Ali Dibo, Hatay ve çevresinde eş-dost kayırmacılığıyla kamu kaynaklarının dağıtılmasını anlatmakta kullanılan bir tanımdır. Son günlerde ortaya çıkan yolsuzluklar nedeniyle sıkça kullanılmaktadır.
1962 yılında Arguvan Mınayık (şimdiki adı Kuyudere) köyünde doğdu. Aşıklık geleneğini ve müziği küçük yaşlarda öğrenmeye başladı. Yörenin önemli aşıklarından dedesi Hasan Hüseyin Orhan ve asıl adı İbrahim Mamo Temiz olan babası Seyit Meftuni'den geleneğe ilişkin temel bilgileri aldı.
İlköğrenimini köyünde, ortaöğrenimini Adana'da tamamladı. Yükseköğrenimi ise İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarında ses eğitimi görerek mezun oldu. (1981-1988)
1989 yılında TRT'de tonmaister olarak olarak göreve başladı. 1998 yılında da İTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü THM Anasanat dalında yüksek lisansını tamamladı.
Dededen babadan gelen bağlama çalma ve türkü söyleme geleneğini sürdüren Muharrem Temiz, Arguvan ve çevresi Alevi-Bektaşi inanç ve müzik kültürü ile ilgili araştırma ve derlemelerle yoğunlaştı.
Merkezi İstanbul'da bulunan Arguvan ve Köyleri Eğitim Kültür Vakfı kurucularından olan Temiz, vakıf bünyesinde çeşitli kültürel çalışmalara öncülük etmiş, Arguvan yöresi türkülerinden oluşan, Arguvan Ezgileri 1 adlı kitabı, Arguvan Türküleri 1-2 ve Arguvan Halk Aşıkları 1 adlı albüm çalışmalarını vakfa kazandırmıştır.
Arguvan kültürü ve vakıf adına her yıl yapılan, geleneksel Arguvan Türküleri Ses Yarışmasının koordinatörü ve yapımcısıdır.
Bugüne dek başkalarıyla birlikte ya da kişisel olarak birçok albüm hazırladı
İnsan Yaşadığı Yere Benzer Eskilerin 'Muzri Togarma' (Munzur Dağları) dedikleri dağ silsilesinin eteğinde Çedagı adında bir köy var. 'Gola Vacuğı' (Ovacık Gölü) suları çekildiğinde ay parçası gibi kalakalmış orda öyle. Efsanesi ta yedi düvele kadar yayılan Kutsal Munzur Çayı bu köyün önünden akıp gider işte. Elinizdeki kayıtta 'Sano sano, Uy Tariyo' diyen Yılmaz da oralıdır.
Küçüklüğünü hayal meyal hatırlıyorum Yılmaz'ın. Anamın anlatışına göre, kırmızı soluklu bir ata binip ceviz toplamaya gelirmiş bizim oraya. Kara saçlı kara suratlı bir çocukmuş. Sonra çığ düşmüş gibi hepimiz bir yere savrulmuşuz ya...O da gurbetçi bir babanın arkasından uzaklara ta Alpler ülkelerine göçmüş. Aslında hiç gidesi yokmuş. Şimdi düşünüyorum da... Ondan sonra araya ne çok arabi görüntü girmiş. Tutsaklık, savaş, göç! .. Aklıma öldüğünde bir derginin 'Bu dünyadan Zaza beyi göçtü' dediği şair Cemal Süreyya'nın anlattıkları geliyor. 'Bizi kamyona doldurdular. Tüfekli iki erin nezaretinde. Sonra o iki erle yük vagonuna doldurdular. Günlerce yolculuktan sonra bir köye attılar. Tarih öncesi köpekler havlıyordu.' Bu diaspora hali hepimizin yüreğinde başka başka duyarlılık yol aça dursun, Yılmaz; gittiği her yerde -buna Frenk eli de dahil olmak üzere- kültürünü, kökünü, kedi bıyıklı esmer halkını hiç unutmamış. Her anımsayışta Edip Cansever'in dizeleri gelip belleğinin bir yerine kuruluvermiş. 'İnsan yaşadığı yere benzer' O yerin suyuna o yerin toprağına benzer Hasretine, yalanına benzer' Bu yüzden 'PİRBAB' (Soy ağacı) diyor son kasetinde. Bir iz sürücüsü gibi, uslanmayan son serüvenciler gibi kendi köküne yaptığı o yabanıl yolculukta Simurk (Zümrüdü Anka) örneği uçup duruyor. Belli ki; ne dünyaya gözlerini açtığı kutsal çayın kıyısından ne de sözünden vazgeçiyor. Aksine türkülerinde sarf ettiği her söze yüreğinin tüm kederi ve coşkusuyla asılıyor. Bizi kah Kırklar Kapısı'na, kah Xarpet'in (Harput) üzümü bağlarına ve Bilges Yaylasına götürüyor. Yüreği şen, yolu açık olsun bu kara çocuğun!
ispanyada bir futbol stadyumu ama hangi takımın dı hatırlayamadım...
Ali Dibo, Hatay ve çevresinde eş-dost kayırmacılığıyla kamu kaynaklarının dağıtılmasını anlatmakta kullanılan bir tanımdır. Son günlerde ortaya çıkan yolsuzluklar nedeniyle sıkça kullanılmaktadır.
Muharrem Temiz
1962 yılında Arguvan Mınayık (şimdiki adı Kuyudere) köyünde doğdu. Aşıklık geleneğini ve müziği küçük yaşlarda öğrenmeye başladı. Yörenin önemli aşıklarından dedesi Hasan Hüseyin Orhan ve asıl adı İbrahim Mamo Temiz olan babası Seyit Meftuni'den geleneğe ilişkin temel bilgileri aldı.
İlköğrenimini köyünde, ortaöğrenimini Adana'da tamamladı. Yükseköğrenimi ise İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarında ses eğitimi görerek mezun oldu. (1981-1988)
1989 yılında TRT'de tonmaister olarak olarak göreve başladı. 1998 yılında da İTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü THM Anasanat dalında yüksek lisansını tamamladı.
Dededen babadan gelen bağlama çalma ve türkü söyleme geleneğini sürdüren Muharrem Temiz, Arguvan ve çevresi Alevi-Bektaşi inanç ve müzik kültürü ile ilgili araştırma ve derlemelerle yoğunlaştı.
Merkezi İstanbul'da bulunan Arguvan ve Köyleri Eğitim Kültür Vakfı kurucularından olan Temiz, vakıf bünyesinde çeşitli kültürel çalışmalara öncülük etmiş, Arguvan yöresi türkülerinden oluşan, Arguvan Ezgileri 1 adlı kitabı, Arguvan Türküleri 1-2 ve Arguvan Halk Aşıkları 1 adlı albüm çalışmalarını vakfa kazandırmıştır.
Arguvan kültürü ve vakıf adına her yıl yapılan, geleneksel Arguvan Türküleri Ses Yarışmasının koordinatörü ve yapımcısıdır.
Bugüne dek başkalarıyla birlikte ya da kişisel olarak birçok albüm hazırladı
İnsan Yaşadığı Yere Benzer
Eskilerin 'Muzri Togarma' (Munzur Dağları) dedikleri dağ silsilesinin eteğinde Çedagı adında bir köy var. 'Gola Vacuğı' (Ovacık Gölü) suları çekildiğinde ay parçası gibi kalakalmış orda öyle.
Efsanesi ta yedi düvele kadar yayılan Kutsal Munzur Çayı bu köyün önünden akıp gider işte. Elinizdeki kayıtta 'Sano sano, Uy Tariyo' diyen Yılmaz da oralıdır.
Küçüklüğünü hayal meyal hatırlıyorum Yılmaz'ın. Anamın anlatışına göre, kırmızı soluklu bir ata binip ceviz toplamaya gelirmiş bizim oraya. Kara saçlı kara suratlı bir çocukmuş.
Sonra çığ düşmüş gibi hepimiz bir yere savrulmuşuz ya...O da gurbetçi bir babanın arkasından uzaklara ta Alpler ülkelerine göçmüş. Aslında hiç gidesi yokmuş.
Şimdi düşünüyorum da... Ondan sonra araya ne çok arabi görüntü girmiş. Tutsaklık, savaş, göç! ..
Aklıma öldüğünde bir derginin 'Bu dünyadan Zaza beyi göçtü' dediği şair Cemal Süreyya'nın anlattıkları geliyor. 'Bizi kamyona doldurdular. Tüfekli iki erin nezaretinde. Sonra o iki erle yük vagonuna doldurdular. Günlerce yolculuktan sonra bir köye attılar. Tarih öncesi köpekler havlıyordu.'
Bu diaspora hali hepimizin yüreğinde başka başka duyarlılık yol aça dursun, Yılmaz; gittiği her yerde -buna Frenk eli de dahil olmak üzere- kültürünü, kökünü, kedi bıyıklı esmer halkını hiç unutmamış. Her anımsayışta Edip Cansever'in dizeleri gelip belleğinin bir yerine kuruluvermiş.
'İnsan yaşadığı yere benzer'
O yerin suyuna o yerin toprağına benzer
Hasretine, yalanına benzer'
Bu yüzden 'PİRBAB' (Soy ağacı) diyor son kasetinde. Bir iz sürücüsü gibi, uslanmayan son serüvenciler gibi kendi köküne yaptığı o yabanıl yolculukta Simurk (Zümrüdü Anka) örneği uçup duruyor. Belli ki; ne dünyaya gözlerini açtığı kutsal çayın kıyısından ne de sözünden vazgeçiyor. Aksine türkülerinde sarf ettiği her söze yüreğinin tüm kederi ve coşkusuyla asılıyor. Bizi kah Kırklar Kapısı'na, kah Xarpet'in (Harput) üzümü bağlarına ve Bilges Yaylasına götürüyor.
Yüreği şen, yolu açık olsun bu kara çocuğun!
Haydar Oğur
Goran Bregoviç......
ne demek oldugunu hala bilmiyorum...ama babannem bize kızdığı zaman söylerdi...
galatasaray 300 bin $ getirdi bu japonu...bir şirkete japon bir yönetici getiremezsiniz bu paraya...adam zaten ölü gibi oynuyor..
eski futbol hakemi...
cılk etmek...cıvıtmak..
yeşillenmek, yeşermek, topraktan başını cıkarmak...