'...Butun bu seraitten daha elim ve daha vahim olmak uzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hiyanet icinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri sahsi menfaatlerini, mustevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr u zaruret icinde harap ve bitap dusmus olabilir.
Ey Turk istikbalinin evladı! Iste, bu ahval ve serait icinde dahi, vazifen; Turk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktir! Muhtac oldugun kudret, damarlarindaki asil kanda, mevcuttur! '
'Efendiler! Avrupa'nin butun ilerlemesine, yukselmesine ve medenilesmesine karsilik Turkiye tam tersine gerilemiş ve dusus vadisine yuvarlanadurmustur. artik vaziyeti duzeltmek icin mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, butun isleri Avrupa'nin emellerine gore yapmak, butun dersleri Avrupa'dan almak gibi bir takim zihniyetler belirdi. Halbuki, hangi istiklal vardir ki ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlariyla yukselebilsin? ... Tarih boyle bir hadiseyi kaydetmemistir! '
Temel doktor olmus. Hastayi muayene etmis ve ona receteyi yazip vermis: “Gunde bes sigara, gelecek ay gel! ” Bir ay sonra doktor, sigarayi dorde dusurmus, bir ay sonra da uce, ikiye, bire... Ve en sonunda kesin yasak koymus. “Yok olmuyor, gunde bir sigara bile icmeyeceksin! ” Adam boynunu bukmus: “Ben hic icmezdim, bes sigarayla siz baslattiniz! ”
Bizim Temel bir gün çok büyük bir suç işlemiş ve mahkeme idam kararı vermiş. Gardiyanlar Temel'i almış götürmüşler idam edecekleri yere. Cıkarmışlar dar ağacına ve sormuşlar;
-Temel son bir isteğin var mı?
Temel, demiş;
-Yok bir isteğim sağolun.
Adamlar vurmuşlar iskemleye, Temel düşmüş ölmek üzere. Eliyle koluyla işaret etmeye başlamış. Adamlar da son bir isteği var heralde deyip acımışlar ve Temel'i almislar ipten.
Bir gün Ali, öğretmeni Ayşe Hanıma giderek dersten sonra kendisiyle görüşmek istediğini söyledi. Öğretmen kabul etti ve sordu: - Sorun nedir Ali? - Ben bu sınıfın düzeyine göre fazla zekiyim. Bir üst sınıfa geçmek istiyorum. İstek konusunda bilgi verilen Müdü,r Ali'ye bunun için bir testten geçmeyi isteyip istemediğini sordu. Ali tereddütsüz kabul etti ve test başladı. -Söyle bakalım Ali: 3X4 -Oniki -Peki 6X6 -Otuzaltı Müdür bey -Japonya'nın başkenti -Tokyo
Ve test bir saat sürdü, Ali hiç hata yapmadı. Test sonunda Ali'nin öğretmeni de soru sormak istedi. Ali ve Müdür bu isteği kabul ettiler.
Ayse oğretmen sorulara başladı: -İneklerde dört tane, ben de iki tane olan nedir? -Bacaklar öğretmenim! -Doğru! Peki; senin pantalonunun içinde olup, benim pantalonumun içinde olmayan nedir? Müdür bu soruya çok şaşırır. - Cepler öğretmenim. -Kadınların tüylerinin en kıvırcık olduğu yer neresidir. Velet tereddütsüz yanıt verdi: -Afrika'dır öğretmenim. -Yumuşak olup, kadınların ellerinde sertleşen nedir? Müdür gözleri faltaşı gibi açılmış tam konuşacakken Ali yanıtladı: -Tırnak cilası. -Peki. Bekâr bir kadına göre evli kadında daha geniş olan nedir? Müdür kulaklarına inanamıyordu. -Yatak öğretmenim. - Kadın vücudunda en nemli organ hangisidir? -Dil öğretmenim.
Nefes nefese kalan Müdür test'i bitirmeye karar verdi ve: - Değil bir üst sınıfa, ben bunu doğrudan Üniversiteye göndereceğim. Çünkü ben, bütün sorulara yanlış cevap verdim!
Ornegin, bizim Safranbolu'da bir berber Niyazi amca vardi bu isi yapan. Dukkani Karabuk'te oldugu icin eminim Karabuklu cocuklarin da korkulu ruyasiydi. Bir motoru vardi ve motorun on tekerleginin ustunde, kucuk, plaka gibi bir levhada 'Fenni sunnetci' yazardi... Ama, yore halki, berber ya da sunnetci diye anmaz, o malum organin cocuk versiyonu olan ve noktali 'C' ile baslayan bir ismin sonuna -cu eki getirilerek 'C..cu Niyazi' derlerdi...
Simdilerde daha cok hastanelerde yapiliyor sunnet, ama bundan cok degil, on yirmi sene once falan, ozellikle de Anadolu'nun kucuk sehir ve kasabalarinda, genellikle berberler yapardi. Bu nedenle pek cok cocukta iz kalmistir...
'...Butun bu seraitten daha elim ve daha vahim olmak uzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hiyanet icinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri sahsi menfaatlerini, mustevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr u zaruret icinde harap ve bitap dusmus olabilir.
Ey Turk istikbalinin evladı! Iste, bu ahval ve serait icinde dahi, vazifen; Turk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktir! Muhtac oldugun kudret, damarlarindaki asil kanda, mevcuttur! '
'Efendiler! Avrupa'nin butun ilerlemesine, yukselmesine ve medenilesmesine karsilik Turkiye tam tersine gerilemiş ve dusus vadisine yuvarlanadurmustur. artik vaziyeti duzeltmek icin mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, butun isleri Avrupa'nin emellerine gore yapmak, butun dersleri Avrupa'dan almak gibi bir takim zihniyetler belirdi. Halbuki, hangi istiklal vardir ki ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlariyla yukselebilsin? ... Tarih boyle bir hadiseyi kaydetmemistir! '
Temel doktor olmus. Hastayi muayene etmis ve ona receteyi yazip vermis:
“Gunde bes sigara, gelecek ay gel! ”
Bir ay sonra doktor, sigarayi dorde dusurmus, bir ay sonra da uce, ikiye, bire...
Ve en sonunda kesin yasak koymus.
“Yok olmuyor, gunde bir sigara bile icmeyeceksin! ”
Adam boynunu bukmus:
“Ben hic icmezdim, bes sigarayla siz baslattiniz! ”
Yuzunuzden gulumseme hic eksilmesin efendim...
Bizim Temel bir gün çok büyük bir suç işlemiş ve mahkeme idam kararı vermiş. Gardiyanlar Temel'i almış götürmüşler idam edecekleri yere. Cıkarmışlar dar ağacına ve sormuşlar;
-Temel son bir isteğin var mı?
Temel, demiş;
-Yok bir isteğim sağolun.
Adamlar vurmuşlar iskemleye, Temel düşmüş ölmek üzere. Eliyle koluyla işaret etmeye başlamış. Adamlar da son bir isteği var heralde deyip acımışlar ve Temel'i almislar ipten.
Suratı kıpkırmızı olan Temel hışımla;
-Ne ediyisunuz la? Az daha boğuliyidum ha! ! !
Bir gün Ali, öğretmeni Ayşe Hanıma giderek dersten sonra kendisiyle görüşmek istediğini söyledi. Öğretmen kabul etti ve sordu:
- Sorun nedir Ali?
- Ben bu sınıfın düzeyine göre fazla zekiyim. Bir üst sınıfa geçmek istiyorum.
İstek konusunda bilgi verilen Müdü,r Ali'ye bunun için bir testten geçmeyi isteyip istemediğini sordu.
Ali tereddütsüz kabul etti ve test başladı.
-Söyle bakalım Ali: 3X4
-Oniki
-Peki 6X6
-Otuzaltı Müdür bey
-Japonya'nın başkenti
-Tokyo
Ve test bir saat sürdü, Ali hiç hata yapmadı. Test sonunda Ali'nin öğretmeni de soru sormak istedi. Ali ve Müdür bu isteği kabul ettiler.
Ayse oğretmen sorulara başladı:
-İneklerde dört tane, ben de iki tane olan nedir?
-Bacaklar öğretmenim!
-Doğru! Peki; senin pantalonunun içinde olup, benim pantalonumun içinde olmayan nedir?
Müdür bu soruya çok şaşırır.
- Cepler öğretmenim.
-Kadınların tüylerinin en kıvırcık olduğu yer neresidir.
Velet tereddütsüz yanıt verdi:
-Afrika'dır öğretmenim.
-Yumuşak olup, kadınların ellerinde sertleşen nedir?
Müdür gözleri faltaşı gibi açılmış tam konuşacakken Ali yanıtladı:
-Tırnak cilası.
-Peki. Bekâr bir kadına göre evli kadında daha geniş olan nedir?
Müdür kulaklarına inanamıyordu.
-Yatak öğretmenim.
- Kadın vücudunda en nemli organ hangisidir?
-Dil öğretmenim.
Nefes nefese kalan Müdür test'i bitirmeye karar verdi ve:
- Değil bir üst sınıfa, ben bunu doğrudan Üniversiteye göndereceğim. Çünkü ben, bütün sorulara yanlış cevap verdim!
Yuzunuzden gulumseme hic eksilmesin efendim...
Simdi dusunuyorum da, oylesine onemli bir organ, nasil olurda cok da ehil olmayan ellere teslim edilir, bir turlu aklim almiyor...
Ornegin, bizim Safranbolu'da bir berber Niyazi amca vardi bu isi yapan. Dukkani Karabuk'te oldugu icin eminim Karabuklu cocuklarin da korkulu ruyasiydi. Bir motoru vardi ve motorun on tekerleginin ustunde, kucuk, plaka gibi bir levhada 'Fenni sunnetci' yazardi... Ama, yore halki, berber ya da sunnetci diye anmaz, o malum organin cocuk versiyonu olan ve noktali 'C' ile baslayan bir ismin sonuna -cu eki getirilerek 'C..cu Niyazi' derlerdi...
Simdilerde daha cok hastanelerde yapiliyor sunnet, ama bundan cok degil, on yirmi sene once falan, ozellikle de Anadolu'nun kucuk sehir ve kasabalarinda, genellikle berberler yapardi. Bu nedenle pek cok cocukta iz kalmistir...
'Agzindan cikani, kulagin duysun.'
Kemiksiz dile sahip olanlara gelsin...
Kemiksiz dile sahip olanlara, bozbogaz denir...