ADAM papaza günah çıkarmaya gitmiş:" Papaz efendi, ben çok iyi bir adamım. Karıncayı bile incitmem. Bak ayaklarıma.. ."Papaz eğilip bakmış:"Bunlar ne böyle yahu?"" Papaz efendi, bunlar ufak çıngıraklar. Ben karıncayı bile incitmem dedim ya, yolda yürürken görmeden bir karıncayı ezmeyeyim diye ayaklarıma çıngırak bağladım." Papaz anlayamamış:"Peki bu çıngıraklar ne oluyor?"" Ben yürürken çıngıraklar ötüyor, çıngırakların sesini duyan karıncalar da kaçıyor." Papaz başlamış gülmeye:"Aman evladım, sen bana niye geldin? Böyle bir adamın günahı olur mu? Ben çok iyi insan gördüm ama, böylesini hiç görmedim. Sen cennetliksin oğlum, cennetlik!.." Adam içini çekmiş:"Sağ ol papaz efendi ama, pek dediğin gibi değilim. Benim de günahlarım var." Papaz başını sallamış:"Olmaz evladım, olmaz! Böyle bir adamın günahı olmaz. Olsa olsa hataların vardır.. ."Adam yine içini çekmiş:"Sağ ol papaz efendi, madem sen öyle dedin, ben geçenlerde bir hata işledim, onun için sana geldim." "Anlat bakalım şu hatanı... Aslında hata filan değildir ya, sen evhamlısın... Bir dinleyeyim bakayım... ADAM başlamış anlatmaya:"Geçen gün evde yalnız oturuyordum. Karım misafirliğe gitmişti. Kapı çalındı, açtım, komşunun kızı... Geldi oturdu karşıma, bacak bacak üzerine attı, içki istedi, verdim, kalk dans edelim, dedi, ettik ve sonunda beni baştan çıkardı... Bir hatadır ettim, şimdi ne olacak?" Papaz adamı teselli etmiş:"Üzülme evladım, herkesin başına böyle şeyler gelir. Sen o kadar iyi adamsın ki, bu hatan da affedilir." Adam çok sevinmiş, teşekkür etmiş ve "Kusura bakmayın papaz efendi" demiş:"Bir hata daha ettim!"" Hayrola oğlum, o da ne?"" Geçenlerde trenle gidiyordum. Bizim kompartımanda karımın bir arkadaşı vardı. Yolcular indi, ikimiz kaldık. Meğer kadının bende gözü varmış, o da beni baştan çıkardı, bir hata da onunla işledim." Papazın yüzü asılmış:"Oğlum iyisin, hoşsun ama, senin bu hataların giderek artıyor, dikkat et! ADAM tam çıkarken yine boynu bükük geri dönmüş:"Papaz efendi, söylemeyi unuttum, ya da cesaret edemedim, ben bir hata daha işledim.Papaz yüzünü buruşturmuş:"Anlat bakalım! Bu seferki hatan yine o hatalardan mı?"" Ah papaz efendi, sorma! Geçen akşam bir iki kadeh içip eve geliyordum. Yolda bir kadın gördüm, arabaya aldım. Karanlıkta kadın gözüme çok güzel gözüktü. O da bana yanaştı, derken yine aynı hatayı işledik. Bir de ne göreyim, kadın yetmişlik biri..."Papaz fırlamış ayağa:"Bana bak ulan! Ayağındaki o çıngırakları, sen al bilmem nerene tak! Karıncaları ezmeyeyim derken, hepimizi sıraya sokacaksın......
Gece nasıl oluyor sanıyorsun ? kainatı isyan ettirecek kadar karanlık ve efsunlu bir dalga gibi hüzünlerimdir güneşi kapatan
yağmur nasıl yağıyor sanıyorsun ? içimden buram buram yükselen cinnet halindeki gözlerimden düşen damlalardır seni ıslatan
aşk nasıl oluyor sanıyorsun ? sen bilmezsin Eros benim gönüllere aşk oku fırlatan ne yazıkki kendine hayrı olmayan sevda denilen illeti icat eden benim
aşk bölünemeyen parçalanamayan bir atomdur.. aşk tektir.. Hallac-ı Mansur enel hak demiş cemal safi aşk benim demiş banane.. ben arifim tarif gerekmeyen sana diyorumki gel ruhumun sonsuzluğuna sığın cenneti ve cehennemi gör... cehennem ateşimde kavrul ki cennetimden çıkamayasın sana her akşam kainatın sonsuzluğundan sesleniyorum. mesafelere aldanma görmek istiyorsan her akşam olduğunda bir bardak çay al eline ve güneşin battığı yöne bak sana göz kırpan zühre yıldızıyla selam gönderiyorum...
Bir kıvılcım gerekti yıllar boyu aradım Yolları gözetledim ufukları taradım Aşk denilen iksiri senin için sakladım Benim tek umudumsun sen portakal çiçeğim
Hep yanıldım aldandım yalan sözlere kandım Gördüğüm serapları senin hayalin sandım Yalancı baharlara aldanıp çiçek açtım Bana tek güvenensin sen portakal çiçeğim
Şimdi ömür sonbahar saçlarımda karlar var Yalçın kayalık gibi yollarım geçitsiz dar Sar beni , sar sinene şefkainle sıkı sar Benim nihayetimsin sen portakal çiçeğim
Canlı cenazeler kaldırdım yüreğimden. Kürek kürek toprak atiim Yalanlarının üzerine Hiçbirine Fatiha okumadım Hakedeni hakettiği yere koydum Yüreğimdeki cehennem har. Hepsine yetecek ateş var.....
Aklıma düştü mazi vurup durdu dün gece, Doldum da sitemlerle ama çağlayamadım, Gözümden iki damla yaş süzüldü sadece, Yutkundum içerledim ama ağlayamadım...
Karanlığının zulmü dört yanıma toplandı, Bütün gece yokluğun yüreğime saplandı, Boğazım düğüm düğüm hıçkırıkla kaplandı, Yutkundum içerledim ama ağlayamadım...
Yağmurun sesi ile irkildim zaman zaman, Bir kez daha anladım hasretin ömre aman, Dalıp giden gözümü kapladı pus ve duman, Yutkundum içerledim ama ağlayamadım...
Aynalardan yüzümü bile saklar haldeydim, Sanki kendimi benden sakınır misaldeydim, Dilimde biraz kahır dertlerle visaldeydim, Yutkundum içerledim ama ağlayamadım...
Alışmışlıktan öte canmışsın meğer bende, Hasretinin ateşi yanıp durdu hep tende, Bunca yaşanmışlıklar kayboldu diye sende, Yutkundum içerledim ama ağlayamadım...
Son deme kadar sürer ayrılığının koru, Bir şey yokken gidişin cevapsız kalan soru, İçimden gelse bile sanırım bu en zoru, Yutkundum içerledim ama ağlayamadım
-Şu merdiven başında pazarlık yapan kadın bir fahişe mi? - Hayır. -Peki ya o? Sokağın başında bacaklarını gösteren. - Hayır. -Peki ya şu kadın? Baksana nasıl da şehvetle bakıyor. - Hayır o da değil. -Burada hiç fahişe yok mu baksana şu kadınlara nasıl da giyinmişler. - Fahişe nedir? bay Burton. -Tenini parayla satan aşşağılıklardır bay Vencanze. - Hayır bay Burton. Fahişelik bu değildir. -Hah ! Neymiş peki fahişelik. - Fahişelik insanların hayatını bilmeden onları aşağılamak ve yargılamaktır. Sokağın sonunda bir berber var bay Burton. Lütfen aynaya bakınız. Orada var olan en büyük fahişeyi göreceksiniz...
ADAM papaza günah çıkarmaya gitmiş:"
Papaz efendi, ben çok iyi bir adamım.
Karıncayı bile incitmem. Bak ayaklarıma..
."Papaz eğilip bakmış:"Bunlar ne böyle yahu?""
Papaz efendi, bunlar ufak çıngıraklar.
Ben karıncayı bile incitmem dedim ya, yolda yürürken görmeden bir karıncayı ezmeyeyim diye ayaklarıma çıngırak bağladım."
Papaz anlayamamış:"Peki bu çıngıraklar ne oluyor?""
Ben yürürken çıngıraklar ötüyor, çıngırakların sesini duyan karıncalar da kaçıyor."
Papaz başlamış gülmeye:"Aman evladım, sen bana niye geldin? Böyle bir adamın günahı olur mu? Ben çok iyi insan gördüm ama, böylesini hiç görmedim. Sen cennetliksin oğlum, cennetlik!.."
Adam içini çekmiş:"Sağ ol papaz efendi ama, pek dediğin gibi değilim. Benim de günahlarım var."
Papaz başını sallamış:"Olmaz evladım, olmaz! Böyle bir adamın günahı olmaz. Olsa olsa hataların vardır..
."Adam yine içini çekmiş:"Sağ ol papaz efendi, madem sen öyle dedin, ben geçenlerde bir hata işledim, onun için sana geldim."
"Anlat bakalım şu hatanı... Aslında hata filan değildir ya, sen evhamlısın... Bir dinleyeyim bakayım...
ADAM başlamış anlatmaya:"Geçen gün evde yalnız oturuyordum. Karım misafirliğe gitmişti. Kapı çalındı, açtım, komşunun kızı... Geldi oturdu karşıma, bacak bacak üzerine attı, içki istedi, verdim, kalk dans edelim, dedi, ettik ve sonunda beni baştan çıkardı... Bir hatadır ettim, şimdi ne olacak?"
Papaz adamı teselli etmiş:"Üzülme evladım, herkesin başına böyle şeyler gelir. Sen o kadar iyi adamsın ki, bu hatan da affedilir."
Adam çok sevinmiş, teşekkür etmiş ve "Kusura bakmayın papaz efendi" demiş:"Bir hata daha ettim!""
Hayrola oğlum, o da ne?""
Geçenlerde trenle gidiyordum. Bizim kompartımanda karımın bir arkadaşı vardı. Yolcular indi, ikimiz kaldık. Meğer kadının bende gözü varmış, o da beni baştan çıkardı, bir hata da onunla işledim."
Papazın yüzü asılmış:"Oğlum iyisin, hoşsun ama, senin bu hataların giderek artıyor, dikkat et!
ADAM tam çıkarken yine boynu bükük geri dönmüş:"Papaz efendi, söylemeyi unuttum, ya da cesaret edemedim, ben bir hata daha işledim.Papaz yüzünü buruşturmuş:"Anlat bakalım! Bu seferki hatan yine o hatalardan mı?""
Ah papaz efendi, sorma! Geçen akşam bir iki kadeh içip eve geliyordum. Yolda bir kadın gördüm, arabaya aldım. Karanlıkta kadın gözüme çok güzel gözüktü. O da bana yanaştı, derken yine aynı hatayı işledik. Bir de ne göreyim, kadın yetmişlik biri..."Papaz fırlamış ayağa:"Bana bak ulan! Ayağındaki o çıngırakları, sen al bilmem nerene tak! Karıncaları ezmeyeyim derken, hepimizi sıraya sokacaksın......
Gece nasıl oluyor sanıyorsun ?
kainatı isyan ettirecek kadar karanlık
ve efsunlu bir dalga gibi
hüzünlerimdir güneşi kapatan
yağmur nasıl yağıyor sanıyorsun ?
içimden buram buram yükselen
cinnet halindeki gözlerimden düşen
damlalardır seni ıslatan
aşk nasıl oluyor sanıyorsun ?
sen bilmezsin
Eros benim gönüllere aşk oku fırlatan
ne yazıkki kendine hayrı olmayan
sevda denilen illeti icat eden benim
aşk bölünemeyen parçalanamayan bir atomdur..
aşk tektir..
Hallac-ı Mansur enel hak demiş
cemal safi aşk benim demiş banane..
ben arifim tarif gerekmeyen
sana diyorumki
gel ruhumun sonsuzluğuna sığın
cenneti ve cehennemi gör...
cehennem ateşimde kavrul ki
cennetimden çıkamayasın
sana her akşam kainatın sonsuzluğundan sesleniyorum.
mesafelere aldanma
görmek istiyorsan her akşam olduğunda
bir bardak çay al eline
ve güneşin battığı yöne bak
sana göz kırpan
zühre yıldızıyla selam gönderiyorum...
Wolfson
Meğer sende ne hünerler varmış
Maceraların dünyayı sarmış
Bütün erkekler senin eline kalmış
Anlat, anlat heyecanlı oluyor
Alisi,velisi,delisi hep seni sevmiş
Yolda endamını görenler
sevinçten göğe ermiş
Şans,talih,salih hep senden yana
Anlat,anlat heyecanlı oluyor
Sende nefs yokmuş melek gibisin
Kötülük nedir tanımazsın bilmezsin
ALLAH seni dünyadan eksik etmesin
Anlat,anlat heyecanlı oluyor
Wolfson
Bir kıvılcım gerekti yıllar boyu aradım
Yolları gözetledim ufukları taradım
Aşk denilen iksiri senin için sakladım
Benim tek umudumsun sen portakal çiçeğim
Hep yanıldım aldandım yalan sözlere kandım
Gördüğüm serapları senin hayalin sandım
Yalancı baharlara aldanıp çiçek açtım
Bana tek güvenensin sen portakal çiçeğim
Şimdi ömür sonbahar saçlarımda karlar var
Yalçın kayalık gibi yollarım geçitsiz dar
Sar beni , sar sinene şefkainle sıkı sar
Benim nihayetimsin sen portakal çiçeğim
Wolfson
Canlı cenazeler kaldırdım yüreğimden.
Kürek kürek toprak atiim
Yalanlarının üzerine
Hiçbirine Fatiha okumadım
Hakedeni hakettiği yere koydum
Yüreğimdeki cehennem har.
Hepsine yetecek ateş var.....
Wolfson
" Yüreğinde yara açana,
yüreğini kapatmadan iyileşemezsin..."
". Utanmaya yüzü olmayan
Kendini açık sözlü dürüst sanıyor.."*
Aklıma düştü mazi vurup durdu dün gece,
Doldum da sitemlerle ama çağlayamadım,
Gözümden iki damla yaş süzüldü sadece,
Yutkundum içerledim ama ağlayamadım...
Karanlığının zulmü dört yanıma toplandı,
Bütün gece yokluğun yüreğime saplandı,
Boğazım düğüm düğüm hıçkırıkla kaplandı,
Yutkundum içerledim ama ağlayamadım...
Yağmurun sesi ile irkildim zaman zaman,
Bir kez daha anladım hasretin ömre aman,
Dalıp giden gözümü kapladı pus ve duman,
Yutkundum içerledim ama ağlayamadım...
Aynalardan yüzümü bile saklar haldeydim,
Sanki kendimi benden sakınır misaldeydim,
Dilimde biraz kahır dertlerle visaldeydim,
Yutkundum içerledim ama ağlayamadım...
Alışmışlıktan öte canmışsın meğer bende,
Hasretinin ateşi yanıp durdu hep tende,
Bunca yaşanmışlıklar kayboldu diye sende,
Yutkundum içerledim ama ağlayamadım...
Son deme kadar sürer ayrılığının koru,
Bir şey yokken gidişin cevapsız kalan soru,
İçimden gelse bile sanırım bu en zoru,
Yutkundum içerledim ama ağlayamadım
Ersin Kayışlı
Goebbels'e sormuşlar:
“İktidar nedir?”
“Düşman yaratmaktır!” demiş.
II. Ramses'e gitmişler:
“En büyük piramit hangisi?” demişler.
“Kibrimizdir!” demiş.
Bilge Platon'a sormuşlar:
“Devlet nasıl yönetilir?” diye…
“Ya ilimle ya zulümle” demiş.
Orhan Gazi'ye sormuşlar:
- "En büyük zulüm nedir?"
- "Geciken adalettir.." demiş.
Çiçero'ya sormuşlar;
- “Roma İmparatorluğu nasıl yıkıldı?”
- “İşi ehline vermedik.."diye yanıt vermiş.
Kârun'un yanına varıp:
- "Zenginliğin sırrı nedir?" demişler.
- "Halka avuç açmamaktır" demiş..
IV. Murat'a sormuşlar:
-Yardıma alışana ne olur?"
-"Emir almaya da alışır..."diye cevap vermiş.
Gorbaçov'a:
"En büyük hatan neydi?" diye sormuşlar.
-"Hatayı hep karşımızda aradık" diye cevap vermiş.
Stalin'e sormuşlar:
- "En büyük korkunuz?"
- "Sokakta yalnız başıma yürümek..." diye cevaplamış.
-Şu merdiven başında pazarlık yapan kadın bir
fahişe mi?
- Hayır.
-Peki ya o? Sokağın başında bacaklarını gösteren.
- Hayır.
-Peki ya şu kadın? Baksana nasıl da şehvetle
bakıyor.
- Hayır o da değil.
-Burada hiç fahişe yok mu baksana şu kadınlara
nasıl da giyinmişler.
- Fahişe nedir? bay Burton.
-Tenini parayla satan aşşağılıklardır bay Vencanze.
- Hayır bay Burton. Fahişelik bu değildir.
-Hah ! Neymiş peki fahişelik.
- Fahişelik insanların hayatını bilmeden onları aşağılamak ve yargılamaktır. Sokağın sonunda bir berber var bay Burton. Lütfen aynaya bakınız. Orada var olan en büyük fahişeyi göreceksiniz...