Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • dergah18.07.2006 - 13:19

    Özellikle OSMANLI zamanında İslamiyetin, ilim ve ahlakın en üstün şekilde öğretildiği fakat günümüzde bulunmayan irfan yuvalarıdır. Şimdi DERGAH denilen yerler çapulcu yuvasıdır, hakiki İslamiyet ile alakaları yoktur.

  • cevşen18.07.2006 - 13:16

    İran'da ortaya çıkarılan ve ülkemizde de üzerinde taşındığında fayda getireceğine inanılan bir çeşit duadır. Ama kaynaklarda böyle birşeyin ASLI yoktur.

  • Cennette toprak olmak18.07.2006 - 13:14

    Dünyadaki hayvanlar cennette toprak olacaklardır. Sanırım onun için yazılmış bu soru.

  • Cemevi18.07.2006 - 13:13

    Özellikle Osmanlının son dönemlerinde ve Süleyman Demirel zamanında Ehli Sünnet itikadını bozmak üzere bir hayli desteklenen, kendilerinin Hz.Ali (R.A.) yolunda olduğu söyleyen ama hiç alakası olmayan Alevi toplumunun sözde ibadet yeridir. Eshabı Kiramın bir kısmına düşmanlık ettikleri için gidecekleri yer şüphesiz CEHENNEMDİR. Müslüman kardeşlerim, uyanık olunuz, yaldızlı sözlere aldanmayınız.

  • caferilik18.07.2006 - 13:08

    Bu devirde ASLINDAN saptırılan, İmamı Cafer hazretlerinin cemaatine mensup kişilere verilen addır. Şimdi Caferi geçinenler hakkında kendisi kıyamette davacı olacaktır. Bilhassa Azerbaycan ve Türk cumhuriyetlerindeki sünni kardeşlerimize kurulmuş bir tuzaktır. Müslüman uyanık olur, şimdikilere aldanmayınız.

  • Hüseyin Hilmi Işık18.07.2006 - 04:46

    2001 yılında vefat etti. Bir konuya cevap verirken en az 20 kitabı araştırdı.


    En kıymetli kitaplardan tercüme ve derlemeler ile telif eserler vücuda getirdi. Akaid husûsunda, bilhassa Ehl-i Sünnet ve Cemâat inancını sâde bir dille açıklayıp bu inancın yayılmasına öncülük etti. Hanefî, Mâlikî, Şâfi'î ve Hanbelî mezheblerindenbirinde bulunmanın Ehl-i Sünnetin alâmeti olduğunu, herkesin kendi mezhebine göre amel etmesinin şart olduğunu, zarûret ve ihtiyâc hâlinde, hak olan dört mezhebden birinin taklîd edilebileceğini, Ehl-i Sünnet kitaplarından alarak açıklayıp herkese duyurdu.Seâdet-i Ebediyye ve diğer kitaplarında, binlerce mesele yazdı. Unutulmuş ilimleri ihyâ etti. 'Ümmetim bozulduğu zaman bir sünnetimi ihyâ edene yüz şehid sevâbı verilir' hadîs-i şerîfini hep göz önünde tutarak, farzları, vâcibleri, sünnetleri, hattâ müstehabları uzun uzun yazdı.

    Dünyanın her tarafındaki insanlara doğru İslamiyet'i tanıttı. Ehli sünnet âlimlerince tasvip ve medhedilen yüzlerce Arabî ve Fârisî eseri, Hakîkat Kitâbevi vasıtasıyla yedi iklim, dört bucağa yaydı. Vehhabi, Şii, Kadiyani gibi bozuk fırkaların doğru yoldan ayrıldıkları noktaları bütün dünyaya tanıttı. Ehl-i Sünnet itikadı canlanmaya, kıpırdamaya ve yeşermeye başladı.

    Hüseyin Hilmi Işık 'rahmetullahi aleyh', aynı zamanda çok kudretli bir şair ve tarihçi idi. Muhtelif vezin ve türde yazdıkları şiirler emsalsiz güzellikleri ile kitaplarında yer almaktadır.

    Abdülhakîm Efendi kendisine bir ders verdikleri zaman; 'Bin, kemal sayısıdır, bir şey bin kere okunursa ezberlenir, ama sen zekîsin, beş yüz kere okusan ezberlersin', derdi. Doksan yıllık hayâtının sonuna kadar, hâfıza ve zekâsından hiç bir şey kaybetmedi. Öğrenmek istediği şeyi tam öğrenirdi. Bu sebeptendir ki, yetmiş beş yaşından sonra, namaz vakitlerine dâir, yazılmış bir çok kitabı, inceden inceye okumuş, anlamış ve Seâdet-i Ebediyye ve başka eserlerine ilâve etmiştir. Oradaki girift trigonometrik hesapları kolaylıkla yaptığını görenler, gerçek bir fen adamı olduğunu kabul ederlerdi.

    Hüseyin Hilmi Işık 'rahmetullahi aleyh', iktisada, tasarrufa çok riayet ederdi. İsrafı tasvip etmezdi.


    Bir ihtiyaç olmadıkça evinden dışarıya çıkmaz, ilimle, kitap mütalaasıyla meşgul olurdu. Sevenlerine çok okumalarını ve muteber kitapları herkese ulaştırmaya çalışmalarını tavsiye ederdi. 'İslâmiyet, her safhası ile, ahlâkı ile, itikadı ile, ameli ile yaşanan bir dindir. Hepsi bulunursa, tam olur. Yoksa kişinin dini eksik olur' derdi. Yazdığı kitapların her biri, zamanımızda önemli bir boşluğu doldurdu ve ihtiyaçları karşıladı.


    Zamanı yerli yerinde ve en iyi şekilde kullanırdı. Her işini muayyen bir zamanda yapardı. Vakit hususunda verilen sözlere de riayet eder, başkalarının da hassasiyet göstermesini isterdi. Mesela, Yeşilköy'deki eczanesine gitmek için evinden çıkışı her zaman aynı vakitte idi. O vakitten bir dakika sonra çıktığı vaki olmazdı.

    Bir yere gidip gelirken, kahvede oturan adamları görünce teessüfle, 'eğer parayla zaman satın almak mümkün olsaydı şu adamların zamanlarını alır, çalışırdım' buyururdu. Okumaktan, yazmaktan ve çalışmaktan uzak durmak, ona göre, insanın yaratılış sırrına ters düşerdi.


    Nasıl muvaffak oldunuz diye soranlara: Helekel müsevvifun yani 'Sonra yaparım diyenler helak oldu', hadisi şerifine uyarak bugünün işini yarına bırakmadım ve kendi işimi kendim gördüm, yapamadığım işi bir başkasına havale ettiğim zaman neticesini takip ettim' cevabını verirdi. 'Bu zamanda İslamiyet'e hizmeti muvaffakiyetle yapabilmek için muhatabın anlayacağı gibi konuşmalı ve herkese tatlı dilli güler yüzlü olmalıdır' buyururdu.

    Geniş bilgi için... www.huseyinhilmiisik.com

  • bidat18.07.2006 - 04:40

    Peygamberimiz Aleyhisselam ve Eshabı zamanın olmayıp dine ibadet amacıyla sonradan katılan şeylerdir. Şu zamanda müslümanların kapıldığı en büyük hastalıklardandır. Geniş bilgi almak ve bu hastalıktan kurtulmak için www.dinimizislam.com sitesi okunabilir.

  • bektaşilik18.07.2006 - 04:36

    Bu devirde ASLINDAN saptırılan, Hacı Bektaşi Veli hazretlerinin tasavvuf yoludur. Şimdi Bektaşi geçinenler hakkında kendisi kıyamette davacı olacaktır. Müslüman uyanık olur, şimdikilere aldanmayınız.

  • bediüzzaman said nursi18.07.2006 - 04:33

    Kendisi hapiste iken çoğu talebeleri tarafından yazılan RİSALEİ NUR denilen kitapların müfessiri diye tanıtılan kişidir. Bediüzzaman lakabını da kendi talebeleri takmıştır. (BELGELERİ İLE SABİTTİR)

  • araplar18.07.2006 - 04:23

    Tarihini tam hatırlayamadığım ama 1900 lü yıllarda yazılmış muteber bir kitapta 'Şimdi Arabistanda Mekkede 1-2 ev dışında yaşayan ARAP yoktur, çoğu farklı ırklardandır' yazılıdır. Şimdi ise Arabistanda HİÇ ARAP yoktur. Ülkemizde Arap denince şimdiki Arabistandaki araplar akla geliyor herkesin halbuki alakası yok. Peygamberimiz Aleyhisselam buğday tenli idi.