Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Bora Aslan
Bora Aslan

GÖRMEK İNANMAKTIR,AMA ASIL GERÇEK...HİSSETMEKTİR.

  • cumhuriyet20.08.2008 - 16:41

    muhalifliğin, iktidara bağlı olarak değişken bir kavram olduğunu anlayamayan insanların okuduğu gazetedir. zamanında kendi görüşlerine uygun partiler iktidardayken muhalif olmamışlardır, şimdi ise elbette muhaliftirler veya muhalif görünümündedirler.

    ama kesin olan birşey var ki, yaşları, akılları ve siyasi görüşleri sadece ama sadece 'ak parti karşıtlığı' temelinde kısır bir biçimde oturmuş ve oluşmuş olan beyinsizler tarafından 'muhalif bir gazete' olduğu zannedilir. bu nedenle de hiç ama hiçbir zaman gerçek anlamda muhalif olamaz. devletin ve hatta derin devletin bu kadar içinde ve derininde olan bir gazeteyi de zaten sadece onu muhalif sanabilecek kadar açık beyinli ve görüşlü olanlar bir dinmişçesine savunabilirler.

  • çabalamak20.08.2008 - 16:36

    eylemler üzerinden bakılırsa somutlaştırılması kolay olan, aslında kendisi de eylem olan ama diğerlerinin içine sıkışıp görünür özelliğini kaybendendir.

    düşersin kabullenip oturmazsın, bir daha kalkarsın ve yine düşersin ve yine....

    bir de bu arada bir tekmeleyen varsa çabanın önemi artar, kıymete biner.

  • anmak20.08.2008 - 16:34

    anmak bir şuurlanmadır...

  • deneme20.08.2008 - 15:58

    Yüzüme mahsus hüzünlerim

    Ben vardım ve yüz çevirdi bulutlar. Ben vardım huzura, kapılar kapandı. Kapısında yattım, köpeklerle sabahladım, tiz bir çığlık gibi geçti içimden geceler, nemli bir rüzgar olsun okşamadı saçlarımı. Ben yürüdüm ve benle yürüdü uzaklar. Saralı değildim. Veremli değildim. Hummalı değildim. Yağmur susuzu dualarım vardı. Yüzüme mahsus hüzünlerim vardı. Bir damla gözyaşına muhabbetim ve hasretim vardı.

    Ben geldim ve şehirden el etek çekti yağmurlar. Islak kaldırımlara sürdüm ellerimi, yüzümü oluklara uzattım… Allah’ım.

    Ben vardım ve yüz çevirdi bulutlar. Ben vardım huzura, kapılar kapandı. Mücrimlerle anılmak yazıldı alnıma. Vebalılarla bir sürüldüm şehirlerden. Yağmur susuzu yüreğimle mecalsiz kalakaldım dağlar başında.

    Bütün kapılar kapandı. Yolların sonu, dibi karanlık ve mustarip uçurumlar. Çok zamandır bulutsuzum. Sitemim var. Susunca dağları ürperten kahrım var. Hasretinden çatlamış dudaklarım var. Ah kimsenin geçmişe bir vefa borcu yok ve yarın, pek karanlık hep eyyam-ı buhur… Alnımda yağmursuz mührü var.

    Yağmurla büyüyor dağlar. Tek ü tenha bir ağaçtan ummana el uzanıyor. Kıyılar, coştukça coşuyor şehrin çocuklarıyla. Yağmurla boğuluyor dünya, ben, toprakla boğuluyorum. Bu kirli, kaypak şehre, ucuz hesapların insanlarına yağıyor yağmur; caddeler, kirli çatılar yağmurla yıkanıyor; çocuğun, bebek arabasından düşen ayakkabısının teki logarlarda boğuluyor. Bebeğin ayakkabısına düşen yağmur için olsun nelere ihanet etmezdim. Ne kadar da çaresizim! ..

    Ben vardım ve yüz çevirdi bulutlar. Ben vardım huzura, kapılar kapandı. Tevbelerimden başka azığım yok. Siyaha çalan rengim ile cahiliyye Mekkesinin pazarlarında alınıp satılan bir kölesiyim yağmurdan uzak. Hava kuru ve sıcak. Öylesine sıcak ki gölgesi uzuyor güneş neye çarparsa. Yağmurlar uzuyor uzak… Kayalara yağan yağmur kadar nasipsizim. Yağmur uzak.

    Bulutların benden beklediğini yüreğime yaz Allah’ım

  • çizgi20.08.2008 - 15:55

    noktanın yürümesinden oluşur çizgi.
    (nokta yürür.) hem çizginin doğası sıfır gibi uzaklığı kuşanır. yalnız uzaklığı mı? geleceği de. (sonsuzluk gibi, başı sonu yoktur geleceğin de.) yeryüzüne varlığını koyar koymaz da hemen paylaşılmıştır. böylece de şeylerin tarihindeki eşsiz yerini almakta gecikmez. öte yandan, olumsuzluğu da simgeler: ayırt edici, bölücü kimliğini yüklenir. noktayla karşılaştırdığımızda (karşılaştırılmaz ya) her bakımdan tersidir. nokta gibi varlığı çakılıp kalmaz çizginin. bütün hızıyla uzaklaşır ondan. yolunu kesen her şeyi siler. (hızın tarihi yazılmalı.) deviniminde kendisidir. türlü kılıklara girer, en başta da eğrinin (sevgili eğri) dünyasını kuşanıp yeryüzünü bir baştan bir başa dolaşır. öklitgillere de uğramadan yapamaz: üçgenler, dörtgenler çıkıp, açık-kapalı açılar düşürüp, köşegenler, paraleller inecektir.böylece özdeğin bütün biçimlerini deneyip ancak o zaman kendine gelecektir. bir çizgi olarak hep de yoldadır: sanki kendini arıyordur. (değil mi ki her şeyin bir geçmişi, bir şimdisi, bir geleceği vardır, o da bunu yaşayacaktır.) hem çizgi olmak da budur...

    ______________________________________________________

  • bugün20.08.2008 - 15:46

    bugün resmine dokundum ben öptüm yine yine
    zaman ağır ol henüz erken demek için güle güle
    sesini özledim özledim çok haberim yok durmuş dünya niye
    seninle birlikte kaybolanları arıyorum başka şeylerde

  • yenilgi20.08.2008 - 15:13

    sakin bir müzikle, sırtı dönük, kamera açısını terkeden, omuzları düşmüş, bütün çabalara rağmen kazanamamış kişinin üstlendiği rol...
    onun varlığı kazanmayı ne kadar anlamlı kılarsa kılsın içinde bulunduğu durumun verdiği duygu kemirgendir; yer, bitirir...
    yaşanan bu eylemden sonra uyumak tek istektir... kaçılır diğer bütün fiillerden...varolmak artık dayanılmaz bir ağırlıktır...

  • yenilgi20.08.2008 - 15:11

    neyle savaştığının farkına varmaktır bazen.. sonra da sessizce kabullenmek...

    “ve sen ben
    değirmenlere karşı
    bile bile birer yitik savaşçı
    akarız dereler gibi denizlere
    belki de en güzeli böyle”

  • Sosyal fobi20.08.2008 - 15:02

    bu hastalıkdan muzdarip insanı ukala kendini begenmiş burnu havada yapar..daha dogrusu yapmaz da bunun sahibi insan sessizliginden, sorulara kacamak cevaplardan, diger insanlar tarafından surekli bu sekilde algılanır, gıcık kapılır. ulan sen beni takmazsan ben seni hic takmam salak tavrı takınır diger insanlar...oysa ki neler cekmektedir bu insan o iletişim anlarında...bu durumu yani kendini begenmiş gorundugunu ogrendigi zamansa o dumur senin bu dumur benim gezer durur...

  • deniz19.08.2008 - 19:21

    sırları en iyi tutan dosttur deniz. dünyanın kendi eksenleri etrafında döndüğünü sanan ete kemiğe bürünmüşlerin vurdumduymazlığına inat en iyi dinleyendir. bunu yaparken sorgulamaz, yargılamaz üstelik. enginliğinde sunduğu huzur bir, yağmurdan sonraki toprak kokusu ikidir nazarımda.