Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • sigara16.01.2006 - 08:18

    Şimdi belki inanmayacaksınız ama ben yine de anlatayım.
    Yaklaşık 15 yıl sigara içtikten sonra Yedikule Devlet Hastahanesinde sol akciğerimin yarısını kestiler ve mutlak bir kanser vakasından kurtuldum... Sonra kendimi o kadar iyi hissettim ki, sigaraya yine devam ettim... Sonuç bu defa beyin damarlarımın tıkanmasına bağlı olarak sağ tarafım felç... Yaklaşık iki yıldır da bunun tedavisiyle uğraşıyorum ve yüzde doksan iyileştim. Ha! Evet! Şu nalet olası sigarayı bıraktım! ... Ancak hangi kırık küp yapıştı da sızdırmadı? !
    Haa! Bir de, bir zamanlar bakkaldan sigara isterken 'ver bir paket tabut çivisi' diye isterdim! ! ! Şimdi ise diğer tarafım da felç olur diye kokusunu bile almaktan korkuyorum.
    Atalarımız ne de güzel söylemiş: 'Sağlığın kıymetini kaybetmeden öğrenmek lazım' diye.

  • yecüc-mecüc16.01.2006 - 07:46

    Zamanın tarihinde Türklere gıcık olan geri zekalı Arapların bu Ye'cüc ve Me'cüc'ü yine bazı geri zekalı Türklere 'bunlar Türklerdir' diye inandırmaları öyle etkili olmuş ki, görüldüğü gibi bu etki hâlâ devam etmekte! ... İnsanın, bunların insan olduğuna inanması bir kere, hele de Türk olduklarına inanması ise onbir kere ahmak olduğunu gösterir...

  • Magdalalı Meryem16.01.2006 - 07:19

    Bir zamanlar birileri Yüce Allah için BABA, Hz İsa için OĞUL, Hz Cebrail için de KUTSAL RUH dediler. O zaman bu üçlüye bir de gelin bulmuşlar bu da gayet normal. Ancak bu gelini bazı hristiyanlardan önce bizim bazı ulemamız kabul edemez. Çünkü eğer kabul ederse Hz İsa'nın bir de çocuğu ortaya çıkıverir. O halde de 'Kıyamet alameti' olarak ineceği beklenen Hz İsa'nın durumu şüpheli olur; insan 'gelecek olan Hz İsa mı, yoksa oğlu mu? ' diye düşünmeden edemez! ...

  • bermuda şeytan üçgeni16.01.2006 - 06:49

    Geçmiş zaman içinde uzayda bir yerlerde yıldızları patlayan bir grup varlık Samanyolu'nu dolaşırken en uygun olarak Bermuda Şeytan Üçgeni denilen bölgede yerin yaklaşık 200 metre altındaki mağaraları kendilerine yurt edinmişler. Ancak kendileri de, ellerindeki araç-gereç de azdır. Bu yüzden oradaki üçgen çerçeveye etki edebilen elektromanyetik alan sahasına giren taşıtları bir şekilde tutuklayıp, içlerindeki gerekli malzeme ve insan unsurunu alıkoyup, taşıtları tekrar geri bırakmaktalar. Alıkoydukları insanları bir nevi esir gibi çalıştırmaktalar. Bir de bu insanlara yaptıkları bir işlemle, oradakiler kendilerini gayet mutlu hissediyorlar, bu yüzden de geri dönmek gibi bir çaba harcamadan yaşayıp gidiyorlar.