Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • zaaf22.08.2006 - 23:44

    dünyanın en beton adamını bile yavru bir köpeğe dönüştürebilir.
    düşmanlar için büyük koz!

  • garfield22.08.2006 - 23:41

    çok seksi! .. kedi olsaydım kesin aşık olurdum:P

    ;))))

  • Benim Hüzünlü Orospularım22.08.2006 - 23:38

    gabriel garcia marquezbu kitabında, doksanındaki bir köşe yazarının, daha yirmisine gelmemiş küçük bir fahişeye olan aşkını anlatıyor.

    'başladık, bitirelim bari..' tadında bir kitap.

  • ronan keating22.08.2006 - 23:20

    ...when you say nothing at all...

    it's amazing how you can speak right to my heart
    kalbimle doğrudan konuşabilmen çok şaşırtıcı

    without saying a word, you can light up the dark
    birtek söz söylemeden karanlığı aydınlatabiliyorsun

    try as I may I could never explain
    yapabilirmişim gibi deniyorum asla açıklayamadım

    what I hear when you don't say a thing
    sen birşey söylemeden ne duyduğumu


    the smile on your face lets me know that you need me
    yüzündeki gülümseme bana ihtiyacın olduğunu gösteriyor

    there's a truth in your eyes saying you'll never leave me
    gözlerinde beni asla terketmeyeceğini söyleyen bir gerçek var

    the touch of your hand says you'll catch me whenever I fall
    elinin dokunuşu ne zaman düşsem beni yakalayacağını söylüyor

    you say it best.. when you say nothing at all
    en iyisini söylüyorsun Hiçbirşey söylemediğinde

    all day long I can hear people talking out loud
    bütün gün boyunca insanların konuşmalarını duyabiliyorum

    but when you hold me near, you drown out the crowd (the crowd)
    fakat ne zaman yanında olsam sesinle kalabalığı bastırıyorsun

    try as they may they can never define
    yapabilirmiş gibi deniyorlar asla tanımlayamazlar

    what's been said between your heart and mine
    senin kalbin ve benimki arasında söylenenleri



    you say it best when you say nothing at all
    en iyisini söylüyorsun hiçbirşey söylemediğinde

    you say it best when you say nothing at all..
    en iyisini söylüyorsun hiçbirşey söylemediğinde

    the smile on your face
    yüzündeki gülümseme

    the truth in your eyes
    gözlerindeki gerçek

    the touch of your hand
    elinin dokunuşu

    let's me know that you need me..
    bana ihtiyacın olduğunu gösteriyor...

    [notting hill soundtrack (julia roberts - hugh grant) ]

  • kleptoman22.08.2006 - 23:10

    imkanları ne kadar ii olursa olsun, ihtiyacı olsun olmasın paso çalarlar.
    'duyulursa rezil olurum! ..' endişesi taşımazlar. zengin, ünlü ya da güzel olmak engel değildir.

    bknz. winona ryder.

  • taksi şöförü22.08.2006 - 15:18

    orijinal ismi: taxi driver
    yönetmen: martin scorsese
    senaryo: paul schrader
    oyuncular: robert de niro, cybill shepherd, jodie foster, harvey keitel, albert brooks
    abd / 1976

    26 yaşındaki vietnam gazisi travis bickle, new york sokaklarında taksi şoförü olarak çalışmaktadır. burada zor şartlar altında yaşayan birçok insanla karşılaşır. bunlardan biri de küçük yaşta fahişelik yapan iris'tir. bickle, iris'i bu işlerden uzaklaştırmaya ve onun ailesinin yanına dönerek okuluna gitmesine yardımcı olmak ister.

    tüm zamanların en iyi 100 filmi sıralamalarından eksik olmayan taksi şoförü 1976 yılı için alışılmadık ürperticilikte canlandırılmış şiddet sahneleri ve on iki yaşındaki bir fahişeyi canlandıran jodie foster'ın rolü sebebiyle sansasyonel tepkilerle karşılaşmıştır.

  • yüreğin kırkıncı odası22.08.2006 - 02:08

    ne kadarınız gerçek sizin,
    kırk odalı şatonuzun kırkıncı odasındaki
    kilitler altında sakladığınız gerçek
    duygularınızla,
    gerçek düşüncelerinizin ne kadarı yansıyor
    hayatınıza,
    söylenmeyen neler var kuytularda,
    hani kendinizden bile sakladığınız,
    bir sinir kriziyle ya da büyük bir acıyla
    yahut da muhteşem bir sevinçle kabuğunu çatlatıp da
    ortalara dökülecek neler biriktiriyorsunuz
    içinizde...? ? ?

    ne kadarınız kendi sahtekarlığınızın esiri?
    sevip de söyleyemediğiniz,
    özleyip de açıklayamadığınız
    ya da sevmeyip de sevginizin eksikliğini içinize
    gömdüğünüz oluyor mu,
    korkaklıklar var mı,
    kalleşlikler var mı,
    yoksa diplerde saklanan cesaretiniz bir işaret mi
    bekliyor...? ? ?

    göründüğünüz insan mısınız siz,
    yoksa bir define arayıcısı hazineler mi bulur
    içinizde
    ya da yıkılmış bir kentin harabelerini mi
    taşıyorsunuz?
    derununuzda neler saklıyorsunuz?
    ne kadarınız gerçek sizin?

    ülkenizle ilgili düşüncelerinizi söylüyor musunuz,
    yoksa başınızı belaya sokmayacak kadar akıllı mısınız,
    gerçek düşüncelerinizi başbaşa konuşmalara mı
    saklıyorsunuz,
    açıkça konuşanları biraz aptal buluyor musunuz?

    günahlardan yapılmış hayaller var mı içinizde,
    günahtan korktuğunuzdan bunları saklayıp
    Tanrı'yı mı kandırmaya uğraşıyorsunuz?
    günahları sevmiyor musunuz, seviyor musunuz
    yoksa...? ? ?

    uzun bir yolculuğa çıkar gibi
    duygularınızla düşüncelerinizi denklere
    sarıp da içlerinizde bir yerlere mi
    yerleştirdiniz,
    bir gün yolculuk bitince açmayı mı düşünüyorsunuz
    aslında yolculuğun hiç bitmeyeceğini ve
    denklerinizi
    hiç açmayacağınızı bilerek...
    bir gün çıldırsanız da
    bütün duygularınızla düşüncelerinizi açıkça
    söyleseniz,
    neler duyacağız sizlerden,
    gizli palyaçolar mı çıkacak ortaya,
    yoksa korkaklığın altında,
    bir istiridyenin içinde büyüyen inciler gibi
    büyümüş yiğitlikler mi?

    kızgınlıklarınız yok mu sizin,
    öfkeleriniz, isyanlarınız?
    aşklarınız yok mu?
    kendi sahtekarlığınıza ne kadar esirsiniz?
    esaretten kurtulsanız da gerçekler dökülse ortaya,
    kendinize şaşar mısınız,
    hiç düşündüğünüz oluyor mu kırkıncı odada neler
    var diye, hangi unutulmaya çalışılmış sevgililer,
    dile getirilmeyen özlemler,
    söylenmeye söylenmeye birikmiş öfkeler,
    hangi boşvermişlikler,
    hangi inkar edilmiş arzular yatıyor diplerde?

    ne kadarınız gerçek sizin?

    kimselerden korkmadığınız kadar korkuyor musunuz
    kendinizden?
    şehrin ışıklarının bulutlara yansıdığı
    turuncu pırıltılı külrengi bir gecede,
    şimşeklerle boşanan yağmur başladığında
    şatonuzun odalarında bir gezintiye çıkıyor musunuz,
    ağır ağır yaklaşıp o kırkıncı odaya açıyor musunuz
    kapıyı usulca, gördükleriniz ağlatıyor mu sizi,
    bu kadar gerçeği o odada saklayıp,
    hayatı yalandan yaşadığınızı farketmek nasıl bir
    sarsıntı yaratıyor?
    yoksa, ne gökyüzüne vuran ışıklar, ne yağmur, ne de
    ıssız gece,
    sizin kırkıncı odaya yaklaşmanızı sağlayamıyor mu,
    korkuyor musunuz kendi gerçeklerinizden,
    kırkıncı odanız size de mi kapalı,
    kendi kendinize bile mahrem misiniz?

    ne kadarınız gerçek sizin?
    ne kadarınız kendi sahtekarlığına esir?
    bıktığınız olmuyor mu kendi yalanlarınızdan,
    hiç kendinizden sıkıldığınız olmuyor mu,
    kendinizi bir yerlerde terkedip de gitmek
    istemiyor musunuz,
    bütün yalanlarınızdan uzak bir yere?

    şöyle rahatça bütün duygularınızı,
    bütün düşüncelerinizi söyleyebileceğiniz bir diyara,
    kendinizi bile yanınıza almadan.

    ah aslında ben onu seviyordum diye ağlayacağınız
    kimleri saklıyorsunuz koynunuzda,
    yüksek sesle eleştirip de
    içinizden hak verdiğiniz hangi düşünceler var,
    kendinizi akıllı bulurken aslında gizlice kendi
    korkaklığınızdan utandığınızın itirafını nerelerde
    gizliyorsunuz?

    ne kadarınız gerçek sizin?
    ne kadarınız kendi sahtekarlığına esir?

    bunu hiç düşündüğünüz oluyor mu
    yoksa bunu düşünmek bile yasak mı size?
    neler var kırkıncı odada?
    otuzdokuz odadan yapılmış hayatınızı,
    kırkıncı odanın kapısını açmamak için yalandan mı
    yaşıyorsunuz?
    niye yapıyorsunuz bunu?
    açsanıza kırkıncı odayı yağmurlu bir gecede
    belki...
    belki de hiç açmazsınız,
    kapalı bir odayla yaşarsınız bütün ömrünüzü,
    kendinizden sıkılarak..

    ahmet altan.

  • garanti21.08.2006 - 19:52

    büyük konuşmak isteyenlerin kullanımına açık.

  • Julia Roberts21.08.2006 - 19:51

    romantik komediler başta olmak üzere hollywood filmlerinin son dönem elebaşlarından.

    o kocaman gülümsemesi ve kahkahası muhteşem ;)))

    ocean’s 12 (ocean’s twelve)
    daha yaklaş (closer)
    mona lisa gülüşü (mona lisa smile)
    tehlikeli aklın itirafları (confessions mof a dangerous mind)
    meksikalı(the mexican)
    gözde çift (amerika’s sweetheart)
    tatlı bela (erin brockovich)
    aşk engel tanımaz (notting hill)
    kaçak gelin (runaway bride)
    en iyi arkadaşım evleniyor (my best friend is wedding)
    komplo teorisi (conspiracy theory)
    herkes seni seviyorum der (everyone say ı love you)
    özel bir kadın (pretty woman)
    hook (hook)
    genç ölmek (dying young)
    çelik manolyalar (steel magnolias)
    çizgi ötesi (flatliners)
    yatağımdaki düşman (sleeping with the enemy)
    pelikan dosyası (the pelican brief)
    mistik pizza (mystic pizza)

  • kibrit suyu21.08.2006 - 19:28

    bişilerin köküne ama neyin?

    ;)))