Deryada sonsuzluğu fikretmeye ne zahmet! Al sana derya gibi sonsuz Karacaahmet! Göbeğinde yalancı şehrin, sahici belde; Ona sor, gidenlerden kalan şey neymiş elde? Mezar, mezar, zıtların kenetlendiği nokta; Mezar, mezar, varlığa yol veren geçit, yokta... Onda sırların sırrı: Bulmak için kaybetmek. Parmakların saydığı ne varsa hep tüketmek. Varmak o iklime ki, uğramaz ihtiyarlık; Ebedi gençliğin taht kurduğu yer, mezarlık. Ebedi gençlik ölüm, desem kimse inanmaz; Taş ihtiyarlar, servi çürür, ölüm yıpranmaz. Karacaahmet bana neler söylüyor, neler! Diyor ki, viran olmaz tek bucak, viraneler, Zaman deli gömleği, Onu yırtan da ölüm; Ölümde yekpare ân, ne kesiklik, ne bölüm.. Hep olmadan hiç olmaz, hiçin ötesinde hep; Bu mu dersin, taşlarda donmuş sükûta sebep? Kavuklu, baş örtülü, fesli, baş açık taşlar; Taşlara yaslanmış da küflü kemikten başlar, Kum dolu gözleriyle süzüyor insanları; Süzüyor, sahi diye toprağa basanları. Onlar ki, her nefeste habersiz öldüğünden, Gülüp oynamaktalar, gelir gibi düğünden. Onlar ki, sıfırlarda rakamları bulmuşlar; Fikirden kurtularak, ölümden kurtulmuşlar. Söyle Karacaahmet, bu ne acıklı talih! Taşlarına kapanmış, ağlıyor koca tarih
mücella dinimiz islam kapanma emrini vermiştir ama kimin ne ile kapanacağını yaşadıkları yörenin adetlerine göre serbest bırakmıştır misal tülbent iç anadolu doğu anadolu güneydoğu anadolu da yaygın olan kapanma şeklidir trakya bölgemizde ise kadınların ekserisi çarşaf ile kapanır istanbulda ise bunun adı türbandır yani ha türban ha tülbent ha çarşaf kimse öküz altında buzağı aramasın allahın emri kapanmak
Deryada sonsuzluğu fikretmeye ne zahmet!
Al sana derya gibi sonsuz Karacaahmet!
Göbeğinde yalancı şehrin, sahici belde;
Ona sor, gidenlerden kalan şey neymiş elde?
Mezar, mezar, zıtların kenetlendiği nokta;
Mezar, mezar, varlığa yol veren geçit, yokta...
Onda sırların sırrı: Bulmak için kaybetmek.
Parmakların saydığı ne varsa hep tüketmek.
Varmak o iklime ki, uğramaz ihtiyarlık;
Ebedi gençliğin taht kurduğu yer, mezarlık.
Ebedi gençlik ölüm, desem kimse inanmaz;
Taş ihtiyarlar, servi çürür, ölüm yıpranmaz.
Karacaahmet bana neler söylüyor, neler!
Diyor ki, viran olmaz tek bucak, viraneler,
Zaman deli gömleği, Onu yırtan da ölüm;
Ölümde yekpare ân, ne kesiklik, ne bölüm..
Hep olmadan hiç olmaz, hiçin ötesinde hep;
Bu mu dersin, taşlarda donmuş sükûta sebep?
Kavuklu, baş örtülü, fesli, baş açık taşlar;
Taşlara yaslanmış da küflü kemikten başlar,
Kum dolu gözleriyle süzüyor insanları;
Süzüyor, sahi diye toprağa basanları.
Onlar ki, her nefeste habersiz öldüğünden,
Gülüp oynamaktalar, gelir gibi düğünden.
Onlar ki, sıfırlarda rakamları bulmuşlar;
Fikirden kurtularak, ölümden kurtulmuşlar.
Söyle Karacaahmet, bu ne acıklı talih!
Taşlarına kapanmış, ağlıyor koca tarih
sanırım açıklama yapmıştım heralde tatmin edemedim sizi
RABBİNE karşı pek nankör ve dünya malınada pek düşkündür
güzel kitap herkese tavsiye edilir
genelde asık suratlı laikçi kemalist kıcık insanlar topluluğu istisnalar hariç
bu terim reklam kokuyo
kavramları kendi mantığına göre yorumlamak halbuki bir kural koyucu varken
mücella dinimiz islam kapanma emrini vermiştir ama kimin ne ile kapanacağını yaşadıkları yörenin adetlerine göre serbest bırakmıştır misal tülbent iç anadolu doğu anadolu güneydoğu anadolu da yaygın olan kapanma şeklidir trakya bölgemizde ise kadınların ekserisi çarşaf ile kapanır istanbulda ise bunun adı türbandır yani ha türban ha tülbent ha çarşaf kimse öküz altında buzağı aramasın allahın emri kapanmak
laiklik kemalizm köminizm marksizim ve ne kadar izim varsa tek gerçek İSLAM
insanları din dil ırk yöresel farklıklarına göre ayırmak ve hakaret etmek