düşündükleriyle her zaman suçlu bulunmuş biri. nedendir bilemem bütün kartel ve solcu medyalar düşünce suçluluğu kaldırılsın derken dilipak ve benzeri yazarlara neden destek olmazlar. onlar mahkeme karşısına cinayet suçlamasıylamı çıkarlar sanki?
siz hiç demokrasi taciri gördünüz mü? sokaklarda demokrasi tacirliği yapıp insanların kanını emen insan müsveddelerini gördünüz mü? haktan hukuktan bahseden ama milyonlarca insanların nedensizce ölümünü seyreden insanları gördünüz mü? insanın maymundan geldiğini kabul ederek insanlığını unutup kendini hayvan ilan edenleri gördünüz mü? insanların dini yaşamlarını sınırlayan, vicdanlara kelepçe vurmaya çalışan iki ayaklıları gördünüz mü? örtünmek dinin inanan kadınlara emri değil mi? inanmayanlar örtünmeyebilir zorlama yok. inanan kadınların örtünmesini kendine göre yorumlayıp din ve vicdan özgürlüğünü unutup, vatan hainliği atatürk'ümüz tarafından tescil edilmiş insanlar için özgürlük isteyenleri gördünüz mü? siz idam cezasının kaldırılmasını isteyipte başlangıç itibariyle öldürülen insanların sayısı belli olmayan(stalin öncesi dönemi söylüyorum) bir sistem gördünüz mü? ben fazlasıyla gördüm. ve diyorum ki komünist toplumların getireceği demokrasi inanın şu anki demokrasiden daha iyi olmayacak, ve yine türkiye de komünist rejim iş yaptığında insanlar sokaklarda birbirlerini öldürecek, ahlak kavramı yok olacak, herkes birbirinin kuyusunu kazmaya başlayacak, din kurallarının uygulanması yasaklanacak, sokakta başörtüyle dolaştığı için kadınlar ağır cezalara çarptırlacaklar, camiler de yaz kursları yasaklanacak, dinle ilgili bilgilerin öğrenimi yasaklanacak. aslında söylenecek söz çok ama neyse şimdilik bu kadar.....
her zaman söylüyorum, insanın iç dünyasını reddedip, insanı duygulardan yoksun bırakan materyalist yaklaşımları artık insanlar için biçilmiş kaftan görmenin anlamı yok. insanı insan yapan yaşamı değil duygularıdır. komünist sistem her zaman bu hatayı yaptı asıl varlık olan ruhu ikinci plana attı. yıllarca insanlar ruhi bir boşluk içerisinde yaşadılar rusyada, ruhtan yoksun olmak onların insanlığınıda bitirdi ve stalin dönemi bunun neticesinde başladı. stalin döneminde milyonlarca insan öldü on binlerce aydın. niye? çünkü stalin daha önceki komünist rejimlerin mahrum bıraktığı ruhi boşluğu taşıyodu. ona göre insanların ölümleri sadece istatistiklerden ibaretti. kendi söylemiyor mu bunu? komünistleri eleştirdiğim en büyük nokta bu insanı yarım ele almaları. hak, hukuk, adalet, eşitlik, ekmek, para, iş bunlar insanı doyurmaz belki karnını doyurur ama insanlığını doyurmaz. insanoğlunun bir vadi dolusu altını olsa bi vadisi daha olmasını ister. insanoğlu maddi konularda doyumsuzdur. ve doyumsuz insanların eşitlik içerisinde yaşayabileceğini söylemek ahmaklıktır ama maneviyat böyle değildir. komünistler genelde allaha iman eden insanları anlayamazlar, çünkü onlar bu duygudan yoksundurlar, kalplerini hiçbir zaman dinlemezler. ve emin olunki hepsinin içerisinde bir boşluk vardır, kalplerinin içerisinde olması gereken duygulardan yoksun oldukları için kendilerini maddi konulara yönlendirirler......
keçi yılmaz adlı şahsın önderliğini yaptığı bir taraftar pardon holigan grubu. bildiğim kadarıyla eskişehire 80 bin kişi götürerek tarihte deplasman maçlarına en fazla seyirci götüren grup olarak biliniyor. bir çok duvar yazısında adını görmüştürsünüz. beşiktaşın çarşı grubuyla da bağlantısı olan grubun kendi dedesine babasına küfür eden sloganları bile vardır. bu grubun bayanlarıda meşhurdur. erkek döven racon yapan delikanlı(!) bayanları da bu grupta görebilirsiniz. taraftarlığı terörizme dönüştürmüş bir grup anlayacağınız. çevremdeki bir çok duvarda bu kelimeyi özellikle görürüm.
ANAYASA MAHKEMESİ'NİN TÜRBAN İLE İLGİLİ KARARI... YÖK Yasası'ndaki değişikliğe iptal... 7 Mart 1989 Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in başvurusu üzerine, YÖK Yasası'na ek madde getiren 3511 sayılı yasanın 'Yükseköğretim kurumlarında, dersane, laboratuvar, klinik, polikilinik ve koridorlarında çağdaş kıyafet ve görrünümde bulunmak zorunludur. Dini inanç sebebiyle boyun ve saçların örtü veya türbanla kapatılması serbesttir' şeklindeki 2. maddesini Anayasa'ya aykırı bularak iptal etti. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, 3511 sayılı yasanın 'Yükseköğretim kurumlarında, dersane, laboratuvar, klinik, polikilinik ve koridorlarında çağdaş kıyafet ve görrünümde bulunmak zorunludur. Dini inanç sebebiyle boyun ve saçların örtü veya türbanla kapatılması serbesttir' şeklindeki 2. maddesinin, Anayasa'nın Başlangıç Kısmı ile, 2., 10., 24., 174. maddelerine aykırılığı nedeniyle iptali istemiyle 4 Ocak 1989'da Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu.
Evren, başvurusunda, 'sadece İslâmi kurallara göre kadınlar için örtünme (tesettür) hususları gözönüne alınarak, dinî inanç yönünden Yükseköğretim Kurumlarında öğretim yapan bayan öğrencilere eşitlik ve genellik ilkelerini de aşarak lâikliğe aykırı bir biçimde imtiyaz tanınmaktadır' dedi.
Anayasa Mahkemesi, iptal başvurusunu 7 Mart 1989'da sonuçlandırdı ve 3511 sayılı yasanın 2. maddesini Anayasa'ya aykırı bularak iptal etti.
Gerekçeli Karardan;
'Laik düzende özgün bir sosyal kurum olan din, devlet kuruluşuna ve yönetimine egemen olamaz. Devlete egemen ve etkin güç, dinsel kurallar ve gerekler değil, akıl ve bilimdir. Din, kendi alanında, vicdanlardaki yerinde, Tanrı-insan arasındaki inanış olgusudur. Kişinin iç-inanç dünyasının düzenleyicisi olan dinin, devlet işlerinde söz sahibi ve çağdaş değerlerle, hukukun yerine geçerek yasal düzenlemelerin kaynağı ve dayanağı olması düşünülemez.'
'İncelenen kural, kamu kuruluşlarından sayılan yükseköğretim kurumlarındaki bayanların giyimlerini düzenlerken, dinsel gereklere uygunluğu nasıl olursa olsun, başörtüsü kullanımına dinsel inanç nedeniyle geçerlik tanımakla, kamu hukuku alanındaki bir düzenlemeyi dinsel esaslara dayandırmak suretiyle lâiklik ilkesine aykırılık oluşturmuştur. Dinsel kurallardan arındırılmış, akla ve bilime dayanan, dinsel inancı kişilerin vicdanlarına bırakan lâik devlette, hukuk düzeninin dinsel gereklerle sağlanıp sürdürülmesi benimsenemez. Lâik devlet ancak, yurttaşların din ve vicdan özgürlüğünü sağlayıcı ve koruyucu önlemleri alır, bu konulardaki hak ve özgürlükleri güvenceye bağlar. Dinsel eğitim bile lâik devlet anlayışına uygun biçimde yapılır. Tüm devlet kuruluşlarında ve işlemlerinde olduğu gibi öğretim ve eğitimin her düzeyinde lâiklik ilkesine özenle uyulur. Tevhid-i Tedrisat Kanunu bu gereğin belgesidir. Lâiklik ilkesine uygun çalışmalar yapmakla yükümlü üniversitelerde bu çalışmalara katılacakların, hangi statüde olurlarsa olsunlar, dinsel gereklere göre biçimlendirilmemelidir.'
'.... dava konusu maddenin lâik hukuk düzenine aykırılığı belirgindir. Lâik hukuk düzeni, lâik eğitim-öğretim ve lâik yönetim birbirinden ayrı düşünülemez. Lâik eğitimde dinsel inançlara göre hiçbir ayrım gözetilemez..'
'Lâiklik bir bütündür. Özellikle eğitim-öğretim alanında lâikliğe bağlılık ve saygı, ulusun geleceği açısından da üzerinde önemle durulacak bir konudur. Siyasal alanda dinsel çabalar, dinsel geleneklere uygunluğu aranan düzenlemeler, eylem ve işlemler ne kadar geçersizse, öğretim ve eğitim alanında da din buyruklarıyla ilişki kurulamaz. Demokrasinin güvencesini ve Cumhuriyetin özgün niteliğini oluşturan bu ilkenin büyük bir duyarlık ve özenle korunması Anayasa gereğidir. Dersliklerde ve ilgili yerlerde dinsel inançları simgeleyen belirtilerden uzak kalınması zorunluluğu nedeniyle yükseköğrenim kurumlarında dinsel gereğe bağlanan başörtüleri lâik bilim ortamıyla bağdaştınlamaz.'
'Lâikliğin, Türk Devrimi'nin, Cumhuriyetin özü ve ulusal yaşamın temeli olduğu bir gerçektir. 'Dinsel inanç gereği' sözcükleri kullanılmasa da Cumhuriyetin niteliklerine yönelik, bu amaç ve anlamdaki dinsel kaynaklı düzenlemelerle girişimler Anayasa karşısında geçerli olamaz. Özgürlükler Anayasa ile sınırlıdır. Anayasa'daki lâiklik ilkesine ve lâik eğitim kuralına karşı eylemlerin demokratik bir hak olduğu savunulamaz. Anayasal ayrıcalığa sahip lâiklik ilkesi; demokrasiye aykırı olmadığı gibi tüm hak ve özgürlüklerin de bu ilke temel alınarak değerlendirilmesi zorunludur.' valla kararı siz verin
o fenerle oynayıp hiç yenilmeyen tek takım o seyircisiz ve maddi desteksiz a katagorisi finallerine kadar gelmiş bi takım. o istanbul'un incisi pendiğin yegane takımı. o 56 yıllık maziye sahip kökü eski bi takım. o futbolda fair play'in adresi o gönüllerin şampiyonu.
pendikspor geçenlerde eskişehirle oynadığı final maçını kazanmış olsaydı bugün a katagorisinde olacaktı. bu pendik sporun bu güne kadarki en büyük başarısıydı. çünkü daha önce a katagorisi görmemişti. artık günü geldi ve bu sene daha güçlü ve daha büyük gelecek pendikspor. tek eksiği taraftar desteği. eğer olanaklarınız varsa maçlarına gitmenizi tavsiye ederim. inanın türk liglerinin en fair play maçlarını onu seyrederken göreceksiniz. unutmayın ki pendiksporu tutmak bi ayrıcalıktır. çünkü pendiksporlu naziktir, kibardır, pendikspor, futbol oynar kurallarla oynamaz, sahada lig şampiyonu olmasa da futbolda özlenen fair play'ı yaşattığı için gönüllerin şampiyonu
türkiyenin en büyük ikinci pazarının kurulduğu istanbul ilçesi. farklı arayış isteyenler için istanbul içinde farklı bir istanbul. kendine ait çeşitli güzellikleri var. istanbulun ikinci havaalanı da bu ilç içerisinde. ve giderek büyümekle beraber, türkiyenin en kalabalık mahalleleride bu ilçe içerisinde desem yalan olmaz herhalde. 90 bine yaklaşan nüfusa sahip türkiyede kaç tane mahalle var bilmiyorum. bunun dışında geleceğe yönelik önemli projelerin bulunduğu bir ilçe. şimdiden söylüyorum. buraya yapılacak herhangi bi yatırım sahibini yüzüstü bırakmaz.
emperyalizm kavramı siyonizmin bi devamı olarak görülmelidir. dünyada kaç kişi bu görüşü savunuyo bilmiyorum ama savunanların ceplerinin dolu olduğuna eminim. emperyalizm bir ideoloji olamayacak kadar saçma bi olgu aslında, bir dava olamaz sadece çıkar gerektirdiği için var. ama hakimiyetinin çok fazla ilerleyeceğine inanmıyorum. bide türkiyede emperyalist varmıydı? ?
islamda kadın hakları bu dinin kitaplarında yazan biçimdedir. onun bunun anlatmasıyla islam dinin kuralları oluşmaz. islamla ilgili bir çok konuda önyargı olduğu gibi bu konuda da vardır. ülkemizde çok sık gördüğümüz başlık parası, babanın kızını zorla vermesi, kocanın kadını şiddetli dövmesi, islamda bulunan kurallardan değildir. dini kitaplarımızda böyle şeyler olmadığı gibi başkaları tarafından uydurulagelmiştir. konu sadece aşşağıda annlattığım şekilde de değildir. bu konu oldukça derin bir mevzudur ve olanca araştırma gerekmektedir...
düşündükleriyle her zaman suçlu bulunmuş biri. nedendir bilemem bütün kartel ve solcu medyalar düşünce suçluluğu kaldırılsın derken dilipak ve benzeri yazarlara neden destek olmazlar. onlar mahkeme karşısına cinayet suçlamasıylamı çıkarlar sanki?
hakkat ya şu projeyi bi anlatan yok mu ne özelliği var bu projenin bilelim.
siz hiç demokrasi taciri gördünüz mü?
sokaklarda demokrasi tacirliği yapıp insanların kanını emen insan müsveddelerini gördünüz mü?
haktan hukuktan bahseden ama milyonlarca insanların nedensizce ölümünü seyreden insanları gördünüz mü?
insanın maymundan geldiğini kabul ederek insanlığını unutup kendini hayvan ilan edenleri gördünüz mü?
insanların dini yaşamlarını sınırlayan, vicdanlara kelepçe vurmaya çalışan iki ayaklıları gördünüz mü?
örtünmek dinin inanan kadınlara emri değil mi? inanmayanlar örtünmeyebilir zorlama yok.
inanan kadınların örtünmesini kendine göre yorumlayıp din ve vicdan özgürlüğünü unutup, vatan hainliği atatürk'ümüz tarafından tescil edilmiş insanlar için özgürlük isteyenleri gördünüz mü?
siz idam cezasının kaldırılmasını isteyipte başlangıç itibariyle öldürülen insanların sayısı belli olmayan(stalin öncesi dönemi söylüyorum) bir sistem gördünüz mü?
ben fazlasıyla gördüm.
ve diyorum ki komünist toplumların getireceği demokrasi inanın şu anki demokrasiden daha iyi olmayacak, ve yine türkiye de komünist rejim iş yaptığında insanlar sokaklarda birbirlerini öldürecek, ahlak kavramı yok olacak, herkes birbirinin kuyusunu kazmaya başlayacak, din kurallarının uygulanması yasaklanacak, sokakta başörtüyle dolaştığı için kadınlar ağır cezalara çarptırlacaklar, camiler de yaz kursları yasaklanacak, dinle ilgili bilgilerin öğrenimi yasaklanacak. aslında söylenecek söz çok ama neyse şimdilik bu kadar.....
her zaman söylüyorum, insanın iç dünyasını reddedip, insanı duygulardan yoksun bırakan materyalist yaklaşımları artık insanlar için biçilmiş kaftan görmenin anlamı yok. insanı insan yapan yaşamı değil duygularıdır. komünist sistem her zaman bu hatayı yaptı asıl varlık olan ruhu ikinci plana attı. yıllarca insanlar ruhi bir boşluk içerisinde yaşadılar rusyada, ruhtan yoksun olmak onların insanlığınıda bitirdi ve stalin dönemi bunun neticesinde başladı.
stalin döneminde milyonlarca insan öldü on binlerce aydın. niye?
çünkü stalin daha önceki komünist rejimlerin mahrum bıraktığı ruhi boşluğu taşıyodu. ona göre insanların ölümleri sadece istatistiklerden ibaretti. kendi söylemiyor mu bunu?
komünistleri eleştirdiğim en büyük nokta bu insanı yarım ele almaları.
hak, hukuk, adalet, eşitlik, ekmek, para, iş bunlar insanı doyurmaz belki karnını doyurur ama insanlığını doyurmaz.
insanoğlunun bir vadi dolusu altını olsa bi vadisi daha olmasını ister. insanoğlu maddi konularda doyumsuzdur. ve doyumsuz insanların eşitlik içerisinde yaşayabileceğini söylemek ahmaklıktır ama maneviyat böyle değildir.
komünistler genelde allaha iman eden insanları anlayamazlar, çünkü onlar bu duygudan yoksundurlar, kalplerini hiçbir zaman dinlemezler.
ve emin olunki hepsinin içerisinde bir boşluk vardır, kalplerinin içerisinde olması gereken duygulardan yoksun oldukları için kendilerini maddi konulara yönlendirirler......
keçi yılmaz adlı şahsın önderliğini yaptığı bir taraftar pardon holigan grubu. bildiğim kadarıyla eskişehire 80 bin kişi götürerek tarihte deplasman maçlarına en fazla seyirci götüren grup olarak biliniyor. bir çok duvar yazısında adını görmüştürsünüz. beşiktaşın çarşı grubuyla da bağlantısı olan grubun kendi dedesine babasına küfür eden sloganları bile vardır. bu grubun bayanlarıda meşhurdur. erkek döven racon yapan delikanlı(!) bayanları da bu grupta görebilirsiniz. taraftarlığı terörizme dönüştürmüş bir grup anlayacağınız. çevremdeki bir çok duvarda bu kelimeyi özellikle görürüm.
başörtüsü ne zaman yasaklanmıştır? ? ? ?
ANAYASA MAHKEMESİ'NİN TÜRBAN İLE İLGİLİ KARARI...
YÖK Yasası'ndaki değişikliğe iptal...
7 Mart 1989
Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in başvurusu üzerine, YÖK Yasası'na ek madde getiren 3511 sayılı yasanın 'Yükseköğretim kurumlarında, dersane, laboratuvar, klinik, polikilinik ve koridorlarında çağdaş kıyafet ve görrünümde bulunmak zorunludur. Dini inanç sebebiyle boyun ve saçların örtü veya türbanla kapatılması serbesttir' şeklindeki 2. maddesini Anayasa'ya aykırı bularak iptal etti.
Cumhurbaşkanı Kenan Evren, 3511 sayılı yasanın 'Yükseköğretim kurumlarında, dersane, laboratuvar, klinik, polikilinik ve koridorlarında çağdaş kıyafet ve görrünümde bulunmak zorunludur. Dini inanç sebebiyle boyun ve saçların örtü veya türbanla kapatılması serbesttir' şeklindeki 2. maddesinin, Anayasa'nın Başlangıç Kısmı ile, 2., 10., 24., 174. maddelerine aykırılığı nedeniyle iptali istemiyle 4 Ocak 1989'da Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu.
Evren, başvurusunda, 'sadece İslâmi kurallara göre kadınlar için örtünme (tesettür) hususları gözönüne alınarak, dinî inanç yönünden Yükseköğretim Kurumlarında öğretim yapan bayan öğrencilere eşitlik ve genellik ilkelerini de aşarak lâikliğe aykırı bir biçimde imtiyaz tanınmaktadır' dedi.
Anayasa Mahkemesi, iptal başvurusunu 7 Mart 1989'da sonuçlandırdı ve 3511 sayılı yasanın 2. maddesini Anayasa'ya aykırı bularak iptal etti.
Gerekçeli Karardan;
'Laik düzende özgün bir sosyal kurum olan din, devlet kuruluşuna ve yönetimine egemen olamaz. Devlete egemen ve etkin güç, dinsel kurallar ve gerekler değil, akıl ve bilimdir. Din, kendi alanında, vicdanlardaki yerinde, Tanrı-insan arasındaki inanış olgusudur. Kişinin iç-inanç dünyasının düzenleyicisi olan dinin, devlet işlerinde söz sahibi ve çağdaş değerlerle, hukukun yerine geçerek yasal düzenlemelerin kaynağı ve dayanağı olması düşünülemez.'
'İncelenen kural, kamu kuruluşlarından sayılan yükseköğretim kurumlarındaki bayanların giyimlerini düzenlerken, dinsel gereklere uygunluğu nasıl olursa olsun, başörtüsü kullanımına dinsel inanç nedeniyle geçerlik tanımakla, kamu hukuku alanındaki bir düzenlemeyi dinsel esaslara dayandırmak suretiyle lâiklik ilkesine aykırılık oluşturmuştur. Dinsel kurallardan arındırılmış, akla ve bilime dayanan, dinsel inancı kişilerin vicdanlarına bırakan lâik devlette, hukuk düzeninin dinsel gereklerle sağlanıp sürdürülmesi benimsenemez. Lâik devlet ancak, yurttaşların din ve vicdan özgürlüğünü sağlayıcı ve koruyucu önlemleri alır, bu konulardaki hak ve özgürlükleri güvenceye bağlar. Dinsel eğitim bile lâik devlet anlayışına uygun biçimde yapılır. Tüm devlet kuruluşlarında ve işlemlerinde olduğu gibi öğretim ve eğitimin her düzeyinde lâiklik ilkesine özenle uyulur. Tevhid-i Tedrisat Kanunu bu gereğin belgesidir. Lâiklik ilkesine uygun çalışmalar yapmakla yükümlü üniversitelerde bu çalışmalara katılacakların, hangi statüde olurlarsa olsunlar, dinsel gereklere göre biçimlendirilmemelidir.'
'.... dava konusu maddenin lâik hukuk düzenine aykırılığı belirgindir. Lâik hukuk düzeni, lâik eğitim-öğretim ve lâik yönetim birbirinden ayrı düşünülemez. Lâik eğitimde dinsel inançlara göre hiçbir ayrım gözetilemez..'
'Lâiklik bir bütündür. Özellikle eğitim-öğretim alanında lâikliğe bağlılık ve saygı, ulusun geleceği açısından da üzerinde önemle durulacak bir konudur. Siyasal alanda dinsel çabalar, dinsel geleneklere uygunluğu aranan düzenlemeler, eylem ve işlemler ne kadar geçersizse, öğretim ve eğitim alanında da din buyruklarıyla ilişki kurulamaz. Demokrasinin güvencesini ve Cumhuriyetin özgün niteliğini oluşturan bu ilkenin büyük bir duyarlık ve özenle korunması Anayasa gereğidir. Dersliklerde ve ilgili yerlerde dinsel inançları simgeleyen belirtilerden uzak kalınması zorunluluğu nedeniyle yükseköğrenim kurumlarında dinsel gereğe bağlanan başörtüleri lâik bilim ortamıyla bağdaştınlamaz.'
'Lâikliğin, Türk Devrimi'nin, Cumhuriyetin özü ve ulusal yaşamın temeli olduğu bir gerçektir. 'Dinsel inanç gereği' sözcükleri kullanılmasa da Cumhuriyetin niteliklerine yönelik, bu amaç ve anlamdaki dinsel kaynaklı düzenlemelerle girişimler Anayasa karşısında geçerli olamaz. Özgürlükler Anayasa ile sınırlıdır. Anayasa'daki lâiklik ilkesine ve lâik eğitim kuralına karşı eylemlerin demokratik bir hak olduğu savunulamaz. Anayasal ayrıcalığa sahip lâiklik ilkesi; demokrasiye aykırı olmadığı gibi tüm hak ve özgürlüklerin de bu ilke temel alınarak değerlendirilmesi zorunludur.'
valla kararı siz verin
o fenerle oynayıp hiç yenilmeyen tek takım
o seyircisiz ve maddi desteksiz a katagorisi finallerine kadar gelmiş bi takım.
o istanbul'un incisi pendiğin yegane takımı.
o 56 yıllık maziye sahip kökü eski bi takım.
o futbolda fair play'in adresi
o gönüllerin şampiyonu.
pendikspor geçenlerde eskişehirle oynadığı final maçını kazanmış olsaydı bugün a katagorisinde olacaktı. bu pendik sporun bu güne kadarki en büyük başarısıydı. çünkü daha önce a katagorisi görmemişti.
artık günü geldi ve bu sene daha güçlü ve daha büyük gelecek pendikspor. tek eksiği taraftar desteği. eğer olanaklarınız varsa maçlarına gitmenizi tavsiye ederim. inanın türk liglerinin en fair play maçlarını onu seyrederken göreceksiniz.
unutmayın ki pendiksporu tutmak bi ayrıcalıktır. çünkü pendiksporlu naziktir, kibardır, pendikspor, futbol oynar kurallarla oynamaz, sahada lig şampiyonu olmasa da futbolda özlenen fair play'ı yaşattığı için
gönüllerin şampiyonu
pendik spor
türkiyenin en büyük ikinci pazarının kurulduğu istanbul ilçesi. farklı arayış isteyenler için istanbul içinde farklı bir istanbul. kendine ait çeşitli güzellikleri var. istanbulun ikinci havaalanı da bu ilç içerisinde. ve giderek büyümekle beraber, türkiyenin en kalabalık mahalleleride bu ilçe içerisinde desem yalan olmaz herhalde. 90 bine yaklaşan nüfusa sahip türkiyede kaç tane mahalle var bilmiyorum.
bunun dışında geleceğe yönelik önemli projelerin bulunduğu bir ilçe. şimdiden söylüyorum. buraya yapılacak herhangi bi yatırım sahibini yüzüstü bırakmaz.
emperyalizm kavramı siyonizmin bi devamı olarak görülmelidir. dünyada kaç kişi bu görüşü savunuyo bilmiyorum ama savunanların ceplerinin dolu olduğuna eminim.
emperyalizm bir ideoloji olamayacak kadar saçma bi olgu aslında, bir dava olamaz sadece çıkar gerektirdiği için var. ama hakimiyetinin çok fazla ilerleyeceğine inanmıyorum.
bide türkiyede emperyalist varmıydı? ?
islamda kadın hakları bu dinin kitaplarında yazan biçimdedir. onun bunun anlatmasıyla islam dinin kuralları oluşmaz. islamla ilgili bir çok konuda önyargı olduğu gibi bu konuda da vardır.
ülkemizde çok sık gördüğümüz başlık parası, babanın kızını zorla vermesi, kocanın kadını şiddetli dövmesi, islamda bulunan kurallardan değildir. dini kitaplarımızda böyle şeyler olmadığı gibi başkaları tarafından uydurulagelmiştir.
konu sadece aşşağıda annlattığım şekilde de değildir. bu konu oldukça derin bir mevzudur ve olanca araştırma gerekmektedir...