hemen hemen her insan hayatında bir kez olsun intihar etmeyi düşünmüştür...bu nasıl bir cesarettir bu nasıl bir gözükaralıktır...bu eylemi gerçekleştirene kadar aynı cesareti ve gözükaralığı yaşama, sorunlara, acılara karşı gösterebilse insan keşke...
büyümek bir tercih değildi ki. zaman aktı ve biz de bu sürece tanıklık ettik.
aslında çoğu zaman hevesliydik büyümeye. biraz daha dürüst olalım mesela; evet aslında her zaman. ne vardı bizi deli gibi kendine çeken sanki büyümekle ilgili. bilinmeyenin gücü bu kadar büyük olabilir miydi? bilmediği bir şey olmak için her gece dua eder mi insan mesela? büyüyüp annenin elini bırakmak, bahçede daha uzun kalmak için izin istemek zorunda olmamak, tek başına dolaşabilmek. bu kadar da basit şeylerdi büyümenin karşılığı zihnimizde. bak n'oldu şimdi? dilediğin saatte dilediğin kadar bilgisayarın başındasın, muhtemelen yalnızsın ya da birileriylesin. kimse yakanı çekiştiriyor mu? hadi yatağa diyen de yok, büyüdün artık çünkü. birden aklına faturalar mı geldi? kim dedi sana kartlara o kadar yüklen diye? zaten sevgiliyle atışıp duruyorsun. biraz iyi gidiyor gibi olmuştu aslında bu aralar ama kafanı kurcalıyor işte, nası olsa bozulmayacak mı? pardon, ayrılmıştınız siz en son değil mi? deli gibi ağladığın geceleri senden başka kim bilir ki zaten? unuttun mu büyümüştün sen. bunlar büyük olmanın gözden kaçan bonusları diyelim, başının çaresine bakacaksın.
unuttun mu büyük olmayı sen istemiştin. geri dönebilecek olsan uça uça giderdin değil mi küçük olduğun zamanlara? annenin elini tutmayı hatta hiç bırakmamayı... tek sorunun vitrinde gördüğün pilli arabayı yada o güzel elbiseli bebeği babana aldırmaya çalışmak olsun isterdin değil mi?
artık olmaz. büyüdün ve zaman aktı. hala da akıyor. bırak aksın zaten. tutmaya çalışmak işe yaramaz ama tanıklık ettiğin anların tadını çıkar mesela en kötüsünden. geriye dönme özlemin azalmaz belki ama vaktinden önce büyümeyi dilemezsin bir daha.
yaşanması en zor şey. ya geçmişi düşünerek ya da geleceği hayal ederek harcanan, en kolay öldürdüğümüz an. herkes gelecek için onu harcar, belki de hiç gelmeyeceğini bilerek. elde ne var sorusuna verilecek en güzel cevap şimdiyken, onu da kalkar geçmiş cevaplar! . sadece ölüm anında 'şimdi' konuşur. geçmiş sesini çıkaramaz, yaşanmamış şimdiler kırık dökük ortadadır. ölüm gelir ve yaramaz bir çocuğun oyuncaklarını toplar gibi onları da toplar gider. tek bir sözcüğü yerde bırakır.... (keşke)
hayatta 'aklın yolu birdir' denilerek zevk alınan (ya da alındığına inanılan) mevzuların haricindeki şeylerden zevk alabilen insanı betimlemek için de kullanılabilen bir sıfattı bir zamanlar...
on dokuzuncu yüzyılın başlarına kadar çingenelere gönderme yapmak için kullanılırdı. ancak 1851'de yayımlanan henry murger'in scenes de la vie de boheme adlı kitabından sonra yeni bir anlam edindi. bohem denince şu ya da bu nedenle burjuvavinin saygınlık ölçütlerine uyum sağlamayan insanlar akla geliyor artık...
bu oyuncak çok büyük,ama mavi, bu oyun bazen heyecanlı bazen bezdirici, bazen sever bazen iterim bu koca şeyi, aslında dişimin kovuğunu doldurmayacak bir mavi leblebi, aslında küçükken sokaklarda yuvarlanan beyaz hareli mavi misketin teki
normal sartlar altinda hic bir zaman gerceklesmeyecek(ayni tek ulku. tek devlet fasistleri gibi) bir hayalin pesinden kosan, dunya uzerinde hic bir elle tutulan denemesi gerceklesmemis bir dusunceyi savunan-dusunce akiminin savunucularina verilen ad.
savunurken kullandiklari somut argumanlar, genellikle, kuba devrimi, bolsevikler, kismen cin dir. cunku bu utopya dunya tarihinde vuku bulmamistir. bu sebeple bu ulkelerde uygulanmis olan sistemler bir demo mahiyetindedir ki daha alfa surumu bile olusturulamamistir.fikrimce bati ulkelerinde uygulanmaya calisilan sosyal devlet modelinden sonra realitesi tamamen sifirlanmis guruptur. cunku orneklerde goruldugu uzere tam komunizim gerceklesmeden de insanlarin temel ihtiyaclari(ulke bazinda karsilanabilir)
gönülde asıl perde;
onu hangi göz deler?
surat maske altında,
sis altında beldeler.
perdeler, hep perdeler...
N.F.K
nasıl kırık dökük,
yarım yamalak, eksik,
nasıl yamalı hayatlar
geçiyor gözlerimin önünden.
bir zanaat mutsuzluk sanki:
öğrenip bir önceki nesilden,
onyıllarca didiniyoruz
ve kuşkuya düşsek de bazen,
sanıyoruz ki
böyledir, iyidir,
ne olacak ki başka,
budur hayat zaten.
ya beceremiyoruz biz bu işi,
ya da becerecek bir şey yok zaten.
cesaret ister...
hemen hemen her insan hayatında bir kez olsun intihar etmeyi düşünmüştür...bu nasıl bir cesarettir bu nasıl bir gözükaralıktır...bu eylemi gerçekleştirene kadar aynı cesareti ve gözükaralığı yaşama, sorunlara, acılara karşı gösterebilse insan keşke...
büyümek bir tercih değildi ki. zaman aktı ve biz de bu sürece tanıklık ettik.
aslında çoğu zaman hevesliydik büyümeye. biraz daha dürüst olalım mesela; evet aslında her zaman. ne vardı bizi deli gibi kendine çeken sanki büyümekle ilgili. bilinmeyenin gücü bu kadar büyük olabilir miydi? bilmediği bir şey olmak için her gece dua eder mi insan mesela? büyüyüp annenin elini bırakmak, bahçede daha uzun kalmak için izin istemek zorunda olmamak, tek başına dolaşabilmek. bu kadar da basit şeylerdi büyümenin karşılığı zihnimizde. bak n'oldu şimdi? dilediğin saatte dilediğin kadar bilgisayarın başındasın, muhtemelen yalnızsın ya da birileriylesin. kimse yakanı çekiştiriyor mu? hadi yatağa diyen de yok, büyüdün artık çünkü. birden aklına faturalar mı geldi? kim dedi sana kartlara o kadar yüklen diye? zaten sevgiliyle atışıp duruyorsun. biraz iyi gidiyor gibi olmuştu aslında bu aralar ama kafanı kurcalıyor işte, nası olsa bozulmayacak mı? pardon, ayrılmıştınız siz en son değil mi? deli gibi ağladığın geceleri senden başka kim bilir ki zaten? unuttun mu büyümüştün sen. bunlar büyük olmanın gözden kaçan bonusları diyelim, başının çaresine bakacaksın.
unuttun mu büyük olmayı sen istemiştin. geri dönebilecek olsan uça uça giderdin değil mi küçük olduğun zamanlara? annenin elini tutmayı hatta hiç bırakmamayı... tek sorunun vitrinde gördüğün pilli arabayı yada o güzel elbiseli bebeği babana aldırmaya çalışmak olsun isterdin değil mi?
artık olmaz. büyüdün ve zaman aktı. hala da akıyor. bırak aksın zaten. tutmaya çalışmak işe yaramaz ama tanıklık ettiğin anların tadını çıkar mesela en kötüsünden. geriye dönme özlemin azalmaz belki ama vaktinden önce büyümeyi dilemezsin bir daha.
yaşanması en zor şey. ya geçmişi düşünerek ya da geleceği hayal ederek harcanan, en kolay öldürdüğümüz an. herkes gelecek için onu harcar, belki de hiç gelmeyeceğini bilerek.
elde ne var sorusuna verilecek en güzel cevap şimdiyken, onu da kalkar geçmiş cevaplar! . sadece ölüm anında 'şimdi' konuşur. geçmiş sesini çıkaramaz, yaşanmamış şimdiler kırık dökük ortadadır. ölüm gelir ve yaramaz bir çocuğun oyuncaklarını toplar gibi onları da toplar gider. tek bir sözcüğü yerde bırakır.... (keşke)
hayatta 'aklın yolu birdir' denilerek zevk alınan (ya da alındığına inanılan) mevzuların haricindeki şeylerden zevk alabilen insanı betimlemek için de kullanılabilen bir sıfattı bir zamanlar...
on dokuzuncu yüzyılın başlarına kadar çingenelere gönderme yapmak için kullanılırdı. ancak 1851'de yayımlanan henry murger'in scenes de la vie de boheme adlı kitabından sonra yeni bir anlam edindi. bohem denince şu ya da bu nedenle burjuvavinin saygınlık ölçütlerine uyum sağlamayan insanlar akla geliyor artık...
dünya düşünenler için bir komedi, hissedenler için bir trajedidir...
bu oyuncak çok büyük,ama mavi, bu oyun bazen heyecanlı bazen bezdirici, bazen sever bazen iterim bu koca şeyi, aslında dişimin kovuğunu doldurmayacak bir mavi leblebi, aslında küçükken sokaklarda yuvarlanan beyaz hareli mavi misketin teki
normal sartlar altinda hic bir zaman gerceklesmeyecek(ayni tek ulku. tek devlet fasistleri gibi) bir hayalin pesinden kosan, dunya uzerinde hic bir elle tutulan denemesi gerceklesmemis bir dusunceyi savunan-dusunce akiminin savunucularina verilen ad.
savunurken kullandiklari somut argumanlar, genellikle, kuba devrimi, bolsevikler, kismen cin dir. cunku bu utopya dunya tarihinde vuku bulmamistir. bu sebeple bu ulkelerde uygulanmis olan sistemler bir demo mahiyetindedir ki daha alfa surumu bile olusturulamamistir.fikrimce bati ulkelerinde uygulanmaya calisilan sosyal devlet modelinden sonra realitesi tamamen sifirlanmis guruptur. cunku orneklerde goruldugu uzere tam komunizim gerceklesmeden de insanlarin temel ihtiyaclari(ulke bazinda karsilanabilir)
kisaca, bir utopyanin savunucularidir
benden anlamadın şiirden anla
senin gülüşünle yaşadığımı
akşamı ettiğim senden kalanla
sabaha seninle başladığımı
benden anlamadın şiirden anla