Çeçen Sanatçı İmam Alim Sultan'ın Ardından... Geçen ramazan ayı sonrasıydı. İstanbul'da kasetimi hazırladığım stüdyoyu ziyarete gitmiştim. Kayıt odasından gitar sesi geliyordu. 'Kimin çalışması var? ' diye sordum. 'Çeçen bir gitarcı' dediler. Gitarı çalışı çok profesyonel değildi. Fakat duygulu, içten bir sesi vardı. Okurken başka dünyalarda gibiydi. Tonmaisterle çat-pat Türkçe ile anlaşıyorlardı. Kayıtlara ara verdiğinde tanışmıştık kendisiyle...
İmam Alim Sultan'dı adı. Bu yiğit Çeçen delikanlısı, elinde gitarı cephe cephe Çeçen mücahitlerin yanında olmuş, onlara direniş marşları söylemiş, güç katmış mücadelelerine. Davalarını diğer ülkelere taşımış, maddi-manevi destek sağlamış ihlaslı bir insandı. Çeçenistan'da kayıt yaparken, bomba seslerinin ayrı bir hava ve duygu kattığını, Türkiye'de o havaya giremediğini anlatıyordu.
Uzakdoğu sporlarına benzer hareketler yapar, sık sık 'Allahûekber' der ve O'nun bu nidaları ses kaydına öylece girerdi. Çeçen savaş marşını da bu duygularla yazmış ve bestelemişti.
10 Kasım gecesi, KGB operasyonu olduğu tahmin edilen kalleşçe bir operasyonla Ukrayna'nın Odessa şehrinde şehid edilmişti İmam Alim...
Şehadet haberini aldığımda, o ana kadar normal olan herşey değişmişti bir anda. Derler ya; tıpkı bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti, diye. Öyle olmuştu. Kendisine 'Çeçenya'da gözü yaşlı analara selam söyle, Filistin'de sapan taşlı çocuklara selam söyle, yetim kalmış şu Bosna'nın dağlarına selam söyle, uçta git turnam' sözlerinin geçtiğini 'Selam söyle' adlı eserimi dinlettiğimde çok duygulanmış ve 'başarırsak, hep beraber olacak' demişti.
imam Alim 'Lâilaheillallah' şuurunda yaşadı ve öylece de 'şehid' oldu. 'Şehidlik' herkese nasip olmaz İmam!
Senin 'yüreğinle' söylediğin marşları belki bizler 'dilimizle' söyledik. Fakat, ayrı coğrafyalarda da olsak, aynı şeyleri söyledik. Birçok insan gibi... 'Lâilaheillallah, Allahuekber'. Yolun, yolumuz
Sizlere bu hafta, san'at üzerine bir şeyler yazmayı düşünmüştüm. Ama, ülkenin içinde bulunduğu durum, beni böylesi bir yazıdan alıkoydu.
'Türkiye neden böyle? ' sorusu, Ali Yörük'e ait olsa da, tahmin ederim ki, son günlerde herkes sesli ya da sesiz bu soruyu soruyor birbirine.
Sahi biz, bizler, geçmişte yaşanan olayları belli aralıklarla tekrar yaşamak zorunda mıyız?
Son iki asırdır bu ülke neden böyle? Kaosla, kargaşayla milletimiz bu denli içice olmak mecburiyetinde mi bırakılıyor?
Konuşmayı, uzlaşmayı, birbirini anlamayı unutmuş toplulukların bir birbirlerine karşı tahammülsüz olmaları normaldir. Hâlâ aydın geçinen, diyalog kopukluğu ve nefret üzerine tutumlarını şekillendirenler var.
Sivri çıkıştan, olmadık yerde patavatsız ve milletimizin hassasiyetlerine taban tabana zıt davranışları, görüşleriyle kafa yarmaktadırlar. Bu aydınlıkların sözlerine uyan, bu cüceleri adam sanan topluluklar, dengesi yitmiş, nerde ne yapacağı belli olmayan, yığınlar haline getirilmekteler. Fakat, bu böyle gitmeyecektir.
İki nesil sonra, güzel bir dünyanın bizi beklediğini görür
gibiyim. Biliyorum ve inanıyorum ki, bu sivri yapılı kişiler, aydıncıklar, milletimizi! üzerinden karabulut olmaktan çıkacaklar, güneşle insanımızın buluşmasına engel olamayacaklardır. Yeni nesil, bu sivri aydıncıklardan daha farklı bir tavır geliştirilmektedir ve bu tavır, daha müsbet görünmektedir. Bu haliyle, sivri aydıncıkları aşmaya adaydır. Kavgacı, ayırıcı, kötülükleri öne çıkarıcı değildir yeni nesil.
Sivri aydıncıkların bu nesilden, yeni gençlerden alacağı dersler vardır.
Şu andaki nesli bir köprü olarak görüyorum. Rahmetli Cemil Meriç'in ifadesinde olduğu gibi: 'Muhteşem bir maziyi, ışıklı bir geleceğe bağlayan köprü'dür bu nesil.
Karamsar olmayı gerektirir bir durum yoktur. Her ne kadar ülkemizin üzerinde kara bulutlar dolaşsa da, güneşin ışıkları da yavaş yavaş gözükmeye başlamıştır. Bizden önceki nesli, hataları ve doğrularıyla kabullenmek, onların hatalarını en aza indirmek ve bizden sonrakilere ışıklı bir ülke bırakmak durumundayız. Sadece biraz zamana ihtiyacımız var.
Eghas cad tabanlı bir mühendislik yazılımı olup genel olarak harita muhendisliginde kullanılan bir programdır.Biraz hantal çalışır, ama haritacılara harika cözümler sunar.Sadece haritacılara değil inşaatcılara, şehir plancılarına, mimarlara vs. herkese tavsiye ederim..
Ya arkadaslar bırakın su abuk subuk kürçe kelimeleri.Hala diretiyorsunuz kürtçe diye bir dil yok ya...Rojin kök olarak arapcamı, farscamı, ermenicemi nedir yani...
Çeçen Sanatçı İmam Alim Sultan'ın Ardından...
Geçen ramazan ayı sonrasıydı. İstanbul'da kasetimi hazırladığım stüdyoyu ziyarete gitmiştim. Kayıt odasından gitar sesi geliyordu. 'Kimin çalışması var? ' diye sordum. 'Çeçen bir gitarcı' dediler. Gitarı çalışı çok profesyonel değildi. Fakat duygulu, içten bir sesi vardı. Okurken başka dünyalarda gibiydi. Tonmaisterle çat-pat Türkçe ile anlaşıyorlardı. Kayıtlara ara verdiğinde tanışmıştık kendisiyle...
İmam Alim Sultan'dı adı. Bu yiğit Çeçen delikanlısı, elinde gitarı cephe cephe Çeçen mücahitlerin yanında olmuş, onlara direniş marşları söylemiş, güç katmış mücadelelerine. Davalarını diğer ülkelere taşımış, maddi-manevi destek sağlamış ihlaslı bir insandı. Çeçenistan'da kayıt yaparken, bomba seslerinin ayrı bir hava ve duygu kattığını, Türkiye'de o havaya giremediğini anlatıyordu.
Uzakdoğu sporlarına benzer hareketler yapar, sık sık 'Allahûekber' der ve O'nun bu nidaları ses kaydına öylece girerdi. Çeçen savaş marşını da bu duygularla yazmış ve bestelemişti.
10 Kasım gecesi, KGB operasyonu olduğu tahmin edilen kalleşçe bir operasyonla Ukrayna'nın Odessa şehrinde şehid edilmişti İmam Alim...
Şehadet haberini aldığımda, o ana kadar normal olan herşey değişmişti bir anda. Derler ya; tıpkı bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti, diye. Öyle olmuştu. Kendisine 'Çeçenya'da gözü yaşlı analara selam söyle, Filistin'de sapan taşlı çocuklara selam söyle, yetim kalmış şu Bosna'nın dağlarına selam söyle, uçta git turnam' sözlerinin geçtiğini 'Selam söyle' adlı eserimi dinlettiğimde çok duygulanmış ve 'başarırsak, hep beraber olacak' demişti.
imam Alim 'Lâilaheillallah' şuurunda yaşadı ve öylece de 'şehid' oldu. 'Şehidlik' herkese nasip olmaz İmam!
Senin 'yüreğinle' söylediğin marşları belki bizler 'dilimizle' söyledik. Fakat, ayrı coğrafyalarda da olsak, aynı şeyleri söyledik. Birçok insan gibi... 'Lâilaheillallah, Allahuekber'. Yolun, yolumuz
olsun... Meslektaşım, gönüldaşım
İmam Alim ve bütün şehidler için Fatiha...
Gündüz Gazetesi 18.11.1996- Hasan Sağındık
17 Mart 1995 Gündüz Gazetesi
Türkiye neden böyle?
Sizlere bu hafta, san'at üzerine bir şeyler yazmayı düşünmüştüm. Ama, ülkenin içinde bulunduğu durum, beni böylesi bir yazıdan alıkoydu.
'Türkiye neden böyle? ' sorusu, Ali Yörük'e ait olsa da, tahmin ederim ki, son günlerde herkes sesli ya da sesiz bu soruyu soruyor birbirine.
Sahi biz, bizler, geçmişte yaşanan olayları belli aralıklarla tekrar yaşamak zorunda mıyız?
Son iki asırdır bu ülke neden böyle? Kaosla, kargaşayla milletimiz bu denli içice olmak mecburiyetinde mi bırakılıyor?
Konuşmayı, uzlaşmayı, birbirini anlamayı unutmuş toplulukların bir birbirlerine karşı tahammülsüz olmaları normaldir. Hâlâ aydın geçinen, diyalog kopukluğu ve nefret üzerine tutumlarını şekillendirenler var.
Sivri çıkıştan, olmadık yerde patavatsız ve milletimizin hassasiyetlerine taban tabana zıt davranışları, görüşleriyle kafa yarmaktadırlar. Bu aydınlıkların sözlerine uyan, bu cüceleri adam sanan topluluklar, dengesi yitmiş, nerde ne yapacağı belli olmayan, yığınlar haline getirilmekteler. Fakat, bu böyle gitmeyecektir.
İki nesil sonra, güzel bir dünyanın bizi beklediğini görür
gibiyim. Biliyorum ve inanıyorum ki, bu sivri yapılı kişiler, aydıncıklar, milletimizi! üzerinden karabulut olmaktan çıkacaklar, güneşle insanımızın buluşmasına engel olamayacaklardır. Yeni nesil, bu sivri aydıncıklardan daha farklı bir tavır geliştirilmektedir ve bu tavır, daha müsbet görünmektedir. Bu haliyle, sivri aydıncıkları aşmaya adaydır. Kavgacı, ayırıcı, kötülükleri öne çıkarıcı değildir yeni nesil.
Sivri aydıncıkların bu nesilden, yeni gençlerden alacağı dersler vardır.
Şu andaki nesli bir köprü olarak görüyorum. Rahmetli Cemil Meriç'in ifadesinde olduğu gibi: 'Muhteşem bir maziyi, ışıklı bir geleceğe bağlayan köprü'dür bu nesil.
Karamsar olmayı gerektirir bir durum yoktur. Her ne kadar ülkemizin üzerinde kara bulutlar dolaşsa da, güneşin ışıkları da yavaş yavaş gözükmeye başlamıştır. Bizden önceki nesli, hataları ve doğrularıyla kabullenmek, onların hatalarını en aza indirmek ve bizden sonrakilere ışıklı bir ülke bırakmak durumundayız. Sadece biraz zamana ihtiyacımız var.
Sevgi, saygı ve muhabbetlerimle...
Hasan Sağındık
Netcad tanıdığım en pratik cad yazılımı.harika işler çıkartıyor.Haritacının olmazsa olmazı.Harika ötesi....
Eghas cad tabanlı bir mühendislik yazılımı olup genel olarak harita muhendisliginde kullanılan bir programdır.Biraz hantal çalışır, ama haritacılara harika cözümler sunar.Sadece haritacılara değil inşaatcılara, şehir plancılarına, mimarlara vs. herkese tavsiye ederim..
asrın güreşcisi
zügürt olmanın başka bir söyleniş şekli
eski fenerbahceli futbolcu...Şimdinin spor yazarlarından..lakabi bilem var... SİNYOR BARTU..
Ya arkadaslar bırakın su abuk subuk kürçe kelimeleri.Hala diretiyorsunuz kürtçe diye bir dil yok ya...Rojin kök olarak arapcamı, farscamı, ermenicemi nedir yani...
iyilik yap denize at demişler. Halik bilmezse Malik bilir demişler...
Taverna kültürüyle yoğrulmuş, fantezi müziğinin vasat isimlerinden..