açmayacağım penceremi binalar eskiteceğim ben her gün, içi boş defterler, her gün bir memleket kokusunu derin derin çekmek için bilseydim Şirâze, son cümleyi başta söylerdim
güçlüymüşüm gibi yapmak yoruyor beni Şirâze herkese karşı dimdik görünmek, bir çınar gibi asırların nöbetinde beklemek... kim seçti bu rolü benim için ve ben neden sorgusuz üstlendim yok en ufak bir fikrim
açmayacağım penceremi
binalar eskiteceğim ben her gün,
içi boş defterler,
her gün bir memleket
kokusunu derin derin çekmek için
bilseydim Şirâze, son cümleyi başta söylerdim
özlemindir direnişime destek
olmasaydın olmazdım Şirâze
Ertesi olmayan buluşmalar vardır Şirâze, noktasız cümleler gibi noksan
Tarihi belirsiz randevular vardır birde, hep beklenen ve hiç gelmeyen
unutursam seni
ayağı kırılan atlar misali
vursunlar beni
bazı yolculukların sonu yok,
sınırı yok,
kuralı yok,
affı yok,
telafisi hiç yok Şiraze
güçlüymüşüm gibi yapmak yoruyor beni Şirâze
herkese karşı dimdik görünmek,
bir çınar gibi asırların nöbetinde beklemek...
kim seçti bu rolü benim için
ve ben neden sorgusuz üstlendim
yok en ufak bir fikrim
Neyse ki Şiraze’m
Baktığım gök
Baktığın gökle aynı...
Biri gitmek zorundaysa
yani şartsa, başka yolu yoksa ben gideyim sen ol kalan
sürekli gidebiliyor çünkü Şirâze'm
bir kere gitmeyi başarmış olan
teknelerin motor sesleri
biner dalgalarına Ege’nin
Selimiye’nin kedileri
yüzer sarhoşluğunda gecenin
kendimi bulsam Şirâze
alnımdan öpeceğim