Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın bir sincap gibi mesela, yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, yani bütün işin gücün yaşamak olacak. Yaşamayı ciddiye alacaksın, yani o derecede, öylesine ki, mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda, yahut kocaman gözlüklerin, beyaz gömleğinle bir laboratuvarda insanlar için ölebileceksin, hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken, hem de en güzel en gerçek şeyin yaşamak olduğunu bildiğin halde. Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, yaşamak yanı ağır bastığından.
Bir proleter bayram gununu, sekiz saatlik is gununu elde etme araci olarak kullanma dusuncesi ilk kez Avustralya'da dogdu. Avustralyali isciler, 1856'da, sekiz saatlik isgunu lehinde gosteriler yaparak, toplantilar ve eglenceler duzenleyerek, hep birlikte bir gunluk is birakmaya karar verdiler. Bu kutlamanin yapilacagi gun olarak da 21 Nisan tarihi saptandi. Avustralyali isciler bu karari, yalnizca 1856'da uygulamaya niyetlenmislerdi. Ama bu ilk kutlamanin Avustralyali proleter kitleler uzerinde cok buyuk etkisi oldu, onlari canlandirip yeni bir heyecana yol acti ve bu kutlamanin her yil tekrarlanmasina karar verildi.
Gercekten iscilere, kendi kendilerine kararlastirdikları bir anda, kitle halinde isi birakmaktan daha fazla cesaret ve kendi gucune guven duygusunu ne verebilirdi? Fabrikalarin ve atolyelerin ebedi kolelerine, kendi oz birliklerini toplamaktan daha fazla ne cesaret verebilirdi? Boylece, proleter bir kutlama gunu dusuncesi hizla benimsendi ve Avustralya'dan diger ulkelere yayilmaya basladi, ta ki sonunda tum proleter dunyayı fethedene dek.
Avustralyali iscilerin ornegini ilk izleyen Amerikalilar oldu. 1886'da 1 Mayis'in evrensel bir is birakma gunu olmasina karar verdiler. 1 Mayis'ta 200 bin Amerikali isci is birakti ve 8 saatlik isgunu talebinde bulundu. Daha sonra uygulanan polisiye ve yasal baskilarla, iscilerin bu olcekte bir gosteriyi tekrarlamasi birkac yil engellendi. Yine de 1888'de bu yolda yeniden karar aldilar ve gelecek gosterinin 1 Mayis 1890'da olmasini kararlastirdilar.
Bu sirada Avrupa'daki isci hareketi de guclendi ve canlandi. Bu hareketin en guclu ifadesi, 1889'da toplanan uluslararasi isciler kongresi oldu. 400 delegenin katildigi bu kongrede, sekiz saatlik isgunu talebinin en basta yer almasi gerektigi yolunda karar alindi. Bunun uzerine Fransiz sendikalarinin temsilcisi, Bordeaux'lu isci Lavigne, bu talebin tum ulkelerde evrensel bir is birakma ile dile getirilmesini teklif etti. Amerikan iscilerinin temsilcisi, yoldaslarinin 1 Mayis 1890'da grev yapilmasi yolunda aldigi karara dikkat cekti ve kongre bu tarihte uluslararasi bir proletarya gununun kutlanmasina karar verdi.
Otuz yil once Avustralyali isciler, aslinda yalnizca bir gumluk kutlama dusunmuslerdi. Kongre, tum ulkelerin iscilerinin, 1 Mayis 1890'da sekiz saatlik isgunu icin, hep birlikte gosteriler yapmasini kararlastirdi. Kimse bu kutlamanin daha sonraki yillarda da tekrarlanmasindan soz etmedi. Dogal olarak, kimse, bu dusuncenin bir simsegin cakisi gibi basari kazanacagini ve isci sinifi tarafindan kisa zamanda benimsenecegini onceden goremezdi. Bununla birlikte, 1 Mayis'in her yil kutlanacak surekli bir kurum haline getirilmesinin gerekliligini herkesin kavramasi ve hissetmesi icin, 1 Mayis'in yalnizca bir kez kutlanmasi yeterli oldu.
Ilk 1 Mayis'ta sekiz saatlik isgununun uygulanmasi talep edildi. Ama bu hedefe ulasildiktan sonra da, 1 Mayis'in kutlanmasina son verilmedi. Iscilerin burjuvazi ve egemen sinif karsisindaki mucadelesi devam ettigi surece, ve tum talepleri karsilanmadigi surece, 1 Mayis, isci sinifinin bu taleplerinin her yil dile getirildigi gun olacaktir. Ve daha iyi gunler dogdugunda, dunya isci sinifi kurtuldugunda, buyuk bir olasilikla insanlik o zaman da 1 Mayis'i, gecmiste verilen zorlu mucadelelerin ve cekilen acilarin anisina yine kutlayacaktir.'
ABD Baskani Barak Obama icin nerdeyse tum Istanbul'un cadde ve sokaklarini ayiran yuce devletimiz, ulkemizin can damari olan iscilerimiz icin Taksim Meydani'ni cok goruyor ya, ne diyeyim bilmiyorum...
Ulkemizde 1 Mayis, emekcinin, iscinin bayrami olarak kutlanirdi eskiden. Taa ki, birileri alanlardaki bu gucu gorene, kendileri icin tehlike olabilecegini anlayana degin. Sonra o kanli 1977 1 Mayis'i yasadik. Ve bayram bitti...
Simdi bu gunu yeniden bayram ilan etmis buyuklerimiz. Adini da degistirmisler. Emek ve Dayanisma Gunu olmus artik. Daha bir hos mu geliyor ne kulaga...
Pazarlayacak bir sey bulamayan din bezirganlarinin yeni bir halki oyalama kampanyasi gibi gorunuyor bana. Saga sola rusvet dagitmada hic bir sakinca gormeyen hukumetimizin bu seferki muhatabi isciler olmus, ne var yani...
Bizim askerimiz gecmiste Kore'ye niye gittiyse, ANZAClar (Australian ve New Zealand Army Corp) da Turk topraklarina ayni nedenle gelmislerdir. Fazla sasirmamak gerekir...
Dusunduklerimiz, algiladiklarimiz, hayallerimiz, sevinclerimiz, uzuntularimiz, acilarimiz, mutluluk ve mutsuzluklarimiz, yalnizliklarimiz, aliskanliklarimiz, dusmelerimiz, kalkmalarimiz, gulmelerimiz, aglamalarimiz, yemelerimiz, icmelerimiz, sevismelerimiz ve daha burada sayamadiklarimizdir kisaca...
Kisadir...
Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
Bir proleter bayram gununu, sekiz saatlik is gununu elde etme araci olarak kullanma dusuncesi ilk kez Avustralya'da dogdu. Avustralyali isciler, 1856'da, sekiz saatlik isgunu lehinde gosteriler yaparak, toplantilar ve eglenceler duzenleyerek, hep birlikte bir gunluk is birakmaya karar verdiler. Bu kutlamanin yapilacagi gun olarak da 21 Nisan tarihi saptandi. Avustralyali isciler bu karari, yalnizca 1856'da uygulamaya niyetlenmislerdi. Ama bu ilk kutlamanin Avustralyali proleter kitleler uzerinde cok buyuk etkisi oldu, onlari canlandirip yeni bir heyecana yol acti ve bu kutlamanin her yil tekrarlanmasina karar verildi.
Gercekten iscilere, kendi kendilerine kararlastirdikları bir anda, kitle halinde isi birakmaktan daha fazla cesaret ve kendi gucune guven duygusunu ne verebilirdi? Fabrikalarin ve atolyelerin ebedi kolelerine, kendi oz birliklerini toplamaktan daha fazla ne cesaret verebilirdi? Boylece, proleter bir kutlama gunu dusuncesi hizla benimsendi ve Avustralya'dan diger ulkelere yayilmaya basladi, ta ki sonunda tum proleter dunyayı fethedene dek.
Avustralyali iscilerin ornegini ilk izleyen Amerikalilar oldu. 1886'da 1 Mayis'in evrensel bir is birakma gunu olmasina karar verdiler. 1 Mayis'ta 200 bin Amerikali isci is birakti ve 8 saatlik isgunu talebinde bulundu. Daha sonra uygulanan polisiye ve yasal baskilarla, iscilerin bu olcekte bir gosteriyi tekrarlamasi birkac yil engellendi. Yine de 1888'de bu yolda yeniden karar aldilar ve gelecek gosterinin 1 Mayis 1890'da olmasini kararlastirdilar.
Bu sirada Avrupa'daki isci hareketi de guclendi ve canlandi. Bu hareketin en guclu ifadesi, 1889'da toplanan uluslararasi isciler kongresi oldu. 400 delegenin katildigi bu kongrede, sekiz saatlik isgunu talebinin en basta yer almasi gerektigi yolunda karar alindi. Bunun uzerine Fransiz sendikalarinin temsilcisi, Bordeaux'lu isci Lavigne, bu talebin tum ulkelerde evrensel bir is birakma ile dile getirilmesini teklif etti. Amerikan iscilerinin temsilcisi, yoldaslarinin 1 Mayis 1890'da grev yapilmasi yolunda aldigi karara dikkat cekti ve kongre bu tarihte uluslararasi bir proletarya gununun kutlanmasina karar verdi.
Otuz yil once Avustralyali isciler, aslinda yalnizca bir gumluk kutlama dusunmuslerdi. Kongre, tum ulkelerin iscilerinin, 1 Mayis 1890'da sekiz saatlik isgunu icin, hep birlikte gosteriler yapmasini kararlastirdi. Kimse bu kutlamanin daha sonraki yillarda da tekrarlanmasindan soz etmedi. Dogal olarak, kimse, bu dusuncenin bir simsegin cakisi gibi basari kazanacagini ve isci sinifi tarafindan kisa zamanda benimsenecegini onceden goremezdi. Bununla birlikte, 1 Mayis'in her yil kutlanacak surekli bir kurum haline getirilmesinin gerekliligini herkesin kavramasi ve hissetmesi icin, 1 Mayis'in yalnizca bir kez kutlanmasi yeterli oldu.
Ilk 1 Mayis'ta sekiz saatlik isgununun uygulanmasi talep edildi. Ama bu hedefe ulasildiktan sonra da, 1 Mayis'in kutlanmasina son verilmedi. Iscilerin burjuvazi ve egemen sinif karsisindaki mucadelesi devam ettigi surece, ve tum talepleri karsilanmadigi surece, 1 Mayis, isci sinifinin bu taleplerinin her yil dile getirildigi gun olacaktir. Ve daha iyi gunler dogdugunda, dunya isci sinifi kurtuldugunda, buyuk bir olasilikla insanlik o zaman da 1 Mayis'i, gecmiste verilen zorlu mucadelelerin ve cekilen acilarin anisina yine kutlayacaktir.'
Rosa Luxemburg,
Subat/1894.
ABD Baskani Barak Obama icin nerdeyse tum Istanbul'un cadde ve sokaklarini ayiran yuce devletimiz, ulkemizin can damari olan iscilerimiz icin Taksim Meydani'ni cok goruyor ya, ne diyeyim bilmiyorum...
Ulkemizde 1 Mayis, emekcinin, iscinin bayrami olarak kutlanirdi eskiden. Taa ki, birileri alanlardaki bu gucu gorene, kendileri icin tehlike olabilecegini anlayana degin. Sonra o kanli 1977 1 Mayis'i yasadik. Ve bayram bitti...
Simdi bu gunu yeniden bayram ilan etmis buyuklerimiz. Adini da degistirmisler. Emek ve Dayanisma Gunu olmus artik. Daha bir hos mu geliyor ne kulaga...
Pazarlayacak bir sey bulamayan din bezirganlarinin yeni bir halki oyalama kampanyasi gibi gorunuyor bana. Saga sola rusvet dagitmada hic bir sakinca gormeyen hukumetimizin bu seferki muhatabi isciler olmus, ne var yani...
Hayirli olsun...
Is, ekmek, ozgurluk...
Ben kimim, kime anlatıyorum, neyi anlatıyorum ayrıca.
Neyim ben, bu olanlar ne, ya kimdir tüketen isteklerimi?
Tüketen kim?
Edip Cansever/
Bizlere Australia ve New Zealand'in birer Ingiliz yari somurgesi devletler oldugunu bilmeyenlerin varligini gosteren terim olmustur ayni zamanda.
Bizim askerimiz gecmiste Kore'ye niye gittiyse, ANZAClar (Australian ve New Zealand Army Corp) da Turk topraklarina ayni nedenle gelmislerdir. Fazla sasirmamak gerekir...