brutal vokal yapan vokalistler arasında en mükemmellerinden birine sahip grup. ayrıca harika headbang yapma potansiyelli bir bassçı barındıran dehalar topluluğu. vokalistin awaking the gods'da her şarkıdan sonra seyirciyi gaza getirmek için söylediği tek bir söz var: marvellous!
'kolay mı çocukla konuşmak. otur dersin, hayır der. çıra dersin çamur der. çiçek dersin yaprak der. bulut dersin yağmur der. ders dersin küstüm der. seni seni dersin yapma der. oysa kolay çocukla konuşmak. masal de bak evet der.'
bilmek ya da sanmak kaygılarını ve/ya sancılarını taşımadan söylenebilecek en kestirme ve dünyada üretilmiş tüm dillerdeki en şahane söz.. kullanmayan insanlardan hararetle kaçıp, kullananların yalağına vurmak gerekir kendini bazen
seni kimse anlamıyor duygu yıkandığın su, yürüdüğün yol, omuzunda gezinen melek şemsiyende sayı saymayı öğrenen yağmur sarmaşık gibi yüzüne sarılan ayna
seni kimse anlamıyor duygu binicisiz atlar, yeleli gece, elini altına soktuğun yastık hep başkalarının sevdiği şarkıları çalan radyolar kırmızı şal gibi alnında gezinen ateş
seni kimse anlamıyor duygu denizdeki şişe, şişedeki mektup, mektuptaki söz tuttuğun günlüğe düşen gölge kuruttuğun çiçeklerden uçup giden koku
seni kimse anlamıyor duygu kırılan bardak, taşan süt, eteğine sıçrayan çamur yorgunlukta başını dayadığın omuz rüzgarın getirip pencerenin önüne bıraktığı kuştüyü
kendini bırakmak karanlık ve silik anılarında ve kendini bırakmak akan suyun aklına... dün derken bugüne kalan ve yarınlara taşıyamadığın umutların elinde kalan ve kaçma isteği ama en çok kendinden... küçükken en sevdiğim oyundu hayal denen şeyin adını bilmezken ve beklentilerim yokken gözlerimi kapatıp olamısını istediklerimi gözlerim açıkmışcasına görüvermek.şimdi gözlerimi kapatmaktan bile korkarken nasıl güvenebilirim hayallerime ve vazgeçmekten kim vazgeçirebilir beni? kim inandırabilir gerçek olmasını istediğin yalanlara bir daha ve en önemlisi inanmak isteyen beni kim bulabilir derinlerinde saflığımın... vazgeçmek belki en kolay kullanılan kelime hemen ağzından çıkıveriyor sanki hep orada hazır duruyormuş gibi. yapabilmesi söylemesi kadar kolay mı aşk denen kimyasal bozukluğun kalbinden damarlarına yayılırken attığı zafer çığlıkları yankılanırken kulaklarında...aşk işte en en büyük düşmanı vazgeçmelerin ama vazgeçmek kendinden daha kolaylaştırır kangren olmuş kalbini göğsünden kendi ellerinle çekip çıkartmayı...çaresiz bedenini acıdan temizlemenin sihirli anahtarıdır vazgeçmek ve bazen eksildikçe güçlenir insan...
yakınında olupta dokunamamaktı. dokunsan bile hissedememekti. bir karabasan gibi bütün ilintilerine girerek seni kemiren o karanlığın sisini bir türlü dağıtamamaktı. karanlık üstünde büyüyordu ona karşı koyamıyordun. sen görüş mesafesini, duyguları yaklaştırırken o devamlı bir kaçış ve siyaha bürünme halindeydi. renk olarak değilde bir ruh olarak. kıpırdayamaz halde ne yapacağını bilemeden veya bilsen bile yapamadan geçen süreydi, dönemdi o.
gözlerinin, artık kapanabilirliğini yitirmeye başlaması... göz kapaklarının açık veya (acı ile) kapalı durumlarında, değerli kişinin silüetinin kafandaki belirsiz karanlıkta aydınlandığı sıralarda, kaçış olarak sızmak görününce, rüyada yine ve yine değerli silüetin acı ile kıvranışı... uykudan korkuyla uyanmak...
metro merdivenlerinden asagi inerken bir anda yıgınla insanin arasinda kalan insanlar butunu.elinde olsa hızlıca iniverecek,koşacak o metro'dan, belki'de en birinci kendisi olacak.millet olarak ne zaman sahip çıkacağız acaba*, en azından engelli bir insan gordugumuzde yanından hızlıca koşup geçmeyelim.onlar'la eşit oldugumuzu anlatmak ve/veya gostermek için duralım,yavaşlayalım ya da o merdivenlerden inerken yanında kalıp yavaşça inelim.
bir yol bulup kendime çoğu zaman gözlerimden sustuklarımdan belki de kim bilir sözlerimden taşar dışıma yalnızlığım yağmurlarıma karışır gizliden izler seni süzülürken penceremden yorgundur yalnızlığım saçlarının gölgesinde uyur sevdiğin bir çiçek olur ellerine dokunur yanında bir yavru kedi olur yanında hiç soru sormadan uslu durur yanında belki beni bile unutur yalnızlığım mutludur yanında
bugün olmak istediğim şey.
mavi fosforlu bir balık olsam.okyanuslar benim olsa, unutsam suyun üstündeki kuru dünyayı.
brutal vokal yapan vokalistler arasında en mükemmellerinden birine sahip grup.
ayrıca harika headbang yapma potansiyelli bir bassçı barındıran dehalar topluluğu.
vokalistin awaking the gods'da her şarkıdan sonra seyirciyi gaza getirmek için söylediği tek bir söz var: marvellous!
'kolay mı
çocukla konuşmak.
otur dersin,
hayır der.
çıra dersin
çamur der.
çiçek dersin
yaprak der.
bulut dersin
yağmur der.
ders dersin
küstüm der.
seni seni dersin
yapma der.
oysa kolay
çocukla konuşmak.
masal de bak
evet der.'
C.Z
bilmek ya da sanmak kaygılarını ve/ya sancılarını taşımadan söylenebilecek en kestirme ve dünyada üretilmiş tüm dillerdeki en şahane söz..
kullanmayan insanlardan hararetle kaçıp, kullananların yalağına vurmak gerekir kendini bazen
seni kimse anlamıyor duygu
yıkandığın su, yürüdüğün yol, omuzunda gezinen melek
şemsiyende sayı saymayı öğrenen yağmur
sarmaşık gibi yüzüne sarılan ayna
seni kimse anlamıyor duygu
binicisiz atlar, yeleli gece, elini altına soktuğun yastık
hep başkalarının sevdiği şarkıları çalan radyolar
kırmızı şal gibi alnında gezinen ateş
seni kimse anlamıyor duygu
denizdeki şişe, şişedeki mektup, mektuptaki söz
tuttuğun günlüğe düşen gölge
kuruttuğun çiçeklerden uçup giden koku
seni kimse anlamıyor duygu
kırılan bardak, taşan süt, eteğine sıçrayan çamur
yorgunlukta başını dayadığın omuz
rüzgarın getirip pencerenin önüne bıraktığı kuştüyü
kendini bırakmak karanlık ve silik anılarında ve kendini bırakmak akan suyun aklına...
dün derken bugüne kalan ve yarınlara taşıyamadığın umutların elinde kalan ve kaçma isteği ama en çok kendinden...
küçükken en sevdiğim oyundu hayal denen şeyin adını bilmezken ve beklentilerim yokken gözlerimi kapatıp olamısını istediklerimi gözlerim açıkmışcasına görüvermek.şimdi gözlerimi kapatmaktan bile korkarken nasıl güvenebilirim hayallerime ve vazgeçmekten kim vazgeçirebilir beni? kim inandırabilir gerçek olmasını istediğin yalanlara bir daha ve en önemlisi inanmak isteyen beni kim bulabilir derinlerinde saflığımın...
vazgeçmek belki en kolay kullanılan kelime hemen ağzından çıkıveriyor sanki hep orada hazır duruyormuş gibi.
yapabilmesi söylemesi kadar kolay mı aşk denen kimyasal bozukluğun kalbinden damarlarına yayılırken attığı zafer çığlıkları yankılanırken kulaklarında...aşk işte en en büyük düşmanı vazgeçmelerin ama vazgeçmek kendinden daha kolaylaştırır kangren olmuş kalbini göğsünden kendi ellerinle çekip çıkartmayı...çaresiz bedenini acıdan temizlemenin sihirli anahtarıdır vazgeçmek ve bazen eksildikçe güçlenir insan...
yakınında olupta dokunamamaktı. dokunsan bile hissedememekti. bir karabasan gibi bütün ilintilerine girerek seni kemiren o karanlığın sisini bir türlü dağıtamamaktı. karanlık üstünde büyüyordu ona karşı koyamıyordun. sen görüş mesafesini, duyguları yaklaştırırken o devamlı bir kaçış ve siyaha bürünme halindeydi. renk olarak değilde bir ruh olarak. kıpırdayamaz halde ne yapacağını bilemeden veya bilsen bile yapamadan geçen süreydi, dönemdi o.
gözlerinin, artık kapanabilirliğini yitirmeye başlaması...
göz kapaklarının açık veya (acı ile) kapalı durumlarında, değerli kişinin silüetinin kafandaki belirsiz karanlıkta aydınlandığı sıralarda, kaçış olarak sızmak görününce, rüyada yine ve yine değerli silüetin acı ile kıvranışı...
uykudan korkuyla uyanmak...
metro merdivenlerinden asagi inerken bir anda yıgınla insanin arasinda kalan insanlar butunu.elinde olsa hızlıca iniverecek,koşacak o metro'dan, belki'de en birinci kendisi olacak.millet olarak ne zaman sahip çıkacağız acaba*, en azından engelli bir insan gordugumuzde yanından hızlıca koşup geçmeyelim.onlar'la eşit oldugumuzu anlatmak ve/veya gostermek için duralım,yavaşlayalım ya da o merdivenlerden inerken yanında kalıp yavaşça inelim.
bir yol bulup kendime
çoğu zaman gözlerimden
sustuklarımdan belki de
kim bilir sözlerimden
taşar dışıma yalnızlığım
yağmurlarıma karışır
gizliden izler seni
süzülürken penceremden
yorgundur yalnızlığım
saçlarının gölgesinde uyur
sevdiğin bir çiçek olur
ellerine dokunur
yanında bir yavru kedi olur
yanında hiç soru sormadan uslu durur
yanında belki beni bile unutur
yalnızlığım mutludur yanında