açık oturumların rakipsiz şahsı. bu meziyetini, dürüstlüğünden, her durumda muazzam işleyen zihninden ve eyvallahsızlığından alır. karşısında kimse lafı geveleyemez. satıraralarında şöyle meydan okur: 'eğri oturup, doğru konuşalım' soyadı gibi merttir. her yere, her şeye yetişir. bir yandan gazete yazarlığı, bir yandan üniversite hocalığı, bir yandan televizyon..ve gidip gidip geldiği ortadoğu ülkeleri.
tanım: cuma akşamları 23 ile 01 saatleri arasında, ülke tv'de; selahaddin yusuf, tarık tufan ve ismail kılıçarslan tarafından, siyaset, sanat, felsefe, tarih,edebiyat, din, ekonomi, sosyoloji alanlarında muhabbeti aralarında yapıyormuş da, biz de kulak misafiri oluyormuşuz gibi hissettirdikleri program.
yorum: bir defa çok iyi muhabbet ehli bu üç silahşörler. ikincisi; yukarıda bahsettiğim alanlarda literatüre oldukça hakimler(özellikle selahaddin-nam-ı diğer:selo-) . siyasl görüş olarak muhafazakar olmalarına rağmen(tarık tufan kendini müslüman sosyalist olarak tanımladı bir keresinde) , sol jargondan beslenmeleri ve onu islami ilimle harmanlamaları, en azından söylem olarak liberal düşünüşe de yakın olduklarını hissettiriyor bana. bu bağlamda, kendilerinin islam'ı tutucu,dar kalıplarından çıkarma ve dönüştürme gibi bir misyonla hareket ettiklerini düşünüyorum. bu tavır, aslında türkiye'nin gündemi ve tarihsel süreciyle de örtüşüyor. üçüncüsü, eleştirel tutumları, hayatın her alanına dair nitelikli, gösterişsiz, samimi, kesinliklerden uzak, arayış içinde ve heyecanlı tavırları ile başta tarık tufan olmak üzere kendilerini seviyor, muhabbetlerini -siyasal görüş olarak aynı çizgide olmasam da-, zevkle dinliyorum...çaldıkları o güzel müzikler de cabası.
-öğretmen ülkemizde ne varsa yazın dedi.neler yetişiyor? ne alıyoruz? hepsini yazın dedi. hikmet parmaklarıyla hesapladı: -çok şey yetişiyor, istersen ben yazdırayım -bilmem, öğretmen kendiniz yazın dedi. -küçük çocuklar, bu kadar şeyi birden akıllarında tutamazlar.ben sana önce birikiüç diye yazdırırım; sonra,birikiüçü sileriz.yazı ödevi böyle yapılırsa daha güzel olur; geçişler farkedilmez.bütün büyük yazarlar, satırların arasındaki birikiüçleri satırların arasında güzelce eriten adamlardır. sen de büyüyünce böyle yazarsın olur mu? -ne yapayım büyüyünce hikmet amca? -tiyatro yaz salim çantasından bir dergi çıkararak karıştırmaya başladı. -nedir o dergi? -hayvanlar dünyası -demek onlar bir başka dünyada yaşıyorlar... salim gülmeye başladı -çok komiksin sen hikmet amca hikmetamca komik, komik hikmetamca -biz onları bırakalım da kendi dünyamıza gelelim, ödevimizi yapalım.bırak o dergiyi.hem adı da yanlış:hayvanlar krallığı demeliydi.biz daha ileriyiz hayvanlardan.biz cumhuriyetiz. -ingiltere cumhuriyet değil ama.onlar krallık. -hayır tam değil -peki,ne onlar? -meşrutiyet.üç çeşit idare var biliyorsun:mutlakiyet,meşrutiyet,cumhuriyet.biz en ilerideyiz:cumhuriyet....ingilizler, daha ikinci bölümde.başlarında kral var. -aslan da var mı hikmet amca? -hayır, aslan ancak resimlerde filan kalmış.neyse biz konumuza dönelim,ülkemizi yazalım.alıştırma defterine mi yazacaksın? salim başını salladı:-evet, sonra temize çekerim. -hikmet amca, öğretmen,ingiltere'de hyde park diye bir yer var, diyor -evet, orada biraz cumhuriet yapıyorlarmış.biz ülkemize gelelim.ülkemizi baş tarafa yaz bakalım, ortaya. salim başını salladı -iyi, baştan başlıyoruz. yerinden kalktı, yatağa uzandı: -buradan sesmi duyabiliyor musun? salim gene başını salladı -iyi, ülkemizi önce kısaca tanıtacağız.her söylediğimi yazma sakın.ben gerekli olanları yavaş yavaş söylerim, yazarsın. -ÜLKEMİZ: ülkemiz, bazı yanlardan denizlerle çevrili, bazı yanlardan da başka ülkelerle çevrili, genellikle dört köşe, özellikle çok çok köşe bir kara parçasıdır.denizlerin olmadığı yerlerde ülkemiz, noktalı çizgilerle sınırlanmıştır. -hani haritalaraki gibi değil mi? -sözümü kesme. -evet, haritalardaki gibi.ülkemiz bir haritaya benzer -kesiki, yani noktalı çizgiler neye benzer hikmet amca? -sözümü kesme dedim.noktalı çizgiler bir şeye benzemez. noktalı çizgiler, sınır olarak, sınırlarımızda bulunur. bütün sınırlar boyunca uzun binalar çizgileri; noktalar da, bunların arasına yerleştirilmiş bulunan gözetleme kulelerini gösterir.bunlar, üstten bakılınca, haritalara benzer.uzun binaların ve kulelerin damları kırmızı olduğu için, sınırlar haritada kırmızı çizgilerle gösterilir.biz bu sınırların içinde kalırız.bundan başka, ülkemizin dört bir yanı, köylülerle çevrilidir.köylülerle çevrili ülkemizde birçok ürün yetişir.çeitli ikilmlerin kaynaştığı ülkemizin akdeniz bölgesine maki denilen kısa boylu, tıknazca fundalıklar yetişir, pirinç yetişir. ayrıca bir de güneşi olan bölgelerde meyve yetişir. ülkemizde eskiçağlardan beri birçok medeniyet yetişmiştir; ülkemiz birbirine benzemeyeb birçok medeniyetin beşiği olmuştur. bu beşikte birçok medeniyet sallanmıştır, birçok medeniyeti uyutmuşuzdur. en son kurulan medeniyet; ekmek medeniyetidir. bu medeniyetin sürekli oluşunu sağlamak için, ülkemizin birçok yernde buğday yetişir. fakat, ülkemizde en çok yetişen köylüdür. köylü, bütün iklimlerde yetişir, ovada yetişir, sulak iklimde yetişir. çabuk büyür, erken meyva verir.kendi kendine yetişip meyva verir.biz köylüleri çok severiz.şehre gelirlerse onlardan kapıcı ve amele yaparız.satırbaşı.ülkeizde dağ vardır, ova vardır, tepe vardır,içi taranmış çokgenlerle gösterilen şehirler vardır, girintili çıkıntılı kıyılar vardır,çakıltaşlarına ve kuşlara benzeyen göller vardır, ağzını açmış sivri burunlu ve kuyruklu bir kurbağaya benzeyen ir iç denizimiz vardır, yeşil düzlükler ve kahverengi yükseltiler vardır. bu görünüşüyle ülkemiz başka ülkelere benzer.bu bakış, kuş bakışıdır. ilkbaharda ülkemiz yeşillenir; sonbaharda eski bir harita gibi sararır solar.satırbaşı.ülkemizde tarım ürünleri yetişir.ingiltere'ye gödeririz; onlar da bize gerçek gönderirler.gerçek tohumları gönderirler.biz, o gerçeklerden, kendimize göre gerçekler yetiştirmeye çalışırız. son yıllarda, incirin ve kuru üzümün yanı sıra, köylü de göndermeye başlamışızdır. bu köylüleri önce şehirlerde biraz yetiştiririz; tam olgunlaşmadan (yolda bozulmasınlar diye) başka ülkelere göndeririz. onlar da bize döviz gönderirler.halk müziği göndeririz; şöför plağı gönderirler, aranjman gönderirler.azgelişmişülke göndeririz; yardım gönderirler.zelzele, toprak kayması,sel flaketi haberleri göndeririz; çadır ve heyet gönderirler. asker göndeririz, teşekkür gönderirler.binzorluklayetiştirdiğimizdeğerler göndeririz; dışülkelerdeçalışanyabancılaristatistiği gönderirler.gerçekinsanlarımızı göndeririz, bizeordanmektup gönderirler. salim yorulmuştu. -bu çok uzun oluyor hikmet amca.öğretmen benim yazmadığımı anlayacak. hikmet kaşlarını çattı: -ülkemizin insanları yorulmaz.biz, gecekondularda yorulmaz insanlar yetiştiririz.onları nereye göndeririz bakalım? salim kıkır kıkır güldü -çok komiksiniz hikmet amca! hikmet ciddiyetini bozmadı -bizde daha çok şey yetişimiştir.ülkemizin sözü, bu kadar çabuk bitmez.sen yazmaya devam et bakalım. ülkemiz büyükadamlar da yetiştirmiştir.hemen hepsi birer büyük heykel olan bu büyükadamlar, ülkemizi bir baştan bir başa kaplar.ne yazık ki haritaların ölçekleri yeterli olmadığı için, bu heykelleri gerçek yerlerinde göstermek mümkün olamamıştır......... ..................oğuz atay/tehlikeli oyunlar
türkiye feminist tarihi'ndeki en önemli kadındır. bugün kadın hakları konusunda insanların 'normal' kabul ettiği şeyleri çok önceden söylemiş, büyük tepkiler almıştır. bu anlamda itibarı iade edilmesi gereken insandır. mücadelesini takdir ediyorum ve bir kadın olarak bana kattıklarından dolayı minnetlerimi sunuyorum. 1 ağustos salı günü, 11:00'de AKM'de yapılacak anmadan sonra cenazesi kalkacaktır. tüm kadınları o'nu uğurlamaya davet ediyorum.
“Gelin savaş efendileri/Siz, silahları yapanlar/Siz, ölüm uçakları yapanlar/Siz, dev bombaları yapanlar/Siz, duvarların ardına gizlenenler/Bilmenizi isterim ki, Maskelerinizin ardını görüyorum.” ifadelerini kullanan Bob Dylan, “Gerçek kahramanlık katletmekte değil, katletmeyi reddetmektedir. Kapital’in hizmetinde katledeceğinize ve öleceğinize; tüm ülkelerdeki hapishaneleri, ıslahevlerini ve bütün tımarhaneleri doldurun! ”
“Eğer bir insan marşla uyum içinde yürüyebiliyorsa, o değersiz bir yaratıktır. Kendisine yalnızca bir omurilik yeterli olabileceği halde, her nasılsa yanlışlıkla bir beyni olmuştur. Uygarlığın bu kara lekesi en kısa sürede yok edilmelidir. Emirle gelen kahramanlıktan, bilinçsiz şiddetten, aptalca yurtseverlikten, tüm bunlardan nasıl da nefret ediyorum. Ben savaşı öylesine tiksinti verici ve aşağılayıcı buluyorum ki, böyle iğrenç bir eyleme katılmaktansa kendimi parçalayıp yok ederim daha iyi. Benim anlayışıma göre sıradan bir cinayet savaşta adam öldürmekten daha kötü değildir.”
açık oturumların rakipsiz şahsı. bu meziyetini, dürüstlüğünden, her durumda muazzam işleyen zihninden ve eyvallahsızlığından alır. karşısında kimse lafı geveleyemez. satıraralarında şöyle meydan okur: 'eğri oturup, doğru konuşalım' soyadı gibi merttir. her yere, her şeye yetişir. bir yandan gazete yazarlığı, bir yandan üniversite hocalığı, bir yandan televizyon..ve gidip gidip geldiği ortadoğu ülkeleri.
tanım: cuma akşamları 23 ile 01 saatleri arasında, ülke tv'de; selahaddin yusuf, tarık tufan ve ismail kılıçarslan tarafından, siyaset, sanat, felsefe, tarih,edebiyat, din, ekonomi, sosyoloji alanlarında muhabbeti aralarında yapıyormuş da, biz de kulak misafiri oluyormuşuz gibi hissettirdikleri program.
yorum: bir defa çok iyi muhabbet ehli bu üç silahşörler. ikincisi; yukarıda bahsettiğim alanlarda literatüre oldukça hakimler(özellikle selahaddin-nam-ı diğer:selo-) . siyasl görüş olarak muhafazakar olmalarına rağmen(tarık tufan kendini müslüman sosyalist olarak tanımladı bir keresinde) , sol jargondan beslenmeleri ve onu islami ilimle harmanlamaları, en azından söylem olarak liberal düşünüşe de yakın olduklarını hissettiriyor bana. bu bağlamda, kendilerinin islam'ı tutucu,dar kalıplarından çıkarma ve dönüştürme gibi bir misyonla hareket ettiklerini düşünüyorum. bu tavır, aslında türkiye'nin gündemi ve tarihsel süreciyle de örtüşüyor. üçüncüsü, eleştirel tutumları, hayatın her alanına dair nitelikli, gösterişsiz, samimi, kesinliklerden uzak, arayış içinde ve heyecanlı tavırları ile başta tarık tufan olmak üzere kendilerini seviyor, muhabbetlerini -siyasal görüş olarak aynı çizgide olmasam da-, zevkle dinliyorum...çaldıkları o güzel müzikler de cabası.
ÜLKEMİZ/Tehlikeli Oyunlar/Oğuz Atay
-öğretmen ülkemizde ne varsa yazın dedi.neler yetişiyor? ne
alıyoruz? hepsini yazın dedi.
hikmet parmaklarıyla hesapladı:
-çok şey yetişiyor, istersen ben yazdırayım
-bilmem, öğretmen kendiniz yazın dedi.
-küçük çocuklar, bu kadar şeyi birden akıllarında tutamazlar.ben sana
önce birikiüç diye yazdırırım; sonra,birikiüçü sileriz.yazı ödevi böyle
yapılırsa daha güzel olur; geçişler farkedilmez.bütün büyük yazarlar,
satırların arasındaki birikiüçleri satırların arasında güzelce eriten
adamlardır. sen de büyüyünce böyle yazarsın olur mu?
-ne yapayım büyüyünce hikmet amca?
-tiyatro yaz
salim çantasından bir dergi çıkararak karıştırmaya başladı.
-nedir o dergi?
-hayvanlar dünyası
-demek onlar bir başka dünyada yaşıyorlar...
salim gülmeye başladı
-çok komiksin sen hikmet amca
hikmetamca komik, komik hikmetamca
-biz onları bırakalım da kendi dünyamıza gelelim, ödevimizi
yapalım.bırak o dergiyi.hem adı da yanlış:hayvanlar krallığı
demeliydi.biz daha ileriyiz hayvanlardan.biz cumhuriyetiz.
-ingiltere cumhuriyet değil ama.onlar krallık.
-hayır tam değil
-peki,ne onlar?
-meşrutiyet.üç çeşit idare var
biliyorsun:mutlakiyet,meşrutiyet,cumhuriyet.biz en
ilerideyiz:cumhuriyet....ingilizler, daha ikinci bölümde.başlarında
kral var.
-aslan da var mı hikmet amca?
-hayır, aslan ancak resimlerde filan kalmış.neyse biz konumuza
dönelim,ülkemizi yazalım.alıştırma defterine mi yazacaksın?
salim başını salladı:-evet, sonra temize çekerim.
-hikmet amca, öğretmen,ingiltere'de hyde park diye bir yer var, diyor
-evet, orada biraz cumhuriet yapıyorlarmış.biz ülkemize
gelelim.ülkemizi baş tarafa yaz bakalım, ortaya.
salim başını salladı
-iyi, baştan başlıyoruz.
yerinden kalktı, yatağa uzandı:
-buradan sesmi duyabiliyor musun?
salim gene başını salladı
-iyi, ülkemizi önce kısaca tanıtacağız.her söylediğimi yazma sakın.ben
gerekli olanları yavaş yavaş söylerim, yazarsın.
-ÜLKEMİZ: ülkemiz, bazı yanlardan denizlerle çevrili, bazı yanlardan
da başka ülkelerle çevrili, genellikle dört köşe, özellikle çok çok
köşe bir kara parçasıdır.denizlerin olmadığı yerlerde ülkemiz, noktalı
çizgilerle sınırlanmıştır.
-hani haritalaraki gibi değil mi?
-sözümü kesme.
-evet, haritalardaki gibi.ülkemiz bir haritaya benzer
-kesiki, yani noktalı çizgiler neye benzer hikmet amca?
-sözümü kesme dedim.noktalı çizgiler bir şeye benzemez. noktalı
çizgiler, sınır olarak, sınırlarımızda bulunur. bütün sınırlar boyunca
uzun binalar çizgileri; noktalar da, bunların arasına yerleştirilmiş
bulunan gözetleme kulelerini gösterir.bunlar, üstten bakılınca,
haritalara benzer.uzun binaların ve kulelerin damları kırmızı olduğu
için, sınırlar haritada kırmızı çizgilerle gösterilir.biz bu
sınırların içinde kalırız.bundan başka, ülkemizin dört bir yanı,
köylülerle çevrilidir.köylülerle çevrili ülkemizde birçok ürün
yetişir.çeitli ikilmlerin kaynaştığı ülkemizin akdeniz bölgesine maki
denilen kısa boylu, tıknazca fundalıklar yetişir, pirinç yetişir.
ayrıca bir de güneşi olan bölgelerde meyve yetişir. ülkemizde
eskiçağlardan beri birçok medeniyet yetişmiştir; ülkemiz birbirine
benzemeyeb birçok medeniyetin beşiği olmuştur. bu beşikte birçok
medeniyet sallanmıştır, birçok medeniyeti uyutmuşuzdur. en son kurulan
medeniyet; ekmek medeniyetidir. bu medeniyetin sürekli oluşunu
sağlamak için, ülkemizin birçok yernde buğday yetişir. fakat,
ülkemizde en çok yetişen köylüdür. köylü, bütün iklimlerde yetişir,
ovada yetişir, sulak iklimde yetişir. çabuk büyür, erken meyva
verir.kendi kendine yetişip meyva verir.biz köylüleri çok
severiz.şehre gelirlerse onlardan kapıcı ve amele
yaparız.satırbaşı.ülkeizde dağ vardır, ova vardır, tepe vardır,içi
taranmış çokgenlerle gösterilen şehirler vardır, girintili çıkıntılı
kıyılar vardır,çakıltaşlarına ve kuşlara benzeyen göller vardır,
ağzını açmış sivri burunlu ve kuyruklu bir kurbağaya benzeyen ir iç
denizimiz vardır, yeşil düzlükler ve kahverengi yükseltiler vardır. bu
görünüşüyle ülkemiz başka ülkelere benzer.bu bakış, kuş bakışıdır.
ilkbaharda ülkemiz yeşillenir; sonbaharda eski bir harita gibi sararır
solar.satırbaşı.ülkemizde tarım ürünleri yetişir.ingiltere'ye
gödeririz; onlar da bize gerçek gönderirler.gerçek tohumları
gönderirler.biz, o gerçeklerden, kendimize göre gerçekler yetiştirmeye
çalışırız. son yıllarda, incirin ve kuru üzümün yanı sıra, köylü de
göndermeye başlamışızdır. bu köylüleri önce şehirlerde biraz
yetiştiririz; tam olgunlaşmadan (yolda bozulmasınlar diye) başka
ülkelere göndeririz. onlar da bize döviz gönderirler.halk müziği
göndeririz; şöför plağı gönderirler, aranjman
gönderirler.azgelişmişülke göndeririz; yardım gönderirler.zelzele,
toprak kayması,sel flaketi haberleri göndeririz; çadır ve heyet
gönderirler. asker göndeririz, teşekkür
gönderirler.binzorluklayetiştirdiğimizdeğerler göndeririz;
dışülkelerdeçalışanyabancılaristatistiği
gönderirler.gerçekinsanlarımızı göndeririz, bizeordanmektup
gönderirler.
salim yorulmuştu.
-bu çok uzun oluyor hikmet amca.öğretmen benim yazmadığımı anlayacak.
hikmet kaşlarını çattı:
-ülkemizin insanları yorulmaz.biz, gecekondularda yorulmaz insanlar
yetiştiririz.onları nereye göndeririz bakalım?
salim kıkır kıkır güldü
-çok komiksiniz hikmet amca!
hikmet ciddiyetini bozmadı
-bizde daha çok şey yetişimiştir.ülkemizin sözü, bu kadar çabuk
bitmez.sen yazmaya devam et bakalım.
ülkemiz büyükadamlar da yetiştirmiştir.hemen hepsi birer büyük heykel
olan bu büyükadamlar, ülkemizi bir baştan bir başa kaplar.ne yazık ki
haritaların ölçekleri yeterli olmadığı için, bu heykelleri gerçek
yerlerinde göstermek mümkün olamamıştır.........
..................oğuz atay/tehlikeli oyunlar
'dünyanın cesur ulusları yoktur, cesur 'insan'ları vardır'
türkiye feminist tarihi'ndeki en önemli kadındır. bugün kadın hakları konusunda insanların 'normal' kabul ettiği şeyleri çok önceden söylemiş, büyük tepkiler almıştır. bu anlamda itibarı iade edilmesi gereken insandır. mücadelesini takdir ediyorum ve bir kadın olarak bana kattıklarından dolayı minnetlerimi sunuyorum. 1 ağustos salı günü, 11:00'de AKM'de yapılacak anmadan sonra cenazesi kalkacaktır. tüm kadınları o'nu uğurlamaya davet ediyorum.
“Gelin savaş efendileri/Siz, silahları yapanlar/Siz, ölüm uçakları yapanlar/Siz, dev bombaları yapanlar/Siz, duvarların ardına gizlenenler/Bilmenizi isterim ki, Maskelerinizin ardını görüyorum.” ifadelerini kullanan Bob Dylan, “Gerçek kahramanlık katletmekte değil, katletmeyi reddetmektedir. Kapital’in hizmetinde katledeceğinize ve öleceğinize; tüm ülkelerdeki hapishaneleri, ıslahevlerini ve bütün tımarhaneleri doldurun! ”
Albert Einstein
“Eğer bir insan marşla uyum içinde yürüyebiliyorsa, o değersiz bir yaratıktır. Kendisine yalnızca bir omurilik yeterli olabileceği halde, her nasılsa yanlışlıkla bir beyni olmuştur. Uygarlığın bu kara lekesi en kısa sürede yok edilmelidir. Emirle gelen kahramanlıktan, bilinçsiz şiddetten, aptalca yurtseverlikten, tüm bunlardan nasıl da nefret ediyorum. Ben savaşı öylesine tiksinti verici ve aşağılayıcı buluyorum ki, böyle iğrenç bir eyleme katılmaktansa kendimi parçalayıp yok ederim daha iyi. Benim anlayışıma göre sıradan bir cinayet savaşta adam öldürmekten daha kötü değildir.”
insanın insanlaşabilmesi için, kendisini azad etmesi gereken aidiyet biçimi
etnik, cinsel, dinsel, sosyal anlamda 'öteki' olmak, ya da insan olma olanaklarını genişletmek için'öteki' olmayı seçmek
Ey Zahit Şaraba Eyle İhtiram
Edip Harabi
Ey Zahit Şaraba Eyle İhtiram
İnsan Ol Cihanda Bu Dünya Fani
Ehline Helaldir, Na Ehle Haram
Biz İçeriz Bize Yoktur Vebali
Sevap Almak İçin İçeriz Şarap
İçmezsek Oluruz Düçar-ı Azap
Senin Aklın Ermez Bu Başka Hesap
Meyhanede Bulduk Biz Bu Kemali
Kandil Geceleri Kandil Oluruz
Kandilin İçinde Fitil Oluruz
Hakkı Göstermeye Delil Oluruz
Fakat Kör Olanlar Görmez Bu Hali
Sen Münkirsin Sana Haramdır Bade
Bekle Ki İçesin Öbür Dünyada
Bahs Açma Harabi Bundan Ziyade
Çünkü Bilmez Haram İle Helali