x kişi: 'efendim baba' -baba: 'yok kızım sana seslenmedik. annen bana seslendi.' (x bunu 'sana seslenmedim, annene seslendim' olarak algılar) -x kişi: 'anneeeee, babam sana seslenmiiiiş' -baba: 'yok yahu seslenmedim' (x bunu 'vazgeçtim' olarak algılar) -x kişi: 'anneee, tamam tamam,vazgeeçmiiiiş' -anne: 'yok kızım ben babana seslenmiştim' (x annenin dediklerinden hiçbirşey anlamaz, dırdır yapıyor sanır) -x kişi: 'ya anne gözünü seveyim, dırdır yapma yaa, bir huzur ver insana yaa..'
x kişi, kardeşin odasına girer.. kardeş gülme krizinden bi 5 dk sonra çıkıp, abla x kişiye diyalogların aslını anlatır; birlikte kopulur.
solist: annem dinleyici kitlesi: ben şarkı: mehter marşı 'ceddin deden, neslin baban' diye söylenmesi gereken melodide sözler şu şekilde değiştirilmişti... 'keskin baba, keskin baba'... kadıncağız hiç sefere mi gitti ki bilsin doğru sözleri...
kitaplarında türk gençliğinin sorunlarını yansıttığını iddia eden ama türk gençliği hakkında en ufak bişi bilmeyen yazar, kitapta aynı sınıftaki öğrencilerden nasıl oluyo da biri marmara bilgisayar mühendisliğini, biri odtü mimarlığı, biri istanbul hukuk'u başkası bilkenti, öbürü boğaziçini hiç zorlanmadan kazanır anlamıyorum. gerçeküstücü müdür nedir insanın bunların hiçbiri gerçekçi değil deyip bi tane patlatası geliyor hayat bu kadının romanlarındaki gibi toz pembe değil
diyalog yaşandığı sırada hazır çorba yapılmaya niyetlenilmiştir, 3 bardak suya 1 bardak süt eklemek suretiyle çorba daha besleyici hale getirilmek istenmektedir... diyalog yaşanmadan önceki 7 saat boyunca çeşitli derslere aralıksız girilip çıkılmıştır... -sütü kaldırdın mı? -e elinde ya... -güzelim bu çorba, ben sütü sordum... -ikisi aynı şey değil mi? -nasıl aynı şey ya, biri süt biri çorba... -e fear, fransızcada sup çorba demek değil mi? -konuyla ne ilgisi var? -bana supu kaldırdın mı diye sordun ya pek entel şekilde... -sup değil süt dedim... -yani... -süt! süt! bu sırada dellenmiş bir halde süt aranır, bulunur, ve bir türlü duyu bozukluğunu yenememiş insanın gözüne sokularak tekrar telaffuz edilir: -süüüüüttt! -peki, o zaman ben çıkayım mutfaktan... -iyi olur...
yakalamaç oynayacak kadar çocuk; araba sürecek kadar büyük. seven de o; nefret eden de. sevişen de o; bundan utanan da öldüren de doğuran da o inanan da o ibadet etmeyen yine o.
x kişi: 'efendim baba'
-baba: 'yok kızım sana seslenmedik. annen bana seslendi.' (x bunu 'sana seslenmedim, annene seslendim' olarak algılar)
-x kişi: 'anneeeee, babam sana seslenmiiiiş'
-baba: 'yok yahu seslenmedim' (x bunu 'vazgeçtim' olarak algılar)
-x kişi: 'anneee, tamam tamam,vazgeeçmiiiiş'
-anne: 'yok kızım ben babana seslenmiştim' (x annenin dediklerinden hiçbirşey anlamaz, dırdır yapıyor sanır)
-x kişi: 'ya anne gözünü seveyim, dırdır yapma yaa, bir huzur ver insana yaa..'
x kişi, kardeşin odasına girer.. kardeş gülme krizinden bi 5 dk sonra çıkıp, abla x kişiye diyalogların aslını anlatır; birlikte kopulur.
Güzelliğin on para etmez Bu bendeki aşk olmazsa
Aşık olmayanlar, mükemmel bir erkeğin sıradan bir kadın yüzünden niçin ızdırap çektiğini anlayamazlar...
solist: annem
dinleyici kitlesi: ben
şarkı: mehter marşı
'ceddin deden, neslin baban' diye söylenmesi gereken melodide sözler şu şekilde değiştirilmişti... 'keskin baba, keskin baba'...
kadıncağız hiç sefere mi gitti ki bilsin doğru sözleri...
kitaplarında türk gençliğinin sorunlarını yansıttığını iddia eden ama türk gençliği hakkında en ufak bişi bilmeyen yazar,
kitapta aynı sınıftaki öğrencilerden nasıl oluyo da biri marmara bilgisayar mühendisliğini, biri odtü mimarlığı, biri istanbul hukuk'u başkası bilkenti, öbürü boğaziçini hiç zorlanmadan kazanır anlamıyorum. gerçeküstücü müdür nedir
insanın bunların hiçbiri gerçekçi değil deyip bi tane patlatası geliyor
hayat bu kadının romanlarındaki gibi toz pembe değil
Kahramanımız ‘Seda SAYAN’ yine bi sabah elleri belinde, programını sunuyor. O sırada bi canlı bağlantı olur ve…
Seda SAYAN:
AAloooğğğ kiminle görüşüyoruz?
Ben Mustafa
Naber lan Mustafa?
Nerden arıyosun bizi Mustafa?
Şişli’den.
Ne iş yapıyon lan Mustafa?
Belediye başkanıyım… (Mustafa SARIGÜL)
diyalog yaşandığı sırada hazır çorba yapılmaya niyetlenilmiştir, 3 bardak suya 1 bardak süt eklemek suretiyle çorba daha besleyici hale getirilmek istenmektedir... diyalog yaşanmadan önceki 7 saat boyunca çeşitli derslere aralıksız girilip çıkılmıştır...
-sütü kaldırdın mı?
-e elinde ya...
-güzelim bu çorba, ben sütü sordum...
-ikisi aynı şey değil mi?
-nasıl aynı şey ya, biri süt biri çorba...
-e fear, fransızcada sup çorba demek değil mi?
-konuyla ne ilgisi var?
-bana supu kaldırdın mı diye sordun ya pek entel şekilde...
-sup değil süt dedim...
-yani...
-süt! süt!
bu sırada dellenmiş bir halde süt aranır, bulunur, ve bir türlü duyu bozukluğunu yenememiş insanın gözüne sokularak tekrar telaffuz edilir:
-süüüüüttt!
-peki, o zaman ben çıkayım mutfaktan...
-iyi olur...
Hayat...
dağlara yol eyledim kalplere aşk derledim
beni bir sevda vurmuş canana ben neyledim
geceyi gündüz ettim çiçeği dost belledim
canan uykudan kalkmış aşkı cennet eyledim
bebeler meme emer topraklar yağmur bekler
canan yanımda olmayınca bu can ateşlere girer
kuşlar uçar göklerde şarkılarım hep dillerde
gurbet çekmek ne zormuş canan uzak ellerde
yakalamaç oynayacak kadar çocuk; araba sürecek kadar büyük.
seven de o; nefret eden de.
sevişen de o; bundan utanan da
öldüren de doğuran da o
inanan da o ibadet etmeyen yine o.