaib halleri, yol boyunca bâzı köylerde günlerce kalmaları, nihayet “Mehdi Çamlığı” diye anılan yerde konaklamaları ve Manisa’dan gaybubetlerinin resmî makamlara ihbar edilmesine rağmen takip edilmemeleri “Menemen olayı”nın aydınlanmamış yönlerindendir! ..
(Mustafa Müftüoğlu. Alıntıdır..)
Vatanını Milletini Savunmak İçin Çarpışan İnsanlara Verilen Genel Bir Ad...Irakta Filistinde Çarpışan İnsanlar Vatanları Milletleri Dinleri İçin..
Mustafa Müftüoğlu Hocanın Gizli Ve Gerçek Tarihi Belgelere Tanıklara Dayanarak Oluşturduğu 12 Ciltlik Dev Bir Eser..Kendisi Yalan Konuşan Tarihçilerin Biraz Olsun Utanması İçin Eserine Bu İsmi Vermiştir...
Kaliteli Programların Adresi Tv 5 Rating Canavarı Olmayan Kanal Gerçek Haber Veren Kanal..Dünyanın Sesi Tv 5 Te...
Kuvay-i Milliyenin Filistindeki Adı..Seçimle İşbaşına Gelmiş Ama Düşürülmek İstenen Örgüt..Direnişçilerin Kalesi..Vatanlarından Çıkmak İstemeyenlerin Toplandıkları Kuvay-i Milliyedir..
Yalan Söyleyen Tarih Utansın Mustafa Müftüoğlunun Eseridir... İlk Baskısı 1975 Yılında Yapıldı. Daha Sonra Biraz Daha Ekler Yapılarak 12 cilte kadar çıktı..Türk Tarihinin Gerçekleri Bu Kitaptadır..Özelikle Yakın Tarihimize Işık Tutmaktadır...
Kişinin amel yönünden faydasına ve zararına olan şeyleri bilmesidir.
Türkiye Ve Fransa (Sadece lisede) Okullarında Takılması Yasak Olan,Dinin Gereği Olan Hiçbir Siyasi İdeoloji Taşımayan Örtü..Biz Medeniyetler Seviyesinin Üstüne Çıkacağız! ..Nasıl mı? Başörtüsünü Yasaklayarak..Ama Herdense Modern Ülkelerde Başörütüsü Serbesttir..Bu İkilemi Bizim ^Ey Millet Laiklik Elden Gidiyor! ...Yetişin..^Diyenler Açıklayamaz..
Sayın Ahmet Necdet Oğlunun Düğünün Elektrik Faturalarını Ve Kendi Elektrik Faturlarını Kendi Ödüyor(muş) ? ? Yok Abi Ben Öderdim O Zahmet Etmiş Bizimkini Kim Ödüyor..? Böyle Saçmalık Ancak Bizim Türk Milletinde Olur..Cumhurbaşkanın Oğlunun Düğünüde Elektrik Faturasının Kendinin Ödemesiyle Bahtiyar Olan Bazı(Azıcık.) Kesimler..
Bizim O Eşsiz Kartel Gazetelerimizin Hiç Anımsamadığı Anımsamak İstemediği Olay..İşte Bizim Kartel Basının İki Yüzlülüğü Yazıklar Olsun..Tabi Adam Almış Eline Tüm Medyayı..İstediği Kadar At Oynatır..