'ne zaman bitecek tanrım bu azap' adıyla müsemma naçizane parçayı yorumlayışı beni hayretlere garketmiştir arabeskin gerçek kraliçesidir kendisi...ajda-semiramis hakimiyetini bozma gayretleri netice vermemiştir zira gülden-neşe manifestosunun hedef kitlesi lümpenler ve yaşı geçmiş kokoşlardı ajda-semiramis ise gerçeği erken farkedip soluğu frengistanlarda alarak kişisel gelişmlerini tamamlayabilmiştirler eh ne diyelim'analar neler doğuruyor beaa'
sylvia plath hayranı sonuda benzeşiyor:ikiside intihar etmiş...ancak aptallar ve ahmaklar intiharı düşünmezmiş zaten...sebebini sadece ece ayhanınbildiği bir intihar...bütün arka bahçelerini gezdim dediği dünyadan ince bir dokunuşla başka bir bahçeye adım atmış...oradada araftamıdır acaba?
onu bence en güzel cahit zarifoğlu anlatıyor: o görünür görünmez daha ilk sesi ilk kelimeleri ilk mimikleri ve yüzünde içiçe dönen binlerce daireyle insanı alıp gönül hücrelerine salar kanının yapısını bozar yepyeni bir terkiple atar meydanlara
çünkü çok gördüm onun yüzündeki ahenge ulaşacağım diye temelinden sallanan yapıları... bizim çevrede enaniyetinden dem vurulur hep(bk.kadir mısıroğlu-üstad necip fazılı anarken) ama düşünülmez ki bunun o da farkındaydı...onun çapındaki insanların kumaşını yüce yaradan böyle kesmiş... rahat uyu üstad dava öksüz değil artık... Allah senden razı olsun...
sıkıcı olmayan sıkı diyaloglara sahip erkeksi filmleri çağrıştırıyor kendi yönetip yazdığı üç filmi vardır:reservuar köpekleri,ucuz roman,jackie brown.bunun dışındada kendi ekolünden gelen yönetmenlerle beraber çalışmaları olmuştur aklımda kalanlar:dört oda,gün batımından şafağa,desperado,natural born killers...hollywooda girmeden önce bir videokasetçide çalışırmış üstad ve dayanılmaz derecede gevezeymiş eh filmlerindende anlaşılıyor bu
en sevdiğim yabancı aktördür kendieri bütün filmlerini izlemekle beraber en güzel kompozisyonlarını mafya filmlerinde verdiği kanısındayım fakat hiçbir mafya filminden oscar alamamıştırda antimilitarizm kokan kadın kokusundan bu ödülü kazanmıştır ayrıca transsexüel arkadaşının ameliyatı için banka soygunu yapmaya çalıştığı köpeklerin günü izlenmesi gereken filmlerindendir...
'ne zaman bitecek tanrım bu azap' adıyla müsemma naçizane parçayı yorumlayışı beni hayretlere garketmiştir arabeskin gerçek kraliçesidir kendisi...ajda-semiramis hakimiyetini bozma gayretleri netice vermemiştir zira gülden-neşe manifestosunun hedef kitlesi lümpenler ve yaşı geçmiş kokoşlardı ajda-semiramis ise gerçeği erken farkedip soluğu frengistanlarda alarak kişisel gelişmlerini tamamlayabilmiştirler eh ne diyelim'analar neler doğuruyor beaa'
solcu ve marksist olduğunu ısrarla söylemesine rağmen,eserleri yüzde doksan ülkücüler tarafından okunup,benimsenen insan! ne tezat ama :)
sylvia plath hayranı sonuda benzeşiyor:ikiside intihar etmiş...ancak aptallar ve ahmaklar intiharı düşünmezmiş zaten...sebebini sadece ece ayhanınbildiği bir intihar...bütün arka bahçelerini gezdim dediği dünyadan ince bir dokunuşla başka bir bahçeye adım atmış...oradada araftamıdır acaba?
onu bence en güzel cahit zarifoğlu anlatıyor:
o görünür görünmez
daha ilk sesi ilk kelimeleri
ilk mimikleri ve yüzünde
içiçe dönen binlerce daireyle
insanı alıp gönül hücrelerine salar
kanının yapısını bozar
yepyeni bir terkiple atar meydanlara
çünkü çok gördüm
onun
yüzündeki ahenge ulaşacağım diye
temelinden sallanan yapıları...
bizim çevrede enaniyetinden dem vurulur hep(bk.kadir mısıroğlu-üstad necip fazılı anarken) ama düşünülmez ki bunun o da farkındaydı...onun çapındaki insanların kumaşını yüce yaradan böyle kesmiş...
rahat uyu üstad dava öksüz değil artık...
Allah senden razı olsun...
'biz amerika istedi diye asker gönderiyoruz,amerika istemezse asker göndermeyiz'-r.tayyip erdoğan(tc başbakanı)
yorumsuz....
sıkıcı olmayan sıkı diyaloglara sahip erkeksi filmleri çağrıştırıyor kendi yönetip yazdığı üç filmi vardır:reservuar köpekleri,ucuz roman,jackie brown.bunun dışındada kendi ekolünden gelen yönetmenlerle beraber çalışmaları olmuştur aklımda kalanlar:dört oda,gün batımından şafağa,desperado,natural born killers...hollywooda girmeden önce bir videokasetçide çalışırmış üstad ve dayanılmaz derecede gevezeymiş eh filmlerindende anlaşılıyor bu
son sigaramdın;
gidişin:antinikotin...
efendim ismi ahmet değil zannedersem abdurrahimdi ve bu ismide sonradan almıştı.
türkiyenin gelmiş geçmiş en güzel insanlarından biridir ve onun üzerine müzisyende gelmiyecektir...
en sevdiğim yabancı aktördür kendieri bütün filmlerini izlemekle beraber en güzel kompozisyonlarını mafya filmlerinde verdiği kanısındayım fakat hiçbir mafya filminden oscar alamamıştırda antimilitarizm kokan kadın kokusundan bu ödülü kazanmıştır ayrıca transsexüel arkadaşının ameliyatı için banka soygunu yapmaya çalıştığı köpeklerin günü izlenmesi gereken filmlerindendir...
dileyenler haftasonları saat dokuz-on sularında sultanahmetteki yazarlar birliğinde tanışıp sohbetine katılabilirler