gözün önüne inen perdedir. kemririr insanın içini zira günlük yaşamın perspektifi kaybolmuştur. uzun ince bir yol yerine, muhtemelen bazıları uçuruma çıkan sayısız yoldan duyulan korkudur.
gerçek basçı parmakla çalar gitarı, sesi insana duygu patlamaları yaşatır, bir grubun iyi bir bassçısı varsa o grubun sırtı yere gelmez örneğin red hot chili peppers...
asaleti simgeleyebilir ya da namusu veya öç almayı. şiddette olabilir, dinginlikte.yerine göre kaynar, güldürür, coşturur. yerine göre donar, korkutur, şaşırtır. bir de uykusu var ama onu tam çözemedim...
birey vardır. birdir, tektir, tekildir. bireyler çoğul olduklarında duygularla birlikte durumları oluştururlar. yalnızlık, kişinin başka birine ihtiyaç duymadan yaratabildiği tek durumdur. durumlar; iyi ya da kötü. tekil olan kişi hiçtir. insanın kendi kendine yetebilme hali bir yere kadar sürer ve işte o yerde, birey, yalnızlığının arkadaşı ve avuntusu olarak fotoğraflara, anılara, yani geçmişe ihtiyaç duyar. ama geçmiş, geçmiştir. yalnızlığın ruha verdiği sıkıntıysa insanları komik beklentilere iter. kimi zaman beklenen bir kişi, bir telefon, bir kapı zili ya da umut edilen bir aşk, kişiyi yaşadığı an'a bağlar. beklenti gelecektir ve belirsizdir. insan da bu belirsiz gelecek ve işe yaramaz geçmiş arasında zavallı bir biçimde yaşar.
kaybettiğimiz çok şeyler olur hayatımızda, ya da kullanıp attığımız. ama bunların birçoğuna bitti diyemezsiniz. hücrenizin biryerlerinde kalır içtiğiniz suyun molekülleri,ilaçlar karaciğerinizde sigara ciğerinizde bırakır etkisini...
ama sonra biri gelip bardağınızı kırar... anılarınız da toz toprak olur o zaman... kristallerini toplarken eliniz de kesilmediyse eğer...
kelimelerin en hüzünlüsünün gerçek anlamını anladınız demektir...
-bazen- 'baslayan neydi ki' sorusuna gebe, -bazen de- hic beklenmedik anda indirilen 'oldurucu' darbe. soylemek cok kolay olmasa gerek hele yazabilmek... ama duymak hepsinden beter -hele okumak- olumden bile...
gözün önüne inen perdedir. kemririr insanın içini zira günlük yaşamın perspektifi kaybolmuştur. uzun ince bir yol yerine, muhtemelen bazıları uçuruma çıkan sayısız yoldan duyulan korkudur.
bu müzik enstrümanı ile ilgili hayatım boyunca merak ettiğim bir soru olacak:
elektro gitar acaba johann sebastian bach'ın eline geçseydi neler olurdu?
nacizene cevabım, insanlık tarihinin bambaşka bir yönde akacağı yönündedir...
gerçek basçı parmakla çalar gitarı, sesi insana duygu patlamaları yaşatır, bir grubun iyi bir bassçısı varsa o grubun sırtı yere gelmez örneğin red hot chili peppers...
asaleti simgeleyebilir ya da namusu veya öç almayı. şiddette olabilir, dinginlikte.yerine göre kaynar, güldürür, coşturur. yerine göre donar, korkutur, şaşırtır. bir de uykusu var ama onu tam çözemedim...
kırgınım...
ve bunu gecenin köründe söylüyorum,
uykunun kaçmayacağını bildiğimden...
mümkün olan en sorunsuz iletişimin gerçekleştiği yer ve zamandır...
birey vardır. birdir, tektir, tekildir. bireyler çoğul olduklarında duygularla birlikte durumları oluştururlar. yalnızlık, kişinin başka birine ihtiyaç duymadan yaratabildiği tek durumdur. durumlar; iyi ya da kötü. tekil olan kişi hiçtir. insanın kendi kendine yetebilme hali bir yere kadar sürer ve işte o yerde, birey, yalnızlığının arkadaşı ve avuntusu olarak fotoğraflara, anılara, yani geçmişe ihtiyaç duyar. ama geçmiş, geçmiştir. yalnızlığın ruha verdiği sıkıntıysa insanları komik beklentilere iter. kimi zaman beklenen bir kişi, bir telefon, bir kapı zili ya da umut edilen bir aşk, kişiyi yaşadığı an'a bağlar. beklenti gelecektir ve belirsizdir. insan da bu belirsiz gelecek ve işe yaramaz geçmiş arasında zavallı bir biçimde yaşar.
kaybettiğimiz çok şeyler olur hayatımızda, ya da kullanıp attığımız. ama bunların birçoğuna bitti diyemezsiniz.
hücrenizin biryerlerinde kalır içtiğiniz suyun molekülleri,ilaçlar karaciğerinizde sigara ciğerinizde bırakır etkisini...
ama sonra biri gelip bardağınızı kırar...
anılarınız da toz toprak olur o zaman...
kristallerini toplarken eliniz de kesilmediyse eğer...
kelimelerin en hüzünlüsünün gerçek anlamını anladınız demektir...
-bazen-
'baslayan neydi ki' sorusuna gebe,
-bazen de-
hic beklenmedik anda indirilen 'oldurucu' darbe.
soylemek cok kolay olmasa gerek
hele yazabilmek...
ama duymak hepsinden beter
-hele okumak-
olumden bile...
kral: bak oglum, ben ölünce bütün buralarin yönetimi sana kalacak...
veliaht: inşallah