iki işi bir arada yapabildiğini gösterir.. aynı zamanda burun çekmek, hınkırmak ve hatta ağlatan şahsa sövmek gibi eylemleri saymıyorum.. onlar daha ziyade refleks.. :)
öylesine soğuk bir ülkeydi ki ütopya, güneş sadece yılda iki kez ve iki saat yüzünü gösterirdi.. o da direkt olarak değil.. güneş ışınları latem gezegeninden yansıyarak düşerdi ütopyaya.. üstelik ütopyalıların yeraltı kaynakları da yoktu.. sıcağı düşleyerek ısınırlardı.. aslında ısınmak kelimesini bile anlatıcı olarak ben uydurdum, onlar ısınmanın ne anlama geldiğini bilmezlerlerdi.. çünkü gerçekte hiç ısınmamışlardı.. zaten herşeyi düşleyerek yaparlardı.. mesela acıkınca yemek yediklerini hayal ederlerdi ya da birini özlediklerinde o kişiyi düşünmeleri yeterliydi.. ta ki ütopyanın veliaht prensi genç nakah ülkesinin kaderini değiştirecek rüyayı görene dek.. gezegenin tek ülkesi olan ütopya dışında başka hiçbir ırk ve gezegen tanımayan nakah, rüyasında birtakım yaratıkların ellerinde, güneşin göründüğü vakit yaydığı enerjiden daha güçlü bir enerji huzmesi olduğunu gördü.. bu yaratıklar canları istediğinde ellerinden, gözlerinden yani vücutlarından bu enerjiyi çıkarabiliyorlardı.. şaşkın ve haset bir halde onların bu mucizelerini inceleyen nakah'a birtanesi şöyle seslendi; -ateş; üşüyeni ısıtır, ısınanı yakar, yananı kavurur.. bunun yanında; hırstır, savaştır, cezadır.. en önemlisi ise ateş; GÜÇTÜR.. biz kainatın hakimiyiz.. güneşin çocuklarıyız.. nakah uyandığında içinde ölesiye bir hırs vardı.. ateşe sahip olmalıydı.. ertesi gün tüm ütopya halkını toplayıp ateşi anlattı onlara.. ve herkesin aynı anda güneşin enerjisini ve tüm ateşini ütopyaya çekmeyi düşlemelerini emretti.. böylece gezegeni ve dolayısıyla kendisi ateşin tek hakimi olacaktı.. tüm halk prensin dediğini yapmaya başladı.. kral itiraz ettiyse de oğlunu halkının gözünde küçültmemek için sadece şu sözleri fısıldadı prensin kulağına; -bırak kainat bildiği gibi işlesin.. asıl güç; sahip olduklarını kullanabilmektir.. prens dinlemedi kralı ve devam etti.. gittikçe ısınmaya başladı gezegenleri.. ağaçlar önce canlanmaya sonra çiçek açmaya başladı.. dağların doruklarındaki karlar erimeye başladı ve kurumuş nehir yataklarını coşkunca doldurmaya başladı.. güneşteki tüm enerjiyi çılgınca ve kontrolsüz bir şekilde ütopyaya çekmeye devam ettiler.. birkaç saat sonra güneş sönmüştü.. kapkara bir tava gibi gökyüzünde asılı duruyordu.. ütopyalar ülkesinin ateş hırsızı halkına yeni düşler öğretmeye başlamalıydı.. çünkü gezegeninde ne bir ağaç ne de bir hayvan kalmıştı.. alev topuna dönen ülkesine baktı, sonra insanlarına.. onlarda birazdan yanacaklardı.. onların tüm düşlerini serinlemeye odakladı.. fakat bütün enerjilerini alıp götürüyordu bu düşünce.. çünkü ateş çok güçlüydü.. bu yüzden ateşle yaşamak için ateş olduklarını düşünmeleri gerektiğini kavradı.. insanlar birer birer ateş saçan yaratıklara dönüşmeye başladılar.. nakah'ta ateş haline büründü ve kaybettiği enerjisini toparlamaya çalıştı.. yanıp kül olmuş sarayının olduğu yere doğru giderken rüyasında gördüğü yaratıklardan biri karşısına çıktı.. -ben güneş bekçisiyim.. güneşi evrenin bu ucuna getirmek benim için çok zor olmuştu.. ama sen kolay çaldın.. elindeki minik bir kristali nakah'a uzatırken devam etti.. -birileri yanacak ki etraf aydınlansın.. kristali nakah'ın avucuna tutuşturdu ve arkasını dönüp giderken şunları ekledi.. -henüz güneşi hiç görmemiş gezegenler var.. elindeki kristal rüyaları açar..ehh artık güneşsiz gezegenlerin ateş hırsızlarını bulmak senin görevin oldu.. :)
dilini eşek arısı sokasıca penny..! madenlerden metal olanlarını çeşitleriyle örnekleyelim; altın madeni, gümüş madeni, bakır madeni, demir madeni.. karbonlu maddelerin kapalı yerlerde kalmasından mütevellit metal olmayan madenlere örnek ise; kömür madeni, elmas madeni.. ha bir de bor madeni.. benden bu kadderrr.. :)
'Ne garip bir oyuncak şu insan! Yürür, konuşur ve acı çeker. 70 kilodur. Kendisine ve çevresine ait hiçbir şeyi bilmez. Bir nevi ıstırap makinesi. İplerini başkaları çeker. Hantal ve şapşal bir robot. Neye sevinir bilinmez. Sınırsız olan yalnız hayalleri ve acı kabiliyeti. Etten bir kafes ve aciz içinde çırpınan bir ruh. Vücut araba akıl arabacı. Ama gözleri bağlı arabacının, arabaya hükmeden atlar.. Buda haklı: Varolmak için yokolmak lazım, parça bütüne kavuşacak ki hasret dinsin. Bütün musiki, bütün şiir, bütün aşk, bu bir çuval kemik, bu asi ten, bu aptalca endişeler ne olacak? Ne olacağını bilen var mı? Kader hep oynayacağı roller yükler insana ve ıslıklar. Alkış sahtekarların..' Cemil Meriç Jurnal.3.11.1965
deh deh düldül deh deh düldül sen düldülsün ben bülbül..
hatırlatıyım dedim...... :)
o zaman direkt görsele bağlayalım.. :)
http://www.wowturkey.com/forum/viewtopic.php? t=3322
iki işi bir arada yapabildiğini gösterir.. aynı zamanda burun çekmek, hınkırmak ve hatta ağlatan şahsa sövmek gibi eylemleri saymıyorum.. onlar daha ziyade refleks.. :)
öylesine soğuk bir ülkeydi ki ütopya, güneş sadece yılda iki kez ve iki saat yüzünü gösterirdi.. o da direkt olarak değil.. güneş ışınları latem gezegeninden yansıyarak düşerdi ütopyaya.. üstelik ütopyalıların yeraltı kaynakları da yoktu.. sıcağı düşleyerek ısınırlardı.. aslında ısınmak kelimesini bile anlatıcı olarak ben uydurdum, onlar ısınmanın ne anlama geldiğini bilmezlerlerdi.. çünkü gerçekte hiç ısınmamışlardı.. zaten herşeyi düşleyerek yaparlardı.. mesela acıkınca yemek yediklerini hayal ederlerdi ya da birini özlediklerinde o kişiyi düşünmeleri yeterliydi.. ta ki ütopyanın veliaht prensi genç nakah ülkesinin kaderini değiştirecek rüyayı görene dek.. gezegenin tek ülkesi olan ütopya dışında başka hiçbir ırk ve gezegen tanımayan nakah, rüyasında birtakım yaratıkların ellerinde, güneşin göründüğü vakit yaydığı enerjiden daha güçlü bir enerji huzmesi olduğunu gördü.. bu yaratıklar canları istediğinde ellerinden, gözlerinden yani vücutlarından bu enerjiyi çıkarabiliyorlardı.. şaşkın ve haset bir halde onların bu mucizelerini inceleyen nakah'a birtanesi şöyle seslendi;
-ateş; üşüyeni ısıtır, ısınanı yakar, yananı kavurur.. bunun yanında; hırstır, savaştır, cezadır.. en önemlisi ise ateş; GÜÇTÜR.. biz kainatın hakimiyiz.. güneşin çocuklarıyız..
nakah uyandığında içinde ölesiye bir hırs vardı.. ateşe sahip olmalıydı.. ertesi gün tüm ütopya halkını toplayıp ateşi anlattı onlara.. ve herkesin aynı anda güneşin enerjisini ve tüm ateşini ütopyaya çekmeyi düşlemelerini emretti.. böylece gezegeni ve dolayısıyla kendisi ateşin tek hakimi olacaktı.. tüm halk prensin dediğini yapmaya başladı.. kral itiraz ettiyse de oğlunu halkının gözünde küçültmemek için sadece şu sözleri fısıldadı prensin kulağına;
-bırak kainat bildiği gibi işlesin.. asıl güç; sahip olduklarını kullanabilmektir..
prens dinlemedi kralı ve devam etti.. gittikçe ısınmaya başladı gezegenleri.. ağaçlar önce canlanmaya sonra çiçek açmaya başladı.. dağların doruklarındaki karlar erimeye başladı ve kurumuş nehir yataklarını coşkunca doldurmaya başladı.. güneşteki tüm enerjiyi çılgınca ve kontrolsüz bir şekilde ütopyaya çekmeye devam ettiler.. birkaç saat sonra güneş sönmüştü.. kapkara bir tava gibi gökyüzünde asılı duruyordu..
ütopyalar ülkesinin ateş hırsızı halkına yeni düşler öğretmeye başlamalıydı.. çünkü gezegeninde ne bir ağaç ne de bir hayvan kalmıştı.. alev topuna dönen ülkesine baktı, sonra insanlarına.. onlarda birazdan yanacaklardı.. onların tüm düşlerini serinlemeye odakladı.. fakat bütün enerjilerini alıp götürüyordu bu düşünce.. çünkü ateş çok güçlüydü.. bu yüzden ateşle yaşamak için ateş olduklarını düşünmeleri gerektiğini kavradı.. insanlar birer birer ateş saçan yaratıklara dönüşmeye başladılar.. nakah'ta ateş haline büründü ve kaybettiği enerjisini toparlamaya çalıştı.. yanıp kül olmuş sarayının olduğu yere doğru giderken rüyasında gördüğü yaratıklardan biri karşısına çıktı..
-ben güneş bekçisiyim.. güneşi evrenin bu ucuna getirmek benim için çok zor olmuştu.. ama sen kolay çaldın..
elindeki minik bir kristali nakah'a uzatırken devam etti..
-birileri yanacak ki etraf aydınlansın..
kristali nakah'ın avucuna tutuşturdu ve arkasını dönüp giderken şunları ekledi..
-henüz güneşi hiç görmemiş gezegenler var.. elindeki kristal rüyaları açar..ehh artık güneşsiz gezegenlerin ateş hırsızlarını bulmak senin görevin oldu.. :)
ehu.. börekte yaparım kariyerde... :)
dilini eşek arısı sokasıca penny..! madenlerden metal olanlarını çeşitleriyle örnekleyelim; altın madeni, gümüş madeni, bakır madeni, demir madeni.. karbonlu maddelerin kapalı yerlerde kalmasından mütevellit metal olmayan madenlere örnek ise; kömür madeni, elmas madeni.. ha bir de bor madeni.. benden bu kadderrr.. :)
seviyom ben bu yurdu ve insanlarını.. müziklerini, danslarını.. bono'yu.. :)
sweet dreams herkesçe biline.. cover yapılmış lakin ben eurythmics'in annie'sinden orjinal halini dinlemeyi tercih ederim..
'Ne garip bir oyuncak şu insan! Yürür, konuşur ve acı çeker. 70 kilodur.
Kendisine ve çevresine ait hiçbir şeyi bilmez. Bir nevi ıstırap makinesi.
İplerini başkaları çeker. Hantal ve şapşal bir robot. Neye sevinir bilinmez.
Sınırsız olan yalnız hayalleri ve acı kabiliyeti. Etten bir kafes ve aciz içinde çırpınan bir ruh.
Vücut araba akıl arabacı. Ama gözleri bağlı arabacının, arabaya hükmeden atlar..
Buda haklı: Varolmak için yokolmak lazım, parça bütüne kavuşacak ki hasret dinsin.
Bütün musiki, bütün şiir, bütün aşk, bu bir çuval kemik, bu asi ten, bu aptalca endişeler ne olacak? Ne olacağını bilen var mı?
Kader hep oynayacağı roller yükler insana ve ıslıklar. Alkış sahtekarların..'
Cemil Meriç Jurnal.3.11.1965
'kitabi okursan eğlenirsin, inanirsan hayatin kayar' diye özetleyebileceğim bir orhan pamuk labirenti..